6 — HADÎS-İ ŞERÎFLERİN ÇEŞİDLERİ
[1308] senesinde İstanbulda basılan, (Mahzen-ül’ulûm) kitâbının, birinci cüz’, yüzotuzaltıncı sahîfesinde ve (Eşi’at-ül-leme’ât)in üçüncü sahîfesinde hadîs-i şerîflerin çeşidleri, şöyle ta’rîf edilmekdedir:
1 — (Hadîs-i mürsel): Sahâbe-i kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi söylenmeyip, Tâbi’înden birinin, doğruca, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, dediği hadîs-i şerîflerdir.
2 — (Hadîs-i müsned): Resûl-i ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” isnâd eden Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi bildirilen hadîs-i şerîflerdir. Müsned hadîsler, müttasıl veyâ münkatı’ olur.
3 — (Hadîs-i müsned-i müttasıl): Resûl-i ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” kadar, isnâdı müttasıl olan, ya’nî aradaki râvîlerden hiçbiri noksân olmıyan hadîs-i şerîflerdir.
4 — (Hadîs-i müsned-i münkatı’): Sahâbîden “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” gayrı bir veyâ birkaç râvîsi bildirilmiyen hadîs-i şerîflerdir.
5 — (Hadîs-i mevsûl): Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, (Resûlullahdan işitdim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadîs-i müsned-i müttasıl demekdir. (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi ikinci cild, otuzdördüncü sahîfede ve Ahmed Na’îm beğin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, İmâm-ı Nevevînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Hadîs-i erbâîn)i tercemesinde, kırkikinci hadîsde, böyle olan hadîs-i şerîflere, (Hadîs-i merfû’) denilmekdedir.
6 — (Hadîs-i mütevâtir): Birçok Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” ve başka birçok kimsenin de bunlardan işitdiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle hep, çok kimselerin haber verdiği hadîs-i şerîflerdir ki, bunların, bir yalan üzerinde söz birliği yapmalarına imkân olmaz. Mütevâtir olan hadîs-i şerîflere muhakkak inanmak ve yapmak lâzımdır. İnanmıyan kâfir olur.
7 — (Hadîs-i meşhûr): İlk zemânda bir kişi bildirmişken, ikinci asrda şöhret bulan hadîs-i şerîflerdir. Ya’nî bir kimsenin Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işitdiği hadîs-i şerîfler olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevâtir olarak bildirilmişdir. Meşhûr hadîslere inanmıyan da kâfir olur. (İbni Âbidîn, s. 176)
8 — (Hadîs-i mevkûf): Sahâbîye “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” kadar söyliyen hep bildirilip, Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîflerdir.
9 — (Hadîs-i sahîh): Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i müttasıl ve mütevâtir ve meşhûr hadîslerdir.
10- (Haber-i âhâd): Hep bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i müttasıl hadîs-i şerîflerdir.
11 — (Hadîs-i mü’allak): Başdan bir veyâ birkaç râvîsi veyâ hiçbir râvîsi belli olmıyan hadîs-i şerîflerdir. Mürsel ve münkatı’ hadîsler de mü’allakdır. Başdan yalnız birinci râvîsi bildirilmiyen hadîse (Müdelles) denir. Tedlîs mekrûhdur.
12 — (Hadîs-i kudsî): Ma’nâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” tarafından olan hadîs-i şerîflerdir. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” bir nûr kaplardı ve hâlinden belli olurdu.
13 — (Hadîs-i kavî): Söyledikden sonra, bir âyet-i kerîme okuduğu hadîsdir.
14 — (Hadîs-i nâsih): Son zemânlarında söyledikleri hadîs-i şerîflerdir.
15 — (Hadîs-i mensûh): İlk zemânda söyleyip, sonra değişdirilen hadîslerdir.
16 — (Hadîs-i âm): Bütün insanlar için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.
17 — (Hadîs-i hâs): Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.
18 — (Hadîs-i hasen): Bildirenler, sâdık ve emîn olup, fekat hâfızası, anlayışı, sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmıyan kişilerin bildirdiği hadîs-i şerîflerdir.
