DAHA isimlerini unutmadık. Hepsi birbirlerine ne de çok benziyorlardı. Bıyıkları yeni terlemiş civan, yiğit, dağ gibi delikanlılardı. Kimisinin annesi, kimisinin babası, kimisinin nişanlısı, kimisinin hanımı veya kimisinin kimsesi... Bekliyordu. Hep bekleyecekler...
Canımızı, gençlerimizi toprağa yeni verdik. Doğrudur her birinin kabrinde bir gül olacak. Bahçemsi mezarlarında kanayan rengiyle... Belki gece bülbül ağaran vakte kadar ağlamayacak ama anneleri bir ömür boyu ağlayacak. Seher olmayacak onlara, hiç seher olmayacak. Anneleri için hep zifiri bir karanlık olacak. Kahredici, öldürücü, isyan edici kurşunların vızıltısı bir ömür takip edecek. Her an gencecik vücutları vuran kurşunlar annelerin beyninde kalleşçe vızıldayacak.
* * *
Şehitlere ağlanmazmış. Şehit için ağlanmazmış. Kalleşliğe, vicdansızlığa, tuzağa, çaresizliğe ağlanırmış.
Doğrudur şehide ağlanmaz. Zira Hz. Peygamber (SAV) kucağını onlara açmış beklemektedir. Bekleyecek de. Artık O'na (SAV) misafirsiniz, O'nunla berabersiniz. Peygamber göğsünden sıcağı var mıdır? Bakınız sizi vuran kurşunların hemen ötesinde daha vücudunuz soğumadan Hz. Peygamber (SAV) size kapıyı açtı. "Siz benimlesiniz artık, siz bendensiniz artık" diyor. Sizler duyuyorsunuz; çünkü sizin için perdeler kalktı. Sonsuz bir rahmet bahçesindesiniz.
Bir gece yarısı uzak dağlarda vurulan bizdik. Siz değildiniz çocuklar. Siz hiç vurulmadınız. Yüreklerimizdesiniz, içimizdesiniz, duamızdasınız, dudaklarımızdasınız, gözyaşımızdasınız. Siz yaşındaki çocukların yüzüne baktığımızda yutkunduğumuz yerdesiniz.
Asil bayrağa sarılı vücutlarınız mezarlığa giderken el salladık size. Güle güle dedik. Gidin siz, arkanızdan biz geleceğiz dedik. Belki bizi görmediniz, belki de gördünüz. Ekranların başındaydık. Yutkunduk. En çok gece yarısı orada tuzağa düştüğünüz o yerde yanınızda olamadığımıza yandık. Ona gözyaşı döktük.
Toprağa gömülürken siz, Fatihalarımızı da sizinle gömdük. Şehitler ölmez ki dedik. Evet, siz şehitsiniz. Çünkü siz mazlumdunuz, asil bir niyetle oradaydınız. Annenizi, eşinizi, çocuğunuzu özlüyordunuz. Sinsice vuruldunuz. Allah'ınız, kitabınız, peygamberiniz, kıbleniz, ezanınız, secdeniz, orucunuz, bayrağa aşkınız vardı. Sevdanız vardı. Vatan borcu namustur demiştiniz. Sizi böyle gömdük. Gelemezsek de mezarlarınıza. Birkaç damla su dökemesek de o toprağınıza, bilin ki yağmurları yerimize vekil kıldık. Siz ağlar mısınız yerimize o topraklara dedik.
Uşaklıydınız, Eskişehirliydiniz, Karslıydınız, Adıyamanlıydınız, Gaziantepliydiniz, Afyonluydunuz, Orduluydunuz, Konyalıydınız, yan yanaydınız... Şimdi ahirette cennet bahçesinde inşallah yan yanasınız. Çanakkale ovasındaki şehitlere ne kadar da benziyorsunuz. Oraya bir bakın hele, Ankaralı, Mardinli, Ordulu, Diyarbakırlı, Sinoplu hep yan yanalar. "Şehitler ölmez vatan bölünmez" sözünü doğrulayacak bundan daha açık belge olabilir mi?
Bugün Kur'án'ın şu áyetini yeniden okuma günüdür:
"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'án'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz! (Ál-i İmran 103)"
* * *
Evet yeniden ateş çukurunun kenarına itilmek isteniyoruz. Karanlık günlere, kaosa sürüklenmek isteniyoruz. Biz zamanında kendimizi oradan kurtarmıştık. Müslüman olarak, birbirimizle kucaklaşarak, birbirimizi severek, birbirimiz için ölerek. Düşmana karşı kucak kucağa savaşarak. Bu toprağın çocukları olarak Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü, sağcı, solcu, Sünni, Alevi ve hatta başka din mensubu da omuz omuza bu bayrak uğruna kanımızı dökmüştük.
İşte Çanakkale orada, işte Kıbrıs burada. Şimdi askerimizi vuran sinsi plan işte bu müthiş birliği kırmak istiyor. Oyunlara gelmemeliyiz. Kardeş olmalıyız. Bu ülkede her aile bu unsurların iç içe olduğunun farkında olarak. Bilmek zorundayız ki bizim birliğimiz, bütünlüğümüz, sağduyumuz bütün silahlardan daha büyük bir silahtır. Kimsenin elinde olmayan en güçlü silah. Evet akıllı adamların, makul adamların, bağrı en yanık olanların, bu ülkeyi sevenlerin şu Kur'án ayetini haykıracağı gün bu gündür: "Fitne (karışıklık, kaos, dedikodu, fısıltı, tahrik) cinayetten daha beterdir."
