Bu mübarek sahabi anlatır ki şöylece:
Bir köye gidiyorduk Ömer ile bir gece.
Sırtında su tulumu var idi kendisinin.
Bir ara koydu yere, biraz dinlenmek için.
Ben, hemen kendisine eyledim ki şöyle arz:
(İzin ver, taşıyayım tulumu ben de biraz.)
Lakin kabul etmedi bu teklifimi benim.
Dedi: (Kendi yükümü, ben taşımak isterim.
Taşırsan bu dünyada sen Ömer'in yükünü,
Kim taşır günahını yarın kıyamet günü?)
Dedim ki: (Hafif olur o gün sizin yükünüz.
Zira Resulullah'ın izinde yürüdünüz.)
Buyurdu: (Kurtulursa mahşerin şiddetinden,
Anla ki, gitmiş Ömer Peygamberin izinden.)
Henüz iman etmeden yine bu mübarek zat,
Zaman zaman Yemen’e yapıyordu seyahat.
Humeyrî adında bir kimse vardı o yerde.
Hep onun misafiri olurdu her seferde.
Yine bir defasında, Yemen'e gittiğinde,
Misafir olmuş idi bu kimsenin evinde.
Kendisine dedi ki ev sahibi Humeyrî:
(Gel, vereyim sana ben, bir müjdeli haberi.
Hak teâlâ, Mekke'de gönderdi bir Peygamber.
O zat, puta tapmayı katiyetle men eder.
Halkı, putperestlikten çağırıyor hak dine.
Acele et, sen dahi katıl Onun dinine.)
Bir kaç beyit okuyup, tembih eyledi ki hem:
Gidince, bu beytleri o zata oku lütfen.
Alınca Humeyri'den ben bu güzel haberi,
İşimi bitirmeden, Mekke'ye döndüm geri.
Hemence Ebu Bekr’in giderek hanesine,
Ondan duyduklarımı naklettim kendisine.
Çünkü biliyordum ki, hazret-i Ebu Bekir,
Akl-ı selim sahibi, akıllı bir kimsedir.
Dedi: (Doğru söylemiş, Muhammed’i, Rabbimiz,
Peygamber gönderdi ki, tasdik ettik Onu biz.)
Oradan ayrılarak, vardım Resulullah'a.
Kendisine hiç bir şey söylemeden ben daha,
Güzelce karşılayıp, tebessüm eylediler.
Bana, (Ya Abdurrahman, iman eyle!) dediler.
Ben delil isteyince, buyurdular ki bana:
(Humeyrî, benim için ne teslim etti sana?)
Ben hemen hatırlayıp, okudum o beytleri.
Arz ettim hem de onun verdiği müjdeleri.
Sonra, can-ü gönülden ben dahi ettim iman.
Peygamber Efendimiz buyurdu ki o zaman:
(Çok kimseler vardır ki, beni görmemişlerdir.
Lakin nübüvvetimi tasdik eylemişlerdir.)
Bir köye gidiyorduk Ömer ile bir gece.
Sırtında su tulumu var idi kendisinin.
Bir ara koydu yere, biraz dinlenmek için.
Ben, hemen kendisine eyledim ki şöyle arz:
(İzin ver, taşıyayım tulumu ben de biraz.)
Lakin kabul etmedi bu teklifimi benim.
Dedi: (Kendi yükümü, ben taşımak isterim.
Taşırsan bu dünyada sen Ömer'in yükünü,
Kim taşır günahını yarın kıyamet günü?)
Dedim ki: (Hafif olur o gün sizin yükünüz.
Zira Resulullah'ın izinde yürüdünüz.)
Buyurdu: (Kurtulursa mahşerin şiddetinden,
Anla ki, gitmiş Ömer Peygamberin izinden.)
Henüz iman etmeden yine bu mübarek zat,
Zaman zaman Yemen’e yapıyordu seyahat.
Humeyrî adında bir kimse vardı o yerde.
Hep onun misafiri olurdu her seferde.
Yine bir defasında, Yemen'e gittiğinde,
Misafir olmuş idi bu kimsenin evinde.
Kendisine dedi ki ev sahibi Humeyrî:
(Gel, vereyim sana ben, bir müjdeli haberi.
Hak teâlâ, Mekke'de gönderdi bir Peygamber.
O zat, puta tapmayı katiyetle men eder.
Halkı, putperestlikten çağırıyor hak dine.
Acele et, sen dahi katıl Onun dinine.)
Bir kaç beyit okuyup, tembih eyledi ki hem:
Gidince, bu beytleri o zata oku lütfen.
Alınca Humeyri'den ben bu güzel haberi,
İşimi bitirmeden, Mekke'ye döndüm geri.
Hemence Ebu Bekr’in giderek hanesine,
Ondan duyduklarımı naklettim kendisine.
Çünkü biliyordum ki, hazret-i Ebu Bekir,
Akl-ı selim sahibi, akıllı bir kimsedir.
Dedi: (Doğru söylemiş, Muhammed’i, Rabbimiz,
Peygamber gönderdi ki, tasdik ettik Onu biz.)
Oradan ayrılarak, vardım Resulullah'a.
Kendisine hiç bir şey söylemeden ben daha,
Güzelce karşılayıp, tebessüm eylediler.
Bana, (Ya Abdurrahman, iman eyle!) dediler.
Ben delil isteyince, buyurdular ki bana:
(Humeyrî, benim için ne teslim etti sana?)
Ben hemen hatırlayıp, okudum o beytleri.
Arz ettim hem de onun verdiği müjdeleri.
Sonra, can-ü gönülden ben dahi ettim iman.
Peygamber Efendimiz buyurdu ki o zaman:
(Çok kimseler vardır ki, beni görmemişlerdir.
Lakin nübüvvetimi tasdik eylemişlerdir.)