GELİNLİK VE BİZ
Dinlere has bu tür özellikler dışında, bütün insanların zamana ve zemine bağlı olarak, toplumsal faydalarına binaen ortaklaşa yapmakta oldukları şeyler, kullandıkları araç gereç ve eşyalar herhangi bir dinin alameti değillerse ve başka sakıncalar da ihtiva etmiyorlarsa, tüm insanlığın malı demektir ve onları kullanmakta da bir mahzur olmaz. Örneğin önceden sadece belli toplumların kullanır oldukları çatal, bıçak ve kaşık gibi aletlerin artık tüm dünyada kullanılır olması bunun gibidir. Gelinlik de bu çerçevede sorgulanan bir nesne olmuştur. Gelinliğin garptan mı şarka yoksa şarktan mı garba geçtiği meselesi konumuzu aşar. Ancak şunu belirtmek gerekirse, bugünkü şekliyle gelinlik, herhangi bir dinin sembolü olmaktan çıkmıştır. Bu yüzden mahzuru ortadan kalkmıştır.
ÖRTÜNMEDEKİ ÖLÇÜLER GELİNLİK İÇİN DE GEÇERLİ
Gelin süslenmeli, süslü bir elbisesi olmalıdır. Zaten bu fıtratın da bir gereğidir.
Gelinlik evlenecek olan her genç kız tarafından arzulanan ve bir gelenek olarak kabul edilen bir kıyafettir. İçinde bulunduğumuz coğrafyada da gelinlik, yüzyıllarca ve hatta binlerce yıl öncesinden beri giyilmiştir. Bu kıyafet, yöreye ve zamana göre şekilsel yönden değişkenlik arzetse de gelin kız kına gecesinde ve düğün gecesinde bu elbiseyi giymiştir. Anadolu gelini üçetek ve dörtetek denilen elbiseler giymiş, bu entarilerin yanında torba şalvar ile sim işli cepkenler ve bele bağlanan, iki ucu işlemeli kuşaklar ile zarif ve rahat bir kıyafet edinmiştir. Ayrıca kadife veya atlas üzerine, sırma ve sim işlemeli bindallı elbiseler kına gecesi gibi özel günlerin vazgeçilmez giysileri olmuştur.
İslam Müslüman kadınların sosyal ortama nasıl çıkacaklarını, bu durumlarda neler giyeceklerini ve nasıl davranacaklarını açıklamıştır. Müslüman hanımın nasıl örtüneceği, namahrem erkeklerin yanına veya sokağa çıktığı zaman nasıl bir örtü takınabileceği Kur'an-ı Kerim?de açıkça bildirildiği gibi; hadis-i şeriflerde, sahabi hanımların tatbikatlarında belirtilmiş, gösterilmiştir. Nitekim ayet-i kerimede Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Bununla beraber Allah bağışlar ve merhamet eder." (Ahzap, 59)
Yine, "İslam'dan önceki cahiliye kadınlarının yaptığı gibi süslerinizi göstererek ve görünmek için dışarı çıkmayın" (Ahzab, 33) ve, "Kendiliğinden görünenleri müstesna, süslerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerinden iyice bağlasınlar" ayetlerindeki Allah Teala'nın emirleri, kadınların nasıl giyineceklerinin birer ölçüsüdür.
Dikkat edileceği gibi, Ahzap Suresinin 59. ayetinde kadınların mahrem yerlerini örten elbisenin dışında bir de sokağa çıkarken ayrıca giyecekleri bir örtünün giyilmesinin gerektiği ifade edilmektedir. Gerçek manada tesettür ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Mümin hanımların, ince dokunmuş, altlarını belli edecek şekilde elbise giymeleri de tesettüre aykırı bir giyim şeklidir. Bir seferinde Beni Temim kabilesinden bir grup kadın Hz. Aişe'nin (r.a) yanına gelirler. Üzerlerinde ince elbiseler vardır. Bu durumu gören Hz. Aişe, "Nur Suresi'ne inanan mü'min bir kadın, bu şekilde giyinemez" diye hatırlatmada bulunur.
(Kurtubi, el-Cami)
O halde gelinin vücut hatlarını örtmeyecek kadar şeffaf, başı, kolları ve diğer yerlerini kapatmayacak ölçüde dikilmiş gelinliklerin tesettür yerine geçmeyeceği açıktır. Kadın ve erkeklerin karışık olarak bulundukları nikah salonlarında ve düğün merasimlerinde dinen bu tarz gelinliklerin giyilemeyeceği bellidir. Ancak böyle gelinliklerin sırf hanımlar arasında yapılan merasimlerde, erkeklerin bulunmaması şartıyla giyilmesi caiz olabilir. Buna rağmen, gelin, hanımlar arasında da olsa örf ve adetlerimizi ve bu gecenin kutsiyetini hatırından çıkarmayarak gelinlik seçiminde daha dikkatli olmalı, gelinliğin zarafetinden taviz vermediği gibi edep sınırından da taviz vermemelidir.
Semerkand dergisinden
Dinlere has bu tür özellikler dışında, bütün insanların zamana ve zemine bağlı olarak, toplumsal faydalarına binaen ortaklaşa yapmakta oldukları şeyler, kullandıkları araç gereç ve eşyalar herhangi bir dinin alameti değillerse ve başka sakıncalar da ihtiva etmiyorlarsa, tüm insanlığın malı demektir ve onları kullanmakta da bir mahzur olmaz. Örneğin önceden sadece belli toplumların kullanır oldukları çatal, bıçak ve kaşık gibi aletlerin artık tüm dünyada kullanılır olması bunun gibidir. Gelinlik de bu çerçevede sorgulanan bir nesne olmuştur. Gelinliğin garptan mı şarka yoksa şarktan mı garba geçtiği meselesi konumuzu aşar. Ancak şunu belirtmek gerekirse, bugünkü şekliyle gelinlik, herhangi bir dinin sembolü olmaktan çıkmıştır. Bu yüzden mahzuru ortadan kalkmıştır.
ÖRTÜNMEDEKİ ÖLÇÜLER GELİNLİK İÇİN DE GEÇERLİ
Gelin süslenmeli, süslü bir elbisesi olmalıdır. Zaten bu fıtratın da bir gereğidir.
Gelinlik evlenecek olan her genç kız tarafından arzulanan ve bir gelenek olarak kabul edilen bir kıyafettir. İçinde bulunduğumuz coğrafyada da gelinlik, yüzyıllarca ve hatta binlerce yıl öncesinden beri giyilmiştir. Bu kıyafet, yöreye ve zamana göre şekilsel yönden değişkenlik arzetse de gelin kız kına gecesinde ve düğün gecesinde bu elbiseyi giymiştir. Anadolu gelini üçetek ve dörtetek denilen elbiseler giymiş, bu entarilerin yanında torba şalvar ile sim işli cepkenler ve bele bağlanan, iki ucu işlemeli kuşaklar ile zarif ve rahat bir kıyafet edinmiştir. Ayrıca kadife veya atlas üzerine, sırma ve sim işlemeli bindallı elbiseler kına gecesi gibi özel günlerin vazgeçilmez giysileri olmuştur.
İslam Müslüman kadınların sosyal ortama nasıl çıkacaklarını, bu durumlarda neler giyeceklerini ve nasıl davranacaklarını açıklamıştır. Müslüman hanımın nasıl örtüneceği, namahrem erkeklerin yanına veya sokağa çıktığı zaman nasıl bir örtü takınabileceği Kur'an-ı Kerim?de açıkça bildirildiği gibi; hadis-i şeriflerde, sahabi hanımların tatbikatlarında belirtilmiş, gösterilmiştir. Nitekim ayet-i kerimede Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Bununla beraber Allah bağışlar ve merhamet eder." (Ahzap, 59)
Yine, "İslam'dan önceki cahiliye kadınlarının yaptığı gibi süslerinizi göstererek ve görünmek için dışarı çıkmayın" (Ahzab, 33) ve, "Kendiliğinden görünenleri müstesna, süslerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerinden iyice bağlasınlar" ayetlerindeki Allah Teala'nın emirleri, kadınların nasıl giyineceklerinin birer ölçüsüdür.
Dikkat edileceği gibi, Ahzap Suresinin 59. ayetinde kadınların mahrem yerlerini örten elbisenin dışında bir de sokağa çıkarken ayrıca giyecekleri bir örtünün giyilmesinin gerektiği ifade edilmektedir. Gerçek manada tesettür ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Mümin hanımların, ince dokunmuş, altlarını belli edecek şekilde elbise giymeleri de tesettüre aykırı bir giyim şeklidir. Bir seferinde Beni Temim kabilesinden bir grup kadın Hz. Aişe'nin (r.a) yanına gelirler. Üzerlerinde ince elbiseler vardır. Bu durumu gören Hz. Aişe, "Nur Suresi'ne inanan mü'min bir kadın, bu şekilde giyinemez" diye hatırlatmada bulunur.
(Kurtubi, el-Cami)
O halde gelinin vücut hatlarını örtmeyecek kadar şeffaf, başı, kolları ve diğer yerlerini kapatmayacak ölçüde dikilmiş gelinliklerin tesettür yerine geçmeyeceği açıktır. Kadın ve erkeklerin karışık olarak bulundukları nikah salonlarında ve düğün merasimlerinde dinen bu tarz gelinliklerin giyilemeyeceği bellidir. Ancak böyle gelinliklerin sırf hanımlar arasında yapılan merasimlerde, erkeklerin bulunmaması şartıyla giyilmesi caiz olabilir. Buna rağmen, gelin, hanımlar arasında da olsa örf ve adetlerimizi ve bu gecenin kutsiyetini hatırından çıkarmayarak gelinlik seçiminde daha dikkatli olmalı, gelinliğin zarafetinden taviz vermediği gibi edep sınırından da taviz vermemelidir.
Semerkand dergisinden