ALLAH İçin Sevmek..

Yolgezer

KF Ailesinden
Özel Üye
İmtihan için dünyaya gönderilen insanın ferdî, ailevî ve toplumsal sorumlulukları vardır. Rabbimiz insanoğluna merhametle muamele buyurdu da ona gücünün üzerinde bir yük yüklemedi. Onun için kolaylık diledi, güçlük dilemedi. Dünyada türlü türlü imtihana tabi tuttuğu insanoğlunu bütün bunların üstesinden gelebilecek şekilde yarattı. İnsana bilmediğini öğretti. Sevgiyi, saygıyı ve sabrı öğretti.
İnsanın hayat imtihanını kolaylaştıracak en önemli haslet sevgidir. Ferdî, ailevî ve toplumsal bütün sorumluluklar samimi bir sevgi ile kolayca başarılabilir. Sevginin bittiği yerde her şey biter. Sevgiyi bitirmemek gerekir. Kaynağı çıkar ve menfaat olan sevgi, çıkar ve menfaatin bittiği yerde tükenir. Kaynağı Allah olan sevgi ise tükenmeyen sevgidir. Bu sevgiyi hiçbir şey tüketemez. Çünkü kaynağı sonsuzdur. Müslüman için sevgi, ilahî kaynaklı olan sevgidir. Diğer sevgiler tükenir ama o sevgi tükenmez.
Allah için sevmek iddiası çok büyük bir iddiadır. Allah için sevme iddiasında bulunanlar bu iddianın gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde bu iddia münafıkane bir iddiadan ileri gidemez. Allah için sevmenin yolu, kâmil manada Allah celle celaluhuyu sevmekle mümkündür. Bu sevgiye ulaşmak için Rabbimizden yardım dilemeliyiz.
Allah için sevmek rahmettir, berekettir, saadet ve selamettir. Allah için sevmek bir iklimdir ki orada iyilik ve güzellik adına her şey yetişir. Bu iklimin hâkim olduğu fert, aile ve toplum huzur ve mutluluğa erer. Her çeşit ilişkinin harcı Allah için sevmektir. Kulluğun, ailenin, akrabalığın, dostluğun, arkadaşlığın, komşuluğun… Allah için sevenlerin en büyük kazancı Allah celle celaluhunun kendilerini sevmesidir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

“Allah Teâlâ buyurduki: Sırf benim için sevişen, benim için meclis kuran, benim uğrumda birbirini ziyaret eden, benim uğrumda infak edenler, benim sevgime hak kazanmışlardır.” (Muvatta) buyurmaktadır.


Bir kul için Allah celle celaluhunun sevgisine hak kazanmaktan daha büyük bir devlet, daha büyük bir saadet olabilir mi?
Rabbimizi, Rabbimizin dilediği şekilde sevebilenlerin her işi Allah için olur. Mü’minleri Allah için sever, bu sevgiyi hiçbir şey eskitemez. Her türlü organizesinin nihai amacı Allah celle celaluhu için olunca; bıkmaz, usanmaz, yorulmaz. Her türlü ziyaretindeki amacı Allah içindir. Allah için her şeyini infak eder. Bunu başarabilen menzil-i maksuduna ulaşmış, Rabbisinin sevgisini hak etmiş olur.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

“Üç şey vardır ki, kimde bulunursa imanın tadını bulur: Allah ve Rasulünün, kendisine başkasından daha sevimli olması; bir kimseyi sadece Allah için sevmesi; tekrar küfre dönmeyi tıpkı ateşe atılmayı istemediği gibi istememesidir.” (Buhari) buyurmuştur..

Tatlar, lezzetler, insan hayatını anlamlandıran önemli hususlardır. İster maddi olsun ister manevi olsun tatlar sevgiyle anlam bulur. Sevginin bulunmadığı yerde ne tad olur ne lezzet. Sevmediğiniz bir yiyeceğin, bir içeceğin tadını alamazsınız. Sevdiğiniz bir yiyecek ve içeceğin tadını alamazsanız, kaygılanırsınız, “niçin tadını alamıyorum” diye hasta olduğunuzdan endişelenir, hal çareleri ararsınız. Çok tatlı, çok lezzetli bulduğunuz yiyecek ve içeceklerin tadını ve lezzetini anlatırsınız. Tad alma kabiliyeti, Rabbimizin kullarına ikram ettiği en büyük nimetlerdendir. Rabbimizin ikram ettiği maddi nimetlerin tadından faydalanacağız fakat bu tadlar hiçbir zaman bize manevi tad ve lezzetleri unutturmamalı. Günümüz insanının gündeminin çoğunu maddi tad ve lezzetler işgal etmektedir. Müslümanlar gündemine, manevi tad ve lezzetleri almadıkları müddetçe kâmil mü’min olamaz. İmanın tadına ulaşmak kaç mü’minin gündemini meşgul ediyor. Ya ibadetlerin, ahlakın, kulluğun tadını çıkarma gayreti kaç müslümanın gündemindedir? İmanın tadını alamayanlar rahatsız mı? İbadetin tadını alamayanlar ne yapıyor, ahlakın tadını çıkaramayanlar nereye müracaat ediyor? Müslümanlara sadece sevgi eğitiminin verildiği, sevgi okulları mı kurulmalı? Allah sevgisinin, Rasulullah sevgisinin, insan sevgisinin öğretildiği, yaşanıldığı, yaşatıldığı, sevmenin ve sevilmenin öğretildiği okullar…
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin eğitiminin özü, çekirdeği sevgi değil miydi? Düşmanlığın, kin ve nefretin hâkim olduğu toplumda, sevgiyi hâkim kılmadı mı? Onlar, Allah celle celaluhu sevgisinden kaynaklanan gerçek sevgi ile kardeşlerini kendi nefislerine tercih etmediler mi? Son nefeslerinde bile kardeşlerini kendilerine tercih edebilen bir sevgiye ashabdan başkası ulaşabildi mi?
Bu kıvama ulaşmanın yolu Allah celle celaluhu ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize kulak vermekten geçer. İmanın tadını mı almak istiyorsunuz? Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:



“Allah celle celaluhu ve Rasulünü her şeyden çok seveceksiniz.”


Yoksa manevi tadlara eremezsiniz. Herkes kendine sormalı “Bu sevginin kalbimizdeki, gönlümüzdeki miktarı ne, ne kadar seviyoruz, ne kadar sevmeliyiz?”
Bu sevgiyi sorgulamak zorundayız. Bu sevgiyle yüzleşmekten korkmamalıyız. İstenilen değerlere ulaşamamışsak, o sevgi değerlerini yükseltmek için gayret etmeliyiz, bıkmadan usanmadan.
İkinci olarak “Sevdiğini Allah için sevmeli” buyuruyor, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.


İşine öyle geldiği için değil, çıkar ve menfaati için değil, Allah için sevmeli. Bu sevgilere hiç bir şey zarar veremez, bu sevgiler kişiyi dünyada huzura ahirette ise cennet ve cemalullaha ulaştırır. Allah için sevenleri Allah da sever.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“Ensarı ancak mümin olanlar sever ve onlara münafıklardan başkası kin bağlamaz. Onları seveni

Allah da sever, onlara buğz edenlere Allah da buğz eder.” (Buhari, Müslim) buyurmaktadır.

Allah için sevenlere ne var diyecek olursanız, bakınız Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Allah Teâlâ, ‘Benim rızam uğrunda sevişenler için, nebilerin ve sahabelerin bile imrenecekleri derecede nurdan minberler vardır.’ buyurmaktadır.” (Timizi)
Müslüman ne yapıp edip, Allah için sevmeyi öğrenecek ve sevdiği her şeyi Allah için sevecektir.

Allah için seven fert, aile ve toplumların aşamayacağı hiçbir engel yoktur.

Üçüncü olarak da “Küfre dönmeyi tıpkı ateşe atılmayı istemediği gibi istememektir”.
Rabbı kendine, imanı ve İslamı nasip etmiş, buna sıkı sıkı sarılmalı ve bu imanı kaybederim diye tir tir titremeli. Çünkü imandan mahrumiyet, ebedi ateşe mahkûmiyettir.


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in virdini hatırlayalım:

“Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl.”
İmanı muhafaza etmek için dua etmeli ve bununla beraber müslümanca yaşamaya gayret etmelidir. Bu ilahî ve nebevî tavsiyelere uyanlar imanın, ibadetlerin ve kulluğun tadını alır. Uymayanların ise emekleri zayi olur, Allah korusun.


Rasulullah Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz ve birbirinizi sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız.” (Müslim) buyurmaktadır.
Müminlerin Allah için birbirini sevmeleri, imanın bir şubesidir. Bu sevgi gerçekleşmeden iman kemale ermemektedir.


Allah için sevmek, insan hayatının en lekesiz sevgisidir. Bu sevgi her çeşit çıkar ve menfaatten uzak, her çeşit şaibeden arınmıştır. Bu sevgi saflığını ve sadeliğini vahyin aydınlığından ve nübüvvet nurundan almaktadır. İşte bu müslümanların kadınıyla-erkeğiyle, genciyle-yaşlısıyla imanın tadını aldıkları tertemiz sevgidir.

Bu dereceye; ruhları arınmış, gönülleri imanla itminana ermiş, dünya gözünde basitleşmiş, bütün hesabını-kitabını ebedi hayata göre yapan, ilahi rızayı yegâne gaye bilmiş kimseler ulaşır.


Allah için sevmenin muallimi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir gün Muaz’ın elini tutmuştu.

“Ya Muaz! Allah’a yemin olsun ki, seni seviyorum. Sana şunu tavsiye ederim ey Muaz! Her namazın arkasından şu duayı okumayı terk etme: Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve güzel ibadet etmek hususunda bana yardımcı ol.” (Ebu Davud, Nesei)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, her vesile ile ashabını sevgi ve kardeşliğe teşvik etmiştir.


“Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buharî, Müslim)

Allah için sevgiyle mü’minlerin yekvücut haline gelmeleri gerektiğini bizlere tavsiye etmektedir.
Tek Allah’a kul, tek Rasule ümmet olmak iddiasında olan mü’minler, tek vücut olmadan ne dünya ne de ukba ideallerini gerçekleştirebilirler.





- ilkadım -
 
Üst