إِنَّ الإِسْلاَمَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ
“İslam (eşine rastlanmadık bir şekilde) garib[1]olarak başlamıştır. Yine ilk başladığı gibi garib olarak (eski) haline dönecektir. Gariblere müjdeler olsun!”
Suyûtî (ö. 911/1505) “Câmi’”de,[2] bu hadisi, bu lafızla şu yollardan getirmiştir:
1. Ebu Hureyre[3]
2. Abdullah ibn Mes’ud[4]
3. Enes[5]
4. Selmân el-Fârisî
5. Sehl b. Sa’d[6]
6. Abdullah ibn Abbâs[7]
Münâvî (ö. 1031/1622), bunlara, “ve daha bir çokları” sözünü ilave etmiştir.
Sehâvî (ö. 902/1496)’de “Mekâsıd”da bu hadisi, şu lafızla nakletmiştir:
بَدَأَ الإِسْلاَمُ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ
“İslam, garib olarak başlamıştır ve….. dönecektir”
Müslim (ö. 261/875) ise “Sahîh” adlı eserinde, bu hadisi, Yezîd b. Keysân’dan, o da Ebu Hâzim’den, o da Ebu Hureyre’den merfu’ olarak bu lafızla rivayet etmiştir.
Yine Müslim, bu hadisi, (şu lafızla) Asım b. Muhammed el-Umerî’den, o da babasından, o da
7. Abdullah ibn Ömer’den[8] merfu’ olarak şöyle rivayet etmiştir:
إِنَّ الْإِسْلَامَ بَدَأَ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ وَهُوَ يَأْرِزُ بَيْنَ الْمَسْجِدَيْنِ كَمَا تَأْرِزُ الْحَيَّةُ فِي جُحْرِهَا
“İslam, garib olarak başlamıştır. Yine ilk başladığı gibi, garib olarak (eski haline) dönecektir. İslam, yılanın, deliğine çekildiği gibi iki mescidin[9] arasına çekilecektir”[10]
Ayrıca bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:
8. Câbir
9. Sa’d b. Ebi Vakkâs,[11] Sehl ibn Sa’d, Selmân el-Fârisî ile Abdullah ibn Abbâs
10. Abdullah ibn Amr[12] ile Abdullah ibn Mes’ud
11. Abdurrahman b. Seneh[13]
12. Hz. Ali
13. Amr b. Avf
14. Vâsile
15. Ebu Ümâme
16. Ebu’d-Derdâ’
17. Ebu Saîd el-Hudrî
18. Ebu Musa ve daha bir çokları
Beyhakî (ö. 458/1066)’de “Şuab”da, bu hadisi, şu yoldan (şu lafızla) getirmiştir:
19. Şüreyh ibn Ubeyd (mürsel olarak)
أَنَّ الإِسْلاَمَ بَدَأَ غَرِيباً وَسَيَعُودُ غَرِيباً فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ إِلاَّ أَنَّهُ لاَ غُرْبَة عَلَى مُؤْمِنٍ مَنْ مَاتَ فِي أَرْضِ غُرْبَةٍ غَابَتْ عَنْهُ بَوَاكيهِ إِلاَّ بَكَتْ عَلَيْهِ السَّمَاء والأرض
“İslam, garib olarak başlamıştır. Yine garib olarak (eski haline) dönecektir. Gariblere müjdeler olsun! Yaşadığı toprak parçası üzerinden ölen mümin kimseye ‘garib’ dir denmez. Gariblik, yaşadığı toprak parçasından uzakta yaşayan kimse için geçerlidir. Gök ve yer, (işte bu şekilde ölen) bu kimse için yas tutar.” (Sehâvî’nin sözü burada bitmektedir.)
Suyûtî (ö. 911/1505), “Şerhu’t-Takrîb”de, bu hadisi, mütevatir hadisler içerisinde saymıştır. Fakat bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr” adlı eserinde göremedim.
Bu konuda daha geniş bilgi için Suyûtî (ö. 911/1505)’nin “Cem’u’l-Cevâmi’” adlı eseri ile (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ’” adlı kitabının ‘İlim Bölümü’nün üçüncü babına bakabilirsiniz.
[1] “Garip”, yabancı yerde bulunan kimseye denir. Hadis, müminin; hangi şartlarda olursa olsun gelecek hakkında karamsar ve kötümser olmaması gerektiğini belirtmektedir. Öyleyse hadisi; “İslam, tarihte eşine rastlanmayan fevkalade hızlı bir yükselmeyle başladı. Ahir zamanda da tekrar böyle bir yükselmeye mahzar olacak” şeklinde anlamak, o mutlu günleri hazırlayan “garipler olma” emel ve gayretine girmek daha uygundur.
Şu halde Resulullah (s.a.v), İslam dışı adetleri hayattan çıkararak asli hüviyetiyle İslam’ı hayata tatbik edecek olan garipleri müjdelemekte, ümmete de böyle bir istikbali müjdelemektedir.
Hadisin bazı lafızlarında karamsarlık belirten ifadeler varsa bile, müjdeli hali anlatan şu hadis, garipleri şöyle anlatmaktadır:
“Garipler, benden sonra insanların ifsat edip bozdukları sünnetimi düzeltecek olan kimselerdir” (Tirmizî, İman 13)
[2] Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, 1/20, H. No: 1951,
[3] Müslim, İman 232 (145); Tirmizî, İman 13 (2631); İbn Mâce, Fiten 15
[4] Müsned, 1/398
[5] Taberânî, el-Kebir
[6] Taberânî, el-Kebir, 6/164; Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 7/278
[7] Müsned, 4/73
[8] Müslim, İmân Müslim, İman 232 (146)
[9] İki mescid ile kast edilen, Mekke’de bulunan Mescidi Haram ile Medine’de bulunan Mescidi Nebevî’dir.
[10] Müslim, İmân 232 (146)
[11] Müsned, 1/184; Heysemî, a.g.e., 7/277
[12] Müsned, 2/177, 222
[13] Müsned, 4/73
Son düzenleme: