Bütün hayatımda, “en menfaatli ve en iyi hile, hilesizlik olduğu” düstur olduğundan, bütün müdafaatımda hak ve hakîkat ve sıdk ve doğruluk esasını takip ettim.
Tarihçe-i Hayat, s. 214
Denilmiş: “Niçin siyasetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?”
Elcevap: Dokuz on sene evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var.
Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur. Eğer muvafık olsa, madem memur ve mebus değilim; o halde siyasetçilik bana fuzulî ve mâlâyâni bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki beyhude karışayım.
Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünkü mesâil tavazzuh etmiş; herkes benim gibi bilir. Beyhude çene çalmak mânâsızdır. Eğer kuvvetle ve hadise çıkarmakla muhalefet etsem, husulü meşkûk bir maksat için binler günaha girmek ihtimali var; birinin yüzünden çoklar belâya düşer. Hem on ihtimalden bir iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak vicdanım kabul etmiyor diye, Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terk etti. Buna katî şahit, o vakitten beri, sekiz senedir birtek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın, söylesin. Halbuki, sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu.
Hem beş senedir bütün dikkatle benim halime nezaret ediliyor. Siyasetvâri bir tereşşuh gören söylesin. Halbuki, benim gibi asabî ve “İnneme’l-hîletü fî terki’l-hıyel” (Gerçek hile hilesizliktedir) düsturuyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervâsız, alâkasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyasete iştahı ve arzusu olsaydı, tetkikata, taharriyâta lüzum bırakmayarak, top güllesi gibi sadâ verecekti.
Mektubat, 16. Mektub, 1. Nokta
***
Bizi hayrette bırakan ve gayet şaşırtan ve bir garazı ihsas eden ve bil’iltizam hiçten bir sebeb-i ittiham îcad etmek nevinden, musırrane, bir cemiyet ve teşkilat varmış gibi soruyorlar, “Bu teşkilatı yapmak için nereden para alıyorsunuz?” diyorlar.
Elcevap: Evvela, ben dahi soranlardan soruyorum: “Böyle bir cemiyet-i siyasiyenin bizim tarafımızdan vücuduna dair hangi vesîka, hangi emareler var ve para ile teşkilat yaptığımıza hangi delil, hangi hüccet bulmuşlar ki, bu kadar musırrane soruyorlar?”
Ben, on senedir Isparta vilayetinde şiddetli tarassud altında bulunmuşum. Biriki hizmetkar ve on günde bir-iki yolcudan başka adamları görmeyen garip, kimsesiz, dünyadan usanmış, siyasetten gayet şiddetle nefret etmiş ve kuvvetli siyasî muhalif cemiyetlerin ne kadar aksülameller ile zararlı ve akîm kaldığını mükerrer müşahedatla görmüş ve kendi kavim ve binler dostları içinde, en mühim fırsatta, siyasî cemiyet ve cereyanları reddetmiş ve karışmamış ve îman-ı tahkîkinin gayet kudsî ve hiçbir şeyle zedelenmesi caiz olmayan hizmeti bozmak ve ağraz-ı siyasî ile çürütmeyi en büyük bir cinayet telakkî ederek, şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçan ve on seneden beri “Eûzü billâhi mine’ş-şeytani ve’s-siyaseti” (Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım) kendine düstur eden ve hileyi hilesizlikte bulan, asabî ve bilaperva esrarını faşeden, on sene koca Isparta vilayetinin hassas ve cessas memurlarına böyle teşkilat sezdirmeyen bu adamdan, “Böyle bir teşkilat var ve siyasî bir dolabı çeviriyorsunuz” diyenlere karşı, yalnız ben değil, belki Isparta vilayeti ve bütün beni tanıyanlar, belki bütün ehl-i akıl ve vicdan, onların iftiralarını nefretle karşılar ve “Garazkar planlar ile onu itham ediyorsunuz” diyecekler.
