el-Azîz
el-Azîz, dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.
En’âm sûresi (6), 96: “Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O’dur. Geceyi, dinlenmek için; Güneş’i, Ay’ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte bu, Azîz (kudreti daima üstün gelen) olan ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.”
Allah (cc) hazretleri, mutlak ve yegâne “güç sahibi” olandır, dostlar! O, Azîz’dir! Onun karşısında ise her şey acizdir.
İhlâs sûresi (112), 4: “Kimse O’nun dengi değildir.” Ve O, dilediğine, dilediği an “ol” deyip, oldurandır dostlar!
Bürûc sûresi (85), 16: “O, dilediğini yapandır.”
O, kendisine inananı, “azîz” eden, kendisine iman etmeyeni “zelîl” edendir.
Âl-i İmrân sûresi (3), 26: “De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.”
Kullarının, Kendini tanıması için, Resûl-i Ekrem Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimiz vasıtasıyla mesajını gönderen ve O’nun şahsında mü’minlere “gücünden” “güç” verendir O!
İbrâhîm sûresi (14), 1: “Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.”
Şuarâ sûresi (26), 217, 218: “Sen O, mutlak galip (Azîz) ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
Şuarâ sûresi (26), 220: “Çünkü, her şeyi işiten ve her şeyi bilen O’dur.”
Yûnus sûresi (10), 65: “(Habibim)! Onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah’ındır. O her şeyi işitendir, hepsini bilendir.”
Münâfikûn sûresi (63), 8: “Diyorlar ki: “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.” Üstünlük, ancak Allah’a, O’nun elçisine ve mü’minlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.”
el-Azîz’dir O! Güçlüdür, gücün de tek kaynağıdır. İnanan mü’min kullarına da “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân sûresi (3), 139) buyuran Yüce Allah’tır O!
Ey benim Yaradanım! “el-Azîz” olanım!
İnşikâk sûresi (84)’nin ilk altı âyetinde “Gök yarıldığı, Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit, Yer uzatılıp düzlendiği, İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı Ve Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit, Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarf etmektesin, nihayet O’na varacaksın.” buyurduğun gün gelmeden önce, beni, “Resûl”üne ve “Kitab”ına “kulak verenlerden” eyle Rabbim!
Fâtır sûresi (35)’nin 10‘uncu ayetinde: “Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır. O’na hoş kelimeler yükselir, onları da salih amel yükseltir...” buyuruyorsun Rabbim ve duaların ancak salih amellerle bezeli olanlarını kabul edeceğini bildiriyorsun kullarına.
Beni, salih amellerde yarışanlardan eyle Rabbim!
Beni, sözlerin en güzeli olan “kelime-i tevhid”i, dil ile söyleyen, kalp ile tasdik eden ve hâl ile yaşayanlardan eyle!
Sana, “Allah adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) kendisinden başka ilâh olmadığına şehadet etmiştir. Melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar etmişlerdir. Evet, mutlak güç ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Âl-i İmrân sûresi (3), 18) âyetinin gölgesinde yalvarıyorum Allah’ım!
“Azîz” isminin tecellileriyle bizleri azîz eyle!
“Âciz”lere karşı, her zaman güçlü ve kuvvetli eyle! Âmîn.
el-Azîz, dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.
En’âm sûresi (6), 96: “Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O’dur. Geceyi, dinlenmek için; Güneş’i, Ay’ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte bu, Azîz (kudreti daima üstün gelen) olan ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.”
Allah (cc) hazretleri, mutlak ve yegâne “güç sahibi” olandır, dostlar! O, Azîz’dir! Onun karşısında ise her şey acizdir.
İhlâs sûresi (112), 4: “Kimse O’nun dengi değildir.” Ve O, dilediğine, dilediği an “ol” deyip, oldurandır dostlar!
Bürûc sûresi (85), 16: “O, dilediğini yapandır.”
O, kendisine inananı, “azîz” eden, kendisine iman etmeyeni “zelîl” edendir.
Âl-i İmrân sûresi (3), 26: “De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.”
Kullarının, Kendini tanıması için, Resûl-i Ekrem Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimiz vasıtasıyla mesajını gönderen ve O’nun şahsında mü’minlere “gücünden” “güç” verendir O!
İbrâhîm sûresi (14), 1: “Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.”
Şuarâ sûresi (26), 217, 218: “Sen O, mutlak galip (Azîz) ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
Şuarâ sûresi (26), 220: “Çünkü, her şeyi işiten ve her şeyi bilen O’dur.”
Yûnus sûresi (10), 65: “(Habibim)! Onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah’ındır. O her şeyi işitendir, hepsini bilendir.”
Münâfikûn sûresi (63), 8: “Diyorlar ki: “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.” Üstünlük, ancak Allah’a, O’nun elçisine ve mü’minlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.”
el-Azîz’dir O! Güçlüdür, gücün de tek kaynağıdır. İnanan mü’min kullarına da “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân sûresi (3), 139) buyuran Yüce Allah’tır O!
Ey benim Yaradanım! “el-Azîz” olanım!
İnşikâk sûresi (84)’nin ilk altı âyetinde “Gök yarıldığı, Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit, Yer uzatılıp düzlendiği, İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı Ve Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit, Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarf etmektesin, nihayet O’na varacaksın.” buyurduğun gün gelmeden önce, beni, “Resûl”üne ve “Kitab”ına “kulak verenlerden” eyle Rabbim!
Fâtır sûresi (35)’nin 10‘uncu ayetinde: “Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır. O’na hoş kelimeler yükselir, onları da salih amel yükseltir...” buyuruyorsun Rabbim ve duaların ancak salih amellerle bezeli olanlarını kabul edeceğini bildiriyorsun kullarına.
Beni, salih amellerde yarışanlardan eyle Rabbim!
Beni, sözlerin en güzeli olan “kelime-i tevhid”i, dil ile söyleyen, kalp ile tasdik eden ve hâl ile yaşayanlardan eyle!
Sana, “Allah adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) kendisinden başka ilâh olmadığına şehadet etmiştir. Melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar etmişlerdir. Evet, mutlak güç ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Âl-i İmrân sûresi (3), 18) âyetinin gölgesinde yalvarıyorum Allah’ım!
“Azîz” isminin tecellileriyle bizleri azîz eyle!
“Âciz”lere karşı, her zaman güçlü ve kuvvetli eyle! Âmîn.
Moderatörün son düzenlenenleri: