Hasm:
(Hasım) Muhâlif. Karşı taraf. Düşman.
(Eğer hasmını mağlub etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü, eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder, zâhiren mağlub bile olsa, kalben kin bağlar, adaveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen nedâmet eder, sana dost olur. M.)
Hasm-ı bîamân:
Amansız düşman. Merhamet bilmeyen düşman.
(Yoksa bazıların zannınca iman dimağda olsa, ruh-u iman olan hakkalyakîne,ihtimâlât-ı kesire olur birer hasm-ı bîeman.S.)
Hasm-ı câ'lî:
Huk: Hakikatta hasım olmadığı halde, hasım imiş gibi hâkim önünde husumeti kabul eden kimse.
Hasm-ı ekber:
En büyük düşman olan şeytan.
Hasm-ı eledd:
İnatçı düşman, muannid hasım.
Hasm-ı mütevârî:
Huk: Mahkemeye gelmekten ve vekil göndermekten çekinen kimse.
Hasmâne:
f. Düşmancasına. Düşman gibi. Hasma mahsus halde.
K:Yeni Lûgat
(Hasım) Muhâlif. Karşı taraf. Düşman.
(Eğer hasmını mağlub etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü, eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder, zâhiren mağlub bile olsa, kalben kin bağlar, adaveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen nedâmet eder, sana dost olur. M.)
Hasm-ı bîamân:
Amansız düşman. Merhamet bilmeyen düşman.
(Yoksa bazıların zannınca iman dimağda olsa, ruh-u iman olan hakkalyakîne,ihtimâlât-ı kesire olur birer hasm-ı bîeman.S.)
Hasm-ı câ'lî:
Huk: Hakikatta hasım olmadığı halde, hasım imiş gibi hâkim önünde husumeti kabul eden kimse.
Hasm-ı ekber:
En büyük düşman olan şeytan.
Hasm-ı eledd:
İnatçı düşman, muannid hasım.
Hasm-ı mütevârî:
Huk: Mahkemeye gelmekten ve vekil göndermekten çekinen kimse.
Hasmâne:
f. Düşmancasına. Düşman gibi. Hasma mahsus halde.
K:Yeni Lûgat