''DUA Her Kapının Anahtarıdır!!
Bir anahtar düşünün açamayacağı hiçbir kapı olmasın. Her kapının deliğine uygun bir anahtar düşünün. Kim böyle bir anahtara sahip olmak istemez? Tabiî ki herkes sahip olmak ister. “Benim de böyle bir anahtarım olsa ne iyi olur” diye düşünenler, eminim oldukça fazladır.
Peki, öyleyse o anahtar zaten elimizin altında desek! Evet, o anahtar her kapıyı açan, her kapıdan içeriye girmemizi sağlayan anahtarımız dualarımızdır. Duanın açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Dua elimizde bulunan fakat değerini tam olarak kavrayamadığımız, farkında bile olmadığımız en değerli hazinemizdir. Kulunu ALLAH'a yaklaştıran, kulun acizliğini, muhtaçlığını itiraf ettiren, insanı kötülüklere ve musibetlere karşı ehemmiyette hissettiren duadır.dualarımızdır. İnsanoğlu aciz yaratılmış varlıktır. Her an yardıma muhtaç, kendisine uzatılacak bir dost eli beklemektedir. İşlerinin yolunda gitmesi, zorluklarla karşılaştıklarında o engeli aşabilmek için, mutlak bir desteğe güce ihtiyaçları vardır. İşte o sonsuz kudret ve lütuf sahibi, kuluna yardım eden, kendisine sığınanları asla geri çevirmeyen, acziyetini bilip, bütün samimiyetliğiyle ve içtenliğiyle o’na yönelenleri eli boş çevirmeyen mutlak galip ve merhamet sahibidir ALLAH!
Yüce Rabbimiz; Deki, dualarınız olmazsa RABBim size ne diye değer versin. (Furkan / 77) diye buyurarak duanın ALLAH katında ne kadar değerli olduğunu göstermektedir. ALLAH duaları kabul etmek zorunda mıdır?(hâşâ) tabiî ki kabul etmek zorunda değildir. Fakat o öyle merhametli ki, kendisinin kimseye ihtiyacı olmadığı halde, kendisine ihtiyaç ve muhtaç olanlara yardımını esirgemiyor. “Şüphesizki Rabbin, işte o, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.” “Resulüm, kullarıma benim çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver.” Rabbimiz, yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim’de birçok ayetlerde kendisinin çokça bağışlayıcı, merhamet edici ve sonsuz ikram sahibi olduğunu bizlere bildirmektedir. O halde kul niçin kendisine bu kadar merhametle, şefkatle yaklaşan rabbinden yüz çevirmektedir? İnsanoğlu niçin acziyetini kabul etmeyerek, Rabbine karşı boyun eğmeyip büyüklük taslamaktalar? Kendisine uzanan düşmanının eli dahi olsa tutmaktan çekinmeyen insan, kendisini ve bütün kâinat’ı yaratan RABBinin gel çağrısına kayıtsız kalmaktalar. Zira Rabbimiz;” Kulum bana bir adım gelse, ben ona on adım yaklaşırım, kulum bana yürüyerek gelse, ben ona koşarak gelirim.” Yeter ki, kul Rabbine yönelsin, isteyerek arzulayarak o’nun rızası doğrultusunda yaşasın, Rabbimiz muhakkak ki, onu sahipsiz ve yardımsız bırakmaz. Yeterki insan istemesini ve yönelmesini bilsin. Kendisine ALLAH’ı vekil kılsın, dost edinsin muhakkak ki rabbimiz onun bu isteğini karşılıksız bırakmaz. Dua kul ile rabbi arasında bir köprüdür. Namazda olduğunu gibi, duada da kul ile ALLAH arasında bir köprü, bir bağ kurulur. Ve bu öyle bir bağ ki, kimsenin ve hiçbir gücün bu bağı koparmaya gücü yetmez. ALLAH’ın ipine sıkıca sarılıp, ALLAH’la aramızda bir bağ kurmaya çalışalım. Dua bağı gönül bağıdır. Dua gönülden gönüle kurulmuş bir köprüdür. Dua müminin silahı, dua her kapının anahtarı, dua yakınlaşmak, bağlanmak, istemek dilemek, dilenmek ve acizliğini hissetmektir yaratana karşı. Müminin mümine ettiği dua ALLAH katında geri çevrilmez. İnsan sadece kendi nefsini değil, diğer kardeşlerini de düşünerek dua ve niyazda bulunmalı. ALLAH resulünün buyurduğu gibi; kendi nefsiniz için sevip arzu ettiğinizi, din kardeşiniz içinde sevip arzu etmedikçe hakkıyla iman etmiş sayılmazsınız. Dua bir nevi paylaşmaktır. Bölmek, bölüşmektir ekmeğin yarısını. Korumaktır, kollanmaktır, kollamaktır sevdiklerini düşmanlarına karşı bela ve musibetlere karşı. “Takdire karşı tedbirin faydası yoktur. Duanın ise başa gelen ve gelecekler için faydası çoktur. Bela iner, dua onun karşısına çıkar ve kıyamete kadar birbirleriyle boğuşurlar.”(Teberani Hâkim)
Dua bir kalkandır nefse, şeytana, kötülüğe ve kötülere karşı. Dua merhamettir, şefkattir annenin evladına karşı. Dua kalıcı bir nimettir dünyada geçici nimetlere karşı. Dua dilemektir gönüldekileri. Dua dilenmektir ihtiyaçlarımız için lütuf ve bol ikram sahibi olan rabbimizden. Dua yaklaşmaktır sevgiliye / sevgiye. Dua başarıya giden yolda atılan ilk adım ve tevekküldür. Dua varmak istenilen hedeflerde ALLAHı da hesaba katmaktır. Ondan istemek, ondan beklemektir başarıyı. Zira ALLAH’ı hesaba katmadan istenilen başarı, elde edilse de onda hiçbir hayır yoktur. Dua, yönelmek yöneliş ve yön bulmaktır. Kısacası dua bütün kapıların anahtarıdır. Duanın açamayacağı hiçbir kapı yoktur ve o anahtar rabbimizin ikramıyla bizlere sunulmuştur. Elimizdekilerin kıymetini bilelim. Dua deyip geçmeyelim. Zira ALLAH Resulünün her anı ve her adımını dua ve tevekkülle geçmiştir. Unutmayalım ki dua da bir ibadettir.
“Dua ibadetin özüdür”(Tirmizi) peygamberimizin gerek hadislerin, gerek sünnetlerine baktığımızda duanın onun hayatında büyük bir önemi olduğunu görmekteyiz. Hatta tarihe destan olan savaşlarda elde ettiği zaferleri duayla kazanmıştır. Bedir bunun en açık örneğidir. Yine duayı hiçbir zaman dilinden düşürmeyip; ümmetine, ashabına, zevcelerine, çocuklarına ve hata bazen düşmanlarının ıslahı için bile dua da bulunmuştur. Peygamberimiz her konuda bize örnek olduğu gibi, bu konuda da örnek bir davranış sergilemiştir. Zira ALLAH’ın değer verdiğine o’da değer vermiş ve ümmetinin de böyle olmasını istemiştir. “ALLAH katında duadan daha değerli hiçbir şey yoktur.”(Tirmizi) diye buyurarak duanın ALLAH için önemini bizlere anlatmaya çalışmıştır. Bu ne büyük ihsan!
Dua’nın birçok çeşidi vardır.
1. Namaz da ve namazdan sonra yapılan dua.
2. Kulun ihtiyaç duyduğu zaman yaptığı dua.
3. Tespih, tekbir ve tevhid, gibi zikirler.( ki bunlarda duadan sayılıyor)
4. Efendimize sıkça salât ve selam getirmek.
5. Ezanla kamet arasında yapılan dua.
6. Kur’an da geçen dualar v.s
Dua ile ilgili birçok ayet ve hadis vardır. Biz sadece bunlardan birkaç tanesini yazıp noktalayacağız. Zira duanın anlamı o kadar çok hikmet ve fazileti var ki, saymakla ve yazmakla bitmez.
Duayla ilgili ayet ve hadisler:
“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlarda davetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki, doğru yolda yürüyüp selamete ersinler.” (Bakara 186)
“Bana dua edin ki size karşılık vereyim. Zira bana ibadeti yani, dua etmeyi kibirlerine yediremeyenler zelil ve rezil olarak cehenneme gireceklerdir.” ( Mümin 60)
“ Deki, dualarınız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki.” ( Furkan 77)
“ ALLAH (cc) kendisine dua etmeyen kuluna azap eder.” ( Tirmizi)
“O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin... (Mümin Suresi, 65)
“Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin.” (Araf Suresi, 55)
“Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret.” (Kehf Suresi, 28)
Hz. Peygamber ise, duayı şöyle tanımlar: "Dua ibadetin ta kendisidir." "Dua ibadetin iliğidir, özüdür." "ALLAH katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” “Dua müminin silahıdır, dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur.”
Enes bin Malik (r.a.) RasulALLAH (a.s.)’in çoğu zaman: "ALLAH’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, pislikten, doymayan azgın nefisten, senden korkmayan kalpten, fayda vermeyen ilimden, kabul olunmayan duadan, bunaklık derecesindeki ihtiyarlıktan sana sığınırım. Kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnelerinden de sana sığınırım." diye dua ettiğini nakletmektedir. İbn-i Abbas (r.a.) ise, ALLAH Resulü’nün üzüntü ve keder anında: "Ey ALLAH’ım! Senden başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Azamet ve vakar sahibi ancak sensin. Sen arş-ı azam sahibisin. Sen, ancak göklerin ve yerin sahibi, arş-ı kerimin sahibisin" diye dua ettiğini nakleder. Yine Hz. Peygamberin en çok yaptığı dualar arasında: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru." (Bakara, 2/201
Hemen şimdi, şu anda ellerimizi açıp Rabbimize içtenlik ve samimiyetle duada bulunalım!
Selam ve dua ile…