Hadisleri Yazdırılmaması Sonradan Yazanlara İzin Verdirmesi

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in hadisleri önceden yazdırtmadığı ve yazılanların yok edildiği sonradan ise yazılmasına izin verilmesindeki hikmet nedir?
Hangi olaydan ve ne sebebten yazılması yasaklanmıştır?
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Aralarında kırktan fazla hacc ve umre yapan vardı. Sadece Ebû Hanife elli beş kere haccetmişti. İmam Buhârî'nin (ö. 256/869) hocalarında Affân b. Müslim el-Ensârî el-Basrî'nin (ö. 220/835) şu sözü Irak yöresinin hadîs bakımında ne kadar zengin olduğunu göstermeye yeterlidir: "Kûfe'ye gelip dört ay oturduk. İsteseydik yüz bin hadis yazardık; ancak elli bin hadis yazdık. Biz yalnız herkesin kabul ettiği hadisleri aldık. Çok hadis yazmamıza Şerîk b. Abdillâh (ö. 177/793) engel oldu. Kûfe'de Arapça'sı bozuk ve hadis rivâyetinde gevşeklik gösteren kimseye rastlamadık" (el-Kevserî, a.g.e.,I, 35, 36).

Affân hakkında, İbnü'l Medinî;

"Hadisteki bir harfte şüphesi olsa o hadisi almazdı"; Ebû Hatîm ise; "imamdır, sikâdır." demiştir. Böyle titiz bir hadisçi kûfe yöresinde dört ayda Ahmed b. Hanbel'in (ö. 241/855) Müsned'indekinden daha çok hadis toplayabilmiştir.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
screenhunter1g.jpg


Sorularla islamiyet sitesine sordum bakalım hala cevap gelmedi.
Merak ettiğim bir soru.
 

Ekli dosyalar

  • screenhunter1g.jpg
    screenhunter1g.jpg
    21.4 KB · Görüntüleme: 14

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Cevap

Değerli kardeşimiz;

Hadîsin yazılmasını yasaklayan hadîsler olduğu gibi buna izin veren hadîsler de vardır. Bunların arasını uzlaştırmak için birçok görüş ileri sürülmüştür: Yasaklanan, yazılıp Kur'ân sayfaları ile beraber Hz. Peygamber'in evinde bırakılmasıdır; yasaklanan, Kur'ân ile aynı sayfaya yazılmasıdır; yasaklama ezber işine sekte vermesin diye bazı şahıslara mahsustur gibi yorumlar bunlar arasındadır. Ancak uzmanların tercihine göre doğrusu, karışma tehlikesinin bulunduğu zaman genel olarak yasaklanmış, bu tehlike ortadan kalkınca da izin verilmiş olmasından ibarettir. (İbn Kesîr, İhtisâru Ulûmi'l-hadîs, A. Şâkir neşri, Mısır, 1951, s. 132 vd.)
Alimlerimiz, hadislerin yazılmasını asaklamayı ifade eden hadis rivayeti ile hadislerin yazılmasına izin veren ve fiilen yazıldığını gösteren sahih hadis rivayetlerinin arasını bulmak için, birkaç ihtimale dayandırmışlardır:

Birincisi; yasak emri, Kur’an’ın nazil olduğu ilk döneme aittir. Yazmaya ruhsat ise, diğer zamanlar içindir.

İkincisi; yasak emri, Kur'an'la birebir aynı sahife ya da levha üzerine hiçbir şeyin yazılmamasını kastetmektedir. Çünkü satır aralarına veya kenarlara yazılacak kelime ve cümleler, insana Kur'ân-ı Kerîm'denmiş gibi bir hüküm verdirebilirdi. Ruhsat ise, Kur’an’la aynı sayfada yazılmama durumuyla ilgilidir.

Üçüncüsü; yasak, hadisleri ezberlemeden sadece yazıya dökenler içindir. O zaman hem yazı yazanlar az, hem doğru yazanlar nadir olduğu için hadisleri ezberlemeden sadece yazıyla kaydedenlerin yanlış yazacakları endişesiyle yasak konmuştur. Ruhsat ise, ezber ile yazmayı birlikte yapanlara yöneliktir.

Dördüncüsü; hikmeti ne olursa olsun, Hz. Peygamberin yasak emri önceki zamanlara aittir, daha sonra verilen ruhsatla yasak hükmü nesh edilmiş, ortadan kalkmıştır.

Şu bilgiler asr-ı saadette hadislerin yazıldığının belgesidir:

İslâmî kaynakların verdiği bilgiye göre, hadisleri Hz. Peygamber’den ilk duyup hıfzeden sahâbe neslinin bir bir aradan çekildiğini ve yerlerine kendileri gibi sünneti bilen hafızların bırakılmadığını, ayrıca bid‘atlerin de yayılmaya başladığını gören halîfe Ömer b. Abdulaziz (ö.101/719), bütün vâli ve âlimlere mektup göndererek hadislerin yazıya geçirilmesini emretmiştir. Emrin gereğini ilk gerçekleştiren ünlü âlim imam Zührî (ö.124/741) olmuştur (İbn Hacer, Fethu’l-Barî, 1/208).

Burada altı çizilmesi gereken nokta şudur: Zührî’nin gerçekleştirdiği faaliyet -devlet eliyle yaptırılan-resmi tedvîndir; daha önceleri fertler bazında gayri resmi kitabet/hadisleri yazıyla kaydetme ve tedvin etme işi hep var ola gelmiştir. Amr b. el-‘As'ın (ö.63/682) bin hadisi ihtiva eden "es-Sahifetu’s-sâdıka"sı ile Hemmâm b. Münebbih’in (ö.101/719) hocası Ebû Hureyre’den aldığı hadisleri içeren 138 hadislik sahifesi bunlar arasında en meşhur olanlarıdır (bk. Çakan, İsmail Lütfü, Hadis Edebiyatı, s.12).

Kaldı ki, Hz. Peygamber tarafından bizzat yazdırılmış olan bazı vesikalar, mektupların varlığı, yine -yukarıda iki örnek verildiği üzere- onun zamanında bazı sahabilerce yazılmış hadis sahifelerinin bulunduğu bu gün ilmî olarak ispatlanmış ve neşredilmiş bulunmaktadır (bk. M. Hamidullah, el-Vesaiku’s-siyasiye; Çakan, a.g.y).

Bin hadis ihtiva eden "es-Sahifetu’s-sâdıka" sahibi Abdullah b. Amr b. As’ın anlattığı şu olay hadislerin yazıya geçirilmesine dair verilen izin bakımından manidardır:

“Resulullah’dan duyduğum her şeyi ezberlemek maksadıyla yazıyordum. Kureyş beni bundan nehyetti ve ‘Resulullah(a.s.m) kızgınlık ve sükûnet hallerinde konuşan bir insan iken sen ondan duyduğun her şeyi nasıl yazarsın?’ dediler. Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim. Sonra durumu Resulullah’a arzettim. Eliyle ağzına işaret ederek; ‘Yaz, canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz’ buyurdu”(Ebu Davud, ilim,3).

Hz. Ebu Hureyre’nin şu ifadeleri de Hz. Peygamber zamanında hadislerin ezberlenmesi yanında yazıldığını da göstermektedir: “Resulullah’ın ashabı içinde Abdullah b. Amr hariç, benden daha fazla hadis rivayet eden kimse yoktur, Abdullah yazar, ben yazmazdım”(Buharî, ilim, 39).

Başlangıçta -hadisin yazılması ile ilgili- görülen bazı tereddütler neticede ortadan kalkmış ve hadislerin yazıya geçirilmesinin cevazına fikir birliği sağlanmıştır(İbn Salah, Ulumu’l-Hadis, s.161).

Ayrıca, ayetlerdeki Hz. Peygamberin sünnetinin önemine işaret eden ifadelere bakmak yeterli olur:

“Hakikaten, Allah’ın Resulünde sizler için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı bekleyenler ve Allah’ı çok zikredenler için en mükemmel bir numune vardır.” (Ahzab, 33/21)

“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.”( Ahzab, 33/21).

“Kim Resûlullah’a itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.”( Nisâ, 4/80).

“Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!”(Enfâl, 8/20)

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle birliktedir. İşte bunlar ne güzel arkadaştır!” ( Nisâ, 4/69).

“Allah ve Resûlü, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab,33/36).

“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.”( Nisâ, 4/65).

Aşağıdaki hadislerde de sünnetin dindeki yeri ve önemi vurgulanmıştır.

“Sözlerin en hayırlısı, Allah’ın kitabı Kur’ân’dır; tutulup gidilecek yolların en hayırlısı da Muhammed’in (a.s.m) yoludur, sünnetidir. İşlerin en şerlisi de, sünnete muhalif olarak, sonradan ortaya çıkarılan bid’atlardır. Her bid’at da dalâlettir.”( Müslim, Cuma 43).

“Benim sözlerimi işitip, iyice belledikten sonra başkalarına ulaştıran kimselerin Allah yüzlerini ak etsin.”(Ebu Davud, ilim, 10; Tirmizî, ilim, 7).

“Ümmetimden herkes Cennet’e girecektir, girmemekte direten müstesna.” Ashab, “Girmemekte direten kimdir yâ Resûlallah?” diye sordular. Allah Resulü de şu cevabı verdi: “Bana itaat eden Cennet’e girer; bana isyan edense Cennet’e girmemek için ayak diretmiş demektir.”( Buhârî, İ’tisâm 2).





Geniş bilgi için tıklayınız.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
12-Mart-2012 - 09:42:22
 
Üst