delinin biri
Tecrübeli
‘’Bismillahirrahmanirrahıym. De ki: ‘’elbette sizin kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen ALLAH’A döndürüleceksiniz; o da size yaptıklarınızı haber verecektir. Sadakallahül azıym.’’ ( cuma suresi, 8. ayet)
Ebu Hureyre Radıyallahu Anhum anlatıyor: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam buyurdular ki:
‘’ALLAHU TAALA cenneti yarattığı zaman Cebrail Aleyhisselam’a:
‘’git ona bir bak!’’ buyurdular. O da gidip cennete baktı ve ‘’ey Rabbim! izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!’’ dedi. ALLAHU TAALA hazretleri cennetin etrafını mekruhlarla (yani haram etmediği, fakat zaruret olmadan yapılmasına izin vermediği amellerle) çevirdi. Sonra:’’ hele git ona bir daha bak!’’ buyurdu. Cebrail ona gidip bir daha baktı. Sonra da:
‘’korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!’’ dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail’e:
‘’git, bir de, şuna bak!’’ buyurdu. O da gidip baktı ve:
‘’izzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!’’dedi. ALLAHU TAALA hazretleri de onun etrafını şehvetlerle ( nefsin arzularıyla, isteklerle –yemek, içmek, uyumak da şehvetin şubelerindendir) kuşattı. Sonra da:
‘’git ona bir kere daha bak!’’ dedi. O da gidip baktı. Döndüğü zaman:
‘’izzetine yemin olsun, tek bir kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!’’ dedi.’’ (Ebu Davud, sünnet,4744. hadis/ imam Tirmizi cennet, 2563. hadis/ Kutubu sitte)
‘’ALLAHU TAALA cenneti yarattığı zaman Cebrail Aleyhisselam’a:
‘’git ona bir bak!’’ buyurdular. O da gidip cennete baktı ve ‘’ey Rabbim! izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!’’ dedi. ALLAHU TAALA hazretleri cennetin etrafını mekruhlarla (yani haram etmediği, fakat zaruret olmadan yapılmasına izin vermediği amellerle) çevirdi. Sonra:’’ hele git ona bir daha bak!’’ buyurdu. Cebrail ona gidip bir daha baktı. Sonra da:
‘’korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!’’ dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail’e:
‘’git, bir de, şuna bak!’’ buyurdu. O da gidip baktı ve:
‘’izzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!’’dedi. ALLAHU TAALA hazretleri de onun etrafını şehvetlerle ( nefsin arzularıyla, isteklerle –yemek, içmek, uyumak da şehvetin şubelerindendir) kuşattı. Sonra da:
‘’git ona bir kere daha bak!’’ dedi. O da gidip baktı. Döndüğü zaman:
‘’izzetine yemin olsun, tek bir kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!’’ dedi.’’ (Ebu Davud, sünnet,4744. hadis/ imam Tirmizi cennet, 2563. hadis/ Kutubu sitte)
Ebu Hureyre Radıyallahu Anhum anlatıyor: ‘’Aleyhisselatu Vesselam buyurdular ki: <benim misalimle sizin misaliniz, şu temsile benzer: bir adam var (gece) ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, kelebekler ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onlara mani olmaya çalışır. Ancak hayvanlar çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmemeniz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe, ateşe koşuyorsunuz.’’ (Buhari, Rikak/ Müslim, Fezail 2284.hadis/ imam Tirmizi, emsal 2877. hadis) Kutubu sitte
Hz. Ebu Hureyre Radıyallahu Anhum anlatıyor: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam buyurdular ki:
‘’kıyamet günü ilk çağırılacak olan, Hz. Adem’dir. Hak Taala hazretleri:
‘’Ey Adem’’ buyurur. Hz. Adem:
‘’buyur ey rabbim, emrindeyim! Der. Rabb Taala:
‘’zürriyetinden cehenneme gidecekleri ayır!’’ emreder. Adem:
‘’ey rabbim ne miktarını ayırayım? Diye sorar. Rabb Taala:
‘’her yüzden doksan dokuzunu!’’ ferman buyurur.’’ ashap o esnada atılıp: ‘’ey ALLAH’IN Resulü! Bizden geriye ne kaldı? Derler. Aleyhisselatu Vesselam:
‘’benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi azdır.’’ buyurdular. (Buhari, Rikak / Kutubu sitte)
‘’kıyamet günü ilk çağırılacak olan, Hz. Adem’dir. Hak Taala hazretleri:
‘’Ey Adem’’ buyurur. Hz. Adem:
‘’buyur ey rabbim, emrindeyim! Der. Rabb Taala:
‘’zürriyetinden cehenneme gidecekleri ayır!’’ emreder. Adem:
‘’ey rabbim ne miktarını ayırayım? Diye sorar. Rabb Taala:
‘’her yüzden doksan dokuzunu!’’ ferman buyurur.’’ ashap o esnada atılıp: ‘’ey ALLAH’IN Resulü! Bizden geriye ne kaldı? Derler. Aleyhisselatu Vesselam:
‘’benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi azdır.’’ buyurdular. (Buhari, Rikak / Kutubu sitte)
Hz. Enes Radıyallahu Anhum anlatıyor: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam güldüler ve:
<neye güldüğümü biliyor musunuz?> buyurdular. Biz:
<ALLAH ve Resulü daha iyi bilir!> dedik.
