Vaktiyle Amr bin Hâris 'in tâbirleri Allah 'ın evi Kâbe 'de türlü fesada kalkmış, yüce Allah da bunların üzerine bir düşman musallat ederek onları ezdirmiştir... Mekke 'den kaçan bu topluluğun fesatçı reisi, tam kaçacağı an, Kâbe 'nin bütün hazinelerini Zemzem kuyusuna atmış ve üzerine taş, toprak dökerek hazinenin ve kuyunun izini silmişti. O zamandan beri Zemzem belirsiz bir haldeydi...
İbn-i İshak 'ın, ilim ve hikmet kutbu Hz. Ali 'den rivayetine göre: Abdülmuttalib, bir gün, Kâbe 'nin yanında Hıcır 'da uyuyordu. Rüyasında biri gelip:
- Tayyibe 'yi kaz! dedi:
Abdülmuttalib sordu:
- Tayyibe nedir?
Cevap alamadı... Adam bir şey söylemeden gitti...
Abdülmuttalib ertesi günü aynı yerde yine uykuya dalmıştı. Bir gün evvel rüyasında gördüğü zat tekrar geldi:
- Berre 'yi kaz, dedi.
Yine cevap alamadı...
Ve yine aynı yerde, aynı rüya, aynı adam... Bu defa da:
- Mamnûne 'yi kaz, dedi.
Ve yine uçup gitti...
Dördüncü gün Abdülmuttalib yine aynı noktada uyumakta.
Yine aynı adam, yine aynı rüya,yine aynı hâl:
- Zemzem nedir?
Bu defa cevap aldı:
- Zemzem, hiç kesilmez, dibine erilmez, hacıların su ihtiyacını karşılayacağı bir sudur. O, kurbanların kanları, tersleri dökülen yer arasındadır. Alaca kanatlı bir karga, orayı gagalar, orada karınca yuvası da var!.. Abdülmuttalib, gördüğü bu rüyalar üzerine Zemzem 'i açıp meydana çıkarmak için işe koyuldu. Yanına oğlu Hâris 'i alarak Zemzem 'in bulunduğu yeri kazmaya başladı.