Nihat HATİPOĞLU
Canımızı, gençlerimizi toprağa yeni verdik. Doğrudur her birinin kabrinde bir gül olacak. Bahçemsi mezarlarında kanayan rengiyle... Belki gece bülbül ağaran vakte kadar ağlamayacak ama anneleri bir ömür boyu ağlayacak. Seher olmayacak onlara, hiç seher olmayacak. Anneleri için hep zifiri bir karanlık olacak. Kahredici, öldürücü, isyan edici kurşunların vızıltısı bir ömür takip edecek. Her an gencecik vücutları vuran kurşunlar annelerin beyninde kalleşçe vızıldayacak.
* * *
Şehitlere ağlanmazmış. Şehit için ağlanmazmış. Kalleşliğe, vicdansızlığa, tuzağa, çaresizliğe ağlanırmış.
Doğrudur şehide ağlanmaz. Zira Hz. Peygamber (SAV) kucağını onlara açmış beklemektedir. Bekleyecek de. Artık O'na (SAV) misafirsiniz, O'nunla berabersiniz. Peygamber göğsünden sıcağı var mıdır? Bakınız sizi vuran kurşunların hemen ötesinde daha vücudunuz soğumadan Hz. Peygamber (SAV) size kapıyı açtı. "Siz benimlesiniz artık, siz bendensiniz artık" diyor. Sizler duyuyorsunuz; çünkü sizin için perdeler kalktı. Sonsuz bir rahmet bahçesindesiniz.
Bir gece yarısı uzak dağlarda vurulan bizdik. Siz değildiniz çocuklar. Siz hiç vurulmadınız. Yüreklerimizdesiniz, içimizdesiniz, duamızdasınız, dudaklarımızdasınız, gözyaşımızdasınız. Siz yaşındaki çocukların yüzüne baktığımızda yutkunduğumuz yerdesiniz.
Asil bayrağa sarılı vücutlarınız mezarlığa giderken el salladık size. Güle güle dedik. Gidin siz, arkanızdan biz geleceğiz dedik. Belki bizi görmediniz, belki de gördünüz. Ekranların başındaydık. Yutkunduk. En çok gece yarısı orada tuzağa düştüğünüz o yerde yanınızda olamadığımıza yandık. Ona gözyaşı döktük.
Toprağa gömülürken siz, Fatihalarımızı da sizinle gömdük. Şehitler ölmez ki dedik. Evet, siz şehitsiniz. Çünkü siz mazlumdunuz, asil bir niyetle oradaydınız. Annenizi, eşinizi, çocuğunuzu özlüyordunuz. Sinsice vuruldunuz. Allah'ınız, kitabınız, peygamberiniz, kıbleniz, ezanınız, secdeniz, orucunuz, bayrağa aşkınız vardı. Sevdanız vardı. Vatan borcu namustur demiştiniz. Sizi böyle gömdük. Gelemezsek de mezarlarınıza. Birkaç damla su dökemesek de o toprağınıza, bilin ki yağmurları yerimize vekil kıldık. Siz ağlar mısınız yerimize o topraklara dedik.
Uşaklıydınız, Eskişehirliydiniz, Karslıydınız, Adıyamanlıydınız, Gaziantepliydiniz, Afyonluydunuz, Orduluydunuz, Konyalıydınız, yan yanaydınız... Şimdi ahirette cennet bahçesinde inşallah yan yanasınız. Çanakkale ovasındaki şehitlere ne kadar da benziyorsunuz. Oraya bir bakın hele, Ankaralı, Mardinli, Ordulu, Diyarbakırlı, Sinoplu hep yan yanalar. "Şehitler ölmez vatan bölünmez" sözünü doğrulayacak bundan daha açık belge olabilir mi?
Bugün Kur'án'ın şu áyetini yeniden okuma günüdür:
"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'án'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz! (Ál-i İmran 103)"
* * *
Evet yeniden ateş çukurunun kenarına itilmek isteniyoruz. Karanlık günlere, kaosa sürüklenmek isteniyoruz. Biz zamanında kendimizi oradan kurtarmıştık. Müslüman olarak, birbirimizle kucaklaşarak, birbirimizi severek, birbirimiz için ölerek. Düşmana karşı kucak kucağa savaşarak. Bu toprağın çocukları olarak Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü, sağcı, solcu, Sünni, Alevi ve hatta başka din mensubu da omuz omuza bu bayrak uğruna kanımızı dökmüştük.
İşte Çanakkale orada, işte Kıbrıs burada. Şimdi askerimizi vuran sinsi plan işte bu müthiş birliği kırmak istiyor. Oyunlara gelmemeliyiz. Kardeş olmalıyız. Bu ülkede her aile bu unsurların iç içe olduğunun farkında olarak. Bilmek zorundayız ki bizim birliğimiz, bütünlüğümüz, sağduyumuz bütün silahlardan daha büyük bir silahtır. Kimsenin elinde olmayan en güçlü silah. Evet akıllı adamların, makul adamların, bağrı en yanık olanların, bu ülkeyi sevenlerin şu Kur'án ayetini haykıracağı gün bu gündür: "Fitne (karışıklık, kaos, dedikodu, fısıltı, tahrik) cinayetten daha beterdir."
Nihat HATİPOĞLU