Antidepresanlar Rüyayı Engelliyor

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
REEM Nöroloji Merkezi'nden Dr. Mehmet Yavuz, birçok antidepresan ilacın rüya görmeyi engellediğini ya da en asgari düzeye indirdiğini söyledi. Dr. Yavuz'a göre, dışarıdan alınan biyolojik ajanların rüyaları engellemesi rüyaların da bir nörokimyası olduğunu gösteriyor.

Dr. Yavuz, rüyada beynin çağrışımla ilgili işlevlerinin arttığndan, kâbus görmenin rüyanın psikozu olduğuna kadar rüyaların bilinmeyenlerini anlattı.

İnsanoğlunun, ömrünün üçte birini uykuda geçirdiği biliniyor. Uyku sırasında hemen her insan rüya görür. Freud, rüyalar için “bilinçaltımızdaki düşünce, his ve isteklerin su yüzüne çıkabildiği bir pencere” diyor…

REEM Nöroloji Merkezi’nin kurucusu ve doktoru Mehmet Yavuz, rüya ile ilgili bilinmeyenleri açıklarken, rüyaların, genellikle uykunun REM evresinde çok kısa bir zaman diliminde görüldüğünü belirtiyor. “Bu esnada göz kapaklarında titremeler olur. Eğer bir kişinin uykuda iken göz kapaklarının titrediğini görürseniz o esnada rüya gördüğünü düşünebilirsiniz” diyen Dr. Yavuz, rüyada zaman kavramının olmadığına da dikkat çekiyor.

Dr. Yavuz, “Rüya görülen zaman süresi çok kısa ve bir dakikayı geçmemesine rağmen görülen şeyleri, saatlerce anlatabilirsiniz. Rüya içinde rüya bile görebilir ve her şeyi açıkça hatırlayabilirsiniz. Dolayısı ile rüyada zaman sıfırdır ve zaman mefhumu süre tanımaz” diye konuştu.

RÜYALARIN DA BİR NÖROKİMYASI VAR

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet, kullanılan ilaçların rüya görmeye etkileyip etkilemediği konusuna da değindi. “Alınan birçok antidepresan ilacın rüyaları inhibe ettiğine yani rüya görmeyi engellediğine yahut rüyaları asgariye indirdiğine inanmaktayız” diyen Mehmet Yavuz’a göre, dışardan alınan biyolojik ajanlarla rüyaların engellenmesi de aynı zamanda beynin bir rüya nörokimyası olduğunu gösteriyor. Rüyaların gerçek hayatla bağlantısı, hep merak edilen ve araştırılan bir durum olmuştur. Halk içinde kimi rüyaların, gerçek hayatta olacaklara dair işaretler taşıdığına inananlar çoğunluktadır. Dr. Yavuz’un belirttiğine göre, bazı araştırmacılar rüyaların, uyku esnasında görülen halisünasyonlar olduğunu savunuyor. Araştırmacılar, bu halisünasyonların “bilgi organizasyonu, gereksiz bilgileri unutma, RNA sentezi, uzun süreli hafızanın yerleşmesi, günlük psikolojik sorunların halledilmesi” açısından çok önemli olduğunu iddia ediyor.

UÇUK RÜYALARIN SEBEBİ ÖN KORTEKS

Nöroloji Uzmanı Doktor Mehmet Yavuz, rüyalarla ilgili bilimsel birçok çalışmanın halen devam ettiğini belirterek şöyle devam ediyor: “Mesela Japonya’da rüya esnasında retinaya gelen sinyaller dijital ortama aktarılmaya çalışılarak beyin-rüya ilişkisi çözülmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Cape Town Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, fonksiyonel MRI ve PET (Pozitron Emisyon Tomografi) teknikleri ile rüya fizyolojisi üzerinde çalışmaktadırlar. Burada elde edilen verilere göre rüya esnasında, derin beyin yapıları ve limbik sistem aktif bir şekilde çalışırken, mantıklı ve sağlıklı davranış tarzlarımızı şekillendiren ön korteks bölgesi pasif bir bekleyiş sürecini yaşamaktadır. Rüyalarda birçok mantıksız olayın cereyan etmesi de ön korteks bölge denetlemesinin devreye girmemesinden kaynaklanıyor olabilir.” Bilincin gizledikleri rüyalarda kendini gösteriyor… Rüyaların bir tasavvuf boyutunun da olduğunun iddia edildiğine değinmeden geçmeyen Dr. Yavuz, halk arasında sevilen veli kişilerin, gördükleri rüyaların gelecekten haber verdiğine inanıldığını hatırlattı. Psikanalizin öncüsü Frued’a göre bilincin gizlediği, tamamen sakladığı olgular ortaya çıkabilmek için yol aradıklarını söyleyen Dr. Yavuz, bunlardan bazılarının da rüyalar halinde kendilerini gösterdiklerine dikkat çekti.

KÂBUSLAR, RÜYA PSİKOZU…

Kâbus görmenin ise, rüyalardan biraz daha farklı bir durum olduğuna dikkat çeken Dr. Mehmet Yavuz, kâbusların “rüya psikozu” olarak adlandırılabileceklerini ifade etti. Dr, Yavuz, şöyle devam etti: “Uyku esnasında limbik sistemdeki enerji yoğunluğunun kontrolsüz bir şekilde salıverilmesi söz konusudur. Bu patolojik enerji yoğunluğu, ön korteksin hiçbir müdahalesi ve kontrolü olmadan iç dünyamıza yansır. Limbik sistemdeki merkezlerin anormal kontrolsüzlüğü, girift bir şekilde birbirine karışarak aşırı ve istenmeyen görüntüler halinde iç dünyamıza yansır. Rüyalar bedensel dinlenmeyi engellemediği halde kâbuslar genelde yorgun ve bitkin uyanmalara neden olabilir. Bazı ilaçların ve uyuşturucuların limbik yapılardaki nörokimyayı bozarak çok rahatsız edici kâbuslara yol açtığını biliyoruz.”

RÜYALAR İLHAM KAYNAĞI

Rüyada beynin çağrışımla ilgili işlevleri artar… Uyku ve rüyada, beynin çağrışımla ilgili işlevlerinin arttığının görüldüğünü söyleyen Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, mantık zinciri ve neden-sonuç ilişkisinin de rüyalarda bazen korunabildiği halde, genellikle bozulduğunu belirterek şöyle devam etti: “Bir kişi aynı anda birçok kişi olabildiği gibi, neden-sonuç ilişkileri de algısal distorsiyonlarla birlikte ortadan kalkar. Zaten rüyaların, uyku sırasında görülen halisünasyonlar olduğu, ama bu halisünasyonların bilgi organizasyonu, gereksiz bilgileri unutma, RNA sentezi, uzun süreli hafızanın yerleşmesi, günlük psikolojik sorunların halledilmesi açısından çok önemli olduğu iddia edilmektedir.” “Rüyalar aslında, boş şeyler değildir. Rüya, birçok bilim adamına fikir ve ilham kaynağı olmuş birçok icat rüya esnasında keşfedilmiştir.” diyen Mehmet Yavuz bunlara, “Kekula’nın benzenin altıgen (hexagon) yapısını bulması, Mendelyev’in peryodik tabloyu bulması, Jon von Newman’nın bilgisayarların temelini atan buluşlarını yapması, Norbert Weiner'in radarı bulması, Einstein'in rölativite kuramı ile ilgili bazı gerçekleri formülize etmesi örneklerini veriyor. Mehmet Yavuz ayrıca Beethoven, Mozart, Schumann ve Saint-Saens gibi ünlü kompozitörlerin, bestelerinin bir kısmını rüyalarında görerek notaya aldıklarını da hatırlatmadan geçmiyor.

UYKUSUZLUK DEPRESYON NEDENİ

REM uykusu engellendiğinde insanlarda halisünasyonlar ve düşünce hatalarının ortaya çıktığını ifade eden Nöroloji Uzmanı Mehmet Yavuz, yapılan çalışmalara göre 100 saat civarında uykusuz kalan kişilerde akut psikoz, yoğun depresyon, regresyon (geçmişe gitme), çocuksu ve arkaik motiflerle düşünme, mantıksızlık, emosyonel (duygulanım) bozukluk, neden-sonuç ilişkilerinde ve bellekte bozukluklar, problem çözme yeteneğinde hatalar, süreli ağlama veya gülme davranışı ortaya çıkabiliyor. ‘Rüya esnasında ruh bedenden ayrılıyor mu, ayrılmıyor mu? Nasıl bir beyin enerjisi vuku buluyor?’ sorularının hâlâ tartışıldığına da değinen Dr. Yavuz, olayın mistik ve bilimsel boyutları olduğunu söyleyerek, “Kanaatimce, rüya ile zihinsel fonksiyonlara çekidüzen de verilmektedir. Aşırı zihinsel ve bedensel enerji, rüya yolu ile deşarj edilmektedir. Nitekim kimi insanlar rüya esnasında cinsel içerikli objeler de yaşamaktadır” diye konuştu
 
Üst