Eyvah, Çocuğum Yalan Söylüyor!..
Çocuk terbiyesi ile ilgili katıldığım toplantılarda görüyorum ki, bazı anne-babalar, çocuklarını yetiştirme konusunda o kadar hassaslar ki, neredeyse çocuklarını bir kaşık suda boğuyor ve sonra da, “Çocuğum boğuldu, neden acaba?” diye, yardım bekliyorlar...
Çocuk terbiyesinde asıl dikkat edilmesi gereken husus şudur; “Aşırı müdahale edilen çocuk, yoldan çıkmaya aday çocuktur…”
Anne-babaların çocuk terbiyesinde, gereğinden fazla hassas davranmaları, -çok zaman- davranış bozukluğuna sahip çocuklar yetişmesine zemin hazırlamaktadır…
Bilinenin aksine, çocukların anormalleşmesinde en büyük katkı, çocuğun kendisi değil, dış tesirlerdir. Anne-babanın aşırı veya duygusal müdahalesi, çok fazla ilgi ve yanlış yapma korkusu, çocuğun dengelerini alt-üst etmeye yeter de artar bile…
Meselâ, bir anne:
“–Beş yaşında bir oğlum var ve son günlerde yalan söyleme alışkanlığı edindi. O kadar çok yalan söylüyor ki, ben de, o da, bazen hangi söylediğinin doğru, hangisinin yalan olduğunu karıştırır olduk…” demişti.
Tabiî ki, bu annenin heyecanı ve korkusu, çocuğunun “yalan” gibi çirkin bir ahlâka sahip olma endişesinden kaynaklanıyor. Yerine göre haklı bir endişe... Ancak, bu çocuğun 5 yaşında olduğu dikkate alınırsa, bu yaştaki bir çocuğun yalan (!) söylemesi değil, söylememesinin anormal olduğu da bilinmezse, gereksiz yere böylesi endişeler yaşanabilir. Ve ne yazık ki, gereksiz yere yaşanan bu endişeler, normal seyrinde giden çocuğun duygu dünyasını anormalleştirebilir.
->İnsan Üç Dünyada Yaşar
Sağlıklı bir insanın üç dünyası vardır. Bunlar:
1-Uyku ve rüya,
2-Hayal dünyası,
3-Gerçek dünya.
Sağlıklı bir fertte, bu üç dünyanın düzgün işliyor olması ve kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış olması şarttır.
Aklı başında ve sağlıklı hiçbir kişi, hayal kurduğu şeyleri gerçekmiş gibi anlatmaz. Eğer anlatıyorsa, bu bir davranış bozukluğudur. Ve yine hiçbir sağlıklı kişi, rüyasında gördüklerini, gerçekmiş gibi anlatmaz. Eğer anlatıyorsa, böylesi bir hâl, insanları kandırma amaçlı ise, “anormallik” belirtisi; yok, anlattığına kendi de inanıyorsa “şizofreni” işaretidir.
Yetişkin insanlarda durum böyle iken, çocuklarda biraz farklıdır. Çocuklar, ilk 7 yaş döneminde yukarıda saydığımız bu üç dünyayı birbirinden kolaylıkla ayırt edemezler.
Yedi yaşına kadar çocukların tek bir dünyası vardır… O da “hissettikleri dünya.” Onlar için rüya ile gerçek arasında bir fark yoktur. Ya da hayal, tıpkı
gerçek dünya gibidir... Yeter ki, sevinçlerini, üzüntülerini oralarda da hissedebilsinler. Hissettikleri yer, hayal de olsa, rüya da olsa fark etmez!..
Örneğin çocuk, rüyasında okula gitmiştir ve okulda yaramazlık yaptığı için öğretmeni ona bir tokat atmıştır. Çocuk, bu rüyayı gerçek zannederek/kabul ederek, ertesi gün annesine:
“–Anne, beni öğretmenim dövdü…” diyebilir.
Siz de, çocuğunuzun bu sözüne güvenerek, çocuğunuzun öğretmeni ile tartışabilir ve onu suçlayabilirsiniz. Öğretmen, her ne kadar:
“–Ben çocuğunuzu dövmedim.” dese de, çocuğunuz size öğretmenin nasıl dövdüğünü tüm detayları ile ve hatta şâhitleri ile anlattığında şaşırıp kalabilirsiniz de… Aslında çocuğun o an anlattığı şey, “çocuğa göre” doğrudur ve hatta zerre kadar da saptırmadan anlatmıştır.
Bu Çocuk Yalan mı Söylemektedir?
Böylesi bir durumda kendi çocuğu ile muhatap olan bir anne, sonunda gerçeği öğrense, ne şâhitler, ne de öğretmen çocuğu doğrulamasa, bu çocuk, yalan söylemiş kabul edilebilir mi? Hayır, kabul edilemez!.. Çünkü çocuğunuz size anlattığı her şeyi yaşamıştır ve hissetmiştir… Çünkü rüya dünyası, çocuk için gerçektir; ta ki, somut düşünme yaşı, yani 7 yaşına gelinceye kadar… Yedi yaşından sonra çocuğunuz hâlâ, rüya ve hayallerini gerçekmişçesine anlatıyor ise, işte o zaman tehlike çanları çalıyor demektir.
Tıpkı bunun gibi, çocuk, oyun esnasında, bebeğinin saçını tararken, oyuncak arabası ile oynarken, birçok hayaller kurar ve kurduğu bu hayallere kendisi gerçekmiş gibi inanır. Bazen, oyun esnasında farklı kişilerin ağzından konuşur ve o konuşmalara yine kendisi cevaplar verebilir. Tüm bunlar, çocuğun sağlıklı bir süreç içinde geliştiğinin işaretidir.
Bilinçli Ebeveyn Olmak
Bütün bu anlatılanlar doğrultusunda diyebiliriz ki, çocuğun her hâlinden tedirginliğe kapılmak ve çocuğa müdahale etmek, çocuğun sağlıklı gelişim sürecine vurulacak bir darbe niteliğindedir. Bu sebeple, ebeveynlere tavsiyemiz odur ki, çocuk terbiyesinde mutlak bir bilinç seviyesine çıkmak şarttır. Çocuk büyütmek ile çocuk yetiştirmek arasındaki fark, mutlak sûrette bilinmelidir. Bu bilinç, anne-babanın tedirginlikten doğan yanlışlarına da engel olacaktır.
Bu durumda, “Yalan söylediğini zannettiğimiz çocuklara karşı tavrımız ne olacaktır?” sorusuna cevap vermek gerekir ise;
-Henüz yedi yaş dönemine gelmemiş çocukların yalan söylemesi (ki, aslında söyledikleri yalan değil, başka dünyaya ait gözlemlerini aktarmalarıdır) gayet normaldir. Bir velî olarak, yapılması gereken en önemli şey, çocuğun anlattıkları şeyleri “sessizce” ve “can kulağı ile dinlemek” ve onun ufuk dünyasındaki gelişimini:
“-Söyle bakayım; neden yalan söylüyorsun?!” gibi sözlerle kırmamaktır...
Gerçeğe ait olmayan şeyleri söyleyen çocuklar, hayal dünyalarının genişliği ölçüsünde, anlattıkları şeyleri daha da abartabilirler. Anlatılanlara “gülmeden” ve anlattıkları olayları “hafife almadan” dinlemelidir.
Yedi yaşını aşmış çocukların söyledikleri yalan ise, bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilebilir, uzman birinden yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Şebnem Dergisi
Pedagog Adem Güneş
Sayı 36 Sayfa 33
Çocuk terbiyesi ile ilgili katıldığım toplantılarda görüyorum ki, bazı anne-babalar, çocuklarını yetiştirme konusunda o kadar hassaslar ki, neredeyse çocuklarını bir kaşık suda boğuyor ve sonra da, “Çocuğum boğuldu, neden acaba?” diye, yardım bekliyorlar...
Çocuk terbiyesinde asıl dikkat edilmesi gereken husus şudur; “Aşırı müdahale edilen çocuk, yoldan çıkmaya aday çocuktur…”
Anne-babaların çocuk terbiyesinde, gereğinden fazla hassas davranmaları, -çok zaman- davranış bozukluğuna sahip çocuklar yetişmesine zemin hazırlamaktadır…
Bilinenin aksine, çocukların anormalleşmesinde en büyük katkı, çocuğun kendisi değil, dış tesirlerdir. Anne-babanın aşırı veya duygusal müdahalesi, çok fazla ilgi ve yanlış yapma korkusu, çocuğun dengelerini alt-üst etmeye yeter de artar bile…
Meselâ, bir anne:
“–Beş yaşında bir oğlum var ve son günlerde yalan söyleme alışkanlığı edindi. O kadar çok yalan söylüyor ki, ben de, o da, bazen hangi söylediğinin doğru, hangisinin yalan olduğunu karıştırır olduk…” demişti.
Tabiî ki, bu annenin heyecanı ve korkusu, çocuğunun “yalan” gibi çirkin bir ahlâka sahip olma endişesinden kaynaklanıyor. Yerine göre haklı bir endişe... Ancak, bu çocuğun 5 yaşında olduğu dikkate alınırsa, bu yaştaki bir çocuğun yalan (!) söylemesi değil, söylememesinin anormal olduğu da bilinmezse, gereksiz yere böylesi endişeler yaşanabilir. Ve ne yazık ki, gereksiz yere yaşanan bu endişeler, normal seyrinde giden çocuğun duygu dünyasını anormalleştirebilir.
->İnsan Üç Dünyada Yaşar
Sağlıklı bir insanın üç dünyası vardır. Bunlar:
1-Uyku ve rüya,
2-Hayal dünyası,
3-Gerçek dünya.
Sağlıklı bir fertte, bu üç dünyanın düzgün işliyor olması ve kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış olması şarttır.
