Yaktığım bütün gemiler küllerini savurdu yüzüme… Hesapsız öfkelerle kırdığım günahsız umutlarım, vebalini boynuma astığım sevdasızlığım, her gece kabusum oluyor… İki kelimelik cevapların ardından kapanıyor bütün kelimelerin parantezi… Kalemim en çok da sus kelimelerimi yazıyor… Ne yazsam hüznümü harcıyorum, yazmasam boğuluyorum suslarımın kuy(t)ularında… Zemheri baharlarda yeşeren tek çiçeğimdin sen… Kırılgan kalbine değmemek için rüzgarsız yaşardım nefesinde… Ben bir nefesine mahkum etmişken koca ömrümü sen nefessizliği seçtin… Şimdi sakin bir ilkbahar güneşinden bakıyorsun yüzüme… Öyle kırgın… Öyle masum… Dalıp dalıp gittiğim uzaklarda nisan oluyorsun… Sensizliği haykırdığım meydanlarda isyan… En çok da kendimsizliğime nisyan oluyorsun… Ne çok gidiyorsun yar, ne çabuk unutuyorsun… Zaman bile geçmiyor artık sende… Bak tükenmiş artık “umudum” dediğin sermayen… Tedavülden kaldırılmış ilaç denen zaman… Taze baharlar geçiyorken kapımızdan, söylesene gözleri bahar! Ne zaman geçer bu zaman?
Kendime bulut olmak yordu beni en çok da… Işığıma set olup, gidişine yağmurlar biriktirmek… Güneşi görmeden yaşamak… Şimdi alıp başımı ellerimin arasına, bulutumun yükünü hafifletmek mi düşer bana? Katran karası gecelere emanet edip gerçeğimi, sahte tebessümler mi vaadetmeliyim sabaha? Ecnebi mutluluklar yer bulmadı hiç lisanımın ülkesinde… Bir seni büyüttüm peltek kelimelerde, bir gözyaşı biriktirdim yıllanmış fotoğrafların buruşmuş karelerinde…
Bulamadıklarımda kaybediyorum kendimi… Orijinal acılar bırakıyor heybesini toplayıp gitmeye hazırlanırken zaman… Kanadıkça düş topluyor yaralarım… Varsın kocaman bir anı(t) olsun yokluğun sahipsiz güncemde… Varsın taşra hüzünleri cizsin yokuma çıkan bütün yolları… Yokunu kaybettikçe yolundan şaşan varlığım, meçhul fiillerle yazıyor yokluğunun adını… Ahım değiyor masum mısralara… Varlığımda bu kadar yok olacağını bilemezdim elbet,varlığını ezberlerken…
Seni takvimlerden sormak ahmaklıkmış… Yıllar üstüme devrildiğinde anladım… Dilimde, noktaların kalbine gizlenen kelimeler var… Sitemkar, arabesk, içli… Adın kınalı bir kuzu kadar masum dilimde… Adın en kutsal matem kalemimde… Gel sensizliğime, yani kendimsizliğime ver hoyratlığımı.. Ben kimsesizliğime vermişken tüm figanlarımı… Cephemde şahlanan sitemlerimle, kara kalem efkarlar yazıyorum satırlarına sensizliğin… Bir yalnızlığın hüzünlüsüne, bir de yenilgilerin senlisine yeniliyor çaresiz kalbim… Ellerim şahidi oluyor tüm öfkelerin… Efkar rengiyle yazıyorsa kalemim suçu hangi kelimem üstlenmeli?
Söylesene sizin oralarda kuşlar hangi dilde öter? Hangi tabip deva bulur, sevda illeti sarmışken en aşk yanlarımızı?
Terk edilmiş şehirlerin ıssızlığını taşıyorsa gözlerim, vazgeçilmiş duyguları sahiplenmişse sahipsiz kalbim, aylak ömrümün bedbahtlığına yoldaş aramak içindir… Kapat gözlerini karanlığımı gör… Ve aç yüreğini… Varlığınla aydınlattığın dünyama bak… Al yüreğimi yar… Al yüreğimi yakana süs diye tak …
Üstüme sinen hüznün o iç burkan kokusu… Başımda ağırbaşlı yalnızlık, alabildiği kadar keder gözlerimde… Sardunya rengi baharları özlüyorum, kış soğuğu hicran mevsimlerinde… Ayrılıkları acıya yeğleyen mevsimler geçiyor gözlerimden… Sussam diyorum kelimeleri boğazıma düğümleyerek… Alıp elime kalbim kadar kara kaplı güncemi satır satır dağlansam, tuzlu cümlelerimle sayfalarca seni ağlasam…
Kapanına sıkışıyor kalbim, bir parça sen uğruna bin kez ölüyorum… Kapımı çalarken kimsesizlikler, ben kendimsizliğimle saklambaç oynuyorum…
Kapanına sıkışıyor kalbim, bir parça sen uğruna bin kez ölüyorum… Kapımı çalarken kimsesizlikler, ben kendimsizliğimle saklambaç oynuyorum…
Kapımda biriken yalnızlıklar, ansızın basacaklar sanki sen yanlarımı… İlkel elvedalarını silah yapıp, sevda kurşunlarıyla sensizliğimden vurduğunda beni, ben şerh düşmüştüm adını acıya… Dilimden kanlı “gel”ler damlamıştı sahipsiz kaldırımlara…
İşte şimdi o kimsesiz kaldırımlarda seni bekliyor gellerim… Gel ey yar! Gitmeden şehrimden bu neşeli bahar…. Gel yar… Gel’lerimi harcamadan bu hercai zamanlar…
Adını şerh düşsem de acıya, acın mutluluğum olup dalgalanıyor kalbimin surlarında!
Adını şerh düşsem de acıma, yine de gel yar!
Hasretin saplanmasın soluma…
Gel, sensizlik takılmasın urgan diye boynuma…
Gel ki, kanıt olsun varlığın yokluğuma…
Gel ki, kanıt olsun varlığın yokluğuma…
Aleyna Yıldız