Anne-babaya ve soruya muhatap olan büyüklere düşen temel görevler:
1. Hiç yüksünmeden ve usanmadan her soruya mutlaka cevap vermelidir.
Cevabını bilmediği soruyu kendisi de araştırıp öğrenerek, doğru şekilde açıklamalıdır.
2. Eğer cevabını veremeyeceği, ya da çocuğun seviyesinde indiremeyeceği bir soru varsa, çocuktan cevap için süre istemelidir…
Hatta yaşına ve anlayış düzeyine göre, soru ürettiği için çocuğu tebrik etmek, ve yeni sorular için de teşvik gerekir. Kendisine soru sorulan bir yetişkin, bir anne, baba, ya da öğretmen çocuğa şöyle diyebilmelidir: “-Ben de bu sorunun cevabını bilmiyorum. Ama seni tebrik ederim, harika bir soru bu… Cevabını birlikte araştırıp bulalım. Böylece ben de, yeni ve önemli bir şey öğrenmiş olurum.” Eğer beklenen cevap gecikirse, bunun için de çocuktan özür dilenmelidir… Böylece çocuk, büyüklerin de her şeyi bilmediklerini, ancak bilmemenin değil öğrenmemenin, soru sormanın değil, cevabını aramamanın yanlış olduğunu öğrenmiş olur. Ayrıca, özür dileyen bir anne baba, ya da öğretmen, çocuğa özür dilemeyi öğretmiş olur.
3. Allah hakkındaki çocuksu soruları küçümsememek ve mutlaka ciddiye almak…
Yetişkinler, soruları kendilerine göre değil, çocuğa göre değerlendirmeli ve kendilerine ne kadar anlamsız gelirse gelsin, hiçbir soru ile asla alay etmemelidir.
Çocuk, bilhassa da 4 yaş civarında çokca sorar:
-Allah nerede?
-Allah ne kadar büyük?
-Allah neye benziyor?
-Allah nerede oturuyor?
Bu sorular, çocuğun zihninde ve dilinde, bir yetişkinin sormasından çok farklıdır ve masumdur… Çünkü çocuğun bütün maksadı, çok merak ettiği Yüce Yaratıcı’yı anlamaya çalışmaktır.
7 yaşına kadar çocukta soyut kavram anlayışı gelişmemiş durumdadır. Bu sebeple de çocuğun kavrama seviyesi, ancak gördükleri kadardır. Bir bakıma çocuk o yaşta, henüz gözlü tabakasıdır. Kendi algılamalarının sınırları içinde düşünür. Anlaması, kavraması kendi boyutları kadardır. Bu yüzden, soyut varlıklar kapsama alanı dışında kalır. Dolayısıyla çocuklar Yaratıcı’yı genellikle insan şeklinde sanırlar.
4. İşte bütün bu gerçeklerin ışığında, varmamız gereken sonuç şudur: - Çocuk Allah hakkında ne sorarsa sorsun, büyük bir sabır, sevgi ve hoşgörü ile, anlayacağı şekilde cevaplamak gerekir . Cevaplar kısa ve sade olmalıdır. Mesela “Allah nerededir?” Sorusuna, “Allah çok güçlüdür, istediği an istediği yerde olabilir” diye cevap verilebilir.
“Allah ne kadar büyüktür?” diyen çocuğa, “Ondan daha büyük bir şey yoktur. Allah, en büyüktür” cevabı yeterli olabilir. “Allah neye benziyor?” sorusu da, “Hiçbir şeye benzemez. Çünkü her şey O’nun yarattığı varlıklardır. Allah yarattıklarına benzemez. Çünkü O Yaratıcı’dır. Diğer varlıklar ise yaratılmış varlıklardır. Bu yüzden YARATICI ile YARATIK farklıdır; birbirine benzemez. Ama O’nu merak etmen çok güzel. İnşallah, iyi bir insan olur da, gitmeyi hak edersek, Cennet’te O’nu görüp merakımızı gidereceğiz” şeklinde cevaplanabilir. Bu cevapları, çocuğun yaşına, algılama düzeyine ve merak derinliğine göre ayarlamalıyız.
5. Allah konusunda çocuk ne sormuşsa, sadece ona cevap vermeli, konu genişletilmemelidir.
Çünkü sorular, çocuğun düşüncesindeki gelişmeye paralel olarak zaman içerisinde artacak ve gelişecektir. Dolayısıyle de, çocuğun zihninde doğmamış olan soru işaretlerini gündeme getirmek eğitim açısından yanlıştır.
6. Çocuksu sorulara, aynı seviyeden çocuksu cevaplar vermek gerekir.
7. Sorulan sorunun kaynağı araştırılmalıdır.
Çocuk neden, niçin, hangi sebeple bu soruyu sordu diye sorunun arka planını öğrenmek, verilecek cevabı da kolaylaştırır ve etkili kılar.
8. Çocuklar, kendilerine söylenen ninnilerde, şarkılarda, türkülerde, ilahilerde, Allah’ı duymalı ve sevmelidir.
İçinde inancı sevdirecek unsurlar bulunan, yaşına uygun musiki eserleri kendilerine dinletilmelidir. Zira müzik, insanın iç dünyasını etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Allah’ı tanıtmanın ve sevdirmenin, en önemli yollarından biri de, ilgisini çekecek, yaşına uygun hikaye ve masallar anlatmaktır.
9. Çocuk, beş yaşından başlayarak sevmenin ve sevilmenin iyice farkına varır.
Bu sebeble, beş yaşından itibaren, sevginin odağına, Yüce Yaratıcı’yı koymalıdır. O’nun bizi sevgisinden sevgisiyle yarattığını her vesileyle anlatmalıdır. Yüce Yaratıcı ile, sevgi iletişimi kurmaya çocuk 7 yaşından itibaren başlamalıdır. Kendi isteğiyle kılacağı namaz, tutacağı oruç, tam kurallı olmasa da büyükler tarafından tebrik ve teşvik edilmelidir.
10. Bu yaşların en önemli bir tavrı da, dua etmektir.
Çocuk, dua ettiğini gördüğü büyüklerine özenir, Allah’a ibadet etmekten, ellerini açarak ondan bir şeyler istemekten hoşlanır. Duayı sevmesi, dolayısıyla de Allah’a bağlanması bakımından, anne baba dikkatli davranmalıdır. Anne baba, çocuğa verdiklerinin, aslında kendi aracılıklarıyla Allah’ın bir hediyesi olduğunu anlatmalıdırlar.
Dua, hep istemek ve almak için değil, bazen de, daha önce verilmiş olanlara bir teşekkür mahiyetindendir. Çocuk bu gerçeği 7 yaşından itibaren anlayabilir.
Dua, Allah ile kurulan en etkileyici iletişim aracıdır. Bu sebeble çocuk, 2 yaşından itibaren, ellerini Allah’a açmaya alışmalıdır. Her konuda olduğu gibi, duaya alışma konusunda da, ilk ve en etkili örnek anne babadır. Anne babasını, mesela yemek duası yaparken gören çocuk, bundan çok hoşlanacak ve kendisi de yapmak isteyecektir. 2 yaşından itibaren, anlamadan yapıp hoşlandığı bu hareketin zamanla bilincine vararak, kendisi de dua edecektir.
Duayı sevdirmek için, içinden geldiği gibi, düşündüklerini Allah'a ifade etmesine müsaade edilmelidir.
Duanın belli cümleleri ezberleyip tekrarlamanın ötesinde, özüyle bir gönül iletişimi olduğu hissettirilmelidir. Çocuk dualarında görülen basit, anlamsız ve çocuksu isteklere gülünmemeli, hele de onlara asla alay edilmemelidir. Çocuksu dualar ciddiye alınmalıdır. Çocuk, anne babasının yanı sıra namaza durabilir. Onlara bakarak bir kısım namaz hareketlerini yapabilir. Ancak birkaç denemeden sonra da çekip gidebilir. Bu davranışları asla olumsuz değerlendirilmemelidir. Daha 2 yaşına basmamış olan torunum, annesi “Allah bir” deyince, minicik şehadet parmağını kaldırmayı öğrenmiş… “-Hadi Allahü Ekber yapalım” deyince de, hemen annesinin yanında durup ellerini omuzları hizasına kaldırıveriyor. Annesini taklit ederek namaz kılmaya çalışıyor.
11. Yedi yaşına kadar, çocuğun aklından fazla kalbine seslenilmelidir.
Çünkü bu dönemde çocuğu etkileyecek olan, bilgiden fazla sevgidir. Bu dönemde, çocuğa dini inanç doğrudan değil, dolaylı verilmelidir. Çocuğun önem vererek uğraştığı konulara; oyunlarına, eğlencelerine, el becerilerine dini öğeler katılmalıdır. Mesela besmele ile başlarsa, daha başarılı olacağı söylenmeli… Başarılı olursa,Allah’a şükretmesi gerektiği açıklanmalı… Başaramazsa, Allah’tan daha çok yardım istemesi gerektiği hatırlatılmalı…
12. Çocuğun oyuncakları, dini konuları hatırlatacak şekilde de olmalıdır.
Mesela bir c*ami* maketi, resmi, ya da kesip yapıştırarakcami, minare yapılacak kağıtlar, kartonlar olabilir. Çocuğa dini muhtevalı hediyeler verilebilir. Dini anlamı olan sembol, resim ve oyuncaklar çok önemlidir. Çocuk bu yolla, dini, dolayısıyla de Allah’ı sever. Çocuğun odası da, bu tür resim ve sembollerle süslenmelidir. İçinde cami ve namaz kılan insan resmi bulunan boyama kitapları alınabilir. Dini muhtevalı kaset ve benzeri sesli, görüntülü malzeme, çocuğun yaşına göre iyi seçilmiş olmaları şartıyla, çok etkili olur. Özellikle de, çocuğun yaşına uygun olan inanç ve Allah konulu müzik eserleri, önemlidir.
Çünkü, insanın iç dünyasını yönlendiren ve değiştiren en önemli unsurlardan biri de musıkidir. Dini muhtevalı tiyatro oyunları seyrettirilebilir.
13. Her evin bir okuma saati olmalıdır.
Özelikle, Allah ve ahret inancını öğretecek, pekiştirecek, sevdirebilecek iyi seçilmiş kitapların okunduğu bu saatlerde, evin ve ailenin bütün mensupları bulunmalıdır. Her akşam, herkese en uygun saatte, aile fertlerinin toplanarak, sırayla okuyacakları, hatta yer yer açıklama yapacakları, serbestce soru sorabilecekleri bir okuma saati… Bu okuma saati, 15 dakika olabilir. Ailenin henüz okuyamayan en küçük fertlertleri de katılabilir. Okunan kısımlar onların da anlayabileceği şekilde açıklanabilir.
Bu açıklamaya kardeşler, ağabey ve ablalar da katılmalı, böylece öğrendiklerini öğretmeyi de öğrenmelidirler. Sırayla okunan birkaç sayfa ve üzerinde konuşulan birkaç dakikalık sohbet, hem öğretecek, hem eğitecek hemde sevdirecektir.
Çünkü aile meclisi, onu meydana getirenlere iyi okuma alışkanlığı kazandıracaktır. Ayrıca okunan konular, özellikle de din temeli olan iman meselesi, akıl ve mantık çerçevesinde bilinmiş ve hazmedilmiş olacak.. Ayrıca, derinlemesine öğrenilen Allah ve ahiret inancı pekişecek ve daha da önemlisi sevilecek… Tabii ki o kutsal sevgi kaynağı, bütün varlık dünyasına karşı da, gerçek bir sevgi oluşturacak yüreklerde...
14. Kısa, anlaşılır, şiirli duaların ezberletilip okutulması ve bundan dolayı da çocuğun çokca aferin alması, eğitimci anne-babanın başvurması gereken çok önemli bir meseledir.
Yemeğe besmele ile başlamak, güzel bir adettir. Yemek sırasında düşünmek, düşündüklerini seslendirip paylaşmakta dini eğitimin önemli bir parçası olabilir. Yani, soframızda bulunan nimetleri yoktan yaratan, ancak var ve bir olan Allah’tır. Sayısız nimeti topraktan çıkardı, ağız tadımıza ve midemize uygun bir şekle getirdi. Sonunda da yiyip içtiğimiz nimetleri bize nasip etti. Sanki her yiyip içtiğimiz şeyin üzerinde bizim adresimiz vardı. İşte bu türlü düşünceler ve sohbetler içinde yenen yemek, insanı şükretmeye götürür. Bu sebeple de, önlerine konmuş olan nimetlerde, onların hakiki sahibi olanAllah’ın gücünü, yaratıcılığını ve akıl almaz sanatlarını görürüler.**
Nimeti fark etmek, nimet vereni fark ettirir.*
*Nimeti fark etmek, nimet vereni fark ettirir. Nimet vereni fark etmek ise şükretmek neticesi verir. Şükür, özünde sevgidir. Bu sebple şükür Rabbimizle kurduğumuz en güçl sevgi iletişimidir. Aslında duayı bütün bir ömre yaymak gerekir yada ömrümüzü dua ve ibadetten ibaret hale getirmek güzeldir. Çünkü her an dua zamanı ve her yer dua mekanıdır. Dua**yı hayatının her anına koyan bir kişi, bu güzel alışkanlığını çevresine de yayar.
Bir anne baba, yada eğitimci bu özellikleri söyleyerek benimsetemez çocuklara… Ancak kendisi de yaşayarak ve örnek olarak tesir edebilir. Çünkü, çocuklar ve gençler, anne babanın ve öğretmenin dediklerini değil, ancak yaptıklarını yaparlar.