<kulun rabbine olan hitabından!> buyurdular ve şöyle devam ettiler:
<kul şöyle der: ‘’ey rabbim, sen beni zulümden korumadın mı?’’> Rab Taala:
<evet, korudum> buyurur. Kul da:
>fakat ben bugün, kendime, kendimden başka bir kimsenin şahit olmasını asla istemiyorum> der. Rab Taala:
<bugün sana tek şahit olarak nefsin, çok şahit olarak da Kiramen Kâtibin kâfidir> buyurur. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam devamla dedi ki:
<ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına ‘’konuş!’’ denilir. Onlar adamın amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: ‘’yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim’’ der. (Müslim, Zühd, 2969. hadis) Kutubu sitte
<neye güldüğümü biliyor musunuz?> buyurdular. Biz:
<ALLAH ve Resulü daha iyi bilir!> dedik.
<kulun rabbine olan hitabından!> buyurdular ve şöyle devam ettiler:
<kul şöyle der: ‘’ey rabbim, sen beni zulümden korumadın mı?’’> Rab Taala:
<evet, korudum> buyurur. Kul da:
>fakat ben bugün, kendime, kendimden başka bir kimsenin şahit olmasını asla istemiyorum> der. Rab Taala:
<bugün sana tek şahit olarak nefsin, çok şahit olarak da Kiramen Kâtibin kâfidir> buyurur. Resulullah Aleyhisselatu Vesselam devamla dedi ki:
<ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına ‘’konuş!’’ denilir. Onlar adamın amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: ‘’yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim’’ der. (Müslim, Zühd, 2969. hadis) Kutubu sitte
‘’Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir. Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir. Ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, birinden başka hepsi cehennemdedir.’’ (Kutubu sitte)
Sahiheyn ve imam Tirmizi’nin Ebu Hureyre’den kaydettikleri bir rivayet şöyledir: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam buyurdular ki:
‘’ben kıyamet günü âdemoğlunun efendisiyim.(bütün peygamberler benim sancağım altında toplanacaklar) kıyamet günü, öncekiler ve sonrakiler tek bir düzlükte toplanır. Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir. Güneş onlara yaklaşır. Gam ve sıkıntı, insanların tahammül edemeyecekleri ve takat getiremeyecekleri dereceye ulaşır. Öyle ki insanlar:
‘’içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?’’ demeye başlarlar. Birbirlerine:
‘’babamız Adem var!’’ derler ve ona gelerek: ‘’ey Adem! Sen insanların babasısın. ALLAH seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. Bütün isimleri sana öğretti. Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?’’derler. Adem Aleyhisselam da:
‘’bugün rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. Cennette iken beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben bu yasağa asi oldum. Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter! Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. Nuh Aleyhisselam’a gidin! Diyecek. insanlar Nuh Aleyhisselam’a gelecekler:
‘’ey Nuh! Sen yeryüzü ahalisine gönderilen Resullerin ilkisin. ALLAH seni çok şükreden bir kul (abden şekura) diye isimlendirdi. içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?’’diyecekler. Nuh Aleyhisselam da şöyle diyecek:
‘’bugün rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine beddua olarak yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. ibrahim Aleyhisselam’a gidin.’’diyecek. insanlar ibrahim Aleyhisselam gelecekler:
!ey ibrahim! Sen ALLAH’IN peygamberi ve arz ahalisi içinde yegâne Halilisin. Bize rabbin nezdinde şefaat et! içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Diyecekler. ibrahim Aleyhisselam onlara:
‘’rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. Şefaat etmeye kendimde yüz bulamıyorum. Çünkü be, üç kere yalan söyledim!’’ deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek:
‘’nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa Aleyhisselam gidin!’’ insanlar, Hz. Musa Aleyhisselam gelecekler ve:
‘’ey Musa! Sen ALLAH’IN peygamberisin. ALLAH seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı. Bize ALLAH nezdinde şefaatte bulun! içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun? Diyecekler. Hz. Musa da:
‘’bugün rabbim çok öfkelidir. Daha önce böylesine öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok. Çünkü ben, öldürülmesi ile emredilmediğim bir cana kıydım. Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeterlidir. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Hz. isa Aleyhisselam’a gidin’’ diyecek. insanlar Hz. isa’ya gelecekler ve:
‘’ey isa, sen ALLAH’IN peygamberisin ve Meryem’e attığı bir kelamısın ve kendinden bir ruhsun. Üstelik sen beşikte iken insanlarla konuşmuştun. Rabbin nezdinde bize şefaat et! içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?’’ diyecekler! Hz. isa Aleyhisselam da:
‘’bugün rabbim çok öfkeli. Daha önce bu kadar öfkelenmedi, bundan böyle de hiç bu kadar öfkelenmeyecek!’’ beni, ALLAH’TAN ayrı bir ilah edindiler. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Bugün bana mağfiret edilirse bu bana yeter. Benden başkasına gidin. Muhammed Aleyhisselatu Vesselama gidin.’’ diyecek. insanlar bana gelirler ve:
‘’ ey Muhammed! Sen ALLAH’IN peygamberisin, bütün peygamberlerin sonuncususun. ALLAH seni geçmiş, gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu. Bize rabbin nezdinde şefaatte bulun. Şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun? Diyecekler. Bunun üzerine ben arş’ın altına gideceğim. Rabbim için secdeye kapanacağım. Derken ALLAH, benden önce hiç kimseye açmadığı medhu senaları benim için açacak [ben onlarla rabbime medhu senalarda bulunacağım] sonra:
‘’ey Muhammed başını kaldır ve iste! istediğin sana verilecek. Şefaat talep et. Şefaatin yerine getirilecek.’’ denilecek. Ben de başımı kaldıracağım ve: ‘’ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Diyeceğim. Bunun üzerine:
‘’ey Muhammed! Ümmetinden, üzerinde hesap olmayanları cennet kapılarından sağdaki kapıdan içeri al. Esasen onlar diğer kapılarda da insanlara ortaktırlar!’’ denilecek. (Kutubu sitte)
‘’içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?’’ demeye başlarlar. Birbirlerine:
‘’babamız Adem var!’’ derler ve ona gelerek: ‘’ey Adem! Sen insanların babasısın. ALLAH seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. Bütün isimleri sana öğretti. Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?’’derler. Adem Aleyhisselam da:
‘’bugün rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. Cennette iken beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben bu yasağa asi oldum. Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter! Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. Nuh Aleyhisselam’a gidin! Diyecek. insanlar Nuh Aleyhisselam’a gelecekler:
‘’ey Nuh! Sen yeryüzü ahalisine gönderilen Resullerin ilkisin. ALLAH seni çok şükreden bir kul (abden şekura) diye isimlendirdi. içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?’’diyecekler. Nuh Aleyhisselam da şöyle diyecek:
‘’bugün rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine beddua olarak yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. ibrahim Aleyhisselam’a gidin.’’diyecek. insanlar ibrahim Aleyhisselam gelecekler:
