Birliğimizi koruma görevi, kendi irademize bırakılmıştır!..
26 Temmuz 2011 Salı 08:25
Biz Müslümanlar olarak kendi içimizde ve aramızda nasıl birlik beraberlik ruhu ve anlayışı içinde olmamız gerektiğine önemli ikaz ve işaretlerde bulunan bu yazıyı Kırık Testi'den derleyerek yerimizin aldığı kadarını arz etme gereği duydum.
Konu okununca anlaşılacak ki, ülke içinde birlik beraberliğimizi korumak ve güçlendirmek bizim bir imtihanımız olarak kendi gayret ve irademize bırakılmıştır. İnsanlar bizzat bu iradeyi kullanmaktan sorumlu tutulmuştur. Sanırım siz de Fahr-i Kainat Efendimiz'in (sas) bu husustaki kabul olan olmayan şu iki duasını dikkatle okuyacak, benim gibi siz de ibretle düşüneceksiniz.
Hakkımızda kabul olan ve olmayan iki dua:
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ümmet-i Muhammed'in kökten ve toptan yok edilmemesi, umumi bir kıtlığa maruz kalmaması ve çoğunu helak edecek bir düşmanın onlara musallat kılınmaması için Cenâb-ı Hakk'a dua dua yalvarmış ve Allah (cc) Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm'ın bu duasını kabul buyurmuştur!..
Buna göre bu ümmet, umumi bir helake uğramayacağı gibi, devamlı olarak başkalarının hâkimiyeti altında, işgal ve istilasında da kalmayacaktır!.
Ancak Efendimiz'in (sas) bu ümmetin kendi arasında birbirleriyle vuruşmamaları, birbirlerine düşmemeleri için yapmış olduğu duasının Cenâb-ı Hak tarafından kabul buyrulmadığı da ifade edilmiştir. (Müslim, Fiten, 19/20)
Bu son talebin kabul edilmeyiş hikmetiyle alâkalı şu önemli husus dile getirilebilir:
Bu birlik beraberlik konusu, insanların kendi irade ve gayretleriyle çözüp gerçekleştirecekleri bir konudur.
Zira insan akıl ve şuur sahibi bir varlıktır. Kendi iradesi işin içinde olmadan bir yere toplanmak, ağaçlar gibi üst üste yığılıp bir arada bulunmak insan haysiyet ve şerefine terstir!.. Bunun yerine insanın, iradesinin hakkını vererek bir arada yaşayabilme ve başkalarıyla beraberlik tesis edebilme yollarını araştırması, çaresini bulması insanlığının gereğidir!..
Nitekim Cenâb-ı Hak farklı âyet-i kerimelerde tekrar tekrar insanların birbiriyle imtihan edileceğini ifade buyurarak Ümmet-i Muhammed'in maruz kalabileceği bu büyük fitne hususunda bizi ikaz etmektedir.
"Bazınızı bazınızla imtihan edeceğiz." (En'âm Suresi, 6/53)
Evet, Allah (celle celâlühu) bizi pek çok şeyle imtihan etmektedir. Bazen hastalıklarla, bazen musibetlerle, bazen ibadat-ü taatle, bazen de günahlarla yani günahlara karşı bize verdiği zaaflarla imtihan ediyor.
İşte bu imtihanlardan biri de bazımızın bazımızla imtihan edilmemizdir. Çünkü insanın yaratılışı çok farklıdır. Allah (c.c.) insan nevinde değişik neviler yaratmıştır. İnsanlardan her bir fert başlı başına bir nev gibidir. Herkesin mizaç ve huyu farklıdır. Kimse kimseye benzemez. Allah insanları bu şekilde farklı farklı yaratmakla, esma-i ilâhiye ve sıfat-ı sübhaniyesinin tecellilerini gösteriyor. Ve aynı zamanda bununla bizi imtihan ediyor ve imtihanda başarılı olanlara mükâfat vaat ediyor.
Yani senin huyun onun huyuna uymadığı gibi, onun huyu da sana uymayacak. Sen ayrı bir meşrebin çocuğu, o ayrı bir mizacın çocuğu, öbürü de yine ayrı bir mezağın evladı olacak. Ancak aranızdaki bütün bu farklılıklara rağmen, siz birlik ve beraberlik tesis edebilmenin, beraber yaşayabilmenin yollarını arayacak, böylece imtihanı kazanacaksınız!.
Bu itibarla bazı huyları kötü olan bir insan, "tümüyle kötü insan" demek değildir..
Aranızda böyle farklılıklardan dolayı hırgür çıkabilir. Ancak burada yapılması gereken birbirinize hemen kötü damgası yapıştırmak değil, bir yolunu bulup aradaki kırgınlığı gidermek, kardeşliğin gereği olan saygı sevgiyi sürdürmektir.
Bunun için böyle devrelerde tavır ve davranışlarımızı kontrol etme görevi bizim irademize verilmiştir...
Nitekim fertler arasında oluşan kırgınlıktan sonra ilk defa özür dileyip "kusura bakma kardeşim, hakkını helal et" diyen kimse işin ilk kahramanı sayılır. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu hususa işaret eder ve birbirine küsen iki kişiden hayırlı olanın, önce teşebbüse geçerek selâm veren, el uzatan olduğunu ifade buyurur.
Bundan dolayı kardeşler arasında kollarını açıp kucaklaşmaya ilk yürüyen kimse, barış görevini başlatan ilk irade kahramanı sayılmıştır.
Zaman
26 Temmuz 2011 Salı 08:25
Biz Müslümanlar olarak kendi içimizde ve aramızda nasıl birlik beraberlik ruhu ve anlayışı içinde olmamız gerektiğine önemli ikaz ve işaretlerde bulunan bu yazıyı Kırık Testi'den derleyerek yerimizin aldığı kadarını arz etme gereği duydum.
Konu okununca anlaşılacak ki, ülke içinde birlik beraberliğimizi korumak ve güçlendirmek bizim bir imtihanımız olarak kendi gayret ve irademize bırakılmıştır. İnsanlar bizzat bu iradeyi kullanmaktan sorumlu tutulmuştur. Sanırım siz de Fahr-i Kainat Efendimiz'in (sas) bu husustaki kabul olan olmayan şu iki duasını dikkatle okuyacak, benim gibi siz de ibretle düşüneceksiniz.
Hakkımızda kabul olan ve olmayan iki dua:
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ümmet-i Muhammed'in kökten ve toptan yok edilmemesi, umumi bir kıtlığa maruz kalmaması ve çoğunu helak edecek bir düşmanın onlara musallat kılınmaması için Cenâb-ı Hakk'a dua dua yalvarmış ve Allah (cc) Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm'ın bu duasını kabul buyurmuştur!..
Buna göre bu ümmet, umumi bir helake uğramayacağı gibi, devamlı olarak başkalarının hâkimiyeti altında, işgal ve istilasında da kalmayacaktır!.
Ancak Efendimiz'in (sas) bu ümmetin kendi arasında birbirleriyle vuruşmamaları, birbirlerine düşmemeleri için yapmış olduğu duasının Cenâb-ı Hak tarafından kabul buyrulmadığı da ifade edilmiştir. (Müslim, Fiten, 19/20)
Bu son talebin kabul edilmeyiş hikmetiyle alâkalı şu önemli husus dile getirilebilir:
Bu birlik beraberlik konusu, insanların kendi irade ve gayretleriyle çözüp gerçekleştirecekleri bir konudur.
Zira insan akıl ve şuur sahibi bir varlıktır. Kendi iradesi işin içinde olmadan bir yere toplanmak, ağaçlar gibi üst üste yığılıp bir arada bulunmak insan haysiyet ve şerefine terstir!.. Bunun yerine insanın, iradesinin hakkını vererek bir arada yaşayabilme ve başkalarıyla beraberlik tesis edebilme yollarını araştırması, çaresini bulması insanlığının gereğidir!..
Nitekim Cenâb-ı Hak farklı âyet-i kerimelerde tekrar tekrar insanların birbiriyle imtihan edileceğini ifade buyurarak Ümmet-i Muhammed'in maruz kalabileceği bu büyük fitne hususunda bizi ikaz etmektedir.
"Bazınızı bazınızla imtihan edeceğiz." (En'âm Suresi, 6/53)
Evet, Allah (celle celâlühu) bizi pek çok şeyle imtihan etmektedir. Bazen hastalıklarla, bazen musibetlerle, bazen ibadat-ü taatle, bazen de günahlarla yani günahlara karşı bize verdiği zaaflarla imtihan ediyor.
İşte bu imtihanlardan biri de bazımızın bazımızla imtihan edilmemizdir. Çünkü insanın yaratılışı çok farklıdır. Allah (c.c.) insan nevinde değişik neviler yaratmıştır. İnsanlardan her bir fert başlı başına bir nev gibidir. Herkesin mizaç ve huyu farklıdır. Kimse kimseye benzemez. Allah insanları bu şekilde farklı farklı yaratmakla, esma-i ilâhiye ve sıfat-ı sübhaniyesinin tecellilerini gösteriyor. Ve aynı zamanda bununla bizi imtihan ediyor ve imtihanda başarılı olanlara mükâfat vaat ediyor.
Yani senin huyun onun huyuna uymadığı gibi, onun huyu da sana uymayacak. Sen ayrı bir meşrebin çocuğu, o ayrı bir mizacın çocuğu, öbürü de yine ayrı bir mezağın evladı olacak. Ancak aranızdaki bütün bu farklılıklara rağmen, siz birlik ve beraberlik tesis edebilmenin, beraber yaşayabilmenin yollarını arayacak, böylece imtihanı kazanacaksınız!.
Bu itibarla bazı huyları kötü olan bir insan, "tümüyle kötü insan" demek değildir..
Aranızda böyle farklılıklardan dolayı hırgür çıkabilir. Ancak burada yapılması gereken birbirinize hemen kötü damgası yapıştırmak değil, bir yolunu bulup aradaki kırgınlığı gidermek, kardeşliğin gereği olan saygı sevgiyi sürdürmektir.
Bunun için böyle devrelerde tavır ve davranışlarımızı kontrol etme görevi bizim irademize verilmiştir...
Nitekim fertler arasında oluşan kırgınlıktan sonra ilk defa özür dileyip "kusura bakma kardeşim, hakkını helal et" diyen kimse işin ilk kahramanı sayılır. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu hususa işaret eder ve birbirine küsen iki kişiden hayırlı olanın, önce teşebbüse geçerek selâm veren, el uzatan olduğunu ifade buyurur.
Bundan dolayı kardeşler arasında kollarını açıp kucaklaşmaya ilk yürüyen kimse, barış görevini başlatan ilk irade kahramanı sayılmıştır.
Zaman