el-Hakem
el-Hakem, hüküm, Kendisine ait olan, hüküm yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan, hükmeden, hakkı yerine getiren, ilmi, sözü, işi tam ve doğru olan demektir.
Kasas sûresi (28), 70: “İşte O, Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. Önünde de (hayatın başında da hayatın) sonunda da (dünyada da âhirete de) hamd O’nundur, hüküm O’nundur. Ve ancak O’na döndürüleceksiniz.”
O, öyle bir hükümdardır ki dostlar, O’nun hükmünü reddedecek, tehir edecek hiç kimse yoktur!
O, öyle bir hükümdardır ki, “hak” ile “bâtıl”ı birbirinden, ancak hak ile O ayırır!
O, hikmet sahibi bir Hakîm olduğundan, hikmetini mutlaka icra eder. Dolayısıyla da emrine itaat edeni mükâfatlandırır, karşı geleni cezalandırır!
“Kulluk”, O’nun hikmetine boyun eğme sanatının adıdır! O Hakîm’in hükmünü dilediği gibi uyguladığını bilirsen, yani inanır, “iman edersen” O’nun hükmüne teslim olursun... Ve, O’nun yasaklarından sakınır, senden razı olmasını dilersin! Bunun için de ömrünü salih ameller işlemekte geçirirsin.
Mevlâna Celâleddin-i Rumi “Beni “şakî” diye yazmışsa, cehenneminde ebedî olarak beni yakmak diliyorsa bile, Rabbim olduğu, ben de O’nun mülkü olduğum için, hükmüne razıyım!” diyor dostlar.
“Kulluk”, O’nun hükmüne razı olmaktır zira! Kazasına, kaderine, rıza göstermenin, “neden”, “niçin”, “nasıl” diye sormamanın adıdır kulluk!
Allah’ın koyduğu hükümleri değiştirmeye kimsenin gücü yetmez! Küçük, âciz kafalarıyla Allah’ın hükümlerine karşı koyanların, Allah’ı inkâr edenlerin, akıbetlerine tarih boyunca bakınız dostlar! Onların adları bile hatırlanmıyor.
O, kulluğun zirvesindeki “nur insan” Muhammed Mustafa (s.a.s.) ve sahabeleri asırlardır “Allah’ın selâmı üzerlerine olsun, Rabbim onları, rızasını kazanmakla şereflendirsin” dualarıyla anılıyor.
“Kulluk” Allah’ın hükümlerine şartsız teslim olmanın adıdır dostlarım!
Sahabeler, Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) her sözünü, başlarına taç ettiler, hadislerin mucibince hareket ettiler.
Onlar hayatlarına Kur’ân-ı Kerîm’i, “hükmedici” olarak aldılar ve onun hükümleriyle yaşamlarına çeki düzen verdiler! O asra “Saadet Asrı” dendi. O asrın insanları, “gökteki yıldızlara” benzetildi “Kâinatın Güneşi” tarafından.
En’âm sûresi (6), 114: “Allah, size Kitab’ı (Kur’ân’ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur’ân’ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma.”
Kur’an-ı Kerîm, insanın karşılaşacağı her olayda çözüm bulmak, doğruya ulaşmak için başvuracağı yegâne kaynaktır. Ve Allah (cc) onu ve içindeki hükümleri kıyamete kadar koruyacağını vaat etmiştir.
Hıcr sûresi (15), 9: “Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı Biz indirdik, Biz. Elbette onun koruyucuları da Biziz.”
Mâide sûresi (5), 42-44: “Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever. İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir. İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat’ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan peygamberler, yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, Allah’ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun Allah’ın kitabı olduğuna şahitlik ederlerdi. İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Ey Rabbim! Beni, el-Hakem isminin tecellileriyle yaşayan, yaratılışımın gayesi olan kulluğumu en iyi şekilde yapan, hükmüne razı olan, hükümlerini vaz ettiğin kitabını okuyup, anlayan ve onları hayatına eksiksiz olarak geçirenlerden eyle!
Zümer sûresi (39)’nin 69. âyetinde: “Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanacak, Kitap (herkesin amel defteri) ortaya konacak, Peygamberler ve şâhitler huzura getirilecek ve aralarında Hakla ve adâletle hükmedilecektir. Onlara haksızlık yapılmayacaktır.” buyuran, Yüce Rabbim! O gün; o zorlu gün geldiğinde, rahmetine gark olanlardan, fazlınla muamele görenlerden, kitabı sağ tarafından verilenlerden eyle aciz kulunu.
“…O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” (Yûnus Sûresi (10), 109.)
el-Hakem, hüküm, Kendisine ait olan, hüküm yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan, hükmeden, hakkı yerine getiren, ilmi, sözü, işi tam ve doğru olan demektir.
Kasas sûresi (28), 70: “İşte O, Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. Önünde de (hayatın başında da hayatın) sonunda da (dünyada da âhirete de) hamd O’nundur, hüküm O’nundur. Ve ancak O’na döndürüleceksiniz.”
O, öyle bir hükümdardır ki dostlar, O’nun hükmünü reddedecek, tehir edecek hiç kimse yoktur!
O, öyle bir hükümdardır ki, “hak” ile “bâtıl”ı birbirinden, ancak hak ile O ayırır!
O, hikmet sahibi bir Hakîm olduğundan, hikmetini mutlaka icra eder. Dolayısıyla da emrine itaat edeni mükâfatlandırır, karşı geleni cezalandırır!
“Kulluk”, O’nun hikmetine boyun eğme sanatının adıdır! O Hakîm’in hükmünü dilediği gibi uyguladığını bilirsen, yani inanır, “iman edersen” O’nun hükmüne teslim olursun... Ve, O’nun yasaklarından sakınır, senden razı olmasını dilersin! Bunun için de ömrünü salih ameller işlemekte geçirirsin.
Mevlâna Celâleddin-i Rumi “Beni “şakî” diye yazmışsa, cehenneminde ebedî olarak beni yakmak diliyorsa bile, Rabbim olduğu, ben de O’nun mülkü olduğum için, hükmüne razıyım!” diyor dostlar.
“Kulluk”, O’nun hükmüne razı olmaktır zira! Kazasına, kaderine, rıza göstermenin, “neden”, “niçin”, “nasıl” diye sormamanın adıdır kulluk!
Allah’ın koyduğu hükümleri değiştirmeye kimsenin gücü yetmez! Küçük, âciz kafalarıyla Allah’ın hükümlerine karşı koyanların, Allah’ı inkâr edenlerin, akıbetlerine tarih boyunca bakınız dostlar! Onların adları bile hatırlanmıyor.
O, kulluğun zirvesindeki “nur insan” Muhammed Mustafa (s.a.s.) ve sahabeleri asırlardır “Allah’ın selâmı üzerlerine olsun, Rabbim onları, rızasını kazanmakla şereflendirsin” dualarıyla anılıyor.
“Kulluk” Allah’ın hükümlerine şartsız teslim olmanın adıdır dostlarım!
Sahabeler, Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) her sözünü, başlarına taç ettiler, hadislerin mucibince hareket ettiler.
Onlar hayatlarına Kur’ân-ı Kerîm’i, “hükmedici” olarak aldılar ve onun hükümleriyle yaşamlarına çeki düzen verdiler! O asra “Saadet Asrı” dendi. O asrın insanları, “gökteki yıldızlara” benzetildi “Kâinatın Güneşi” tarafından.
En’âm sûresi (6), 114: “Allah, size Kitab’ı (Kur’ân’ı) açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur’ân’ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma.”
Kur’an-ı Kerîm, insanın karşılaşacağı her olayda çözüm bulmak, doğruya ulaşmak için başvuracağı yegâne kaynaktır. Ve Allah (cc) onu ve içindeki hükümleri kıyamete kadar koruyacağını vaat etmiştir.
Hıcr sûresi (15), 9: “Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı Biz indirdik, Biz. Elbette onun koruyucuları da Biziz.”
Mâide sûresi (5), 42-44: “Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever. İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir. İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat’ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan peygamberler, yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, Allah’ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun Allah’ın kitabı olduğuna şahitlik ederlerdi. İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Ey Rabbim! Beni, el-Hakem isminin tecellileriyle yaşayan, yaratılışımın gayesi olan kulluğumu en iyi şekilde yapan, hükmüne razı olan, hükümlerini vaz ettiğin kitabını okuyup, anlayan ve onları hayatına eksiksiz olarak geçirenlerden eyle!
Zümer sûresi (39)’nin 69. âyetinde: “Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanacak, Kitap (herkesin amel defteri) ortaya konacak, Peygamberler ve şâhitler huzura getirilecek ve aralarında Hakla ve adâletle hükmedilecektir. Onlara haksızlık yapılmayacaktır.” buyuran, Yüce Rabbim! O gün; o zorlu gün geldiğinde, rahmetine gark olanlardan, fazlınla muamele görenlerden, kitabı sağ tarafından verilenlerden eyle aciz kulunu.
“…O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” (Yûnus Sûresi (10), 109.)