!ey ibrahim! Sen ALLAH’IN peygamberi ve arz ahalisi içinde yegâne Halilisin. Bize rabbin nezdinde şefaat et! içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Diyecekler. ibrahim Aleyhisselam onlara:
‘’rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. Şefaat etmeye kendimde yüz bulamıyorum. Çünkü be, üç kere yalan söyledim!’’ deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek:
‘’nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa Aleyhisselam gidin!’’ insanlar, Hz. Musa Aleyhisselam gelecekler ve:
‘’ey Musa! Sen ALLAH’IN peygamberisin. ALLAH seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı. Bize ALLAH nezdinde şefaatte bulun! içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun? Diyecekler. Hz. Musa da:
‘’bugün rabbim çok öfkelidir. Daha önce böylesine öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok. Çünkü ben, öldürülmesi ile emredilmediğim bir cana kıydım. Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeterlidir. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Hz. isa Aleyhisselam’a gidin’’ diyecek. insanlar Hz. isa’ya gelecekler ve:
‘’ey isa, sen ALLAH’IN peygamberisin ve Meryem’e attığı bir kelamısın ve kendinden bir ruhsun. Üstelik sen beşikte iken insanlarla konuşmuştun. Rabbin nezdinde bize şefaat et! içinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?’’ diyecekler! Hz. isa Aleyhisselam da:
‘’bugün rabbim çok öfkeli. Daha önce bu kadar öfkelenmedi, bundan böyle de hiç bu kadar öfkelenmeyecek!’’ beni, ALLAH’TAN ayrı bir ilah edindiler. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Bugün bana mağfiret edilirse bu bana yeter. Benden başkasına gidin. Muhammed Aleyhisselatu Vesselama gidin.’’ diyecek. insanlar bana gelirler ve:
‘’ ey Muhammed! Sen ALLAH’IN peygamberisin, bütün peygamberlerin sonuncususun. ALLAH seni geçmiş, gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu. Bize rabbin nezdinde şefaatte bulun. Şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun? Diyecekler. Bunun üzerine ben arş’ın altına gideceğim. Rabbim için secdeye kapanacağım. Derken ALLAH, benden önce hiç kimseye açmadığı medhu senaları benim için açacak [ben onlarla rabbime medhu senalarda bulunacağım] sonra:
‘’ey Muhammed başını kaldır ve iste! istediğin sana verilecek. Şefaat talep et. Şefaatin yerine getirilecek.’’ denilecek. Ben de başımı kaldıracağım ve: ‘’ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Diyeceğim. Bunun üzerine:
‘’ey Muhammed! Ümmetinden, üzerinde hesap olmayanları cennet kapılarından sağdaki kapıdan içeri al. Esasen onlar diğer kapılarda da insanlara ortaktırlar!’’ denilecek. (Kutubu sitte)
—bir diğer rivayette ibnu mes’ud şöyle demiştir: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam vaaz etmek üzere aramızda doğruldu ve dedi ki: ‘’ey insanlar! Sizler (kıyamet günü) ALLAH’IN yanına yalınayak, çıplak ve kabuklu olarak toplanacaksınız.(sonra şu ayeti okudu:) ilke yaratışa nasıl başladı isek, üzerimizde hak bir vaat olarak yine onu iade edeceğiz.(enbiya suresi 104.ayet).haberiniz olsun, o gün ümmetimden bazı kimseler getirilir ve sol tarafa alınırlar. Bunun üzerine ben:
—ey Rabbim! Bunlar ashabımdır! Derim. Bana:
—sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra neler yaptılar.’’denilir. Ben salih kul (isa)’nın dediği gibi diyeceğim:
—ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. fakat vakti geldiğinde Sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde nigehban sen oldun.(zaten) sen (her zaman) her şeye hakkıyla şahitsin. Eğer kendilerine azap edersen şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen mutlak galip ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten Sensin, Sen’’(Maide 117–118)
