Atmışikinci Mektup
Bu mektûb, Mirza Hüsâmeddîn-i Ahmed rahmetullahi aleyh cenâbına yazılmışdır. Cezbe ve sülûk anlatılmakdadır:Allahü teâlâya hamd olsun. Onun sevdiği, seçdiği kimselere selâm olsun! Tasavvuf yolu iki kısmdır: Cezbe ve sülûk.
Bunlara tasfiye ve tezkiye de denir. [(Sülûk), uğraşarak ilerlemekdir. (Cezbe) çekilip götürülmekdir.] Sülûkdan önce olan cezbenin, yanî tezkiyeden önce olan tasfiyenin kıymeti yokdur. Sülûk tamâmlandıkdan sonra olan cezbe yanî tezkiyeden sonra olan tasfiye lâzımdır ve seyr-i fillahda hâsıl olur.
Önce olan cezbe ve tasfiye, sülûkü kolaylaşdırmağa yarar. Sülûk olmadan, maksada kavuşulamaz. Yol tamâm gidilmedikçe, cemâl-i ilâhî görünmez. Önceki cezbe, sonra olan cezbenin sûreti, nümûnesi gibidir. Hakîkatda, birbirinden başkadırlar. Büyüklerimizin, (Sonda olan şeyler, başlangıçda yerleşdirilmişdir) sözünden maksad, (Nihâyetin sûreti, görünüşü yerleşdirilmişdir) demekdir.
Nihâyetin kendisi, başlangıca sığabilir mi Elbet sığmaz. Nihâyet, başlangıca, hiç benzemez. O hâlde sûretden, hakîkata geçmek lâzımdır. Hakîkati bırakıp, sûretle oyalanmak, uzakda kalmak, ilerliyememekdir. Allahü teâlâ, hepimizi sûretden kurtarıp, hakîkata kavuştursun! Âmîn.
Bu mektûb, Mirza Hüsâmeddîn-i Ahmed rahmetullahi aleyh cenâbına yazılmışdır. Cezbe ve sülûk anlatılmakdadır:Allahü teâlâya hamd olsun. Onun sevdiği, seçdiği kimselere selâm olsun! Tasavvuf yolu iki kısmdır: Cezbe ve sülûk.
Bunlara tasfiye ve tezkiye de denir. [(Sülûk), uğraşarak ilerlemekdir. (Cezbe) çekilip götürülmekdir.] Sülûkdan önce olan cezbenin, yanî tezkiyeden önce olan tasfiyenin kıymeti yokdur. Sülûk tamâmlandıkdan sonra olan cezbe yanî tezkiyeden sonra olan tasfiye lâzımdır ve seyr-i fillahda hâsıl olur.
Önce olan cezbe ve tasfiye, sülûkü kolaylaşdırmağa yarar. Sülûk olmadan, maksada kavuşulamaz. Yol tamâm gidilmedikçe, cemâl-i ilâhî görünmez. Önceki cezbe, sonra olan cezbenin sûreti, nümûnesi gibidir. Hakîkatda, birbirinden başkadırlar. Büyüklerimizin, (Sonda olan şeyler, başlangıçda yerleşdirilmişdir) sözünden maksad, (Nihâyetin sûreti, görünüşü yerleşdirilmişdir) demekdir.
Nihâyetin kendisi, başlangıca sığabilir mi Elbet sığmaz. Nihâyet, başlangıca, hiç benzemez. O hâlde sûretden, hakîkata geçmek lâzımdır. Hakîkati bırakıp, sûretle oyalanmak, uzakda kalmak, ilerliyememekdir. Allahü teâlâ, hepimizi sûretden kurtarıp, hakîkata kavuştursun! Âmîn.