Dişlerde Sıcak Soğuk Hassasiyeti

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Yaz mevsiminin gelmesiyle sıcak ve soğuk farkına yol açan gıdaların tüketilme sıklığı artar. Kışın belki de çok dikkatimizi yoğunlaştıramadığımız diş hassasiyetinden, yazın soğuk içecek ve yiyeceklerin tüketilmesinin artmasıyla kaçamaz hale geliriz ve böylece diş hassasiyeti, gündemimizdeki sırasını belirler. Memorial Ataşehir Hastanesi Ağız, Diş ve Çene Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Ezel Yıldız Elmas, dişlerde sıcak soğuk hassasiyeti hakkında bilgi verdi.


Dondurma, buzlu bir içecek hatta meyve bile dişlerinizi sızlatabilir

Şikayetler oldukça belirgindir ancak diş hekiminin hastadan daha ayrıntılı klinik bilgiyi toplamaya ihtiyacı vardır. Hasta hassasiyet şikayeti ile geldiğinde ilk adım tüm hikayeyi hastadan dinlemektir. Öngörülen gerekli bilgiler:

- Diş ağrısının şekli ve niteliği (keskin, künt, vurucu)
- Hassasiyetin lokalizasyonu (genellikle benzer grup dişlerde benzer şikayetler oluşabilir)
- Dişte hassasiyetin başladığı yüzey
- Ağrının şiddetinin tanımlanması (1-10luk skalada, 1=hafif, 10=dayanılmaz )
- Hassasiyeti başlatan uyarıcı tetikleyici yiyecek ve içecekler var mı?

Ağrı mı, hassasiyet mi?
Diş hassasiyetinin ortaya çıkmasında birçok farklı etken rol oynayabilir. Ağız içerisindeki gelişen çeşitli sorunlar, çürükler, diş eti çekilmeleri, diş ve bazen kök kırık ve çatlakları, hatalı diş fırçalama alışkanlıkları, beslenme alışkanlıklarındaki hatalar, oluşan ağrının hasta tarafından diş hassasiyeti olarak tanımlanmasına yol açabilir.

Diş hassasiyetinin nedenleri
Eski dolgulu dişler: Kanal tedavisi uygulanmış ve sonradan fistül oluşmuş veya canlılığını tamamen ya da yarı yarıya kaybetmiş dişlerin ağız kapandığında karşı dişlerle temasında oluşan ağrı.

Kırık ve çatlak dişler: Dikey ve yatay, parça kırık veya çatlak oluşan dişlerin ağız kapandığında karşı dişlerle temasında oluşan ağrı.

Diş çürükleri: En yüksek derecede hassasiyet algısı, çürük doku diş minesini tamamen harap ettiğinde mine-dentin sınırını geçerken görülür. Hassasiyet, çürük dişin canlı dokusuna ilerleyene kadar artarak devam eder.

Diş eti çekilmesi: Kronik diş eti hastalığı olan kişilerde, diş eti ameliyatları sonrasında veya yaşla, ağız bölgesine alınan darbeler sonucu, dişlerdeki çapraşıklıklar ya da diğer yumuşak dokulardaki anomaliler ile dişlerin kök yüzeyinin açığa çıkmasıyla oluşan ağrı.

Diş fırçası abrazyonu: Sert diş fırçası kullanımı veya yumuşak diş fırçasının aşındırıcı özelliği, fazla macun kullanımı veya hatalı fırçalama sonrasında genellikle baskın kullanılan elin denk geldiği bölgede oluşan aşınma, hem diş eti çekilmesine neden olabilir; hem de diş eti çekilmesi sonucu yumuşak kök yüzeyinin açığa çıkmasıyla hissedilen ağrıya sebep olur.

Abfraksiyon lezyonları: Genellikle dişin anatomik şeklinin bozuk olduğu yerlerde dişlerde aşınma ve yüzeyden mikro düzeyde parça kopması ile oluşur. Çürük olmadığı halde diş yüzeyinde madde kaybı olan bu tip lezyonlar yüksek hassasiyet göstererek, dişin canlı dokusuna kadar ilerleyebilir.

Erozyon lezyonları: Düşük Ph’lı ve yüksek karbonat oranlı kola, meyve ve enerji içecekleri diş yüzeyinden çürüksüz madde kaybı oluşumuna sebep olmaktadır. Bu tür içeceklerin kullanım alışkanlıkları, asitle yüzeyel olarak yumuşayan mine veya dentinin diş fırçalama ile kolayca yerinden kalkmasına sebep olacaktır. Reflü, bulimia gibi gastointestinal sistem hastalıkları dişlerin dile bakan yüzeylerinde, yüzeylerine zarar verirken; beslenme ile alınan asitli gıda tüketiminin fazlalığıyla oluşan lezyonlar dişlerin yanaklara (dışa) bakan yüzeylerinde görülür.

Beslenme tipi: Herhangi bir sebeple hasarlanmış diş yüzeyi, domates, meyve suları, kola içecekleri gibi düşük Ph’ lı içeceklerin asidik sıvısıyla temas ettiğinde ani hassasiyet oluşacaktır. Beslenme şekli erozyondan dolayı oluşan hassasiyeti şiddetlendirebilir.

Genetik hassasiyet: Hassas dişlerin hikayesi yıllardır hastalar tarafından anlatılır. Bu tip hassasiyetin sebebi, %10 sementin kök dokusunun ve mine dokusunun diş dentin yapısını örtmediği tipte sınıflandırılan anatomik yapı bozukluğu ile de korelasyon kurularak veya tüm hastaların farklı ağrı eşik değerlerinin olmasıyla da açıklanabilir.

Dolgu sonrası hassasiyet: Bazı tip gümüş civa karışımı amalgam dolguların 24-48 saat büzülmeye bağlı olarak hassasiyet oluşturması; diş renginde yapılan dolgu uygulamalarında yeterli teknik hassasiyet gösterilmemesi veya hatalı asit uygulaması; dolgu yapılırken diş kurutma tekniğinin hatalı uygulaması; diş dokusunda çürük temizlenirken hatalı uygulamalar yaparak dişin canlı sinir dokusunu etkilemek; dolgu yaparken ani ısı değişikliği oluşturmak ya da dolgunun normalden yüksek bırakılması; ağız içinde ani uyarılmaya veya ‘pas ya da alüminyum’ tadına sebep olan farklı metaller arasındaki reaksiyonlar hassasiyet oluşumunu tetikler.

İlaç kullanımı: Ağız kuruluğuna sebep olan ilaçlar (antihistaminikler, tansiyon ilaçları gibi) tükürüğün miktarını azaltarak koruyucu etkisini de bozar ve beslenmeyle meydana gelebilecek travmalara veya bakteri plak artışına sebep olurlar. Tükürük akışındaki azalma, yaşlanma ve ilaç alınımıyla birlikte tükürük Ph’ının diş çürüklerinin ve erozyon lezyonlarının oluşumuna sebep verecek düzeye inmesine neden olur.

Beyazlatma hassasiyeti: Kanal tedavisi uygulanmamış dişlere uygulanan diş beyazlatmasında %10’luk karbamid peroksitin ( %3 hidrojen peroksit, %7 üre) mine ve dentini geçerek sinir dokusuna ulaşmasıyla oluşur. Dentindeki sıvı akışı ve materyalin sinir dokusuyla temasıyla yoğunluğun değişimi nedeniyle, hassasiyet geri dönüşebilir sinir dokusu iltihabı şeklini alır. Hassasiyet tüm diğer beyazlatma yöntemleri (ışık aktivasyonlu, lazerle beyazlatma) sonucunda oluşabilir ve tercih edilen beyazlatma markası ve içeriği ile ilgilidir.

