KURANI KERİMDE VE HADİSİ ŞERİFLERDE BAHSEDİLEN ÖRTÜ
Ahzab Suresi, 59:
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”
Nur Suresi Ayet, 31:
“Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar.”
Kuranı kerimde tesettür ile ilgili ayetler bunlardır. Peki, bu ayetlerden yola çıkarak İslam’da çarşafın olduğu nasıl iddia edilir? Görüldüğü gibi ayette ne çarşaf geçiyor nede başka herhangi bir örtünün adı. Öyleyse bu hususta Müslümanlar serbest midir? Dileyen dilediği gibi örtünebilir mi? Eğer öyle ise çarşaflı da, yırtmacından dizlerine kadar tenini gösteren de, mini etek giyen de tesettürlümü sayılacak? Bu konuda bir tanımlama, sınırlandırma yok mudur?
Elbette bu sorulara, kendi akıl ve mantığımız doğrultusunda sıradan bir konuda görüş beyan eder gibi konuşmamız doğru olmaz. Ve elbette bilgi birikimi, tefsir, hadis gibi ilim dallarından ve tabi ki insaftan nasipdar olmak gerekir. Çevremize baktığımızda küçükte olsa ticari müesseselerin dahi kendine has kıyafetlerinin olduğunu görürüz. Bu onları ifade eden tamamlayıcı bir unsurdur ve kaçınılmazdır. Cihanşümul, kıyamete kadar devam edecek olan; insanoğlunun maddi-manevi, ferdi-içtimai, dünya-ahiret hayatına tertip-düzen kazandıran yüce İslam dinin, tamamen insanın kişilik, şahsiyet ve ahlak gibi kimliğini ifade eden kıyafet hususunda kayıtsız kalması ve inananları bu hususta başıboş bırakması düşünülemez. Öyleyse başta Allah resulü olmak üzere sahabe efendilerimiz, onlardan sonra gelen tabiin ve ilk dönem İslam âlimleri bu ayetleri nasıl tefsir etmişlerdir.
Âyâtü-l Ahkam tefsiri nin yazarı, şer'î ilimlerin birçok alanında ve Kur'ân ilimlerinde kendisini ispat etmiş derin bir ilme sahip olan Şeyh Muhammed Ali es-Sâbûnî, bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir,
“İkinci Hüküm: Örtünmenin Şekil Nedir? Allahu Teala mümin kadınlara, iffet ve haysiyetlerinin korunması için yabancı erkekler karşısında uzun bir örtü İle elbiselerinin üzerinden Örtünmelerini emretmiştir. Âlimler bu tesettürün nasıl olacağı hususunda İhtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardı:
1- Taberî İbni Sirin'den şöyle rivayet eder: “Abide es-Selmanî radıyellahü anha’ya «...dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle.» ayetinin manasını sordum. Büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını ta kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece ayeti fiilî olarak tefsir etti.” (Taberi, Hazin, el-Cemel, Celaleyn Haşiyesi. Ebu Hayyan)
2- Taberî ve Ebu Hayyan İbni Abbas radıyellahü anh'tan şöyle rivayet etmişlerdir: “Kadın cilbabını alnının üzerine İndirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır. Yalnız gözleri dışarıda kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen kapatmalıdır.”
3- Yüzü örtmenin keyfiyeti hakkında Süddî'den şöyle rivayet edilmiştir: “Örtü, kadının sol gözü hariç bütün yüzünü kapatmalıdır.” Ebu Hayyan şöyle der: “Endülüs'teki adet de Süddi’nln tarif ettiği gibi idi. Kadın bütün vücudunu Örter, yalnız tek gözü açıkta kalırdı.”
4- Abdürrezzak ve bir cemaatin rivayetine göre müminlerin annesi Ümmü Seleme radıyellahü anha şöyle demiştir: “Bu âyetin nüzulünden sonra Ensar kadınları siyah çarşaflara büründüler. Sanki hepsinin başına birer karga konmuştu.”
El-cami li-ahkamil Kur’an, Kurtubî Tefsirinde de şöyle geçmektedir, "Cilbablarını..." buyruğunda geçen "el-celâbib; cilbablar" lafzı "cilbâb"ın çoğuludur. Bu ise, başörtüsünden daha büyükçe bir örtüdür. İbn Abbas ve İbn Mes'ud'dan gelen rivayete göre bu, ridâ (elbisenin üstüne giyilen üst elbisedir, bunun kina' (başörtüsü) olduğu da söylenmiştir. Sahih olan şudur: Cilbab bütün vücudu örten elbise, demektir. Müslim'in Sahih'indeki rivayete göre Ümmü Atiye radıyellahü anha’dan şöyle dediği kaydedilmiştir. Ey Allah'ın Rasûlü dedim: Bizden herhangi birimizin cilbabı yoksa (ne yapsın?) Peygamber: "kardeşi ona kendi cilbabını giyinmek üzere versin." diye buyurdu. (Buharı, I, 123, 139, 333, II, 595; Müslim, II, 606; Darimî, I, 458; İbn Mace, I. 414; Müsned, V, 84.)
Cilbabın Örtülmesi Keyfiyeti: İnsanlar cilbabın nasıl örtüleceği hususunda farklı görüşlere sahiptirler, ibn Abbas ve Abîde es-Selmanî şöyle demişlerdir: Kadın sadece kendisiyle önünü görebileceği bir tek gözü dışında bu örtüye bürünür. Yine İbn Abbas ve Katade şöyle demişlerdir: Kadın bunu alnının üzerinden büker ve bağlar, sonra da burnunun üzerinden onu çevirir. İsterse iki gözü görülsün. Şu kadar var ki, cilbab göğsü ve yüzün büyük bir bölümünü örtmelidir. el-Hasen dedi ki: (Cilbab ile) yüzünün yarısını örter.
Osmanlının son devir âlimlerin Ömer Nasuhi Bilmen hazretleri de bu ayetin tefsirinde geçen ‘cilbab’ kelimesini şöyle izah etmiştir,Celâbıb; Kadınların örtündükleri çarşafları, feraceler, elbiselerinin üzerinden giydikleri giysiler, yani çarlar demektir. Müfredî Cilbâb'dır.