Kaynak:Kütübi Sitte
46 "Ebu Bekre Nufey'u'bnu'l-Haris es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: “Zaman, döne döne Allah'ın arz ve semavatı yarattığı gündeki düzenini tekrar buldu. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aydır. Haram aylar da üç tanesi peş peşe gelir: “Zül-kade, Zü'l-hicce ve Muharrem. Bir de Cumadi ve Şaban ayları arasında yer alan Mudarlılar'ın Receb'i.” Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: “-Bu ay hangi aydır?” Biz: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedik. Bir müddet sustu. Biz ayın ismini değiştirecek zannettik. Ancak şunu söylediler: “-Bu zi'l-hicce değil mi?” “-Evet!” karşılığını verdik. Devam etti: “-Peki burası neresidir?” Biz: “-Allah ve Resûlü daha iyi bilir” cevabını verdik. Yine sustu ve biz bölgenin ismini değiştirecek vehmine kapıldık. “-Burası haram bölge değil mi?” dedi. “-Evet” dedik. “-İçinde bulunduğunuz gün nedir?” diye tekrar sordu, biz yine: “-Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedik. Tekrar sustu ve biz yine günün ismini değiştirecek zannına düşmüştük ki: “-Kurban günü değil mi?” dedi. “-Evet” cevabımız üzerine sözüne devam etti: “-Bilin ki, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize kesinlikle haramdır, tıpkı bu yerde, bu ayda şu gününüzün haram olması gibi. Rabbinize kavuştuğunuz zaman sizi yaptıklarınızdan hesaba çekecek. Sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kafirler olmayın. Bu söylediklerimi duyanlar, duymayanlara ulaştırsınlar. Bazan söz kendisine ulaştırılan kimse, ulaştırılan sözü, bizzat dinleyenden daha iyi beller.” Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sonra şunu ekledi: “ Tebliğ ettim mi, tebliğ ettim mi?” üç defa tekrarladı. “-Evet” cevabımız üzerine: “-Ya Rabbi şahid ol!” dedi. Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: “Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) beyazı galebe çalan alaca iki koyuna yöneldi ve onları kesti. Sonra da koyunun bir parçasını alıp aramızda taksim etti.” Rezin, rivayetin arasına şunu ilave eder: “Üç şey vardır, bir mü'minin kalbi onlara karşı ebediyen ihanet etmez; ameli sırf Allah için yapmak, idareyi elinde tutana karşı hayırhah olmak, Müslümanların cemaatine katılmak, çünkü onların duaları cemaate dahil olanların hepsini içine alır.” İbnu'l-Esir: “Bu ziyadeyi ana kitaplarda (Kütüb-i Sitte) görmedim” der. Bu ziyadenin manası şudur: Bu üç şeyde kalbler huzura kavuşur. Kim bunlara yapışır, riayet ederse, kalbi hıyanet, hile ve şer gibi manevi kirlerden temiz kalır."
582 "Tarık İbnu Şihab anlatıyor: “Yahudiler, Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e şöyle dediler: “Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, şayet bize inseydi o günü bayram ittihaz eder (her yıl kutlardık).” Hz. Ömer (radıyallahu anh) diyor ki: Ben onun indiği anı ve yeri, indiği sırada Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bulunduğu noktayı biliyorum: Arafe günü inmişti. O zaman ben de Arafat'ta idim ve bir Cuma günüydü. Kasteddikleri ayet de: “Size bugün dininizi tamamladık” (Maide 3) ayeti idi.”"
640 "en-Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın minberinin yanında idim. Bir adam: -”Ben Müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmamış olmama kıymet vermem, ancak hacılara su dağıtmam hariç” dedi. Bir diğeri: -”Ben de Müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmamış olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram'ı imar edip bakımını yapmam hariç” dedi. Bir üçüncüsü de: -”Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir” dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün Cumadır. Namazı kılınca ben huzura girer, ihtilaf ettiğiniz hususu sorarım” dedi. Arkadan Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: “Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram'ı onarmayı Allah'a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. işte kurtulanlar onlardır” (Tevbe, 19-20)."
859 "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: (Bürüc süresinin), “İçlerinde burçları bulunan semaya, vaadedilen güne, şahidlik edene ve şahidlik edilene andolsun..”ayetlerinde (1-3) geçen “vaadedilen gün” den maksad kıyamet günüdür; “şahidlik edilen gün”den maksad arefe günüdür; “şahidlik eden”den maksad da Cuma günüdür.” Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) devamla buyurdular ki: “Güneş, Cumadan daha hayırlı bir gün üzerine ne doğdu ne de battı. Onda bir an vardır ki, hayır duası o ana rastlayan bir kulun duası, mutlaka kabul edilir, bir şerden sakınma (istiaze) talebinde bulunan kimse de mutlaka ondan sakındırılır.”"
1583 "Şa'bi (rahimehullah) anlatıyor: “Hz. Ali (radıyallahu anh), kadını remettiği zaman onu perşembe günü dövdü, Cuma günü de recmetti. Ve şunu söyledi: “Ona Kitabullah(ın hükmü) ile celde, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sünneti ile de recm tatbik ettim.”"
1710 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor; “Ben, Muhacirler'den bir çoğundan Kur'an öğreniyordum. Abdurrahman İbnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Ömer'in son defa yapmış olduğu haccda onun yanında idi. Abdurrahman yanıma dönüşte:) “Bugün Hz. Ömer'in yanına gelen bir adamı keşke sen de görseydin. Dedi ki: “Ey mü'minlerin emiri, bir adam görsen ki sana: “Keşke Ömer ölmüş olsa da falancaya (Bezzar'ın rivayetinde Talha İbnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'in biatı çabucak oldu bitti” dese ne dersin?” dedi. Hz. Ömer bu söze (daha önce hiç görmediğim kadar) öfkelendi ve: “İnşaallah bu akşam halka hitab edip, (ahd ve müşaverede olmaksızın) idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karşı onları uyaracağım” dedi. Abdurrahman ilaveten dedi ki: “(Bunun üzerine) Hz. Ömer'e: “Ey mü'minlerin emiri, dedim, böyle bir şey yapma. Zira hacc mevsiminde insanların cühela ve serseri takımı biraraya gelir. Konuşmak üzere halkın içinde doğrulduğnun zaman bunlar olaki, etrafında ekseriyeti teşkil ederler. Korkum şu ki, siz kalkar birşeyler söylersiniz, o cahillerin her biri bir başka şey anlar, esas ifade etmek istediğiniz maksad tamamen kaybolur. Şu halde acele etmeyin, Medine'ye varın. Orası daru'l-hicret ve sünnettir (hicretin yapıldığı, sünnetin yaşandığı mahaldir). Orada fıkıh uleması ve insanların eşrafıyla başbaşa kalır, dilediğinizi rahatça söylersiniz. Alimler sözlerinizi eksiksiz öğrenirler ve maksadınız ne ise onu anlarlar.” (Bu sözüm üzerine) Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Pekala, vallahi inşaallah Medine'ye vardığımda ilk fırsatta bu toplantıyı aktedeceğim!” dedi. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) devamla dedi ki: “Zilhicce'nin sonlarında Medine'ye geldik. Cuma günü öğle olur olmaz camiye gitmede acele ettim.” Rezin şu ilavede bulundu: “Öğle sıcağında çıktım.” Sonra önceki hadisi anlatmaya (İbnu Abbas) devam etti ve dedi ki: “(Camiye gelince) Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl (radıyallahu anh)'i minberin köşesinde oturmuş buldum. Dizim dizine değecek şekilde yanına oturdum. (Sağıma soluma bakmaya) başlamadan Ömer İbnu'1- Hattab (yerinden minbere doğru) çıktı. Onun gelmekte olduğunu görünce yanımdaki Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl'e: “Bu öğle, Ömer, halife olduğu günden beri hiç yapmadığı bir konuşma yapacak” dedim. Zeyd, söylediğimi hoş karşılamadı ve: “Daha önce konuşmadığı şeyi konuşması ne mümkün!” deyip beni reddetti. Hz. Ömer (radıyallahu anh) minbere oturdu. Müezzin ezanını tamamlayınca, doğruldu. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senada bulundu. Sonra şunları söyledi: “Emma ba'd. Ben şimdi sizlere, Cenab-ı Hakk'ın söylememi takdir buyuracağı bir konuşma yapacağım. Bilemiyorum, belki de ecelim yakındır, (bu son hutbem olur). Kim bu sözlerimi anlar ve hafızasına alabilirse bineğinin götürdüğü her yerde nakletsin. Kim de anlamış o1maktan korkarsa, hiç kimseye hakkımda yalan söylemesini helal etmiyor"
1714 "Ma'dan İbnu Ebi Talha anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh), Cuma günü hutbe verdi. Önce Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı hatırlattı, sonra Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'i andı. Sonra da şunları söyledi: “Ben rüyamda bir horoz gördüm, bana üç gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklaştı diye yordum. Bazı kimseler, yerime birini seçmemi söylüyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resûlü (aleyhissalatu vesselam) ile gönderdiği şeyi zayi edecek değildir. Eğer ecelim çabucak gelirse hilafet, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölürken kendilerinden razı bulunduğu şu altı kişinin müşaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazıları bu seçime dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle İslam'a kattığım kimselerdir. Eğer bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'ın düşmanlarıdır, kafırlerdir, sapıklardır. Sonra sözüne şöyle devam etti: “Ey Rabbim, seni Ensar'ın ümerasına şahid kılıyorum. (Bilin ki) ben onları, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sünnetini öğretsinler (zekatı) aralarında taksim etsinler, dini meselelerde müşkilatla karşılaşınca bana bildirsinler diye başlarına tayin ettim.” Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in bu hutbesinden bir Cuma geçmişti ki hançerlendi. Yanına girmek için önce Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Şamlılar'a, sonra Iraklılar'a sırayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir bürde ile yarası sarılmış, üzerinden kanlar akıyor vaziyette gördük. “Bize vasiyette bulun!” dedik. Ona bizden başka vasiyet talebinde bulunan olmadı. “Size dedi, Allah'ın Kitabı'nı vasiyet ediyorum. Zira ona uyduğunuz müddetce asla sapıtmazsınız. Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar çoğalırken onlar azalıyor. Size Ensar'ı da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanın sığındığı melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum. Zira onlar aslınız, dayanağınızdır.” Bir rivayette şöyle denmiştir: “...Zira onlar kardeşlerinizdir, düşmanınızın düşmanıdır. Size zımmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rızkıdır. Beni terkedin artık.” Bir rivayette şöyle gelmiştir: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) hançerlendiği zaman kendisine: “Birini yerinize seçseniz!” denilmişti. Şu cevabı verdi: “Yani işinizi sağken de, ölmüşken de ben mi sırtımda taşıyayım? Mamafih, birisini seçecek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayırlı olan Ebû Bekir seçmiştir. Seçimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayırlı olan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da seçimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim başa baş olsun, ne lehime ne de aleyhime” Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) dedi ki: “(Ömer'in bu sözü üzerine) anladım ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir.” Oradakiler: “Allah hayırlı mükafaatlar versin. Sen şu şu hizmetleri yaptın” dediler. O da: “Uman ve korkan” diye cevap verdi.”"
1716 "Ma'dan İbnu Ebi Talha anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh), Cuma günü hutbe verdi. Önce Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı hatırlattı, sonra Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'i andı. Sonra da şunları söyledi: “Ben rüyamda bir horoz gördüm, bana üç gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklaştı diye yordum. Bazı kimseler, yerime birini seçmemi söylüyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resûlü (aleyhissalatu vesselam) ile gönderdiği şeyi zayi edecek değildir. Eğer ecelim çabucak gelirse hilafet, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölürken kendilerinden razı bulunduğu şu altı kişinin müşaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazıları bu seçime dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle İslam'a kattığım kimselerdir. Eğer bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'ın düşmanlarıdır, kafırlerdir, sapıklardır. Sonra sözüne şöyle devam etti: “Ey Rabbim, seni Ensar'ın ümerasına şahid kılıyorum. (Bilin ki) ben onları, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sünnetini öğretsinler (zekatı) aralarında taksim etsinler, dini meselelerde müşkilatla karşılaşınca bana bildirsinler diye başlarına tayin ettim.” Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in bu hutbesinden bir Cuma geçmişti ki hançerlendi. Yanına girmek için önce Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Şamlılar'a, sonra Iraklılar'a sırayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir bürde ile yarası sarılmış, üzerinden kanlar akıyor vaziyette gördük. “Bize vasiyette bulun!” dedik. Ona bizden başka vasiyet talebinde bulunan olmadı. “Size dedi, Allah'ın Kitabı'nı vasiyet ediyorum. Zira ona uyduğunuz müddetce asla sapıtmazsınız. Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar çoğalırken onlar azalıyor. Size Ensar'ı da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanın sığındığı melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum. Zira onlar aslınız, dayanağınızdır.” Bir rivayette şöyle denmiştir: “...Zira onlar kardeşlerinizdir, düşmanınızın düşmanıdır. Size zımmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rızkıdır. Beni terkedin artık.” Bir rivayette şöyle gelmiştir: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) hançerlendiği zaman kendisine: “Birini yerinize seçseniz!” denilmişti. Şu cevabı verdi: “Yani işinizi sağken de, ölmüşken de ben mi sırtımda taşıyayım? Mamafih, birisini seçecek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayırlı olan Ebû Bekir seçmiştir. Seçimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayırlı olan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da seçimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim başa baş olsun, ne lehime ne de aleyhime. . . “ Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) dedi ki: “(Ömer'in bu sözü üzerine) anladım ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir.” Oradakiler: “Allah hayırlı mükafaatlar versin. Sen şu şu hizmetleri yaptın” dediler. O da: “Uman ve korkan” diye cevap verdi.”"
1717 "Abdullah İbnu Selam (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Osman (radıyallahu anh) muhasara edildiğn zaman, namaz kıldırma işine Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'yi tayin etti. Bazan Hz. İbnu Abbas kıldırıyordu. Sonra, Hz. Osman (isyancılara) elçi yollayıp, benden ne istiyorsunuz? diye sordu. Onlar: “Hilafetten ayrılmanı istiyoruz” dediler. O da: “Allah'ın bana giydirdiği bir kaftanı çıkarmam” diyerek reddetti. “Onlar seni öldürecekler!” dediler. O: “Beni öldürdüğünüz takdirde, ebediyyen birbirinizi sevmeyecek, düşmanla elbirlik savaşamayacaksınız. Göre göre ihtilafa düşeceksiniz. Ey kavm, bana karşı çıkardığnnız şu ihtilaf sakın ola başınıza, sizden öncekilerin maruz kaldığı belayı dolamasın!” dedi. İhtilalcilerin tazyikleri artınca, Cuma gününe oruçlu olarak girdi. Gün biraz ilerleyince uyudu.Uyanınca: “Şu anda rüyamda Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm. Bana: “Akşam yanımızda iftarını yapacaksın” buyurdu” dedi. O gün öldürüldü. Sonra Hz. Ali (radıyallahu anh) hutbe okumak üzere kalktı. Hamd ü senadan sonra: “Ey insanlar, dedi, bana yaklaşın, gözlerinizi, kulaklarınızı dört açın. Şahsen ben ve sizler hepimizin fıtnenin içine düşmemizden korkuyorum. Fitne sırasında, hepimize gayret gerekecek.” Devamla dedi ki: “Allah bu ümmeti iki edeble terbiye etti: Kitap ve Sünnet. Bunların (tatbiki hususunda), sultan nezdinde gevşeklik olamaz. Öyle ise Allah'tan korkun, aranızdaki meseleleri halledin.” Hz. Ali (radıyallahu anh) bunları söyleyip minberden indi ve beytü'l-maldan arta kalan servete yönelerek Müslümanlar arasında taksim etti.”"
1820 "Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Hz. Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: “Annem ve babam sana kurban olsun, şu Kur'àn göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum” dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu cevabı verdi: “Ey Ebül-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?” Hz. Ali (radıyallahu anh): “Evet, ey Allah'ın Rasülü, öğret bana!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu: “Cuma gecesi (perşembeyi Cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da evlatlarına şöyle söyledi: “Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim, hele Cuma gecesi bir gelsin.” Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz kıl. Birinci rek'atte, Fatiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fatiha ile Ha-mim, ed-Duhan süresini oku, üçüncü rek'atte Fatiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku: “Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden razı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı olan celal, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sahibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celalin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbar et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı, celalin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır. “ Ey Ebu'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi Cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icabet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zat-ı Zülcelal'e‚ yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icabetten mahrum kalmadı.” İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) der ki: “Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallahu anh) beş veya yedi Cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:"
2403 "Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cuma günü hariç, gün ortasında (nısfu'n-nehar) namaz kılmayı mekruh addederdi ve derdi ki: “Cehennem, Cuma dışında (her gün o vakitte) coşturulur.”"
2519 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cuma günü, sabah namazında Elif-lam-mim Tenzil es-Secde, ve Hel eta ala'l-insani hinun mine'd-dehr sürelerini okurdu. Yine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cuma namazında Cuma ve Münafikün surelerini okurdu.”"
2739 "Rebi'a İbnu Abdillah (rahimehullah) 'ın anlattığına göre: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) Cuma günü, minber üzerinde (hutbe verirken) Nahl suresini okumuş, secde ayetine gelince, minberden inip secde yapmış, halk da onunla birlikte secdeye kapanmıştır. Müteakip cum'ada da (aynı şekilde) aynı sureyi okumuş, secde ayetine gelince: “Ey insanlar, biz secde ayetlerine uymuyoruz. (Bunlar okununca) kim secde ederse isabet eder, kim de secde etmezse üzerine günah yoktur'' der ve Hz.Ömer (radıyallahu anh) secde etmez. “ Buhari 'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: “Allah, secdeyi dilemezsek farz etmemiştir. ''"
2763 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'dan gündüz oruç tutan, gece de namaz kılan ve fakat cemaate ve Cumaya gelmeyen bir kimse hakkında sorulmuştu : “Bu ateş ehlindendir!” diye cevap verdi.”"
2824 "Bir rivayette şöyle denmiştir: “Cuma günü olunca, mescidin her bir kapısında melekler vardır. İlk gelenleri sırayla yazarlar. İmam (minbere) oturunca defterleri kapatıp, zikri dinlemeye giderler.”"
2825 "Evs İbnu Evs es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdularki: “Kim (Cuma günü) yıkar ve yıkanırsa, kim erkenden (mescide) gider ve hutbenin başına yetişirse, yürür ve binmezse, imama yakın durur, dinler, malayani söz etmezse ona her bir adım için bir yıllık amelin oruçları ve namazlarıyla sevabı yazılır.'' Ebu Davud der ki: “Mekhûl'e “gassele” ve “igtesele” den sorulmuştu şu cevabı verdi: “Bundan maksad başını ve bedenini yıkamaktır.'' Sa'id İbnu Abdilaziz de aynı şeyi söyledi. “Hanımıyla cinsi münasebette bulunarak onu da yıkanmaya muhtaç kıldı demektir. Böyle yapmak, namaza çıkınca, gözlerin korunmasında en elverişli vasıtadır.” “İgtisele” ise cimadan sonraki yıkanmadır. “Bekkere” ilk vaktinde namaza gitmektir. “İbtekere” hutbenin başına yetişmektir."
2827 "Hz. Ali (radıyallalhu anh) Kûfe 'de hutbe verirken minberden şöyle seslenmiştir: “Cum 'a günü olunca şeytan çarşı ve pazara erkenden bayraklarıyla gider, insanlara binbir engel çıkararak mani olmaya, onları Cuma'dan (hiç olmasa) geciktirmeye çalışır. Melekler de erkenden gidip mescidin kapılarına dururlar. Gelenleri birinci saatte gelenler, ikinci saatte gelenler diye yazarlar. Bu hal imam (hutbeye) çıkıncaya kadar devam eder. Kişi mescidde, imamı görüp, dinleyebileceği biryere oturup, can kulağıyla dinledi ve konuşmadı mı, kendisine iki kat sevap vardır. Kişi uzakta kalır ve imamı dinleyemiyeceği bir yere oturur, sessiz durur ve konuşmazsa bir hisse sevap alır. Eğer, imamı görüp dinleyebileceği bir yere oturur fakat boş konuşma yapar, sessiz kalmazsa, ona iki hisse vebal yazılır. Eğer, dinleme ve görme imkan nı olmayan bir yere oturur ve boş konuşur ve sessiz kalmazsa, ona bir hisse vebal vardır. Kim de yanındaki arkadaşına cum'a günü “sus!'' derse “boş konuşmuş'' olur. Kim de boş konuşur ise, o Cumadaki sevaptan nasibsiz kalır. '' (Hz. Ali) konuşmasının sonunda şunu söyledi:”Ben bunu Resulullah (aleyhissalatu vesselam) 'dan işittim.''"
2828 "Tarık İbnu Şihab (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdularki: “Cum'a namazı, dört kişi hariç geri kalan her müslüman üzerine cemaat içinde yapması gereken vacib bir hakk'dır. Cumadan istisna edilen bu dört kişi şunlardır: Köle, kadın, çocuk ve hasta.”"
2829 "Abdullah İbnu Amr İbni 'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki : “Ezanı her işitene Cuma farzdır.”"
2833 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:”Cum'a namazından bir rek'ate yetişen, Cuma namazına yetişmiştir. ''"
2835 "Ebu'l-Ca'd ed-Damri (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki :” Kim önemsemiyerek üç Cumayı terkedecek olursa, Allah onun kalbini mühürler.”"
2837 Ebu'l-Melih, ismi Umayr İbnu Amir el-Hüzeli (radıyallahu anh) olan babasından naklen anlattığına göre, babası Hudeybiye seferi sırasında bir Cuma günü, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte bulunmuştur. O gün, ayakkabılarının altını ıslatmayacak kadar yağmur yağmış, bunun üzerine.Efendimiz, herkesin yerlerinde namaz kılmalarını emir buyurmuştur.''
2840 "Sehl İbnu Sa 'd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la cum 'ayı kılar, sonra da kaylûle (öğle uykusu) yapardık.'' Diğer bir rivayette : “Biz, ancak cum 'a namazından sonra kaylûle yapıyor yemek yiyorduk '' denmiştir. Tirmizi ve Muvatta dışındaki diğer kitaplarda Seleme İbnu 'l-Ekva 'dan gelen bir rivayette: “Sonra Cuma 'dan çıktığımızda duvarların diplerinde, gölgelenebileceğimiz bir gölge olmazdı'' denmiştir."
2841 "es-Saib İbnu Yezid (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullalh (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebu Bekir ve Hz: Ömer (radıyallahu anhüma) devirleride Cuma namazının ilk ezanı, imam minbere oturunca okunurdu. Ancak Hz. Osman zamanı olup cemaat artınca, emri üzerine (Medine çarşısında) Zevra nam yerde üçüncü bir ezan daha okundu. (Cum'a ezanı işi) bu şekilde sabitleşti.''"
2859 "Ümmü Hişam Bintu Harise İbnu 'n-Nu 'man (radıyallalhu anha) anlatıyor: “Kaf ve'l Kur'ani'l-Mecid sûresini, Cuma günü minber üzerinden her cum 'ada okurken Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın kendi dillerinden aldım.”"
2951 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdularki: “Sizden biri Cumayı kıldı mı, ondan sonra da dört rek'at kılsın.”"
2953 "Nafi merhum anlatıyor: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma), Cuma günü bir adamın Cumayı kılarken durduğu yerden hiç kımıldamaksızın iki rek'at daha kılmaya devam ettiğini görmüştü, adamı bundan men etti ve: “Cum'a'yı dört mü kılıyorsun?'' dedi. İbnu Ömer, cum'a günü evinde iki rekat kılar ve etrafındakilere: “Resulullah böyle kılardı!'' derdi.''"
2954 "Ata anlatıyor: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Mekke 'de Cumayı kıldı mı ilerler iki rek'at daha kılardı; sonra biraz daha ilerler ve dört rek 'at daha kılardı. Medine 'de olunca da cum'ayı kılar sonra evine döner, iki rek'at daha kılardı, bunu mescidde kılmazdı. Bu durumun sebebi nedir? diye kendisinden sorulmuştu: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) böyle yapardı'' dedi. ''"
3016 "Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam); bayramlarda ve cum'ada Sebbihi'sme. Rabbike'l- A'!a, Hel etake hadisu'l ğaşiye okurdu. Bazan Cuma ve bayram bir günde birleşirlerdi. Resulullah bu surelerin her ikisini de (Cuma ve bayram) namazlarında birlikte okurdu.”"
3018 "Ebu Ubeyd Sa'id İbnu Ubeyd'in anlattığına göre, Hz. Ömer (radıyallahu anh) ile bir bayramda beraber olmuştur. Hz. Ömer önce namaz kıldırmış, sonra hutbe okuyup halka şöyle hitab etmiştir: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sizleri bu iki bayram gününde oruç tutmaktan men etti. Bu iki bayramdan biri oruç tuttuğunuz aydaki ramazan bayramınızdır. Diğeri de kurbanlarınızdan yediğiniz günün bayramıdır!'' Ebu Ubeyd der ki: “Ben Hz. Osman (radıyallahu anh) ile de bayram geçirdim. O da hutbeden önce namaz kıldırdı. Hatta bu bir cum'a günüydü. Avali halkına şöyle dediler: “Kim Cumayı beklemek isterse beklesin, kim de ailesine dönmek isterse dönsün, kendisine izin verdik.''"
3098 "Küreyb (rahimehullah) anlatıyor: “Ben Şam'da iken ramazan hilali beklenmişti. Hilali bir cum'a günü ben de gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim. lbnu Abbas (radıyallahu anhüma): “Hilali ne zaman görmüştünüz?'' diye sordu. Ben “Cum'a günü!'' dedim. İbnu Abbas tekrar: “Sen de hilali gördün mü?'' dedi. Ben: “Evet, hem ben, hem de halk gördü ve herkes oruç tuttu. Hz. Muaviye (radıyallahu anh) de oruç tuttu!'' dedim. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): “Ama biz hilali Cumartesi gecesi gördük. Öyleyse otuza tamamlayıncaya veya hilali görünceye kadar tutmalıyız!'' dedi. Ben: “Hz. Muaviye'nin görmesiyle ve onun orucuyla iktifa etmiyor musun?'' dedim. Cevaben: “Hayır! Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize böyle emretti'' dedi.''"
3431 "Ebu'l-Acfa es-Sülemi anlatıyor: “Birgün, Hz. Ömer radıyallahu anh, Cuma hutbesi verdi ve hutbede şöyle söyledi: “Sakın, kadınların mehirlerini artırmayın, zira bu, eğer dünya için bir şeref, ahiret için de bir takva olsaydı buna en çok Resulullah layık idi. Halbuki O, kadınlarından veya kızlarından hiç birine oniki okiyyeden fazla mehir takdir etmemiştir''"
3767 "Ebu Sa'id radıyallahu ahn anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma guslü her muhtelime (büluğa erene) vacibtir. Misvaklanması, bulduğu takdirde koku sürünmesi de öyle:”"
3768 "Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh derdi ki: “Cuma günü gusletmek, her muhtelim'e (büluğa ermiş kimseye) tıpkı cenabet guslü gibi vacibtir.”"
3769 "Bera İbnu Azib radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanların Cuma günü yıkanmaları, üzerlerine hak olmuştur. Her biri ailesinin kokusundan sürünsün. (Koku) bulamazsa, su onun sürünme maddesi olsun. Yani hem yıkansın hem koku sürünsün, koku yoksa, artık, su (yıkanma) ile yetinsin.”"
3770 "Ubeydullah İbnu's-Sebbak rahimehullah'tan gelen bir rivayette, Resûlullah aleyhissalatu vesselam Cumalardan birinde şöyle buyurmuştur: “Ey müslümanlar! Bu öyle bir gündür ki, Allah Teala Hazretleri onu (sizlere) bayram kılmıştır, öyleyse yıkanın. Kimin yanında bir tiyb (sürünme maddesi) varsa ondan sürünmesinde bir zarar yoktur. Size misvakı da tavsiye ediyorum.”"
3771 "İbnu Ömer ve Ebu Hüreyre radıyallahu anhüm anlatıyor: “Cuma günü, Ömer İbnu'l-Hattab hutbe verirken, Osman İbnu Affan mescide girdi. Ömer radıyallahu anh minberden ona seslendi: “Vaktin farkında mısın, (niye Cumaya geciktin!)” Hz. Osman: “Bugün meşguliyetim vardı. Eve gelir gelmez ezanı işittim. Abdest almanın dışında bir oyalanmam da olmadı!” açıklamasında bulundu. Hz. Ömer radıyallahu anh: “Keza abdest(le yetinmen de bir eksiklik). Biliyorsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize yıkanmayı da emretmişti.”"
3772 "Ebu Hüreyre'nin bir hadisinde: “(Hz. Ömer, Hz. Osman'a:) “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Biriniz Cumaya giderken yıkansın” dediğini duymadın mı?” demiştir."
3773 "İkrime rahimehullah anlatıyor: “Iraklılardan bir grup kimse İbnu Abbas radıyallahu anh'a gelerek: “Cuma günü gusletmek vacib midir ne dersin” diye sordu. İbnu Abbas şu açıklamayı yaptı: “(Farz değil), ancak temizliğe çok uygundur ve gusleden için pek hayırlıdır. Yıkanmayan üzerine de vacib değildir. Ben size guslün nasıl başladığını anlatayım: “İnsanlar meşakkatli işler yapıyorlar ve yünlü elbiseler giyiyorlardı. Çalışmaları çoğunlukla sırtlarında yük taşımak şeklinde oluyordu. Mescidleri dardı ve tavan alçaktı, yani ariş (denen üzeri hurma dallarıyla örtülmüş çardak) şeklindeydi. Sıcak bir günde Resûlullah aleyhissalatu vesselam (minbere) çıktı. Cemaat yün elbiselerin içinde terlemişti. (Terleri sebebiyle) onlardan çıkan kokular ortalığı sardı ve herkesi rahatsız etti. Koku Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a da uzanınca: “Ey insanlar, bu gün gelince yıkanın. Ayrıca herkes, bulabildiği en güzel kokuyu sürünsün!” buyurdular.” İbnu Abbas açıklamasına devam etti: “Bilahare Cenab-ı Hakk'ın lütfu yetişti (bolluk arttı), herkes yünlüden başka elbiseler giydiler, çalışmaları hafifledi, mescidleri genişletildi. Birbirlerini rahatsız eden terlerin bir kısmı ortadan kalktı.”"
3774 "Sahiheyn'in Tavus'tan kaydettikleri rivayette, Tavus der ki: İbnu Abbas radıyallahu anhüma'ya sordum: “Halk, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Cuma günü yıkanın, başlarınızı da yıkayın, cünüb olmasanız dahi!. Ayrıca koku da sürünün!” buyurduğunu söylüyorlar, (ne dersiniz, doğru mudur?)” İbnu Abbas şu cevabı verdi: “Guslü emretmesi doğrudur. Kokuya gelince, o hususta bir şey bilmiyorum!”"
3775 "Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma günü kim abdest alırsa bununla (o, sünneti yerine getirmiş, fazilete ermiş) olur ve (sünneti yapmış olma) nimetine erer. Ama Cuma günü kim de guslederse (bilsin ki) gusül daha faziletlidir.”"
3776 "Yahya İbnu Said rahimehullah anlatıyor: “Bana ulaştığına göre, Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: “Sizler, günlük iş takımınızdan hariç bir de Cuma takımınız olsa ne kaybedersiniz?”"
3777 "Nafi' rahimehullah der ki: “İbnu Ömer radıyallahu anhüma ihramlı olmadıkça yağlanıp kokulanmadan Cumaya gitmezdi.”"
3779 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Her müslüman yedi günde bir kere yıkanmalıdır, bu gün de Cuma günü olmalıdır.”"
3786 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah, dört şeyden dolayı guslederlerdi: Cenabet, Cuma, hacamat, ölü yıkamak.”"
3828 "Hamne Bintu Cahş radıyallahu anha anlatıyor: “Ben, kızkardeşim Zeyneb Bintu Cahş radıyallahu anha'nın yanındaydım, istihaze kanamam vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a: “Ey Allah'ın Resulü! Ben çok şiddetli şekilde istihaze kanamasına maruzum, bu hususta ne tavsiye edersiniz? Bu hal benim namaz ve oruCuma mani oluyor?” dedim. Bana: “Sana pamuğu vasfeyliyeyim: O, kanı gidericidir (fercine pamuk koy)” buyurdular. Ben: “Ama akıntı pamuğun mani olacağı miktardan çok fazla!” dedim. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: “Öyleyse bez kullan!” buyurdular. Ben: “Akıntı bezin durduracağı miktardan da fazla! Şarıl şarıl akıyor” dedim. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki: “Sana iki şey söyleyeceğim, hangisini yaparsan, diğerinin de yerine geçer. İkisini de yapabilecek durumdaysan birini seçmek sana ait, dilediğini seç! Bu kanama, şeytanın tekmelerinden bir tekme(si yani zarar vermesi)dir. Sen kendini Allah'ın ilminde altı yedi gün hayızlı bil (orucu ve namazı terket). Sonra yıkan ve kendini hayızdan temizlenmiş bil ve yirmiüç veya yirmidört gece ve gündüz namaz kıl, (bu esnada farz veya nafile) oruç tut. Bu, Sana yeterlidir. Kadınların her ay hayız görmeleri, hayızlı ve temizlik günlerinin olması gibi, bu şekilde senin de hayız ve temizlik günlerin olacak. (Bu, sana söyleyeceğim iki şeyden birincisidir. İkinci hususa gelince, o da şudur): Eğer öğleyi te'hir ve ikindiyi de ta'cil edip, ikisi için gusletmeye gücün yeterse öğle ile ikindiyi birleştir. Keza akşamı geciktirip yatsıyı tacil etmek, sonra da gusletmek suretiyle de bu iki namazı birleştir. Sabah için de ayrıca guslet. Bu şekle gücün yeterse orucunu da böylece tutarsın.” Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (birini seçmede beni muhayyer bıraktığı bu iki tarzı zikrettikten sonra ilaveten dedi ki: “Bu, (ikincisi, zikrettiğim) tarzın, benim daha çok hoşuma gidenidir.” Ravilerden biri dedi ki: “Hamne radıyallahu anha dedi ki: “Bu, iki tarzdan benim daha çok hoşuma gidenidir. Ravi böylece, bu sözün Resûlullah'a ait olmayıp Hamne'ye ait olduğunu ifade etmiş oldu.”"
3926 "Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: “Biz Cuma günü olunca sevinirdik. Çünkü bizim yaşlı bir kadın akrabamız vardı. Pazı kökü bulur, tencereye koyar, üzerine de arpa öğütüp ilavede bulunurdu. Vallahi, bunun içinde ne kuyruk yağı ne de iç yağı olurdu. Cuma namazını kıldık mı, mescidden ayrılır, o ihtiyar kadına selam verip hanesine girerdik. O da mezkur yemeği önümüze koyardı. İşte bu sebeple biz Cuma olunca sevinirdik.”"
4260 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Huneyn gününde, Hevazin, Gatafan ve diğerleri çocukları ve develeriyle birlikte (savaş yerine) geldiler. O gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ordusunda da 10 bin kişi vardı. Mekkeli Tuleka da Resûlullah'ın safında idi. (Savaş başlar başlamaz) hepsi geri kaçtı. Aleyhissalatu vesselam yalnız kaldı. O gün iki defa nida etti. İkisi arasına bir başka söz karıştırmadı. Şöyle ki: Sağ tarafına yönelip: “Ey Ensar cemaati!” diye bağırdı. O taraftakiler: “buyurun ey Allah'ın Resûlü! Biz seninle beraberiz! Müjde!” dediler. Aleyhissalatu vesselam sonra da soluna döndü: “Ey Ensar cemaati!” diye bağırdı. O taraftakiler de: “Buyur ey Allah'ın Resûlü! Müjde, biz seninleyiz!” dediler. Aleyhissalatu vesselam beyaz bir katırın üstünde idi. Katırdan indi ve: “Ben Allah'ın kulu ve elçisiyim!” dedi. (Müslümanlar toparlanıp mukabil hüCuma geçince) müşrikler hezimete uğradı. Aleyhissalatu vesselam çok ganimet elde etti. Onu Muhacirler ve Tuleka arasında taksim etti. Ondan Ensar'a hiç bir şey vermedi. Bunun üzerine Ensariler radıyallahu anhüm (serzenişte bulunup): “Sıkıntı olunca biz çağırılıyoruz. Ama ganimeti bizden başkasına veriyor!” dediler. Bu sözleri Aleyhissalatu vesselam'ın kulağına ulaşmıştı, hemen Ensarı topladı. “Ey Ensar cemaati! Herkes dünyalıkla dönerken, siz Muhammed aleyhissalatu vesselam'la dönmekten, evinizde onunla beraber olmaktan razı ve memnun değil misiniz?” dedi. Ensar: “Elbette ey Allah'ın Resulü, razıyız, memnunuz!” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “İnsanlar bir vadiye yürüseler, Ensar da bir geçide yürüse, ben Ensar'ın geçidinde giderim” buyurdular.”"
4475 "Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: ““Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri, bizden öncekileri cum'ayı bulma işinde şaşırttı. Bu sebeple Cumartesi yahudilerin, pazar günü de hıristiyanların oldu. Allah Teala hazretleri bizi yarattı ve bizlere Cuma gününü bulma hususunda hidayet nasib etti: Cumayı da, Cumartesiyi de, pazarı da (ibadet günleri) kıldı. Onlar Kıyamet günü de bize tabidirler. Biz, dünya ehli arasında sonuncusuyuz, fakat Kıyamet günü birinciler olacağız ve bütün mahlûkattan önce hesapları görülüp bitirilecekler olacağız.”"
4538 "Hz. Enes radıyallahu anh demiştir ki: “Cuma günü, (duaların kabul edileceği) ümit edilen saati, ikindi namazından sonra güneşin ufuktan kaybolması anına kadar arayın.”"
4603 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beş vakit namaz, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına, bir ramazan diğer ramazana hep kefarettirler. Büyük günah irtikab edilmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.”"
4777 "Şakik İbnu Abdillah anlatıyor: “Ben, Ebu Musa el-Eş'ari, Ebu Mes'ud el-Ensari ve Ammar radıyallahu anhüm ile oturuyordum. Ebu Mes'ud, Ammar'a: “Senin arkadaşlarından herkese dilediğim takdirde bir kulp takabilirim. Ama sen hariçsin. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a arkadaş olduğum günden beri, ikinizin şu işteki ağırlığınızdan başka bir kusurunuzu görmüş değilim!” Ebu Mes'ud -zengin birisiydi- şu karşılıkta bulundu: “Ey oğlum! İki hulle (takım) getir. Birini Ebu Musa'ya ver, diğerini de Ammar'a!” Ve ilave etti: “Bunların içinde ikiniz Cumaya gidin.”"
5076 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her Cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgarı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları: “Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!” derler. Erkekler de: “Sizler de, Allah'a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!” derler.”"
5228 "Muhammed İbnu Yahya İbnu Hibban anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizden biri bolluğa erince iş elbisesinden başka bir de Cuma elbisesi edinirse üzerine (bir vebal) yoktur.”"
5482 "Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam mescidde alış-veriş yapmayı, yitik ilan edilmesini, şiir okunmasını yasakladı. Keza Cuma günü namazdan önce (ilim, vaaz) halkası teşkil edilmesini de yasakladı.”"
6137 "Hz. Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beş vakit namaz, Cuma namazına kadar Cuma namazı, emanetin edası, arada cereyan eden (küçük günahlara kefarettir.” Ben: “Emanetin edası nedir?” dedim. “Cenabetten gusuldür. Zira her kılın dibinde (yıkanması gereken) cenabetlik vardır” buyurdular.”"
6182 "Vasile İbnu'l-Eska radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mescidlerinizi çocuklarınızdan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızın ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı kınlarından sıyırmaktan uzak tutun. Mescidlerin kapılarının yakınlarında abdest yerleri yapın. Mescidlerinizi, Cuma günü buhurlayarak güzel kokulu kılın.”"
6202 "Mus'ab İbnu Sa'd'ın babası Sa'd İbnu Ebi Vakkas ve İbnu Mes'ud radıyallahu anhüm'ün anlattıklarma göre: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma günü sabah namazında “Elif-lam-mim tenzil ve Hel eta a'le'l-İnsan” surelerini okurdu.”"
6275 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma günü gelince, mescidin her bir kapısı üzerinde melekler yer alır. İnsanları mertebelerine göre yazarlar. Bu mertebeler önce geliş sırasına göredir. İmam minbere çıktımı defteri kapatırlar, hutbeyi dinlerler. Namaza erken gelen, bir deve tasadduk etmiş gibidir. Ondan sonra gelenler bir sığır tasadduk etmiş gibidir. Onu takiben gelenler bir koyun tasadduk etmiş gibidir.” (Resulullah saymaya devam ederek tavuğu ve yumurtayı da saydı. Selh hadisinde şu ziyadede bulundu:) “Bundan da sonra gelen kimse, artık yalnız namaz sevabını almak için gelmiş olur.”"
6276 "Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, Cuma namazına erken gelmenin ehemmiyetini deve kurban edene, sığır kurban edene, davar kurban edene ve hatta tavuk tasadduk edene benzetti.”"
6277 "Alkame rahimehullah anlatıyor: “Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh ile birlikte Cuma namazına gittik. Mescidde kendinden önce üç kişinin geldiğini gördü: “Ben dört kişinin dördüncüsüyüm, dördüncü de (rahmet-i ilahiyeden) uzak değildir” dedi ve açıkladı: “Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduğunu işittim: “Kıyamet günü insanlar, Cuma namazlarına geliş sıralarına göre Allah'a yakınlık kazanacaklardır. Birinci, ikinci, üçüncü... şeklinde.” Abdullah sonra: “Ben dördün dördüncüsüyüm, dördüncü olan da (Allah'ın rahmetinden) uzak değildir” dedi.”"
6278 "Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam bir Cuma günü minberde şöyle buyurdular: “Sizden biri, Cuma için, iş elbisesi dışında iki parçalı bir elbise satın alsa ona bir vebal yoktur.”"
6279 "Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma günü, kim güzelce yıkanır, mükemmelce temizliğini yapar, iyi elbiselerini giyer, ailesinin kokusundan Allah'ın takdir ettiğini sürünür, sonra da Cuma namazına gider; camide boş söz etmez, oturan iki kişinin arasına girmezse, o Cuma ile önceki Cuma arasındaki (küçük günahları) affedilir.”"
6280 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bu (Cuma gününü) Allah mü'minler için (haftalık) bayram kılmıştır. Öyleyse kim Cumaya gelirse yıkansın. Eğer kokusu varsa ondan sürünsün. Misvak kullanmanız da gerekir.”"
6287 "Ebu İnebe el Havlani anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma namazında Sebbihisme Rabbike'l Ala ve Hel etake hadisu'l-Gaşiye surelerini okurdu.”"
6288 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim Cuma'dan bir rekate yetişirse, onu ikiye tamamlasın.”"
6289 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Kuba ehli, Cuma günü, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın mescidine gelerek Cuma namazı kılarlardı.”"
6290 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim Cumayı zaruret (Şer'i bir mazeret) olmadan üç kere terkederse, Allah kalbini mühürler.”"
6291 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Farzedelim ki sizden birinin, şehirden bir-iki mil uzakta davar sürüsü olsun da, orada ot bulmak zorlaşsın ve daha uzaklara gitsin, sonra. Cuma gelsin, fakat o Cuma namazına gelmesin, bir Cuma daha gelsin, o yine Cuma namazına katılmasın, üçüncü Cuma gelsin, o yine de Cuma namazına gelmesin. İşte Allah böyle birinin kalbini mühürler.”"
6292 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma namazından önce dört rek'at (nafile) kılardı. Bu dört rek'atın arasında selam vermezdi.”"
6293 "Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma günü ihtiba şeklinde (kabalarının üzerine oturup bacaklarını dikerek) oturmayı yasakladı.” Ravi der ki: “Yani imam hutbe okurken.”"
6295 "Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam oturuyordu. Ben: “Allah'ın kitabında (Tevrat'ta) şu ifadeyi buluyoruz: “Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, mü'min kul o saati denk getirerek namaz kılıp Allah'a dua ettiği taktirde isteği mutlaka yerine getirilir” dedim. Abdullah devamla dedi ki: “Benim bu sözüm üzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam: “Yahut bir saatin bir kısmı” diye bana işaret buyurdu. Ben de: “Doğru söylediniz veya bir saatin bir kısmı” diyerek sözümü düzelttim. Sonra sordum: “Bu vakit (Cumanın) hangi vaktidir?” Bana: “O, gündüzün saatlerinin sonudur” diye cevap verdi. Ben dedim ki: “Bu saat namaz vakti değildir.” Şu cevabı verdi: “Evet, mü'min kul namaz kılar, sonra müteakip namazı beklemek maksadıyla oturursa o, sevap yönüyle aynen namaz kılıyor gibidir.”"
6341 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizin şu gününüzde iki bayram bir araya gelmiştir: Dileyene, bayram namazı Cuma namazının da yerini tutar. (Ancak) biz, cum'a namazını da kılacağız.”"
6342 "İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında iki bayram (Cuma ve bir bayram) aynı günde birleşti. Aleyhissalatu vesselam bayramı kıldırdı, sonra da: “Dileyen Cumaya da gelsin, dileyen de gelmesin” buyurdular.”"
7000 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma (azadlısına): “Ey Nafi bana kan galebe çaldı, benim için bir haccam getir, getireceğin haccam genç olsun, yaşlı veya çocuk olmasın” dedi. Devamla İbnu Ömer dedi ki: “Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Aç karnına hacamat olma idealdir, (onda şifa ve bereket vardır) aklı artırır. Hafızayı güçlendirir. Hafız olmak isteyenlerin hıfzetme kabiliyetini artırır. Hacamat olmak isteyen Allah'ın adıyla perşembe günü hacamat olsun. Cuma, Cumartesi, pazar günlerinde hacamat olmaktan kaçının. Pazartesi ve Salı günü de hacamat olunauz. Çarşamba günü hacamat olmaktan kaçının: Çünkü o, Eyyub aleyhisselam'ın belaya düştüğü gündür. Cüzzam ve alaca hastalığı da sadece çarşamba günü veya çarşamba gecesi zuhür eder” dediğini işittim.”"
46 "Ebu Bekre Nufey'u'bnu'l-Haris es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurdu: “Zaman, döne döne Allah'ın arz ve semavatı yarattığı gündeki düzenini tekrar buldu. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aydır. Haram aylar da üç tanesi peş peşe gelir: “Zül-kade, Zü'l-hicce ve Muharrem. Bir de Cumadi ve Şaban ayları arasında yer alan Mudarlılar'ın Receb'i.” Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: “-Bu ay hangi aydır?” Biz: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedik. Bir müddet sustu. Biz ayın ismini değiştirecek zannettik. Ancak şunu söylediler: “-Bu zi'l-hicce değil mi?” “-Evet!” karşılığını verdik. Devam etti: “-Peki burası neresidir?” Biz: “-Allah ve Resûlü daha iyi bilir” cevabını verdik. Yine sustu ve biz bölgenin ismini değiştirecek vehmine kapıldık. “-Burası haram bölge değil mi?” dedi. “-Evet” dedik. “-İçinde bulunduğunuz gün nedir?” diye tekrar sordu, biz yine: “-Allah ve Resûlü daha iyi bilir” dedik. Tekrar sustu ve biz yine günün ismini değiştirecek zannına düşmüştük ki: “-Kurban günü değil mi?” dedi. “-Evet” cevabımız üzerine sözüne devam etti: “-Bilin ki, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize kesinlikle haramdır, tıpkı bu yerde, bu ayda şu gününüzün haram olması gibi. Rabbinize kavuştuğunuz zaman sizi yaptıklarınızdan hesaba çekecek. Sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kafirler olmayın. Bu söylediklerimi duyanlar, duymayanlara ulaştırsınlar. Bazan söz kendisine ulaştırılan kimse, ulaştırılan sözü, bizzat dinleyenden daha iyi beller.” Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sonra şunu ekledi: “ Tebliğ ettim mi, tebliğ ettim mi?” üç defa tekrarladı. “-Evet” cevabımız üzerine: “-Ya Rabbi şahid ol!” dedi. Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: “Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) beyazı galebe çalan alaca iki koyuna yöneldi ve onları kesti. Sonra da koyunun bir parçasını alıp aramızda taksim etti.” Rezin, rivayetin arasına şunu ilave eder: “Üç şey vardır, bir mü'minin kalbi onlara karşı ebediyen ihanet etmez; ameli sırf Allah için yapmak, idareyi elinde tutana karşı hayırhah olmak, Müslümanların cemaatine katılmak, çünkü onların duaları cemaate dahil olanların hepsini içine alır.” İbnu'l-Esir: “Bu ziyadeyi ana kitaplarda (Kütüb-i Sitte) görmedim” der. Bu ziyadenin manası şudur: Bu üç şeyde kalbler huzura kavuşur. Kim bunlara yapışır, riayet ederse, kalbi hıyanet, hile ve şer gibi manevi kirlerden temiz kalır."
582 "Tarık İbnu Şihab anlatıyor: “Yahudiler, Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e şöyle dediler: “Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, şayet bize inseydi o günü bayram ittihaz eder (her yıl kutlardık).” Hz. Ömer (radıyallahu anh) diyor ki: Ben onun indiği anı ve yeri, indiği sırada Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bulunduğu noktayı biliyorum: Arafe günü inmişti. O zaman ben de Arafat'ta idim ve bir Cuma günüydü. Kasteddikleri ayet de: “Size bugün dininizi tamamladık” (Maide 3) ayeti idi.”"
640 "en-Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın minberinin yanında idim. Bir adam: -”Ben Müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmamış olmama kıymet vermem, ancak hacılara su dağıtmam hariç” dedi. Bir diğeri: -”Ben de Müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmamış olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram'ı imar edip bakımını yapmam hariç” dedi. Bir üçüncüsü de: -”Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir” dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün Cumadır. Namazı kılınca ben huzura girer, ihtilaf ettiğiniz hususu sorarım” dedi. Arkadan Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: “Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram'ı onarmayı Allah'a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. işte kurtulanlar onlardır” (Tevbe, 19-20)."
859 "Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: (Bürüc süresinin), “İçlerinde burçları bulunan semaya, vaadedilen güne, şahidlik edene ve şahidlik edilene andolsun..”ayetlerinde (1-3) geçen “vaadedilen gün” den maksad kıyamet günüdür; “şahidlik edilen gün”den maksad arefe günüdür; “şahidlik eden”den maksad da Cuma günüdür.” Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) devamla buyurdular ki: “Güneş, Cumadan daha hayırlı bir gün üzerine ne doğdu ne de battı. Onda bir an vardır ki, hayır duası o ana rastlayan bir kulun duası, mutlaka kabul edilir, bir şerden sakınma (istiaze) talebinde bulunan kimse de mutlaka ondan sakındırılır.”"
1583 "Şa'bi (rahimehullah) anlatıyor: “Hz. Ali (radıyallahu anh), kadını remettiği zaman onu perşembe günü dövdü, Cuma günü de recmetti. Ve şunu söyledi: “Ona Kitabullah(ın hükmü) ile celde, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın sünneti ile de recm tatbik ettim.”"
1710 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor; “Ben, Muhacirler'den bir çoğundan Kur'an öğreniyordum. Abdurrahman İbnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Ömer'in son defa yapmış olduğu haccda onun yanında idi. Abdurrahman yanıma dönüşte:) “Bugün Hz. Ömer'in yanına gelen bir adamı keşke sen de görseydin. Dedi ki: “Ey mü'minlerin emiri, bir adam görsen ki sana: “Keşke Ömer ölmüş olsa da falancaya (Bezzar'ın rivayetinde Talha İbnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'in biatı çabucak oldu bitti” dese ne dersin?” dedi. Hz. Ömer bu söze (daha önce hiç görmediğim kadar) öfkelendi ve: “İnşaallah bu akşam halka hitab edip, (ahd ve müşaverede olmaksızın) idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karşı onları uyaracağım” dedi. Abdurrahman ilaveten dedi ki: “(Bunun üzerine) Hz. Ömer'e: “Ey mü'minlerin emiri, dedim, böyle bir şey yapma. Zira hacc mevsiminde insanların cühela ve serseri takımı biraraya gelir. Konuşmak üzere halkın içinde doğrulduğnun zaman bunlar olaki, etrafında ekseriyeti teşkil ederler. Korkum şu ki, siz kalkar birşeyler söylersiniz, o cahillerin her biri bir başka şey anlar, esas ifade etmek istediğiniz maksad tamamen kaybolur. Şu halde acele etmeyin, Medine'ye varın. Orası daru'l-hicret ve sünnettir (hicretin yapıldığı, sünnetin yaşandığı mahaldir). Orada fıkıh uleması ve insanların eşrafıyla başbaşa kalır, dilediğinizi rahatça söylersiniz. Alimler sözlerinizi eksiksiz öğrenirler ve maksadınız ne ise onu anlarlar.” (Bu sözüm üzerine) Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Pekala, vallahi inşaallah Medine'ye vardığımda ilk fırsatta bu toplantıyı aktedeceğim!” dedi. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) devamla dedi ki: “Zilhicce'nin sonlarında Medine'ye geldik. Cuma günü öğle olur olmaz camiye gitmede acele ettim.” Rezin şu ilavede bulundu: “Öğle sıcağında çıktım.” Sonra önceki hadisi anlatmaya (İbnu Abbas) devam etti ve dedi ki: “(Camiye gelince) Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl (radıyallahu anh)'i minberin köşesinde oturmuş buldum. Dizim dizine değecek şekilde yanına oturdum. (Sağıma soluma bakmaya) başlamadan Ömer İbnu'1- Hattab (yerinden minbere doğru) çıktı. Onun gelmekte olduğunu görünce yanımdaki Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl'e: “Bu öğle, Ömer, halife olduğu günden beri hiç yapmadığı bir konuşma yapacak” dedim. Zeyd, söylediğimi hoş karşılamadı ve: “Daha önce konuşmadığı şeyi konuşması ne mümkün!” deyip beni reddetti. Hz. Ömer (radıyallahu anh) minbere oturdu. Müezzin ezanını tamamlayınca, doğruldu. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senada bulundu. Sonra şunları söyledi: “Emma ba'd. Ben şimdi sizlere, Cenab-ı Hakk'ın söylememi takdir buyuracağı bir konuşma yapacağım. Bilemiyorum, belki de ecelim yakındır, (bu son hutbem olur). Kim bu sözlerimi anlar ve hafızasına alabilirse bineğinin götürdüğü her yerde nakletsin. Kim de anlamış o1maktan korkarsa, hiç kimseye hakkımda yalan söylemesini helal etmiyor"
1714 "Ma'dan İbnu Ebi Talha anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh), Cuma günü hutbe verdi. Önce Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı hatırlattı, sonra Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'i andı. Sonra da şunları söyledi: “Ben rüyamda bir horoz gördüm, bana üç gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklaştı diye yordum. Bazı kimseler, yerime birini seçmemi söylüyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resûlü (aleyhissalatu vesselam) ile gönderdiği şeyi zayi edecek değildir. Eğer ecelim çabucak gelirse hilafet, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölürken kendilerinden razı bulunduğu şu altı kişinin müşaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazıları bu seçime dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle İslam'a kattığım kimselerdir. Eğer bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'ın düşmanlarıdır, kafırlerdir, sapıklardır. Sonra sözüne şöyle devam etti: “Ey Rabbim, seni Ensar'ın ümerasına şahid kılıyorum. (Bilin ki) ben onları, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sünnetini öğretsinler (zekatı) aralarında taksim etsinler, dini meselelerde müşkilatla karşılaşınca bana bildirsinler diye başlarına tayin ettim.” Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in bu hutbesinden bir Cuma geçmişti ki hançerlendi. Yanına girmek için önce Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Şamlılar'a, sonra Iraklılar'a sırayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir bürde ile yarası sarılmış, üzerinden kanlar akıyor vaziyette gördük. “Bize vasiyette bulun!” dedik. Ona bizden başka vasiyet talebinde bulunan olmadı. “Size dedi, Allah'ın Kitabı'nı vasiyet ediyorum. Zira ona uyduğunuz müddetce asla sapıtmazsınız. Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar çoğalırken onlar azalıyor. Size Ensar'ı da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanın sığındığı melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum. Zira onlar aslınız, dayanağınızdır.” Bir rivayette şöyle denmiştir: “...Zira onlar kardeşlerinizdir, düşmanınızın düşmanıdır. Size zımmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rızkıdır. Beni terkedin artık.” Bir rivayette şöyle gelmiştir: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) hançerlendiği zaman kendisine: “Birini yerinize seçseniz!” denilmişti. Şu cevabı verdi: “Yani işinizi sağken de, ölmüşken de ben mi sırtımda taşıyayım? Mamafih, birisini seçecek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayırlı olan Ebû Bekir seçmiştir. Seçimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayırlı olan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da seçimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim başa baş olsun, ne lehime ne de aleyhime” Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) dedi ki: “(Ömer'in bu sözü üzerine) anladım ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir.” Oradakiler: “Allah hayırlı mükafaatlar versin. Sen şu şu hizmetleri yaptın” dediler. O da: “Uman ve korkan” diye cevap verdi.”"
1716 "Ma'dan İbnu Ebi Talha anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh), Cuma günü hutbe verdi. Önce Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı hatırlattı, sonra Hz. Ebû Bekir (radıyallahu anh)'i andı. Sonra da şunları söyledi: “Ben rüyamda bir horoz gördüm, bana üç gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklaştı diye yordum. Bazı kimseler, yerime birini seçmemi söylüyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resûlü (aleyhissalatu vesselam) ile gönderdiği şeyi zayi edecek değildir. Eğer ecelim çabucak gelirse hilafet, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ölürken kendilerinden razı bulunduğu şu altı kişinin müşaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazıları bu seçime dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle İslam'a kattığım kimselerdir. Eğer bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'ın düşmanlarıdır, kafırlerdir, sapıklardır. Sonra sözüne şöyle devam etti: “Ey Rabbim, seni Ensar'ın ümerasına şahid kılıyorum. (Bilin ki) ben onları, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sünnetini öğretsinler (zekatı) aralarında taksim etsinler, dini meselelerde müşkilatla karşılaşınca bana bildirsinler diye başlarına tayin ettim.” Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in bu hutbesinden bir Cuma geçmişti ki hançerlendi. Yanına girmek için önce Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Şamlılar'a, sonra Iraklılar'a sırayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir bürde ile yarası sarılmış, üzerinden kanlar akıyor vaziyette gördük. “Bize vasiyette bulun!” dedik. Ona bizden başka vasiyet talebinde bulunan olmadı. “Size dedi, Allah'ın Kitabı'nı vasiyet ediyorum. Zira ona uyduğunuz müddetce asla sapıtmazsınız. Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar çoğalırken onlar azalıyor. Size Ensar'ı da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanın sığındığı melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum. Zira onlar aslınız, dayanağınızdır.” Bir rivayette şöyle denmiştir: “...Zira onlar kardeşlerinizdir, düşmanınızın düşmanıdır. Size zımmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rızkıdır. Beni terkedin artık.” Bir rivayette şöyle gelmiştir: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) hançerlendiği zaman kendisine: “Birini yerinize seçseniz!” denilmişti. Şu cevabı verdi: “Yani işinizi sağken de, ölmüşken de ben mi sırtımda taşıyayım? Mamafih, birisini seçecek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayırlı olan Ebû Bekir seçmiştir. Seçimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayırlı olan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) da seçimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim başa baş olsun, ne lehime ne de aleyhime. . . “ Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) dedi ki: “(Ömer'in bu sözü üzerine) anladım ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir.” Oradakiler: “Allah hayırlı mükafaatlar versin. Sen şu şu hizmetleri yaptın” dediler. O da: “Uman ve korkan” diye cevap verdi.”"
1717 "Abdullah İbnu Selam (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Osman (radıyallahu anh) muhasara edildiğn zaman, namaz kıldırma işine Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'yi tayin etti. Bazan Hz. İbnu Abbas kıldırıyordu. Sonra, Hz. Osman (isyancılara) elçi yollayıp, benden ne istiyorsunuz? diye sordu. Onlar: “Hilafetten ayrılmanı istiyoruz” dediler. O da: “Allah'ın bana giydirdiği bir kaftanı çıkarmam” diyerek reddetti. “Onlar seni öldürecekler!” dediler. O: “Beni öldürdüğünüz takdirde, ebediyyen birbirinizi sevmeyecek, düşmanla elbirlik savaşamayacaksınız. Göre göre ihtilafa düşeceksiniz. Ey kavm, bana karşı çıkardığnnız şu ihtilaf sakın ola başınıza, sizden öncekilerin maruz kaldığı belayı dolamasın!” dedi. İhtilalcilerin tazyikleri artınca, Cuma gününe oruçlu olarak girdi. Gün biraz ilerleyince uyudu.Uyanınca: “Şu anda rüyamda Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ı gördüm. Bana: “Akşam yanımızda iftarını yapacaksın” buyurdu” dedi. O gün öldürüldü. Sonra Hz. Ali (radıyallahu anh) hutbe okumak üzere kalktı. Hamd ü senadan sonra: “Ey insanlar, dedi, bana yaklaşın, gözlerinizi, kulaklarınızı dört açın. Şahsen ben ve sizler hepimizin fıtnenin içine düşmemizden korkuyorum. Fitne sırasında, hepimize gayret gerekecek.” Devamla dedi ki: “Allah bu ümmeti iki edeble terbiye etti: Kitap ve Sünnet. Bunların (tatbiki hususunda), sultan nezdinde gevşeklik olamaz. Öyle ise Allah'tan korkun, aranızdaki meseleleri halledin.” Hz. Ali (radıyallahu anh) bunları söyleyip minberden indi ve beytü'l-maldan arta kalan servete yönelerek Müslümanlar arasında taksim etti.”"
1820 "Hz. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Hz. Ali İbnu Ebi Talib (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: “Annem ve babam sana kurban olsun, şu Kur'àn göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum” dedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) ona şu cevabı verdi: “Ey Ebül-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?” Hz. Ali (radıyallahu anh): “Evet, ey Allah'ın Rasülü, öğret bana!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu: “Cuma gecesi (perşembeyi Cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da evlatlarına şöyle söyledi: “Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim, hele Cuma gecesi bir gelsin.” Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz kıl. Birinci rek'atte, Fatiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fatiha ile Ha-mim, ed-Duhan süresini oku, üçüncü rek'atte Fatiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku: “Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden razı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı olan celal, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sahibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celalin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbar et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasib et. Ey semavat ve arzın yaratıcısı, celalin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır. “ Ey Ebu'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi Cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icabet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zat-ı Zülcelal'e‚ yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icabetten mahrum kalmadı.” İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) der ki: “Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallahu anh) beş veya yedi Cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:"
2403 "Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cuma günü hariç, gün ortasında (nısfu'n-nehar) namaz kılmayı mekruh addederdi ve derdi ki: “Cehennem, Cuma dışında (her gün o vakitte) coşturulur.”"
2519 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cuma günü, sabah namazında Elif-lam-mim Tenzil es-Secde, ve Hel eta ala'l-insani hinun mine'd-dehr sürelerini okurdu. Yine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) Cuma namazında Cuma ve Münafikün surelerini okurdu.”"
2739 "Rebi'a İbnu Abdillah (rahimehullah) 'ın anlattığına göre: “Hz. Ömer (radıyallahu anh) Cuma günü, minber üzerinde (hutbe verirken) Nahl suresini okumuş, secde ayetine gelince, minberden inip secde yapmış, halk da onunla birlikte secdeye kapanmıştır. Müteakip cum'ada da (aynı şekilde) aynı sureyi okumuş, secde ayetine gelince: “Ey insanlar, biz secde ayetlerine uymuyoruz. (Bunlar okununca) kim secde ederse isabet eder, kim de secde etmezse üzerine günah yoktur'' der ve Hz.Ömer (radıyallahu anh) secde etmez. “ Buhari 'nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: “Allah, secdeyi dilemezsek farz etmemiştir. ''"
2763 "İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'dan gündüz oruç tutan, gece de namaz kılan ve fakat cemaate ve Cumaya gelmeyen bir kimse hakkında sorulmuştu : “Bu ateş ehlindendir!” diye cevap verdi.”"
2824 "Bir rivayette şöyle denmiştir: “Cuma günü olunca, mescidin her bir kapısında melekler vardır. İlk gelenleri sırayla yazarlar. İmam (minbere) oturunca defterleri kapatıp, zikri dinlemeye giderler.”"
2825 "Evs İbnu Evs es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdularki: “Kim (Cuma günü) yıkar ve yıkanırsa, kim erkenden (mescide) gider ve hutbenin başına yetişirse, yürür ve binmezse, imama yakın durur, dinler, malayani söz etmezse ona her bir adım için bir yıllık amelin oruçları ve namazlarıyla sevabı yazılır.'' Ebu Davud der ki: “Mekhûl'e “gassele” ve “igtesele” den sorulmuştu şu cevabı verdi: “Bundan maksad başını ve bedenini yıkamaktır.'' Sa'id İbnu Abdilaziz de aynı şeyi söyledi. “Hanımıyla cinsi münasebette bulunarak onu da yıkanmaya muhtaç kıldı demektir. Böyle yapmak, namaza çıkınca, gözlerin korunmasında en elverişli vasıtadır.” “İgtisele” ise cimadan sonraki yıkanmadır. “Bekkere” ilk vaktinde namaza gitmektir. “İbtekere” hutbenin başına yetişmektir."
2827 "Hz. Ali (radıyallalhu anh) Kûfe 'de hutbe verirken minberden şöyle seslenmiştir: “Cum 'a günü olunca şeytan çarşı ve pazara erkenden bayraklarıyla gider, insanlara binbir engel çıkararak mani olmaya, onları Cuma'dan (hiç olmasa) geciktirmeye çalışır. Melekler de erkenden gidip mescidin kapılarına dururlar. Gelenleri birinci saatte gelenler, ikinci saatte gelenler diye yazarlar. Bu hal imam (hutbeye) çıkıncaya kadar devam eder. Kişi mescidde, imamı görüp, dinleyebileceği biryere oturup, can kulağıyla dinledi ve konuşmadı mı, kendisine iki kat sevap vardır. Kişi uzakta kalır ve imamı dinleyemiyeceği bir yere oturur, sessiz durur ve konuşmazsa bir hisse sevap alır. Eğer, imamı görüp dinleyebileceği bir yere oturur fakat boş konuşma yapar, sessiz kalmazsa, ona iki hisse vebal yazılır. Eğer, dinleme ve görme imkan nı olmayan bir yere oturur ve boş konuşur ve sessiz kalmazsa, ona bir hisse vebal vardır. Kim de yanındaki arkadaşına cum'a günü “sus!'' derse “boş konuşmuş'' olur. Kim de boş konuşur ise, o Cumadaki sevaptan nasibsiz kalır. '' (Hz. Ali) konuşmasının sonunda şunu söyledi:”Ben bunu Resulullah (aleyhissalatu vesselam) 'dan işittim.''"
2828 "Tarık İbnu Şihab (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdularki: “Cum'a namazı, dört kişi hariç geri kalan her müslüman üzerine cemaat içinde yapması gereken vacib bir hakk'dır. Cumadan istisna edilen bu dört kişi şunlardır: Köle, kadın, çocuk ve hasta.”"
2829 "Abdullah İbnu Amr İbni 'l-As (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki : “Ezanı her işitene Cuma farzdır.”"
2833 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:”Cum'a namazından bir rek'ate yetişen, Cuma namazına yetişmiştir. ''"
2835 "Ebu'l-Ca'd ed-Damri (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki :” Kim önemsemiyerek üç Cumayı terkedecek olursa, Allah onun kalbini mühürler.”"
2837 Ebu'l-Melih, ismi Umayr İbnu Amir el-Hüzeli (radıyallahu anh) olan babasından naklen anlattığına göre, babası Hudeybiye seferi sırasında bir Cuma günü, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte bulunmuştur. O gün, ayakkabılarının altını ıslatmayacak kadar yağmur yağmış, bunun üzerine.Efendimiz, herkesin yerlerinde namaz kılmalarını emir buyurmuştur.''
2840 "Sehl İbnu Sa 'd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la cum 'ayı kılar, sonra da kaylûle (öğle uykusu) yapardık.'' Diğer bir rivayette : “Biz, ancak cum 'a namazından sonra kaylûle yapıyor yemek yiyorduk '' denmiştir. Tirmizi ve Muvatta dışındaki diğer kitaplarda Seleme İbnu 'l-Ekva 'dan gelen bir rivayette: “Sonra Cuma 'dan çıktığımızda duvarların diplerinde, gölgelenebileceğimiz bir gölge olmazdı'' denmiştir."
2841 "es-Saib İbnu Yezid (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullalh (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebu Bekir ve Hz: Ömer (radıyallahu anhüma) devirleride Cuma namazının ilk ezanı, imam minbere oturunca okunurdu. Ancak Hz. Osman zamanı olup cemaat artınca, emri üzerine (Medine çarşısında) Zevra nam yerde üçüncü bir ezan daha okundu. (Cum'a ezanı işi) bu şekilde sabitleşti.''"
2859 "Ümmü Hişam Bintu Harise İbnu 'n-Nu 'man (radıyallalhu anha) anlatıyor: “Kaf ve'l Kur'ani'l-Mecid sûresini, Cuma günü minber üzerinden her cum 'ada okurken Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'ın kendi dillerinden aldım.”"
2951 "Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdularki: “Sizden biri Cumayı kıldı mı, ondan sonra da dört rek'at kılsın.”"
2953 "Nafi merhum anlatıyor: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma), Cuma günü bir adamın Cumayı kılarken durduğu yerden hiç kımıldamaksızın iki rek'at daha kılmaya devam ettiğini görmüştü, adamı bundan men etti ve: “Cum'a'yı dört mü kılıyorsun?'' dedi. İbnu Ömer, cum'a günü evinde iki rekat kılar ve etrafındakilere: “Resulullah böyle kılardı!'' derdi.''"
2954 "Ata anlatıyor: “İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Mekke 'de Cumayı kıldı mı ilerler iki rek'at daha kılardı; sonra biraz daha ilerler ve dört rek 'at daha kılardı. Medine 'de olunca da cum'ayı kılar sonra evine döner, iki rek'at daha kılardı, bunu mescidde kılmazdı. Bu durumun sebebi nedir? diye kendisinden sorulmuştu: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) böyle yapardı'' dedi. ''"
3016 "Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anhüma) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam); bayramlarda ve cum'ada Sebbihi'sme. Rabbike'l- A'!a, Hel etake hadisu'l ğaşiye okurdu. Bazan Cuma ve bayram bir günde birleşirlerdi. Resulullah bu surelerin her ikisini de (Cuma ve bayram) namazlarında birlikte okurdu.”"
3018 "Ebu Ubeyd Sa'id İbnu Ubeyd'in anlattığına göre, Hz. Ömer (radıyallahu anh) ile bir bayramda beraber olmuştur. Hz. Ömer önce namaz kıldırmış, sonra hutbe okuyup halka şöyle hitab etmiştir: “Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sizleri bu iki bayram gününde oruç tutmaktan men etti. Bu iki bayramdan biri oruç tuttuğunuz aydaki ramazan bayramınızdır. Diğeri de kurbanlarınızdan yediğiniz günün bayramıdır!'' Ebu Ubeyd der ki: “Ben Hz. Osman (radıyallahu anh) ile de bayram geçirdim. O da hutbeden önce namaz kıldırdı. Hatta bu bir cum'a günüydü. Avali halkına şöyle dediler: “Kim Cumayı beklemek isterse beklesin, kim de ailesine dönmek isterse dönsün, kendisine izin verdik.''"
3098 "Küreyb (rahimehullah) anlatıyor: “Ben Şam'da iken ramazan hilali beklenmişti. Hilali bir cum'a günü ben de gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim. lbnu Abbas (radıyallahu anhüma): “Hilali ne zaman görmüştünüz?'' diye sordu. Ben “Cum'a günü!'' dedim. İbnu Abbas tekrar: “Sen de hilali gördün mü?'' dedi. Ben: “Evet, hem ben, hem de halk gördü ve herkes oruç tuttu. Hz. Muaviye (radıyallahu anh) de oruç tuttu!'' dedim. İbnu Abbas (radıyallahu anhüma): “Ama biz hilali Cumartesi gecesi gördük. Öyleyse otuza tamamlayıncaya veya hilali görünceye kadar tutmalıyız!'' dedi. Ben: “Hz. Muaviye'nin görmesiyle ve onun orucuyla iktifa etmiyor musun?'' dedim. Cevaben: “Hayır! Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize böyle emretti'' dedi.''"
3431 "Ebu'l-Acfa es-Sülemi anlatıyor: “Birgün, Hz. Ömer radıyallahu anh, Cuma hutbesi verdi ve hutbede şöyle söyledi: “Sakın, kadınların mehirlerini artırmayın, zira bu, eğer dünya için bir şeref, ahiret için de bir takva olsaydı buna en çok Resulullah layık idi. Halbuki O, kadınlarından veya kızlarından hiç birine oniki okiyyeden fazla mehir takdir etmemiştir''"
3767 "Ebu Sa'id radıyallahu ahn anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma guslü her muhtelime (büluğa erene) vacibtir. Misvaklanması, bulduğu takdirde koku sürünmesi de öyle:”"
3768 "Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh derdi ki: “Cuma günü gusletmek, her muhtelim'e (büluğa ermiş kimseye) tıpkı cenabet guslü gibi vacibtir.”"
3769 "Bera İbnu Azib radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Müslümanların Cuma günü yıkanmaları, üzerlerine hak olmuştur. Her biri ailesinin kokusundan sürünsün. (Koku) bulamazsa, su onun sürünme maddesi olsun. Yani hem yıkansın hem koku sürünsün, koku yoksa, artık, su (yıkanma) ile yetinsin.”"
3770 "Ubeydullah İbnu's-Sebbak rahimehullah'tan gelen bir rivayette, Resûlullah aleyhissalatu vesselam Cumalardan birinde şöyle buyurmuştur: “Ey müslümanlar! Bu öyle bir gündür ki, Allah Teala Hazretleri onu (sizlere) bayram kılmıştır, öyleyse yıkanın. Kimin yanında bir tiyb (sürünme maddesi) varsa ondan sürünmesinde bir zarar yoktur. Size misvakı da tavsiye ediyorum.”"
3771 "İbnu Ömer ve Ebu Hüreyre radıyallahu anhüm anlatıyor: “Cuma günü, Ömer İbnu'l-Hattab hutbe verirken, Osman İbnu Affan mescide girdi. Ömer radıyallahu anh minberden ona seslendi: “Vaktin farkında mısın, (niye Cumaya geciktin!)” Hz. Osman: “Bugün meşguliyetim vardı. Eve gelir gelmez ezanı işittim. Abdest almanın dışında bir oyalanmam da olmadı!” açıklamasında bulundu. Hz. Ömer radıyallahu anh: “Keza abdest(le yetinmen de bir eksiklik). Biliyorsun, Resûlullah aleyhissalatu vesselam bize yıkanmayı da emretmişti.”"
3772 "Ebu Hüreyre'nin bir hadisinde: “(Hz. Ömer, Hz. Osman'a:) “Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Biriniz Cumaya giderken yıkansın” dediğini duymadın mı?” demiştir."
3773 "İkrime rahimehullah anlatıyor: “Iraklılardan bir grup kimse İbnu Abbas radıyallahu anh'a gelerek: “Cuma günü gusletmek vacib midir ne dersin” diye sordu. İbnu Abbas şu açıklamayı yaptı: “(Farz değil), ancak temizliğe çok uygundur ve gusleden için pek hayırlıdır. Yıkanmayan üzerine de vacib değildir. Ben size guslün nasıl başladığını anlatayım: “İnsanlar meşakkatli işler yapıyorlar ve yünlü elbiseler giyiyorlardı. Çalışmaları çoğunlukla sırtlarında yük taşımak şeklinde oluyordu. Mescidleri dardı ve tavan alçaktı, yani ariş (denen üzeri hurma dallarıyla örtülmüş çardak) şeklindeydi. Sıcak bir günde Resûlullah aleyhissalatu vesselam (minbere) çıktı. Cemaat yün elbiselerin içinde terlemişti. (Terleri sebebiyle) onlardan çıkan kokular ortalığı sardı ve herkesi rahatsız etti. Koku Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a da uzanınca: “Ey insanlar, bu gün gelince yıkanın. Ayrıca herkes, bulabildiği en güzel kokuyu sürünsün!” buyurdular.” İbnu Abbas açıklamasına devam etti: “Bilahare Cenab-ı Hakk'ın lütfu yetişti (bolluk arttı), herkes yünlüden başka elbiseler giydiler, çalışmaları hafifledi, mescidleri genişletildi. Birbirlerini rahatsız eden terlerin bir kısmı ortadan kalktı.”"
3774 "Sahiheyn'in Tavus'tan kaydettikleri rivayette, Tavus der ki: İbnu Abbas radıyallahu anhüma'ya sordum: “Halk, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Cuma günü yıkanın, başlarınızı da yıkayın, cünüb olmasanız dahi!. Ayrıca koku da sürünün!” buyurduğunu söylüyorlar, (ne dersiniz, doğru mudur?)” İbnu Abbas şu cevabı verdi: “Guslü emretmesi doğrudur. Kokuya gelince, o hususta bir şey bilmiyorum!”"
3775 "Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma günü kim abdest alırsa bununla (o, sünneti yerine getirmiş, fazilete ermiş) olur ve (sünneti yapmış olma) nimetine erer. Ama Cuma günü kim de guslederse (bilsin ki) gusül daha faziletlidir.”"
3776 "Yahya İbnu Said rahimehullah anlatıyor: “Bana ulaştığına göre, Resûlullah aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: “Sizler, günlük iş takımınızdan hariç bir de Cuma takımınız olsa ne kaybedersiniz?”"
3777 "Nafi' rahimehullah der ki: “İbnu Ömer radıyallahu anhüma ihramlı olmadıkça yağlanıp kokulanmadan Cumaya gitmezdi.”"
3779 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Her müslüman yedi günde bir kere yıkanmalıdır, bu gün de Cuma günü olmalıdır.”"
3786 "Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah, dört şeyden dolayı guslederlerdi: Cenabet, Cuma, hacamat, ölü yıkamak.”"
3828 "Hamne Bintu Cahş radıyallahu anha anlatıyor: “Ben, kızkardeşim Zeyneb Bintu Cahş radıyallahu anha'nın yanındaydım, istihaze kanamam vardı. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a: “Ey Allah'ın Resulü! Ben çok şiddetli şekilde istihaze kanamasına maruzum, bu hususta ne tavsiye edersiniz? Bu hal benim namaz ve oruCuma mani oluyor?” dedim. Bana: “Sana pamuğu vasfeyliyeyim: O, kanı gidericidir (fercine pamuk koy)” buyurdular. Ben: “Ama akıntı pamuğun mani olacağı miktardan çok fazla!” dedim. Resûlullah aleyhissalatu vesselam: “Öyleyse bez kullan!” buyurdular. Ben: “Akıntı bezin durduracağı miktardan da fazla! Şarıl şarıl akıyor” dedim. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki: “Sana iki şey söyleyeceğim, hangisini yaparsan, diğerinin de yerine geçer. İkisini de yapabilecek durumdaysan birini seçmek sana ait, dilediğini seç! Bu kanama, şeytanın tekmelerinden bir tekme(si yani zarar vermesi)dir. Sen kendini Allah'ın ilminde altı yedi gün hayızlı bil (orucu ve namazı terket). Sonra yıkan ve kendini hayızdan temizlenmiş bil ve yirmiüç veya yirmidört gece ve gündüz namaz kıl, (bu esnada farz veya nafile) oruç tut. Bu, Sana yeterlidir. Kadınların her ay hayız görmeleri, hayızlı ve temizlik günlerinin olması gibi, bu şekilde senin de hayız ve temizlik günlerin olacak. (Bu, sana söyleyeceğim iki şeyden birincisidir. İkinci hususa gelince, o da şudur): Eğer öğleyi te'hir ve ikindiyi de ta'cil edip, ikisi için gusletmeye gücün yeterse öğle ile ikindiyi birleştir. Keza akşamı geciktirip yatsıyı tacil etmek, sonra da gusletmek suretiyle de bu iki namazı birleştir. Sabah için de ayrıca guslet. Bu şekle gücün yeterse orucunu da böylece tutarsın.” Resûlullah aleyhissalatu vesselam, (birini seçmede beni muhayyer bıraktığı bu iki tarzı zikrettikten sonra ilaveten dedi ki: “Bu, (ikincisi, zikrettiğim) tarzın, benim daha çok hoşuma gidenidir.” Ravilerden biri dedi ki: “Hamne radıyallahu anha dedi ki: “Bu, iki tarzdan benim daha çok hoşuma gidenidir. Ravi böylece, bu sözün Resûlullah'a ait olmayıp Hamne'ye ait olduğunu ifade etmiş oldu.”"
3926 "Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: “Biz Cuma günü olunca sevinirdik. Çünkü bizim yaşlı bir kadın akrabamız vardı. Pazı kökü bulur, tencereye koyar, üzerine de arpa öğütüp ilavede bulunurdu. Vallahi, bunun içinde ne kuyruk yağı ne de iç yağı olurdu. Cuma namazını kıldık mı, mescidden ayrılır, o ihtiyar kadına selam verip hanesine girerdik. O da mezkur yemeği önümüze koyardı. İşte bu sebeple biz Cuma olunca sevinirdik.”"
4260 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Huneyn gününde, Hevazin, Gatafan ve diğerleri çocukları ve develeriyle birlikte (savaş yerine) geldiler. O gün Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ordusunda da 10 bin kişi vardı. Mekkeli Tuleka da Resûlullah'ın safında idi. (Savaş başlar başlamaz) hepsi geri kaçtı. Aleyhissalatu vesselam yalnız kaldı. O gün iki defa nida etti. İkisi arasına bir başka söz karıştırmadı. Şöyle ki: Sağ tarafına yönelip: “Ey Ensar cemaati!” diye bağırdı. O taraftakiler: “buyurun ey Allah'ın Resûlü! Biz seninle beraberiz! Müjde!” dediler. Aleyhissalatu vesselam sonra da soluna döndü: “Ey Ensar cemaati!” diye bağırdı. O taraftakiler de: “Buyur ey Allah'ın Resûlü! Müjde, biz seninleyiz!” dediler. Aleyhissalatu vesselam beyaz bir katırın üstünde idi. Katırdan indi ve: “Ben Allah'ın kulu ve elçisiyim!” dedi. (Müslümanlar toparlanıp mukabil hüCuma geçince) müşrikler hezimete uğradı. Aleyhissalatu vesselam çok ganimet elde etti. Onu Muhacirler ve Tuleka arasında taksim etti. Ondan Ensar'a hiç bir şey vermedi. Bunun üzerine Ensariler radıyallahu anhüm (serzenişte bulunup): “Sıkıntı olunca biz çağırılıyoruz. Ama ganimeti bizden başkasına veriyor!” dediler. Bu sözleri Aleyhissalatu vesselam'ın kulağına ulaşmıştı, hemen Ensarı topladı. “Ey Ensar cemaati! Herkes dünyalıkla dönerken, siz Muhammed aleyhissalatu vesselam'la dönmekten, evinizde onunla beraber olmaktan razı ve memnun değil misiniz?” dedi. Ensar: “Elbette ey Allah'ın Resulü, razıyız, memnunuz!” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “İnsanlar bir vadiye yürüseler, Ensar da bir geçide yürüse, ben Ensar'ın geçidinde giderim” buyurdular.”"
4475 "Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: ““Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Allah Teala hazretleri, bizden öncekileri cum'ayı bulma işinde şaşırttı. Bu sebeple Cumartesi yahudilerin, pazar günü de hıristiyanların oldu. Allah Teala hazretleri bizi yarattı ve bizlere Cuma gününü bulma hususunda hidayet nasib etti: Cumayı da, Cumartesiyi de, pazarı da (ibadet günleri) kıldı. Onlar Kıyamet günü de bize tabidirler. Biz, dünya ehli arasında sonuncusuyuz, fakat Kıyamet günü birinciler olacağız ve bütün mahlûkattan önce hesapları görülüp bitirilecekler olacağız.”"
4538 "Hz. Enes radıyallahu anh demiştir ki: “Cuma günü, (duaların kabul edileceği) ümit edilen saati, ikindi namazından sonra güneşin ufuktan kaybolması anına kadar arayın.”"
4603 "Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beş vakit namaz, bir Cuma namazı diğer Cuma namazına, bir ramazan diğer ramazana hep kefarettirler. Büyük günah irtikab edilmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.”"
4777 "Şakik İbnu Abdillah anlatıyor: “Ben, Ebu Musa el-Eş'ari, Ebu Mes'ud el-Ensari ve Ammar radıyallahu anhüm ile oturuyordum. Ebu Mes'ud, Ammar'a: “Senin arkadaşlarından herkese dilediğim takdirde bir kulp takabilirim. Ama sen hariçsin. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a arkadaş olduğum günden beri, ikinizin şu işteki ağırlığınızdan başka bir kusurunuzu görmüş değilim!” Ebu Mes'ud -zengin birisiydi- şu karşılıkta bulundu: “Ey oğlum! İki hulle (takım) getir. Birini Ebu Musa'ya ver, diğerini de Ammar'a!” Ve ilave etti: “Bunların içinde ikiniz Cumaya gidin.”"
5076 "Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her Cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgarı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları: “Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!” derler. Erkekler de: “Sizler de, Allah'a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!” derler.”"
5228 "Muhammed İbnu Yahya İbnu Hibban anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizden biri bolluğa erince iş elbisesinden başka bir de Cuma elbisesi edinirse üzerine (bir vebal) yoktur.”"
5482 "Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam mescidde alış-veriş yapmayı, yitik ilan edilmesini, şiir okunmasını yasakladı. Keza Cuma günü namazdan önce (ilim, vaaz) halkası teşkil edilmesini de yasakladı.”"
6137 "Hz. Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Beş vakit namaz, Cuma namazına kadar Cuma namazı, emanetin edası, arada cereyan eden (küçük günahlara kefarettir.” Ben: “Emanetin edası nedir?” dedim. “Cenabetten gusuldür. Zira her kılın dibinde (yıkanması gereken) cenabetlik vardır” buyurdular.”"
6182 "Vasile İbnu'l-Eska radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Mescidlerinizi çocuklarınızdan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızın ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı kınlarından sıyırmaktan uzak tutun. Mescidlerin kapılarının yakınlarında abdest yerleri yapın. Mescidlerinizi, Cuma günü buhurlayarak güzel kokulu kılın.”"
6202 "Mus'ab İbnu Sa'd'ın babası Sa'd İbnu Ebi Vakkas ve İbnu Mes'ud radıyallahu anhüm'ün anlattıklarma göre: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma günü sabah namazında “Elif-lam-mim tenzil ve Hel eta a'le'l-İnsan” surelerini okurdu.”"
6275 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma günü gelince, mescidin her bir kapısı üzerinde melekler yer alır. İnsanları mertebelerine göre yazarlar. Bu mertebeler önce geliş sırasına göredir. İmam minbere çıktımı defteri kapatırlar, hutbeyi dinlerler. Namaza erken gelen, bir deve tasadduk etmiş gibidir. Ondan sonra gelenler bir sığır tasadduk etmiş gibidir. Onu takiben gelenler bir koyun tasadduk etmiş gibidir.” (Resulullah saymaya devam ederek tavuğu ve yumurtayı da saydı. Selh hadisinde şu ziyadede bulundu:) “Bundan da sonra gelen kimse, artık yalnız namaz sevabını almak için gelmiş olur.”"
6276 "Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam, Cuma namazına erken gelmenin ehemmiyetini deve kurban edene, sığır kurban edene, davar kurban edene ve hatta tavuk tasadduk edene benzetti.”"
6277 "Alkame rahimehullah anlatıyor: “Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh ile birlikte Cuma namazına gittik. Mescidde kendinden önce üç kişinin geldiğini gördü: “Ben dört kişinin dördüncüsüyüm, dördüncü de (rahmet-i ilahiyeden) uzak değildir” dedi ve açıkladı: “Ben Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle buyurduğunu işittim: “Kıyamet günü insanlar, Cuma namazlarına geliş sıralarına göre Allah'a yakınlık kazanacaklardır. Birinci, ikinci, üçüncü... şeklinde.” Abdullah sonra: “Ben dördün dördüncüsüyüm, dördüncü olan da (Allah'ın rahmetinden) uzak değildir” dedi.”"
6278 "Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam bir Cuma günü minberde şöyle buyurdular: “Sizden biri, Cuma için, iş elbisesi dışında iki parçalı bir elbise satın alsa ona bir vebal yoktur.”"
6279 "Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Cuma günü, kim güzelce yıkanır, mükemmelce temizliğini yapar, iyi elbiselerini giyer, ailesinin kokusundan Allah'ın takdir ettiğini sürünür, sonra da Cuma namazına gider; camide boş söz etmez, oturan iki kişinin arasına girmezse, o Cuma ile önceki Cuma arasındaki (küçük günahları) affedilir.”"
6280 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Bu (Cuma gününü) Allah mü'minler için (haftalık) bayram kılmıştır. Öyleyse kim Cumaya gelirse yıkansın. Eğer kokusu varsa ondan sürünsün. Misvak kullanmanız da gerekir.”"
6287 "Ebu İnebe el Havlani anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma namazında Sebbihisme Rabbike'l Ala ve Hel etake hadisu'l-Gaşiye surelerini okurdu.”"
6288 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim Cuma'dan bir rekate yetişirse, onu ikiye tamamlasın.”"
6289 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Kuba ehli, Cuma günü, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın mescidine gelerek Cuma namazı kılarlardı.”"
6290 "Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Kim Cumayı zaruret (Şer'i bir mazeret) olmadan üç kere terkederse, Allah kalbini mühürler.”"
6291 "Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Farzedelim ki sizden birinin, şehirden bir-iki mil uzakta davar sürüsü olsun da, orada ot bulmak zorlaşsın ve daha uzaklara gitsin, sonra. Cuma gelsin, fakat o Cuma namazına gelmesin, bir Cuma daha gelsin, o yine Cuma namazına katılmasın, üçüncü Cuma gelsin, o yine de Cuma namazına gelmesin. İşte Allah böyle birinin kalbini mühürler.”"
6292 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma namazından önce dört rek'at (nafile) kılardı. Bu dört rek'atın arasında selam vermezdi.”"
6293 "Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam Cuma günü ihtiba şeklinde (kabalarının üzerine oturup bacaklarını dikerek) oturmayı yasakladı.” Ravi der ki: “Yani imam hutbe okurken.”"
6295 "Abdullah İbnu Selam radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam oturuyordu. Ben: “Allah'ın kitabında (Tevrat'ta) şu ifadeyi buluyoruz: “Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, mü'min kul o saati denk getirerek namaz kılıp Allah'a dua ettiği taktirde isteği mutlaka yerine getirilir” dedim. Abdullah devamla dedi ki: “Benim bu sözüm üzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam: “Yahut bir saatin bir kısmı” diye bana işaret buyurdu. Ben de: “Doğru söylediniz veya bir saatin bir kısmı” diyerek sözümü düzelttim. Sonra sordum: “Bu vakit (Cumanın) hangi vaktidir?” Bana: “O, gündüzün saatlerinin sonudur” diye cevap verdi. Ben dedim ki: “Bu saat namaz vakti değildir.” Şu cevabı verdi: “Evet, mü'min kul namaz kılar, sonra müteakip namazı beklemek maksadıyla oturursa o, sevap yönüyle aynen namaz kılıyor gibidir.”"
6341 "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: “Sizin şu gününüzde iki bayram bir araya gelmiştir: Dileyene, bayram namazı Cuma namazının da yerini tutar. (Ancak) biz, cum'a namazını da kılacağız.”"
6342 "İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında iki bayram (Cuma ve bir bayram) aynı günde birleşti. Aleyhissalatu vesselam bayramı kıldırdı, sonra da: “Dileyen Cumaya da gelsin, dileyen de gelmesin” buyurdular.”"
7000 "İbnu Ömer radıyallahu anhüma (azadlısına): “Ey Nafi bana kan galebe çaldı, benim için bir haccam getir, getireceğin haccam genç olsun, yaşlı veya çocuk olmasın” dedi. Devamla İbnu Ömer dedi ki: “Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın: “Aç karnına hacamat olma idealdir, (onda şifa ve bereket vardır) aklı artırır. Hafızayı güçlendirir. Hafız olmak isteyenlerin hıfzetme kabiliyetini artırır. Hacamat olmak isteyen Allah'ın adıyla perşembe günü hacamat olsun. Cuma, Cumartesi, pazar günlerinde hacamat olmaktan kaçının. Pazartesi ve Salı günü de hacamat olunauz. Çarşamba günü hacamat olmaktan kaçının: Çünkü o, Eyyub aleyhisselam'ın belaya düştüğü gündür. Cüzzam ve alaca hastalığı da sadece çarşamba günü veya çarşamba gecesi zuhür eder” dediğini işittim.”"