Bayraklar üzerindeki şekil, renk ve semboller; milletlerin inançlarını, düşüncelerini ve hafızalarında derin izler bırakan hatıralarını yansıtır. Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya gibi bazı Avrupa devletlerinin bayrakları üç renklidir. Bu bayraklarda üç renk kullanılması, teslis inancını sembolize etmektedir. Bunun yanı sıra Danimarka, Finlandiya, İsveç, Norveç, İsviçre, Yunanistan gibi bazı devletler de bayraklarında Hristiyanlığın sembolü olan haça yer vermişlerdir. İngiliz bayrağındaki birbirine kaynaşmış üç haç şekli, İngiltere, İskoçya ve İrlanda’nın birleşik vaziyetine işarettir. Bayraklardaki renklerin de milletler için önemli mânâları vardır. Meselâ, Fransa; ihtilâlden sonra bayrağının renklerini belirlerken krallık zamanından beyazı, ihtilâlden kırmızıyı ve Paris’in eski alâmeti olarak maviyi almış ve üç renkli Fransız bayrağını oluşturmuştur. ABD’nin bayrağındaki elli yıldız, Amerika’yı oluşturan eyalet sayısını ifade etmektedir. Eski SSCB bayrağında, kızıl zemin üzerindeki orak, çiftçileri; çekiç ise, işçileri sembolize eder. Japonların, üzerinde kırmızı güneş bulunan beyaz bayrakları, Japon Budizmi’ndeki ilâh anlayışını sembolize etmektedir. İsrail bayrağındaki altı köşeli yıldız (Mühr-i Süleyman) ile, Kore bayrağındaki bir dâire içinde bulunan iç içe iki “S” de bu devletler için dinî bir mânâ taşır. Kezâ, Eski Çin bayrağındaki ejderha resmi de Çin’deki an’anevî kültürün izlerini yansıtır. Suudi Arabistan bayrağındaki ‘Kelime-i Tevhid’ ile İran bayrağındaki ‘Allah’ lâfzı da, inancın bayrakta sembolize edildiğine birer örnektir.
Hilâl ve yıldız hangi mânâları taşımaktadır?
Nihat Sami Banarlı pek çok ülkenin bayrağında yer alan hilâl-yıldız sembolü ile alakalı düşündürücü bir hatırasını şöyle nakletmektedir:
“Küçük ve sevimli mektepli bir kız, elinde bir ansiklopedinin renkli bayrak tablosuyla yanıma geldi. Soracağı sualin heyecanı gözlerindeydi.
Küçücük eliyle tablosundaki eski Mısır, yeni Pakistan, Tunus, Cezayir, Moritanya, Berke, Cohor bayraklarını gösterdi:
‘Bu bayraklarda niçin bizim ay yıldızımız var? Biz bayrağımızı onlardan mı aldık?’ diye sordu.
‘Hayır!’ dedim; ‘Onlar, bayraklarını bizden aldılar. Bizim bayrağımızı sevdikleri, bir kısmı da bizim bayrağımız altında uzun seneler mes’ud yaşadıkları, ona alıştıkları, onu unutamadıkları için böyle yaptılar, bayraklarına bizim bayrak renklerimizi, bizim ay yıldızımızı işlediler.’
Küçük kız sevinçle:
‘Sahi mi?’ diye sordu. Ona, anlayabileceği bir dille hakikati anlattım. Yanıma boynu bükük gelmişti. Yanımdan başı havada, gözleri nurlu ve sevinçle uzaklaştı.”
Banarlı bu tabloyu anlattıktan sonra “Esâsen beni düşündüren nokta, çocuğun felsefesinde idi.” diyerek: “Neden öbür türlü sormamıştı? Neden, bu milletler, bayraklarını bizden mi aldılar diyememişti?” sorularını soruyor ve cevabını; “Bu durum tarihimizi bilmemekten ve üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı’nın büyüklüğünü idrak edememekten kaynaklansa gerektir.” şeklinde açıklıyor.
Hilâl ve yıldızın mânâsına gelince; ‘haç’ nasıl Hristiyanlığın sembolü olmuşsa; ‘hilâl’ de tarih boyunca İslâm’ın, Tevhid inancının ve Müslüman toplumlarının sembolü olagelmiştir. Haçlı seferlerinin diğer adı Hilâl-Salîb (Haç) mücadelesidir ki, Tevhid-Teslis mücadelesi mânâsındadır. (‘Hilâl’ kelimesi ile ‘Allah’ lâfzı Arapça’da aynı harflerden oluşmakta ve bu yüzden de ebced hesabında karşılıkları 66’ya tekabül etmektedir.)
Yıldız, çok eskiden beri birçok toplum tarafından kullanılan bir sembol olmakla birlikte, Türk bayrağına Osmanlı’nın son döneminde girmiştir.
Bayrağımızın rengi de ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!’ mısraında ifade edildiği gibi, şehitlerimizin kanlarını sembolize etmektedir. ‘Al’, Türk milleti için âdeta millî bir renk olmuştur. Özellikle Osmanlılar kırmızıyı hânedan rengi kabul etmişlerdir. Buna bağlı olarak padişahın yorganı, çarşafı, yastığı hep al olurdu. Padişah kızları da kırmızı gelinlik giyerlerdi. Halk arasında da al gelinlik yaygın olarak kullanılmıştır ki, Arif Nihat Asya ‘Bayrak’ şiirinde bunu ‘Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü’ şeklinde ifade etmiştir. Günümüzde de gelinlerin duvaklarının kırmızı oluşu, hep bu rengin millî bir karakter taşımasındandır.
Bayrak tarih boyunca toplanmanın, bir araya gelmenin, birlik olmanın alâmeti olmuştur. Öyle ki birçok küçük topluluk, ayrı ayrı soy ve kabile kendi başına bir değer ifade etmezken, bir bayrak veya sancak altında toplanıp birlikte hareket ettiklerinde, sineleri tek yürek olarak atmış ve büyük topluluklara galebe çalmışlardır. Nice küçük topluluk; aileden kabileye, kabileden boya, boydan devlete ve devletten de medeniyete hep bayrağın toplayıcılığı altında ulaşmıştır.
Hz. Muhammed’in (sas) Medine’ye girişlerinde; Alparslan’ın Malazgirt’ten Anadolu’ya geçişlerinde; Osman Gazi’nin Bursa’ya yürüyüşünde bayrağı şahit tutmaları tarihe kayıt düşülmüştür.
Bayrağın ifade ettiği mânâda buluşmak bizim kültürümüzde önemlidir. O açılıp yola koyulunduğunda millet olarak hep onun peşine düşmüşüz. Hattâ “Allah milletimizi vatansız, vatanımızı bayraksız bırakmasın.” sözleriyle bayrağı dualarımıza da nakşetmişiz. Nice yağız delikanlıyı onun ufuklarda dalgalanması uğruna şehit vermişiz. Bu hâl, bizim kanımıza öylesine işlemiştir ki; kıyamet kopup bütün insanların tekrar diriltileceği mahşer yerinde Hz. Muhammed’in (sas) sancağı altında toplanmak dilimize ve yüreğimize pelesenk olmuştur.
Kaynaklar
- İslâm Ansiklopedisi, D.V. Yay, İst, 1994.
- İslâm Ansiklopedisi, ‘Bayrak’ mad, MEB Yay, İst, 1977
- Fevzi Kurtoğlu, Türk Bayrağı ve Ay Yıldız, TTK Yay, Ank, 1992.
- Nihat Sami Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, Kubbealtı Neş, İst, 1984
Hilâl ve yıldız hangi mânâları taşımaktadır?
Nihat Sami Banarlı pek çok ülkenin bayrağında yer alan hilâl-yıldız sembolü ile alakalı düşündürücü bir hatırasını şöyle nakletmektedir:
“Küçük ve sevimli mektepli bir kız, elinde bir ansiklopedinin renkli bayrak tablosuyla yanıma geldi. Soracağı sualin heyecanı gözlerindeydi.
Küçücük eliyle tablosundaki eski Mısır, yeni Pakistan, Tunus, Cezayir, Moritanya, Berke, Cohor bayraklarını gösterdi:
‘Bu bayraklarda niçin bizim ay yıldızımız var? Biz bayrağımızı onlardan mı aldık?’ diye sordu.
‘Hayır!’ dedim; ‘Onlar, bayraklarını bizden aldılar. Bizim bayrağımızı sevdikleri, bir kısmı da bizim bayrağımız altında uzun seneler mes’ud yaşadıkları, ona alıştıkları, onu unutamadıkları için böyle yaptılar, bayraklarına bizim bayrak renklerimizi, bizim ay yıldızımızı işlediler.’
Küçük kız sevinçle:
‘Sahi mi?’ diye sordu. Ona, anlayabileceği bir dille hakikati anlattım. Yanıma boynu bükük gelmişti. Yanımdan başı havada, gözleri nurlu ve sevinçle uzaklaştı.”
Banarlı bu tabloyu anlattıktan sonra “Esâsen beni düşündüren nokta, çocuğun felsefesinde idi.” diyerek: “Neden öbür türlü sormamıştı? Neden, bu milletler, bayraklarını bizden mi aldılar diyememişti?” sorularını soruyor ve cevabını; “Bu durum tarihimizi bilmemekten ve üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı’nın büyüklüğünü idrak edememekten kaynaklansa gerektir.” şeklinde açıklıyor.
Hilâl ve yıldızın mânâsına gelince; ‘haç’ nasıl Hristiyanlığın sembolü olmuşsa; ‘hilâl’ de tarih boyunca İslâm’ın, Tevhid inancının ve Müslüman toplumlarının sembolü olagelmiştir. Haçlı seferlerinin diğer adı Hilâl-Salîb (Haç) mücadelesidir ki, Tevhid-Teslis mücadelesi mânâsındadır. (‘Hilâl’ kelimesi ile ‘Allah’ lâfzı Arapça’da aynı harflerden oluşmakta ve bu yüzden de ebced hesabında karşılıkları 66’ya tekabül etmektedir.)
Yıldız, çok eskiden beri birçok toplum tarafından kullanılan bir sembol olmakla birlikte, Türk bayrağına Osmanlı’nın son döneminde girmiştir.
Bayrağımızın rengi de ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır!’ mısraında ifade edildiği gibi, şehitlerimizin kanlarını sembolize etmektedir. ‘Al’, Türk milleti için âdeta millî bir renk olmuştur. Özellikle Osmanlılar kırmızıyı hânedan rengi kabul etmişlerdir. Buna bağlı olarak padişahın yorganı, çarşafı, yastığı hep al olurdu. Padişah kızları da kırmızı gelinlik giyerlerdi. Halk arasında da al gelinlik yaygın olarak kullanılmıştır ki, Arif Nihat Asya ‘Bayrak’ şiirinde bunu ‘Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü’ şeklinde ifade etmiştir. Günümüzde de gelinlerin duvaklarının kırmızı oluşu, hep bu rengin millî bir karakter taşımasındandır.
Bayrak tarih boyunca toplanmanın, bir araya gelmenin, birlik olmanın alâmeti olmuştur. Öyle ki birçok küçük topluluk, ayrı ayrı soy ve kabile kendi başına bir değer ifade etmezken, bir bayrak veya sancak altında toplanıp birlikte hareket ettiklerinde, sineleri tek yürek olarak atmış ve büyük topluluklara galebe çalmışlardır. Nice küçük topluluk; aileden kabileye, kabileden boya, boydan devlete ve devletten de medeniyete hep bayrağın toplayıcılığı altında ulaşmıştır.
Hz. Muhammed’in (sas) Medine’ye girişlerinde; Alparslan’ın Malazgirt’ten Anadolu’ya geçişlerinde; Osman Gazi’nin Bursa’ya yürüyüşünde bayrağı şahit tutmaları tarihe kayıt düşülmüştür.
Bayrağın ifade ettiği mânâda buluşmak bizim kültürümüzde önemlidir. O açılıp yola koyulunduğunda millet olarak hep onun peşine düşmüşüz. Hattâ “Allah milletimizi vatansız, vatanımızı bayraksız bırakmasın.” sözleriyle bayrağı dualarımıza da nakşetmişiz. Nice yağız delikanlıyı onun ufuklarda dalgalanması uğruna şehit vermişiz. Bu hâl, bizim kanımıza öylesine işlemiştir ki; kıyamet kopup bütün insanların tekrar diriltileceği mahşer yerinde Hz. Muhammed’in (sas) sancağı altında toplanmak dilimize ve yüreğimize pelesenk olmuştur.
Kaynaklar
- İslâm Ansiklopedisi, D.V. Yay, İst, 1994.
- İslâm Ansiklopedisi, ‘Bayrak’ mad, MEB Yay, İst, 1977
- Fevzi Kurtoğlu, Türk Bayrağı ve Ay Yıldız, TTK Yay, Ank, 1992.
- Nihat Sami Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, Kubbealtı Neş, İst, 1984
Moderatörün son düzenlenenleri: