Arabî Kitapların Musannıfları Emsile

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Emsile

Emsile’nin musannıfı:
Çocuklardan ilk iman eden ve Peygamberimiz’in (s.a.v) amcasının oğlu, Hulefa-i Raşidin’in dördüncüsü ve Hz. Allâh’ın kendisine “Arslanım” diye hitab ettiği Hz. Ali KeremAllâhu Veche’dir.

اَسَدُ اللهِ غَالِبِ : Galib olan Allâhı’ın Arslanı’dır. “KeremAllâhu veche” ifadesi ise dua olup Allâh yüzünü güzel kılsın demektir. Sebebi ise Hz. Ali Efendimiz bir defa bile olsun dönüp putlara bakmamıştır.

Emsile” mufâale bâbından ikinci mastar olup, مَاثَلَ يُمَاثِلُ مُمَاثَلَةً وَمِثَالً وَمِيثَالً - مِثَالٌ مِثَالَانِ اَمْثِلَةٌ olarak tasrif olunur.

Misal lügatte: Benzeticiye ve kavâidi kulliye'yi izah eden kelimelere denir.

Kavâidi külliye: Kendisinde “kül” edatı bulunan ve her yerde geçerli bir kaidedir.

Misal ıstılahta: مَاتَغَ يَّرَ صِيغَةُ مُفْرَدِهِ وَ ضَمِيرِهِ لِتَغَيُّرِ الْمَعَانِ

Manası: Manaların değişmesi için müfredin ve zamirin sîgası değişen şeydir.

Emsile “İlm-i sarf”tan bahseder.

İlmi sarfın tağrifi: Ve huve ilmün yüğrafü bihi ehvalü’l-kelimetil arabîyyeti min haysül iğlâli ve’l-idğâmi.

Manası: İglâl ve idgâm cihetinden arabî olan kelimelerin halleri kendisi ile bilinen ilimdir.

İlmi sarfın mevzuu: Huvel kelimetü’l-arabîyyetü min haysül iglâli vel idğâmi.

Manası: İğlal ve idğâm cihetinden arabça kelimelerdir.

İlmi sarfin gayesi: Elihtirâzü anilhata'i fil iğlâli vel idğâmi.

Manası: İğlâl ve idğâmdaki hatadan kaçınmaktır.

Kibâri Kelam: İnnes sarfe ummul ulumi ven-nahvu ebühâ.

Manası: Muhakkak sarf; ilimlerin anası, nahiv ise babasıdır.

Emsile-i muhtelifenin tağrifi: Mehtelefe siygatü fil maddeti ve’l-heyeti.

Manası: Siğasi madde ve hey’ette muhtelif olandır. (nasara yensuru, nasran... ilâ ahir gibi)

Emsile-i muttaridenin tağrifi: Madderade siğatü fil maddeti vel heyeti.

Manası: Siğasi madde ve hey’ette muttehid olandır. (nasara, nasaraa, nasaru.. .ila ahir gibi )

Madde’den murad: Harf

Hey’ettten murad: Görünüş, şekil

Muttehidden murad: Bir olandır.

Musannif hazretlerinin nasara ile başlamasının 3 sebebi vardır;

1- Hazreti Ali Efendimiz bu kitabı yazarken Hazreti Allâh’tan yardım beklediği içindir.

2- Hazreti Ali Efendimiz yardım etmesini çok sevdiği ve tavsiye ettiği için.

3- Emsile kitabi diğer kitapları öğrenmeye yardımcı olacağı için.

Ebu’l-Faruk Silistrevi (k.s.) Hazretlerine suâl olunmuş niçin Nasara ile başlandı da, ketebe ile başlanmadı?

Ebu’l-Faruk Silistrevi (k.s.) Hazretleri de; “Çünkü yardım etmek yazmakdan daha hayırlıdır” buyurmuşlardır.

Nasara’nın Nun’u: Nuru ilahiyye’ye, Sad’í: Sabri ilahiyyeye, Rı’sı: Riza’i ilahiyeye delalet eder.

Nasara”nin “yensuru” uzerine tekattüm etmesinin 3 sebebi vardır:

1-Mazi geçmişe, Muzarî geleceğe delalet eder. Geçmiş gelecekten mukaddemdir.
2-Mazi tahkike, Muzârî teşkike delalet eder. Tahkik, teşkikden evladır.
3-Mazi mücerrettir. Muzârî mezîdun fihdir. Mücerred, mezîdun fihden mukaddemdir.


Fili muzârî’nin mastar uzerine tekaddüm etmesi:

Zira fili muzârî bazı kere mastara amil olur. Amil ise mâmülden eşreftir. Ve yahut fili muzârî fiildir. Fiil ise amelde muttefekun aleyhdir. Mastar ise istikakda asaleti muhtelefun fihdir. Böyle olunca muttefekun aleyhin muhtelefun fih üzerine takdimi elyakdır.

Mastarın muzârî ve meçhulü yoktur:
Eğer mastar İsmi fail manasına gelirse mâlum, İsmi meful manasına gelirse meçhul mastardır. Çünkü İsmi fail mâlum, İsmi meful meçhul fiil gibi amel eder. Mesela: (Zeydun adlun ve adiyfun) gibi, bimâna (Zeydun aadilun ve aadûfun) dur.

Mastarın İsmi fail üzerine takaddüm etmesi:
Zira mastar muştakun minh, İsmi fail ise müştakdır. Muştağun minh ise muştakdan mukaddemdir.

Fehuve naasirun deki fe, fe-i tefri'iyyedir.

Fe-i tefri'iyye medhulunun fer'i olduğuna delalet eder.

Fe nin duhulunun sebebi:
1- İsmi fail, fili muzârîden, fili muzârî maziden, mazide mastardan muştakdir. Böyle olunca bunların küllüsüi ya bizzat ya bilvasıta asıldır. İsmi fail ise feridir.

2- Failden fiil sadır olduktan sonra İsmi fail ile vasıflanır. O zaman fiil asıl, İsmi fail fer'idir.

Veya fe-i atıfda mufredi cümle üzerine atıf caiz olmadığı için hüve gelmiştir.

Nefî ile nehîy arasindaki fark:
1- Nefi birşeyin olmadığını haber verir, nehîy ise bir şeyin olmamasını talep eder. O zaman nefi ihbari, nehi ise inşaidir.
2- Nefi olan la yensuru daki la amil değildir. Nehi olan la yensur daki la amili semaidendir.

Mensarun” aslında 3 vecih idi fakat sığaları aynı olduğu için bir vezin olmuştur. Hazez zamaan, Hazel mekaan, Hazel fiil. Bunlarin manaları kelimenin siyak ve sebakından anlaşılır.

İsmi alet eser ile müesser arasında vasıtadır:
Mesela: "kalem" müesser olan kişi ile eser olan mektup arasında vasıtadır. Ama kalem mif’alun vezninde olmadığı için İsmi alet değildir.
İsmi alet ziyade bablarda cemî hurûfu muhafaza mümkün olmadığından ziyade bablardan gelmez. Lazım fiilinde gelmez. Zira her İsmi aletin bir eseri vardır, yani her fiil mefule tecavüz eder ki lazım fiilde yoktur.

İsmi tesğirin vezinleri:
Sülasi’de: fuaylun, Rubaî’de: fuayilun, Humasîde: fuayiylundur.
Mesela: kelemun-kuleymun, defterun-dufeyterun, mektuubun-mukeytiybun gibi.

Allâhü Teala’nın, enbiyanın isimlerinde ve umuru muazzamada tesğır cari olmaz. Çünkü küçüklük acziyet ifade eder. Eğer İsmi tesgirin mukebberi İsmi fail veya İsmi meful olursa müennesi gelir ve manası yardım edici bir ercik, yardım olunmuş bir ercik olur. Eğer mukebberi mastar olursa müennesi gelmez ve manası yardım etmecik olur.

Mubâlağa İsmi fail ile İsmi tefdilin arasındaki fark:
Mübâlağa İsmi failde Mübâlağalık kendi nefsindedir. Gayra nisbetle değildir. İsmi tafdılde ise gayra nisbetle mübâlağalık vardır.
Mesela: Zeydun efdalu min amrin gibi ki, zeyd amra nisbetle faziletlidir.

Lem ve lemmâ yani cahdi mutlak ve müstağrak:
Lafzen muzârî, mağnen mazidirler. Lem ve lemma dahil oldukları muzârîyi maziye çevirip maziyi nefi ederler.

Gâib: Mütekellim ve muhatab olmayan, velev ki hakkında konuştuğun kişi ile aynı odada veya yanında olsun karşında olmadığı müddetçe o hakkında konuştuğun kişi gâiptir.

İsmi fail: Ziyade bablarda İsmi fail sırf 6 sığa ile gelir 10 olarak değil
 
Üst