3 kıtaya yayılmış ve 6 yüzyıl boyunca bu kıtalarda hüküm sürmüş Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatındaki birlikler...
Kapıkulu Ocakları: Kapıkulu Ocakları, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.
Kent güvenliğinden ve sınırların korunmasından sorumlu olan, silah olarak genellikle tüfek, kılıç, ok ve yayi kalkan, mızrak kullanan savaşçı bir sınıf olan kapıkuluların görevleri katı ve ödünsüz kurallara bağlanmıştı. Bu kurallara kavanin-i yeniçeriyan denirdi. Kapıkulu olacak kişinin ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu. Osmanlı hanedan zihniyeti, Müslümanlara bu mevkilerin kapalı olmasına bahane olarak da, "gerçek bir müslümanın kul olamayacağı" görüşünü ileri sürüyordu.
Yeniçeriler: Kuruluşunu Orhan Gazi veya I. Murad dönemlerine dayandıran görüşler bulunmaktadır. Yeniçeriler, Padişah’a bağlı Kapıkulu Ocakları’nın piyade kısmıdır. Osmanlı Devleti’nin sınırlarının genişlemesi ile, kuruluşundan bir süre sonra gayr-i müslim çocukların 8-18 yaşlarında alınarak müslüman bir asker yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulmaya başlanmış, 17. yy’dan itibaren tekrar müslümanlardan da Acemi Ocağı’na alım yapılmaya başlandı.
Devletin ilk yüzyıllarında çok yararlı olan ve Türklerin Rumeliye yerleşmesinde etkili olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi.Yeniçeri ocağı II. Mahmud tarafından 1826’da kaldırıldı. Yeniçeriler barış zamanında İstanbul’u korur, savaş zamanında Padişah’ı korurlardı. Ayrıca devletin farklı bölgelerinde konumlanmış yeniçeri birlikleri de vardı.
Orhan Gazi yeniçeri teşkilâtı kurulacağı zaman Hacı Bektaş dergahına gelir. Yeni kuracağı yeniçeri ocağı icin dua ister. Hacı bektaş, Pir'i de Bunların adı yeni asker Yeniçeri olsun diyerek Cenabı Hak yüreklerini ak, pazularını kuvvetli, kılıçlarını keskin, oklarını tehlikeli, kendilerini daima galip buyursun diye dua eder. O yüzden yeniçeri ocaklarına Ocak-ı Bektaş-î-yân , kendilerine Taifei Bektaş-î-yân, Güruh Bektaşiye, Zümre-i Bektaşiye gibi isimler vermişlerdir.
Osmanlı Devleti, devşirme denilen Hıristiyan çocuklarından oluşturduğu orduyu Hacı Bektaş-ı Veli'nin düşüncelerinden yararlanarak eğitti ve şekillendirdi. Yeniçeri Ordusu denilen bu ordunun başında bulunan ağa da Bektaşî idi. Bu ordu, 1826 yılına kadar Osmanlı Devleti'nin birinci gücü olmuştur.
1826 yılına kadar Osmanlı Ordusu savaşa gitmeden önce, Yeniçeri ocağından bir müfreze Hacıbektaş'a geliyor, Dergah Avlusu'nda saf tutarak, Hacı Bektaş-ı Veli Evlâdı’ndan postnişi olan zatın da katılması ile: Mü’miniz Kalû-Beli’den beri... Hakkın Birliğine eyledik ikrar... Bu yolda vermişiz seri... Nebimiz vardır Ahmed-i Muhtar... La Yezal mestaneleriz... Nur-ı ilahide pervaneleriz... Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile... On iki imam Pir-i tarikat cümlesine dedik beli... Üçler, beşler, yediler... Nur-ı Nebi Kerem-i Ali, Pirimiz üstadımız Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli... Demine devranına Hü diyelim Hü! diye gülbang çekiyorlar (dua ediyorlar) ve Pir'den himmet istiyorlardı.
Cebeci Ocağı: Osmanlı ordusunda, silahların temin edilmesi, korunması ve sefer zamanında cepheye götürülmesiyle görevli kapıkulu ocağı idi. Ocağın mensuplarına, Cebeciler denilmekteydi.
Cebeci Ocağı, Fatih Sultan Mehmet zamanında kurulmuştur.Banisi Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli'dir. İlk zamanlarda bu ocağın mensupları, yeniçeriler gibi, acemi oğlanlar arasından seçilmekteydi. Bunlar, ocağa "şâkird" yani 'öğrenci' sıfatıyla alınırlar, sonra asıl Cebeciler arasına geçerlerdi. Maaş defterlerinden anlaşıldığına göre Cebeciler, 59 bölük ve 37 orta bölük olmak üzere 96 odaya ayrılmıştı. Cebeci ortaları, silah yapan, tamir eden, barutları geliştiren ve savaş araç-gereçlerini hazırlayan sınıflardan oluşuyordu. Bunların arasında ayrı bir sınıf olarak, humbara dökücüleri, barutçular ve lağımcılar da vardı.
Top arabacıları ocağı: Top Arabacıları Ocağı, Kapıkulu Askerleri'nden piyadelerdir. Topçu Ocağı'nın yaptığı topları savaş alanına götürmekle görevli olan ocaktır. Savaş toplarını savaş alanına götürürlerdi. Ocakta; arabacıbaşı, kethüda, başçavuş, kethüda yeri, ocak kâtibi, bölükbaşı, odabaşı ve halife adlı subaylar görev yapardı. Arabacıbaşı nezâretinde; nefer sayıları bir - elliiki arasında değişen, altmışüç tane top arabacıları bölüğü vardı.
Topçu ocağı: Topçu Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Kapıkulu Ocakları'nın yaya kısmına mensup, top dökmek ve kullanmakla vazifeli askerlerin bağlı olduğu ocaktır. Sultan I. Murad devrinde yeniçeri ocağının teşkilinden hemen sonra, acemi ocağından alınan askerlerle ilk olarak topçu ocağı kuruldu. İstanbul’un fethinden sonra, Galata suru dışında Tophane denilen yerde topçu kışlaları ve sabit top dökümhânesi yapıldı. Zaman içinde, Belgrad, Budin, Temaşvar, İşkodra, Gülamber, Provişte gibi yerlerde ihtiyaca göre tophaneler kurulup top döktürüldü.
Humbaracı ocağı: Humbaracı Ocağı, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı'nda humbara yapan ve bunu kullanan sınıfın bağlı olduğu ocak. Kumbaracı ocağı da denilmektedir.Dünyanın ilk havan topu sınıfıdır.
Humbara, demir veya tunçtan dökülmüş el bombasıdır. Humbaracılık, Osmanlı Devleti'nde 16. yüzyılda Mustafa ismindeki bir topçu bölükbaşısının ilk tunç humbara dökümhanesini kurmasıyla ortaya çıkmıştır. 1729'da Osmanlı’ya ilticâ eden ve Müslüman olduktan sonra Ahmed ismi verilen Kont Bonneval tarafından geliştirilip düzenlendi. 1783'te Sadrazam Halil Hamid Paşa humbaracılar için yeni düzenlemeler getirdi ve 1792'de çıkarılan bir nizamnameyle humbaracıların yetkileri arttırıldı. Humbaracılar, Ahmed Paşa'nın çabalarıyla ordunun en disiplinli ve düzenli sınıfı durumuna gelmişti.
Bostancı ocağı: Osmanlı sarayları ile saray çevresinin ve iskelelerin asayişinden sorumlu hizmetlilerin bağlı bulunduğu ocak. Bostancılar ocağına, devşirme suretiyle toplanan acemi oğlanları arasından, kabiliyetli olanları seçilirdi. Bu ocağa seçilenlerin eğitimleri, İstanbul ve Edirne'deki saray bahçelerinde yapılırdı. Saraylarda, camilerin inşaatına gereken malzemenin temini ve nakliyatı, bu ocağa aitti. Topkapı Sarayı'nın odununun, İzmit'ten getirilmesinde kullanılan gemilerde, bostancılar, kürekçilik yaparlardı