Tarihçe-i Hayat, s. 200
Tarihçe-i Hayat, s. 214
Denilmiş: “Niçin siyasetten çekildin, hiç yanaşmıyorsun?”
Elcevap: Dokuz on sene evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu. Ve gördü ki, o yol meşkûk ve müşkülâtlı ve bana nisbeten fuzuliyâne, hem en lüzumlu hizmete mâni ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık; ve bilmeyerek ecnebî parmağına âlet olmak ihtimali var.
Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur. Eğer muvafık olsa, madem memur ve mebus değilim; o halde siyasetçilik bana fuzulî ve mâlâyâni bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki beyhude karışayım.
Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünkü mesâil tavazzuh etmiş; herkes benim gibi bilir. Beyhude çene çalmak mânâsızdır. Eğer kuvvetle ve hadise çıkarmakla muhalefet etsem, husulü meşkûk bir maksat için binler günaha girmek ihtimali var; birinin yüzünden çoklar belâya düşer. Hem on ihtimalden bir iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak vicdanım kabul etmiyor diye, Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terk etti. Buna katî şahit, o vakitten beri, sekiz senedir birtek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın, söylesin. Halbuki, sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu.
Hem beş senedir bütün dikkatle benim halime nezaret ediliyor. Siyasetvâri bir tereşşuh gören söylesin. Halbuki, benim gibi asabî ve “İnneme’l-hîletü fî terki’l-hıyel” (Gerçek hile hilesizliktedir) düsturuyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervâsız, alâkasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyasete iştahı ve arzusu olsaydı, tetkikata, taharriyâta lüzum bırakmayarak, top güllesi gibi sadâ verecekti.
Mektubat, 16. Mektub, 1. Nokta
***
Bizi hayrette bırakan ve gayet şaşırtan ve bir garazı ihsas eden ve bil’iltizam hiçten bir sebeb-i ittiham îcad etmek nevinden, musırrane, bir cemiyet ve teşkilat varmış gibi soruyorlar, “Bu teşkilatı yapmak için nereden para alıyorsunuz?” diyorlar.
Elcevap: Evvela, ben dahi soranlardan soruyorum: “Böyle bir cemiyet-i siyasiyenin bizim tarafımızdan vücuduna dair hangi vesîka, hangi emareler var ve para ile teşkilat yaptığımıza hangi delil, hangi hüccet bulmuşlar ki, bu kadar musırrane soruyorlar?”
Ben, on senedir Isparta vilayetinde şiddetli tarassud altında bulunmuşum. Biriki hizmetkar ve on günde bir-iki yolcudan başka adamları görmeyen garip, kimsesiz, dünyadan usanmış, siyasetten gayet şiddetle nefret etmiş ve kuvvetli siyasî muhalif cemiyetlerin ne kadar aksülameller ile zararlı ve akîm kaldığını mükerrer müşahedatla görmüş ve kendi kavim ve binler dostları içinde, en mühim fırsatta, siyasî cemiyet ve cereyanları reddetmiş ve karışmamış ve îman-ı tahkîkinin gayet kudsî ve hiçbir şeyle zedelenmesi caiz olmayan hizmeti bozmak ve ağraz-ı siyasî ile çürütmeyi en büyük bir cinayet telakkî ederek, şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçan ve on seneden beri “Eûzü billâhi mine’ş-şeytani ve’s-siyaseti” (Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım) kendine düstur eden ve hileyi hilesizlikte bulan, asabî ve bilaperva esrarını faşeden, on sene koca Isparta vilayetinin hassas ve cessas memurlarına böyle teşkilat sezdirmeyen bu adamdan, “Böyle bir teşkilat var ve siyasî bir dolabı çeviriyorsunuz” diyenlere karşı, yalnız ben değil, belki Isparta vilayeti ve bütün beni tanıyanlar, belki bütün ehl-i akıl ve vicdan, onların iftiralarını nefretle karşılar ve “Garazkar planlar ile onu itham ediyorsunuz” diyecekler.
Tarihçe-i Hayat, s. 200