Hâne:
f. Ev, mesken, beyt.
* Mat: Basamak, bölüm, göz.
* Bazı kelimelerle birleştirilip mürekkep isim yapılan bir "ek" tir. "Hasta-hane, ecza-hane, yazı-hane, kıraat-hane" gibi.
Hâne-i avârız:
Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü. Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur. Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre tanzim edilirdi. Bu usul Tanzimat-ı Hayriyeye kadar devam etmiştir. (O.T.D.S.)
Hâne-i âyine:
Her yanı birbirinin aynı olan oda, salon veya köşk.
Hâne-i devvâr:
Dâim dönen, devreden hane.
* Mc: Yıldız.
Hâne-i ferdâ:
Ahiret.
Hâne-i Hudâ:
Beytullah, Kâbe.
Hâne ber-dûş:
Evi omuzunda. Avare. Serseri.
Hâne:
Meyhane.
Hâneberendâz:
(Hâne ber-endaz) f. Ev yıkıcı.
Hânedân:
f. Soyca dindar ve asil âile.
* Peygamber (A.S.M.) sülâlesi.
Hâne-fürûş:
f. Ev komisyoncusu, ev tellâlı.
Hâne-harâb:
f. Câhil, bilgisiz.
* Evi yıkılmış, evsiz barksız kalmış.
* Hâli perişan olmuş kimse.
* Mc: Müflis, züğürt, sefil.
Hâne-Hudâ:
f. Ev sahibi, sahib-ül beyt.
Hâne-küş:
f. Mirasyedi, sefih.
Hâne-sûz:
f. Ev yakıcı.
* Mc: Gözü dışarda olan, kendi âilesini düşünmeyen kimse.
Hâne-zâd:
f. Efendisinin evinde dünyaya gelmiş olan köle veya cariye çocuğu.
K:Yeni Lûgat
f. Ev, mesken, beyt.
* Mat: Basamak, bölüm, göz.
* Bazı kelimelerle birleştirilip mürekkep isim yapılan bir "ek" tir. "Hasta-hane, ecza-hane, yazı-hane, kıraat-hane" gibi.
Hâne-i avârız:
Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü. Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur. Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre tanzim edilirdi. Bu usul Tanzimat-ı Hayriyeye kadar devam etmiştir. (O.T.D.S.)
Hâne-i âyine:
Her yanı birbirinin aynı olan oda, salon veya köşk.
Hâne-i devvâr:
Dâim dönen, devreden hane.
* Mc: Yıldız.
Hâne-i ferdâ:
Ahiret.
Hâne-i Hudâ:
Beytullah, Kâbe.
Hâne ber-dûş:
Evi omuzunda. Avare. Serseri.
Hâne:
Meyhane.
Hâneberendâz:
(Hâne ber-endaz) f. Ev yıkıcı.
Hânedân:
f. Soyca dindar ve asil âile.
* Peygamber (A.S.M.) sülâlesi.
Hâne-fürûş:
f. Ev komisyoncusu, ev tellâlı.
Hâne-harâb:
f. Câhil, bilgisiz.
* Evi yıkılmış, evsiz barksız kalmış.
* Hâli perişan olmuş kimse.
* Mc: Müflis, züğürt, sefil.
Hâne-Hudâ:
f. Ev sahibi, sahib-ül beyt.
Hâne-küş:
f. Mirasyedi, sefih.
Hâne-sûz:
f. Ev yakıcı.
* Mc: Gözü dışarda olan, kendi âilesini düşünmeyen kimse.
Hâne-zâd:
f. Efendisinin evinde dünyaya gelmiş olan köle veya cariye çocuğu.
K:Yeni Lûgat