Ey benim Yüce Rabbim!
er-Rezzâk ismini çalıştım bugün! Kelime anlamı, sözlükte yarattığı bütün mahlûkatın rızkını veren, ruh ve bedenlerinin gıdasının yaratan olarak belirtilen, Rezzâk isminin tecellilerini yaşadım bugün!
Sen, bedenimi rızıklandıran, ruhumu doyuran Rabbim! Sen, yeryüzünde, toprak üstünde veya altında, havada ve denizde yaşayan tüm canlıların ve de özellikle onların aralarında aciz ve zayıf olanların, beden güçlerinin ve sıhhatlerinin devamı için, ihtiyaçları olan rızkı, tam vaktinde ve hiçbirini unutmadan verensin RABBİM!
Zâriyât sûresi (51), 58: “Şüphesiz ki, Allah’ın Kendisidir Rezzâk (rızık veren), kuvvet sahibi, Metîn (sağlam olan)dir.”
Hûd sûresi (11), 6: “Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.”
Rabbim, yarattığı her canlının rızkına kefil oluyor.
Ankebût sûresi (29), 60: “Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her şeyi işitendir ve her şeyi bilendir.”
Sen, Allah’ım, Sen, tek İlâh’ım! Sen, Yaradanım!
Sen, rızkını tedarik edemeyen güçsüz, âciz, iktidarsız ve bir o kadar da çaresizlerin rızkını, hiç ummadıkları yerden verensin! Gözsüz elma kurdunu, leziz bir elmanın içinde yaşatan, onu, rızkıyla kuşatansın! Minicik karıncayı, yaz boyu çalıştırıp, kışa hazırlatansın!
Kaaf sûresi (50), 9-11: “Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz. Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte kabirden (hayata) çıkış da böyledir.”
Ağaçların, hareket etme kabiliyeti yokken ve onlar bulundukları yerde, insanlara “tevekkülü öğreten dervişler” misali, rüzgârlarda salınıp, yapraklarına “hû” esmalı ilahiler söyletirken, rızklarını, gökten inen rahmetle ve topraktaki zengin minerallerle ağaçlara ulaştıransın Rabbim!
Hele hele, her yarattığının minik bir tasviri olan “yavrucuklara”, anaları vasıtasıyla rızklarını ulaştıran, mucize gıda süt ile onların saf ve temiz ağızlarına kadar uzatan ve bu tecelliler ile âleme, Rezzâk, Rahmân ve Azîz gibi nice isimlerini seyrettirensin Rabbim.
Bebekleri, anne şefkatiyle kucaklattırıp, rahmetle sarmalayansın Rabbim! Yavrusunu emziren her anneyi, kalp atışlarının senkronizminde bebeğiyle birleştiren ve o yavruyu maddî rızkla rızıklandırırken, ruh sağlığını kuvvetlendirerek, mânen de rızıklandıransın Rabbim!
Birsin! Büyüksün! Kudretin karşısında kulun ancak secdelerde Rabbim!
Mideye, bedenin sağlıklı halini korumak için gerekli rızka ulaşmanın yolunu “acıkma duygusu” ile verdiğin gibi, insan ruhunu, manevî rızklarla doyacak ve tatmin olacak şekilde donatan ve onu güzelliklere acıktırarak, “Aratansın” Allah’ım!
Kuluna, göz, kulak, kalp verip bunları “Rahmet” hazinelerinin anahtarı kılansın!
Göze, kâinattaki güzellikleri seyrettirip, onun sahibini bulmaya yöneltensin. Ve senin rızan doğrultusunda yaşayan kuluna, sana kavuşma yollarını açarak, en büyük rızk olan hidayetinle rızıklandıransın Allah’ım!
Yeryüzünü imtihan sahası kıldığın kuluna “rızkı” da ayrı bir imtihan aracı edensin.
Şûrâ sûresi (42)’nde (12): “Göklerin ve yerin kilitleri O’na aittir. O dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. Şüphesiz ki O, her şeyi hakkıyla bilir.” buyuruyorsun Rabbim!
Fâtır sûresi (35)’nde (3): “Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? O size gökten ve yerden rızık verir. O’ndan başka ilâh yoktur. O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz?” buyurarak, bizleri uyarıyorsun Rabbim.
Âl-i İmrân sûresi (3)’nde (27): “Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” kelâmınla kullarına kendini anlatıyorsun Rabbim!
Yûnus sûresi (10)’nde (31): “De ki, “Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O, kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? İşleri idare eden kim?” Hemen “Allah’tır” diyecekler. De ki, “O halde Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” buyurarak, kulunu muhatabın kılarak, şereflendiriyorsun ve ona aklını kullanarak doğru yolu bulmayı öğretiyorsun. Bu “manevî rızklarını” iman eden gönüllere yağdırıyor, onları iman nuru ile, hidâyet rızkı ile doyuruyorsun Rabbim!
Dünya malı ile nimetlendirdiğin, rızkını geniş kıldığın kullarına, ahireti hatırlatıyor, Yâ-Sîn Sûresi’nde (47): “Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın” dendiği zaman, o kâfirler, mü’minler için: “Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?” dediler.” diyenlerden olmamamızı istiyorsun Allah’ım!
Münâfikûn sûresi (63)’nde (10): “Birinize ölüm gelip de: “Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!” demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.” buyuran Rabbim!
Bana verdiğin “rızkları” düşünüyorum ve ilk önce, aciz bedenimi saran hava, su ve güneş nimetlerin için teşekkür ediyorum!
Sonra, arızasız çalışan, muhteşem bir makine olan “bedenime”; Seni arayıp bulmakta bana büyük yardımcı olan “aklıma”; hep iyilik ve güzelliklere kodladığın için, yanlışlarımda beni hırpalayan, doğruları hissettirerek, beni hep hayırlara çekmeye çalışan “yüreğime” bakıyor, bu muhteşem nimetlerle donatılmanın şükrünü nasıl eda edebileceğimi düşünüyorum Allah’ım!
Kâinata, Senin varlığını anlatan İki Cihan Serveri Muhammed Mustafa’nın yol göstericiliğinde, Sana, Yüce Kelâmınla yalvarıyor ve Mâide sûresi (5)’nin 114’üncü âyeti ile; Hz. İsa’nın duası ile yöneliyorum Sana:
“Meryemoğlu İsa da: “Allah’ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve Senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın!” dedi.”
Bizi, yeryüzünde Senin için yaşayıp, önümüze serdiğin manevî sofralardan nasipdâr olanlardan eyle Allah’ım!
Verdiğin her nimeti paylaşanlardan ve Rezzâk isminin tecellilerini yaşayanlardan eyle bizi! Âmîn.