[1308] senesinde İstanbulda basılan, (Mahzen-ül’ulûm) kitâbının, birinci cüz’, yüzotuzaltıncı sahîfesinde ve (Eşi’at-ül-leme’ât)in üçüncü sahîfesinde hadîs-i şerîflerin çeşidleri, şöyle ta’rîf edilmekdedir:
1 — (Hadîs-i mürsel): Sahâbe-i kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi söylenmeyip, Tâbi’înden birinin, doğruca, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, dediği hadîs-i şerîflerdir.
2 — (Hadîs-i müsned): Resûl-i ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” isnâd eden Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi bildirilen hadîs-i şerîflerdir. Müsned hadîsler, müttasıl veyâ münkatı’ olur.
3 — (Hadîs-i müsned-i müttasıl): Resûl-i ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” kadar, isnâdı müttasıl olan, ya’nî aradaki râvîlerden hiçbiri noksân olmıyan hadîs-i şerîflerdir.
4 — (Hadîs-i müsned-i münkatı’): Sahâbîden “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” gayrı bir veyâ birkaç râvîsi bildirilmiyen hadîs-i şerîflerdir.
5 — (Hadîs-i mevsûl): Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, (Resûlullahdan işitdim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadîs-i müsned-i müttasıl demekdir. (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi ikinci cild, otuzdördüncü sahîfede ve Ahmed Na’îm beğin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, İmâm-ı Nevevînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Hadîs-i erbâîn)i tercemesinde, kırkikinci hadîsde, böyle olan hadîs-i şerîflere, (Hadîs-i merfû’) denilmekdedir.
6 — (Hadîs-i mütevâtir): Birçok Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” ve başka birçok kimsenin de bunlardan işitdiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle hep, çok kimselerin haber verdiği hadîs-i şerîflerdir ki, bunların, bir yalan üzerinde söz birliği yapmalarına imkân olmaz. Mütevâtir olan hadîs-i şerîflere muhakkak inanmak ve yapmak lâzımdır. İnanmıyan kâfir olur.
7 — (Hadîs-i meşhûr): İlk zemânda bir kişi bildirmişken, ikinci asrda şöhret bulan hadîs-i şerîflerdir. Ya’nî bir kimsenin Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işitdiği hadîs-i şerîfler olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevâtir olarak bildirilmişdir. Meşhûr hadîslere inanmıyan da kâfir olur. (İbni Âbidîn, s. 176)
8 — (Hadîs-i mevkûf): Sahâbîye “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” kadar söyliyen hep bildirilip, Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîflerdir.
9 — (Hadîs-i sahîh): Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i müttasıl ve mütevâtir ve meşhûr hadîslerdir.
10- (Haber-i âhâd): Hep bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i müttasıl hadîs-i şerîflerdir.
11 — (Hadîs-i mü’allak): Başdan bir veyâ birkaç râvîsi veyâ hiçbir râvîsi belli olmıyan hadîs-i şerîflerdir. Mürsel ve münkatı’ hadîsler de mü’allakdır. Başdan yalnız birinci râvîsi bildirilmiyen hadîse (Müdelles) denir. Tedlîs mekrûhdur.
12 — (Hadîs-i kudsî): Ma’nâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” tarafından olan hadîs-i şerîflerdir. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” bir nûr kaplardı ve hâlinden belli olurdu.
13 — (Hadîs-i kavî): Söyledikden sonra, bir âyet-i kerîme okuduğu hadîsdir.
14 — (Hadîs-i nâsih): Son zemânlarında söyledikleri hadîs-i şerîflerdir.
15 — (Hadîs-i mensûh): İlk zemânda söyleyip, sonra değişdirilen hadîslerdir.
16 — (Hadîs-i âm): Bütün insanlar için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.
17 — (Hadîs-i hâs): Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.
18 — (Hadîs-i hasen): Bildirenler, sâdık ve emîn olup, fekat hâfızası, anlayışı, sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmıyan kişilerin bildirdiği hadîs-i şerîflerdir.
devamı..