Avrupa sorunu ve İslâm korkusu
29 Temmuz 2011 Cuma 06:00
Norveç'teki "katliam", Avrupa'nın temel entelektüel / zihnî açmazlarını, daha bir görünür kıldı. Avrupa'nın en temel sorunu, Avrupa'nın ne olduğunu, kimliğini tanımlayamamış olmasıdır.
Avrupa'nın, modern tarihi boyunca, kimliğini inşa ederken başvurduğu yöntem, başka medeniyetlerin aksine, icat edilmiş bir düşmana ihtiyaç duyması. Avrupa, önce, muhayyilesinde / zihninde icat ediyor bu düşmanı. Avrupalı için, gerçekte bir düşmanın varolup-varolmaması önemli değil; önemli olan, bir düşman icat etmek ve icat edilen düşman üzerinden kendi kimliğini inşa etmek.
Modern Avrupa uygarlığı "kurulurken", hayalî bir antikite, hayalî bir Grek ve Roma resmi çizilmişti: Bugün, bu Grek ve Roma resminin tarihteki Grek ve Roma gerçeğini tam olarak yansıtmadığını, henüz öğrenebildik.
***
Avrupa'nın hayalî kimlik icatları, kendisiyle ve antikiteyle sınırlı değildi elbette. Meselâ bir Doğu-Batı karşıtlığı icat etmişti: Bu karşıtlığın da, icat edilen Doğu'nun ve Batı'nın da, gerçekte gerçek bir karşılığı yoktu.
Bir defa, kendi dışındaki dünyayı, Doğu olarak tanımlayan sadece Avrupalılardı; bu tanımlama, aslında bir aşağılamaydı: Barbar - Uygar, Efendi - Köle karşıtlığının örtük bir şekilde yeniden kurulmasıydı bu: Batı, uygardı; iyi ve müsbet her şey'di. Doğu, ancak Batı'ya nisbetle bir şeydi, bir şey olabilirdi.
Bu icat edilmiş algı biçimi, sağ, muhafazakâr ve İslâmî çevrelerde hâlâ çok yaygın Türkiye'de -ve İslâm dünyasında. Türkiye'deki sol-seküler çevrelerde ise "Batı"dan başka hiçbir şey yok zaten!
Bugün sol-seküler entelijansiyanın entelektüel muhayyilesi, Batı işgali altında: Tek şey var artık: Batı. Bu ülkenin kültür, sanat ve "düşünce" hayatında hâlâ haksız yere ve sömürgeci kafasıyla hâkimiyetini sürdüren sol-seküler entelijansiyanın bir kendi yok; bir özne değil; sadece nesne. Batıda üretilen her nesnenin tepe teke tüketicisi bir nesne. Ama burnundan kıl bile aldırmayacak kadar da kibirli ve bencil bir nesne bu!
O yüzden, zihni, Batı'da üretilen her şeyi asalakça tüketmekten öte bir yaratıcılık, özgünlük, asalet sergilemekten uzak.
O yüzden, Norveç'teki katliam üzerinden bile hâlâ Batı'yı aklamaya çalışmakla meşgul!
***
Oysa Norveç katliamı, Avrupa uygarlığının temel iddialarının içinin boş olduğunu bir kez daha göstermiş oldu bütün dünyaya.
Batılı entelijansiya bile Avrupa'da çokkültürlülüğün bittiğinden sözederken, bizim sol-seküler entelijansiyamız, hâlâ Avrupa'nın çok kültürlülüğünden dem vurmaya devam ediyor.
Oysa asıl konuşulması gereken şey, Avrupa'nın çokkültürlü olduğu miti: Avrupa, tarihi boyunca, hiçbir zaman çokkültürlü olamadı ki! Farklı kültürlerle birlikte yaşama tecrübesi üretemedi ki! Norveç'teki katliam, Avrupa'nın çokkültürlülük söyleminin tamamen mit / masal olduğunu gösterdi herkese.
Avrupa'yı korkutan tek şey var: Tarihî olarak da ispat edildiği üzere, farklı kültürlere, dinlere, etnisitelere, bütün farklılıklara, farklılıklarını yok etmeden hayat ve varolma hakkı tanıyan medeniyet tecrübesi, yalnızca Müslümanların geliştirdiği tecrübedir: Bütün farklılıklara hayat ve varolma hakkı tanıyan bir İstanbul, bir Saraybosna, bir Kudüs, bir Şam, bir Kahire modeli Batı'da geliştirilememiştir. Bugün bile New York, Londra, Paris gibi kentlerde yabancılar vardır ama ya gettolardadır ya da asimile edilmiş, "beyazlaşmış" (yani yok olmuş) olarak "vardır"!
Batılıları korkutan ve bu tür katliamlar işlemeye sürükleyecek kadar "ürperten" gerçek burada gizli: İslâm, farklılıklara hayat ve varolma hakkı tanıyabilen yegâne kaynaktır ve İslâm'ın bu derûnî gücünün karşısında Avrupalıların durabilmeleri zordur.
Norveç'teki barbar katliamla Avrupa miti / efsanesi bir kez daha çökmüştür ve herkese hayat hakkı tanıyabilecek geleceğin dünyasının ancak Müslümanlar tarafından kurulabileceği korkusu Batılıların uykularını kaçırmaya devam etmektedir.
Dünyanın önündeki en büyük tehdit Avrupa'dır / Batı'dır: Bütün dünyayı sömürgeleştirenler, hâlâ dünyanın kanını emenler Avrupalılardır. Bütün medeniyetlerin kökünü kazıyanlar Avrupalılardır. İnsanlığın ve tabiatın önündeki en büyük tehdit Avrupalılardır. Dünyanın kaynaklarını sömüren, Afrika'yı açlığa mahkûm eden, diktatörleri koruyarak dünya hâkimiyetlerini idame ettiren Avrupalıların / Batılıların insan haklarından, özgürlüklerden filan sözetmeye hakları yok.
Avrupa / Batı, dünyayı İslâm'la korkutuyor; ama Norveç'teki katliam, dünyanın önündeki asıl tehdidin, asıl korkulması gereken "şey"in kendisi olduğunu gösterdi bütün dünyaya, bir kez daha.
Yeni Şafak
29 Temmuz 2011 Cuma 06:00
Norveç'teki "katliam", Avrupa'nın temel entelektüel / zihnî açmazlarını, daha bir görünür kıldı. Avrupa'nın en temel sorunu, Avrupa'nın ne olduğunu, kimliğini tanımlayamamış olmasıdır.
Avrupa'nın, modern tarihi boyunca, kimliğini inşa ederken başvurduğu yöntem, başka medeniyetlerin aksine, icat edilmiş bir düşmana ihtiyaç duyması. Avrupa, önce, muhayyilesinde / zihninde icat ediyor bu düşmanı. Avrupalı için, gerçekte bir düşmanın varolup-varolmaması önemli değil; önemli olan, bir düşman icat etmek ve icat edilen düşman üzerinden kendi kimliğini inşa etmek.
Modern Avrupa uygarlığı "kurulurken", hayalî bir antikite, hayalî bir Grek ve Roma resmi çizilmişti: Bugün, bu Grek ve Roma resminin tarihteki Grek ve Roma gerçeğini tam olarak yansıtmadığını, henüz öğrenebildik.
***
Avrupa'nın hayalî kimlik icatları, kendisiyle ve antikiteyle sınırlı değildi elbette. Meselâ bir Doğu-Batı karşıtlığı icat etmişti: Bu karşıtlığın da, icat edilen Doğu'nun ve Batı'nın da, gerçekte gerçek bir karşılığı yoktu.
Bir defa, kendi dışındaki dünyayı, Doğu olarak tanımlayan sadece Avrupalılardı; bu tanımlama, aslında bir aşağılamaydı: Barbar - Uygar, Efendi - Köle karşıtlığının örtük bir şekilde yeniden kurulmasıydı bu: Batı, uygardı; iyi ve müsbet her şey'di. Doğu, ancak Batı'ya nisbetle bir şeydi, bir şey olabilirdi.
Bu icat edilmiş algı biçimi, sağ, muhafazakâr ve İslâmî çevrelerde hâlâ çok yaygın Türkiye'de -ve İslâm dünyasında. Türkiye'deki sol-seküler çevrelerde ise "Batı"dan başka hiçbir şey yok zaten!
Bugün sol-seküler entelijansiyanın entelektüel muhayyilesi, Batı işgali altında: Tek şey var artık: Batı. Bu ülkenin kültür, sanat ve "düşünce" hayatında hâlâ haksız yere ve sömürgeci kafasıyla hâkimiyetini sürdüren sol-seküler entelijansiyanın bir kendi yok; bir özne değil; sadece nesne. Batıda üretilen her nesnenin tepe teke tüketicisi bir nesne. Ama burnundan kıl bile aldırmayacak kadar da kibirli ve bencil bir nesne bu!
O yüzden, zihni, Batı'da üretilen her şeyi asalakça tüketmekten öte bir yaratıcılık, özgünlük, asalet sergilemekten uzak.
O yüzden, Norveç'teki katliam üzerinden bile hâlâ Batı'yı aklamaya çalışmakla meşgul!
***
Oysa Norveç katliamı, Avrupa uygarlığının temel iddialarının içinin boş olduğunu bir kez daha göstermiş oldu bütün dünyaya.
Batılı entelijansiya bile Avrupa'da çokkültürlülüğün bittiğinden sözederken, bizim sol-seküler entelijansiyamız, hâlâ Avrupa'nın çok kültürlülüğünden dem vurmaya devam ediyor.
Oysa asıl konuşulması gereken şey, Avrupa'nın çokkültürlü olduğu miti: Avrupa, tarihi boyunca, hiçbir zaman çokkültürlü olamadı ki! Farklı kültürlerle birlikte yaşama tecrübesi üretemedi ki! Norveç'teki katliam, Avrupa'nın çokkültürlülük söyleminin tamamen mit / masal olduğunu gösterdi herkese.
Avrupa'yı korkutan tek şey var: Tarihî olarak da ispat edildiği üzere, farklı kültürlere, dinlere, etnisitelere, bütün farklılıklara, farklılıklarını yok etmeden hayat ve varolma hakkı tanıyan medeniyet tecrübesi, yalnızca Müslümanların geliştirdiği tecrübedir: Bütün farklılıklara hayat ve varolma hakkı tanıyan bir İstanbul, bir Saraybosna, bir Kudüs, bir Şam, bir Kahire modeli Batı'da geliştirilememiştir. Bugün bile New York, Londra, Paris gibi kentlerde yabancılar vardır ama ya gettolardadır ya da asimile edilmiş, "beyazlaşmış" (yani yok olmuş) olarak "vardır"!
Batılıları korkutan ve bu tür katliamlar işlemeye sürükleyecek kadar "ürperten" gerçek burada gizli: İslâm, farklılıklara hayat ve varolma hakkı tanıyabilen yegâne kaynaktır ve İslâm'ın bu derûnî gücünün karşısında Avrupalıların durabilmeleri zordur.
Norveç'teki barbar katliamla Avrupa miti / efsanesi bir kez daha çökmüştür ve herkese hayat hakkı tanıyabilecek geleceğin dünyasının ancak Müslümanlar tarafından kurulabileceği korkusu Batılıların uykularını kaçırmaya devam etmektedir.
Dünyanın önündeki en büyük tehdit Avrupa'dır / Batı'dır: Bütün dünyayı sömürgeleştirenler, hâlâ dünyanın kanını emenler Avrupalılardır. Bütün medeniyetlerin kökünü kazıyanlar Avrupalılardır. İnsanlığın ve tabiatın önündeki en büyük tehdit Avrupalılardır. Dünyanın kaynaklarını sömüren, Afrika'yı açlığa mahkûm eden, diktatörleri koruyarak dünya hâkimiyetlerini idame ettiren Avrupalıların / Batılıların insan haklarından, özgürlüklerden filan sözetmeye hakları yok.
Avrupa / Batı, dünyayı İslâm'la korkutuyor; ama Norveç'teki katliam, dünyanın önündeki asıl tehdidin, asıl korkulması gereken "şey"in kendisi olduğunu gösterdi bütün dünyaya, bir kez daha.
Yeni Şafak