Aklı başında ve sağlıklı hiçbir kişi, hayal kurduğu şeyleri gerçekmiş gibi anlatmaz. Eğer anlatıyorsa, bu bir davranış bozukluğudur. Ve yine hiçbir sağlıklı kişi, rüyasında gördüklerini, gerçekmiş gibi anlatmaz. Eğer anlatıyorsa, böylesi bir hâl, insanları kandırma amaçlı ise, “anormallik” belirtisi; yok, anlattığına kendi de inanıyorsa “şizofreni” işaretidir.
Yetişkin insanlarda durum böyle iken, çocuklarda biraz farklıdır. Çocuklar, ilk 7 yaş döneminde yukarıda saydığımız bu üç dünyayı birbirinden kolaylıkla ayırt edemezler.
Yedi yaşına kadar çocukların tek bir dünyası vardır… O da “hissettikleri dünya.” Onlar için rüya ile gerçek arasında bir fark yoktur. Ya da hayal, tıpkı
gerçek dünya gibidir... Yeter ki, sevinçlerini, üzüntülerini oralarda da hissedebilsinler. Hissettikleri yer, hayal de olsa, rüya da olsa fark etmez!..
Örneğin çocuk, rüyasında okula gitmiştir ve okulda yaramazlık yaptığı için öğretmeni ona bir tokat atmıştır. Çocuk, bu rüyayı gerçek zannederek/kabul ederek, ertesi gün annesine:
“–Anne, beni öğretmenim dövdü…” diyebilir.
Siz de, çocuğunuzun bu sözüne güvenerek, çocuğunuzun öğretmeni ile tartışabilir ve onu suçlayabilirsiniz. Öğretmen, her ne kadar:
“–Ben çocuğunuzu dövmedim.” dese de, çocuğunuz size öğretmenin nasıl dövdüğünü tüm detayları ile ve hatta şâhitleri ile anlattığında şaşırıp kalabilirsiniz de… Aslında çocuğun o an anlattığı şey, “çocuğa göre” doğrudur ve hatta zerre kadar da saptırmadan anlatmıştır.
Bu Çocuk Yalan mı Söylemektedir?
Böylesi bir durumda kendi çocuğu ile muhatap olan bir anne, sonunda gerçeği öğrense, ne şâhitler, ne de öğretmen çocuğu doğrulamasa, bu çocuk, yalan söylemiş kabul edilebilir mi? Hayır, kabul edilemez!.. Çünkü çocuğunuz size anlattığı her şeyi yaşamıştır ve hissetmiştir… Çünkü rüya dünyası, çocuk için gerçektir; ta ki, somut düşünme yaşı, yani 7 yaşına gelinceye kadar… Yedi yaşından sonra çocuğunuz hâlâ, rüya ve hayallerini gerçekmişçesine anlatıyor ise, işte o zaman tehlike çanları çalıyor demektir.
Tıpkı bunun gibi, çocuk, oyun esnasında, bebeğinin saçını tararken, oyuncak arabası ile oynarken, birçok hayaller kurar ve kurduğu bu hayallere kendisi gerçekmiş gibi inanır. Bazen, oyun esnasında farklı kişilerin ağzından konuşur ve o konuşmalara yine kendisi cevaplar verebilir. Tüm bunlar, çocuğun sağlıklı bir süreç içinde geliştiğinin işaretidir.
Bilinçli Ebeveyn Olmak
Bütün bu anlatılanlar doğrultusunda diyebiliriz ki, çocuğun her hâlinden tedirginliğe kapılmak ve çocuğa müdahale etmek, çocuğun sağlıklı gelişim sürecine vurulacak bir darbe niteliğindedir. Bu sebeple, ebeveynlere tavsiyemiz odur ki, çocuk terbiyesinde mutlak bir bilinç seviyesine çıkmak şarttır. Çocuk büyütmek ile çocuk yetiştirmek arasındaki fark, mutlak sûrette bilinmelidir. Bu bilinç, anne-babanın tedirginlikten doğan yanlışlarına da engel olacaktır.
Bu durumda, “Yalan söylediğini zannettiğimiz çocuklara karşı tavrımız ne olacaktır?” sorusuna cevap vermek gerekir ise;
-Henüz yedi yaş dönemine gelmemiş çocukların yalan söylemesi (ki, aslında söyledikleri yalan değil, başka dünyaya ait gözlemlerini aktarmalarıdır) gayet normaldir. Bir velî olarak, yapılması gereken en önemli şey, çocuğun anlattıkları şeyleri “sessizce” ve “can kulağı ile dinlemek” ve onun ufuk dünyasındaki gelişimini:
“-Söyle bakayım; neden yalan söylüyorsun?!” gibi sözlerle kırmamaktır...
Gerçeğe ait olmayan şeyleri söyleyen çocuklar, hayal dünyalarının genişliği ölçüsünde, anlattıkları şeyleri daha da abartabilirler. Anlatılanlara “gülmeden” ve anlattıkları olayları “hafife almadan” dinlemelidir.
Yedi yaşını aşmış çocukların söyledikleri yalan ise, bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilebilir, uzman birinden yardım alınmasını tavsiye ederiz.
Şebnem Dergisi
Pedagog Adem Güneş
Sayı 36 Sayfa 33