Adamın biri gidip, son zamanlarda gözlerinin dışarı fırladığını ve kulaklarının da devamlı uğuldadığını söyleyerek doktordan yardım istemiş. Doktor adamı muayene ettikten sonra ciddi bir eda ile başını sallayıp, bademciklerinin alınması gerektiğini söylemiş. Adam gidip bademciklerini aldırmış fakat bunu bir faydası olmayınca başka bir doktora gitmiş. Bu doktor ise adama bütün dişlerini çektirmesini söylemiş. Adam bütün dişlerini çektirmiş ama, ne gözlerinin patlaklığı geçmiş, ne de kulaklarının uğultusu dinmiş. Bunun üzerine adam üçüncü bir doktora gitmeye karar vermiş. Bu doktor altı aylık ömrünün kaldığını söyleyince adam çok üzülmüş. “Madem ki yakında öleceğim, bari o vakte kadar krallar gibi yaşayayım.” demiş. Gıcır gıcır son model bir otomobil almış, üniformalı bir şoför tutmuş, şehrin en güzel en iyi otelindeki bir daireye yerleşmiş, en lüks terziye 20 takım elbise diktirmiş. Hatta gömleklerini bile bir gömlekçiye sipariş etmiş.
Gömlekçi; “Kol 16, yaka 34” diye ölçülerini alırken adam; “yaka 33” diye düzeltmiş. Gömlekçi tekrar ölçüp “34” diye ısrar edince adam: “Ama ben hep 33 yaka giyerim.” demiş. Bunun üzerine gömlekçi omuz silkip: “Siz bilirsiniz ama ben sizi uyarıyorum 33 yaka giymekte ısrar ederseniz gözleriniz patlar, kulaklarınız da uğuldar.” demiş.
(Ali URAL / Posta Kutusundaki Mızıka)