Beyazlatma işlemi sırasında hassasiyetin ortaya çıkması beklenmesine rağmen; klinik hassasiyet oluştuğunda sebebin beyazlatma olabileceği belirtilmelidir. Hafif seyreden hassasiyetlerin tedavi protokolünde yeri yoktur. Ancak diş hekimi, hastayı tedavi süresini uzatma (örneğin uygulama sıklığı) konusunda bilgilendirerek yeni uygulama talimatları verebilir. Bu yöntemin geçerli olmadığı durumda, bazı klinisyenler beyazlatma yönteminin diş yüzeylerine flor jelleri uygulamalarıyla desteklenmesini savunurlar. Diğer klinisyenler beyazlatma öncesi ve sonrasında 2-3 hafta boyunca hassasiyet giderici diş macunları kullanımı öneririler.

Potasyum içeren hassasiyet giderici yardımcı materyallerin ağza uygulanan plaklarla kullanımının gelişmesi, diş hekimine hassasiyeti gidermekte yardımcı olurken; tedavi sürecinde hastaların daha efektif rol oynamalarını da sağlamıştır. Beyazlatma çalışmalarında, ihtiyaç duyulduğunda Günde bir, haftada bir, beyazlatmadan önce veya beyazlatma tedavisinin uygulama tipine göre 10-30 dk yardımcı hassasiyet giderici maddeler uygulanır.

Hassasiyet giderici diş macunları, şikayetleri azaltıyor
En genel, profesyonel olarak önerilen, hassas dişe yalnız uygulama kolaylığı sunan hassasiyet giderici diş macunları, potasyum tuzları içerenlerdir. Potasyum tuzları mine ve diş dentin dokusundan kolayca geçerek birkaç dakika içinde dişin canlı sinir dokusuna ulaşır. Çoğunlukla potasyum bazlı hassasiyet giderici diş macunları diş dokusunu korumak için flor içerir aynı zamanda bazıları da değişik tatlar, beyazlatma özelliği, tartar kontrolü ve karbonat içerikli olarak tüketiciye sunulur. Kinik girişimlerde hassasiyet giderici etkili diş macunları günde iki kere ve yaklaşık iki hafta kullanım sonucunda hassasiyetin azalmasını sağlamış ve daha büyük etkileri de düzenli kullanımıyla gözlenmiştir. Bu arada hasta, üreticinin tavsiyesine de uyarak günde iki defa ağız hijyen uygulamasının bir parçası olarak fırçalamayı sürdürmelidir. Hastalara sürekli kullandıkları diş macununa benzer özellikler taşıyan hassasiyet giderici edici diş macunları önerildiğinde başarı oranı yükselecektir.

Tedaviyi ertelemeyin
Diş hekimi tüm olasılıkları gözden geçirmeli, doğru bir teşhis ve tedavi planı oluşturmalı ve buna göre hassasiyete sebep ve engel olan tüm faktörleri işaret eden bir tedavi stratejisi belirlemelidir. Tedaviler, hasta tarafından evinde restorasyon yapılan dişe uygulanan medikal materyallerden, pulpa extirpasyonu (kanal tedavisi) ve mukogingival (diş eti ameliyatları) cerrahiye kadar uzanır.

Hassasiyetin sıklığı ve şekli, tedavi seçenekleri arasındaki seçimi belirler. Restorasyon yapılmamış veya açık bir sorun patoloji bulunmayan kişilerde dişlerin kronik hassasiyet şikayeti çoğunlukla beklenmedik ve araştırılmaya muhtaç durumları işaret eder.

Diş dolguları sonrası görülen hassasiyet klinik olarak 2 hafta ile 8 hafta arası takip edilir. Hekim tarafından uygun görülürse bu süre beklenmeden de dolgular yenilenebilir.

Diş beyazlatması sırasında diş hassasiyetini engellemesi için uygulanan %5'lik potasyum nitrat flor jeli (diş macunu) gibi hassasiyet giderici materyaller oldukça etkili olmakta ve hastanın olay üzerindeki kontrolünü artırmaktadır.


alıntı
 
Üst