Resulullah Aleyhisselatu vesselam devamla dedi ki:
‘’bunun üzerine bana: ‘’onlar, sen aralarından ayrıldığın günden beri, dinden yüz çevirmeye hiç ara vermediler!’’ denilecek’’
Bir rivayette şu ziyade var: ‘’ ben: ‘’rahmetten uzak olsunlar, rahmetten uzak olsunlar!’’ derim’’ (Kutubu sitte)
—ey Rabbim! Bunlar ashabımdır! Derim. Bana:
—sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra neler yaptılar.’’denilir. Ben salih kul (isa)’nın dediği gibi diyeceğim:
—ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. fakat vakti geldiğinde Sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde nigehban sen oldun.(zaten) sen (her zaman) her şeye hakkıyla şahitsin. Eğer kendilerine azap edersen şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen mutlak galip ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten Sensin, Sen’’(Maide 117–118)
Resulullah Aleyhisselatu vesselam devamla dedi ki:
‘’bunun üzerine bana: ‘’onlar, sen aralarından ayrıldığın günden beri, dinden yüz çevirmeye hiç ara vermediler!’’ denilecek’’
Bir rivayette şu ziyade var: ‘’ ben: ‘’rahmetten uzak olsunlar, rahmetten uzak olsunlar!’’ derim’’ (Kutubu sitte)
Enes Radıyallahu Anhum anlatıyor: ‘’Resulullah Aleyhisselatu Vesselam buyurdular ki:
‘’ALLAHU TAALA hazretleri azabı en hafif olan cehennemliğe:
‘’eğer dünyada her şey senin elinde olsaydı, şu azaptan kurtulmaya bedel, fidye olarak verir miydin?’’ diye soracak. Adam ‘’evet’’ diyecek. Rabb Taala bunun üzerine:
‘’sen daha Hz. Adem’in sulbünde iken ben senden bundan daha hafifini istemiş: <bana hiçbir şeyi ortak kılma da seni ateşe koymayayım, cennete koyayım’’ demiştim. Sen buna yanaşmadın, şirke girdin’’ buyuracak.’’ (Buhari, Rikak/ Müslim, Münafıkûn 2805. hadis) Kutubu sitte
Ey oğul! Sen hiçbir şey üzerinde değilsin. Senin Müslümanlığın da sıhhatli değil. islam, üzerine bina kurulan temelin ta kendisidir. Senin şahadet getirmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle la ilahe iLLALLAH: ‘’ALLAH’TAN başka ilah yoktur’’ diyorsun; fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun. Kalbinde, içinde birçok ilahlar var. Senin, devlet büyüklerinden ve mahalli idarecilerden korkman, içinde birer ilahtır. Kendi çalışmana, kendi kazancına, kendi gücüne kuvvetine, kendi kulağına, kendi gözüne, kendi zorbalığına güvenmen, içinde birer ilahtır. Zararı, faydayı, bir nimete nail olmayı, bir nimetten yoksun kalmayı insanlardan bilmen, içinde birer ilahtır. insanların çoğu, kalpleriyle, işte bu saydıklarımıza güvenirler, dayanırlar. Fakat kendilerine sorarsan, ALLAH’A dayanıp güvendiklerini söylerler.
La ilahe: ‘’hiçbir ilah yoktur,’’ dediğin zaman, bununla toptan bir reddi(nefyi) onaylıyorsun. iLLALLAH: ‘’ancak ALLAH vardır,’’ dediğin zaman ise, yine ALLAH için toptan bir kabulü (ispatı) onaylamış oluyorsun. Bu durumda, her ne zaman kalbin, Hakk’dan gayrı bir şeye dayanır, güvenirse; o zaman yukarıdaki külli ispatında yalancı durumuna düşmüş, yani kendi kendini yalanlamış oluyorsun. Kendisine dayanıp güvendiğin o şey de, senin ilahın oluyor. Gerçek ve fiili durum budur. Zahire itibar yoktur.
Kalbinde birçok ilah varken, sen nasıl la ilahe iLLALLAH: ‘’ALLAH’TAN başka ilah yoktur,’’ diyebilirsin? ALLAH’TAN başka güvenip dayandığın her şey senin putundur. Kalbinde şirk, yani ortak koşma bulunduğu müddetçe, dilinde kelime-i tevhit’i söylemen sana fayda vermez. Kalp pis oldukça, bedenin temiz olması sana yarar sağlamaz.
(Abdulkadir Geylani/ Fethü’r Rabbani)
‘’ALLAHU TAALA hazretleri azabı en hafif olan cehennemliğe:
‘’eğer dünyada her şey senin elinde olsaydı, şu azaptan kurtulmaya bedel, fidye olarak verir miydin?’’ diye soracak. Adam ‘’evet’’ diyecek. Rabb Taala bunun üzerine:
‘’sen daha Hz. Adem’in sulbünde iken ben senden bundan daha hafifini istemiş: <bana hiçbir şeyi ortak kılma da seni ateşe koymayayım, cennete koyayım’’ demiştim. Sen buna yanaşmadın, şirke girdin’’ buyuracak.’’ (Buhari, Rikak/ Müslim, Münafıkûn 2805. hadis) Kutubu sitte
Ey oğul! Sen hiçbir şey üzerinde değilsin. Senin Müslümanlığın da sıhhatli değil. islam, üzerine bina kurulan temelin ta kendisidir. Senin şahadet getirmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle la ilahe iLLALLAH: ‘’ALLAH’TAN başka ilah yoktur’’ diyorsun; fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun. Kalbinde, içinde birçok ilahlar var. Senin, devlet büyüklerinden ve mahalli idarecilerden korkman, içinde birer ilahtır. Kendi çalışmana, kendi kazancına, kendi gücüne kuvvetine, kendi kulağına, kendi gözüne, kendi zorbalığına güvenmen, içinde birer ilahtır. Zararı, faydayı, bir nimete nail olmayı, bir nimetten yoksun kalmayı insanlardan bilmen, içinde birer ilahtır. insanların çoğu, kalpleriyle, işte bu saydıklarımıza güvenirler, dayanırlar. Fakat kendilerine sorarsan, ALLAH’A dayanıp güvendiklerini söylerler.
La ilahe: ‘’hiçbir ilah yoktur,’’ dediğin zaman, bununla toptan bir reddi(nefyi) onaylıyorsun. iLLALLAH: ‘’ancak ALLAH vardır,’’ dediğin zaman ise, yine ALLAH için toptan bir kabulü (ispatı) onaylamış oluyorsun. Bu durumda, her ne zaman kalbin, Hakk’dan gayrı bir şeye dayanır, güvenirse; o zaman yukarıdaki külli ispatında yalancı durumuna düşmüş, yani kendi kendini yalanlamış oluyorsun. Kendisine dayanıp güvendiğin o şey de, senin ilahın oluyor. Gerçek ve fiili durum budur. Zahire itibar yoktur.
Kalbinde birçok ilah varken, sen nasıl la ilahe iLLALLAH: ‘’ALLAH’TAN başka ilah yoktur,’’ diyebilirsin? ALLAH’TAN başka güvenip dayandığın her şey senin putundur. Kalbinde şirk, yani ortak koşma bulunduğu müddetçe, dilinde kelime-i tevhit’i söylemen sana fayda vermez. Kalp pis oldukça, bedenin temiz olması sana yarar sağlamaz.
(Abdulkadir Geylani/ Fethü’r Rabbani)
‘’ Bismillahirrahmanirrahıym. Nefislerini ilah tanıyanları görür müsün? Sadakallahül azıym.’’ (Casiye suresi, 23. ayet)
Aleyhisselatu Vesselam efendimiz bu gibiler hakkında; ‘’yeryüzünde tapılan tanrılardan, ALLAHU TAALA’NIN en çok azap vereceği zevklere, şehvetlere, heveslerine, boş ve geçici şeylere uyan nefistir.’’ buyurmuştur. (imam Taberani, Ebu Umame’den <ihya-u ulumi’d-din- 1.cilt rub’ul- ibadat, imam gazali>)
‘’ Bismillahirrahmanirrahıym. Şüphe yok ki, münafıklar cehennem’in en alt tabakasındadır. Sadakallahül azıym.’’ nisa suresi, 145. ayet)
Çünkü onlar bildikten sonra inkâr ediyorlar. Yine bu sebepten yahudileri de hristiyanlardan fena tanıyor. Hâlbuki onların çoğu ALLAHU TAALA’NIN evladı var demediler. ALLAH Azze ve Celle üç’ün üçüncüsüdür demediler. Ancak onlar peygamberlerimizi bildikleri halde inkâr ettiler, o’na uymadılar. (<ihya-u ulumi’d-din- 1.cilt rub’ul- ibadat, imam gazali>)
‘’Kuran’ın haram ettiği şeyleri helal tanıyan, Kuran’a iman etmemiştir. (imam Tirmizi, Suheyb’den) <ihya-u ulumi’d-din- 1.cilt rub’ul- ibadat, imam gazali>)