Hiç anlamıyorlar
03 Ağustos 2011 Çarşamba 07:00
Sen paranı halktan alacaksın ama halkın seçtiklerini devirmek için uğraşacaksın. Üstelik bunun suç olarak görülmemesini talep edeceksin.
Dört generalin “emekliliğini” istemesinin ardındaki nedenler ucundan kenarından sızmaya başladı.
Bu nedenlere baktığınızda generallerin sanal bir âlemde yaşadıklarını görüyorsunuz.
Geçmişte bir yerde takılıp kalmışlar ve hayat akıp giderken onlar geride kalan o noktada yaşamayı sürdürmüşler.
Hâlâ, “darbeci bir ekolün” temsilcilerini ülkenin ve ordunun egemeni kılma hayallerinin peşindeler.
Orgeneral Koşaner, ordunun geleceğini “belirleyecek” atamaları kendisinin yapmasını istemiş.
Cumhurbaşkanı’na ve eşine karşı saygısızca davranmış bir generali yükseltmek için dayatmış.
Bunun gibi tuhaf birçok istek.
Şu soruyu hiç sormamış anlaşılan:
Niye bu ordunun içinden bu kadar çok sanık çıkıyor?
Bu soruyu sormuyor çünkü o “sanıkları” sanık durumuna sokan suçların “suç” olduğunu hâlâ kavrayamıyor.
Albay Dursun Çiçek, “İnternet Andıçı’nı Genelkurmay Karargâhı’nda emir-komuta zincirinin denetiminde hazırladıklarını” söylüyor.
Generaller böyle bir andıçın hazırlanmasını doğal buluyorlar.
Sen paranı halktan alacaksın ama halkın seçtiklerini devirmek için uğraşacaksın.
Üstelik bunun suç olarak görülmemesini talep edeceksin.
Bu, suç.
Bu suçu işlediği sabit olanlar da hukukun karşısında hesap verecek.
“Generallere hukuk dokunamaz” anlayışı sona erdi burada.
Anlayamadıkları bu.
Ama sadece generalleri de kabahatli bulamayız.
Yıllarca, darbeciliği alkışlamış, sivilleri aşağılamış “işbirlikçi” bir medya var olmuş bu memlekette.
Gerçekleri saklamışlar.
Darbecileri desteklemişler.
Demokrat generalleri utanmazca aşağılamışlar.
Geçenlerde Avni Özgürel, “Generaller emekli olduktan sonra orduevlerinde nasıl karşılanacaklarını düşünüyorlar” diyordu.
Bizim ordunun “orduevleri”, hukuktan ve demokrasiden yana olan generallere “hain” diye bakıyorsa, o orduyu da, o orduevlerini de değiştirmek gerekir.
Hain, hukuka ve demokrasiye ihanet edendir.
Hain, halkının emanetine hıyanet edendir.
Generallerin bu gerçekleri kavrayamaması, kendi halkına ihaneti yüceltmesi, medyanın bu tavrı alkışlamasından kaynaklanıyor biraz da.
İhanetin kahramanlık gibi görülmesini bekler hale gelmişler.
Üstelik sadece medya da değil.
Ana muhalefet partisine bakın.
Demokrasiden, hukuktan yana çıkacağına “darbe sanığı generallerden” yana çıkıyor.
Ayıp, ayıp olduğu kadar da acıklı bir durum.
Karşısındaki siyasi rakibini, siyasetle yenemeyeceğini kabul etmiş bir azınlığın “orduya sığınan” zavallılığı bu.
Temsil ettiği azınlığın varlığını “temel hak ve özgürlükleri” savunarak garanti altına almak için mücadele edeceğine, “çoğunluğu” silah marifetiyle ezmeyi hedefliyor.
Bir gün o silahın yardımıyla iktidara gelirsem, beni iktidara getirenlerin egemenliği rahat sürsün diye de “temel hak ve özgürlüklere” karşı çıkıyor.
Genellikle “azınlıkta” olan kendi varlığının garantisi olarak “temel hak ve özgürlükleri” görür, bizde azınlığı temsil eden parti “temek haklara” en fazla karşı çıkan parti.
Çünkü demokrasi içinde temsil ettiği kesimin haklarını korumak için siyaset yapmıyor, çoğunluğu ezecek muhtemel “silahlı hareketlere” destek olabilmek için siyaseti sürdürüyor.
Çoğunluğun yönetmesini ve azınlıkta kalanların “haklarının” savunulmasını sağlamaktır demokrasinin özü.
Bizde azınlıkta kalanlar, “temel hak ve özgürlükleri” değil “silahı” savunuyorlar; çünkü akıllarında hak etmedikleri bir iktidarı silah yoluyla almak var.
Bundan böyle bu ülkede hiçbir silah, hiçbir biçimde iktidar olmayacak.
İşte halk, işte seçim.
Gidin halkınızdan isteyin iktidarı.
Halkın vermediğini “silahtan” isteyenler sadece emekliliklerini istemiş olurlar bundan sonra.
Taraf
03 Ağustos 2011 Çarşamba 07:00
Sen paranı halktan alacaksın ama halkın seçtiklerini devirmek için uğraşacaksın. Üstelik bunun suç olarak görülmemesini talep edeceksin.
Dört generalin “emekliliğini” istemesinin ardındaki nedenler ucundan kenarından sızmaya başladı.
Bu nedenlere baktığınızda generallerin sanal bir âlemde yaşadıklarını görüyorsunuz.
Geçmişte bir yerde takılıp kalmışlar ve hayat akıp giderken onlar geride kalan o noktada yaşamayı sürdürmüşler.
Hâlâ, “darbeci bir ekolün” temsilcilerini ülkenin ve ordunun egemeni kılma hayallerinin peşindeler.
Orgeneral Koşaner, ordunun geleceğini “belirleyecek” atamaları kendisinin yapmasını istemiş.
Cumhurbaşkanı’na ve eşine karşı saygısızca davranmış bir generali yükseltmek için dayatmış.
Bunun gibi tuhaf birçok istek.
Şu soruyu hiç sormamış anlaşılan:
Niye bu ordunun içinden bu kadar çok sanık çıkıyor?
Bu soruyu sormuyor çünkü o “sanıkları” sanık durumuna sokan suçların “suç” olduğunu hâlâ kavrayamıyor.
Albay Dursun Çiçek, “İnternet Andıçı’nı Genelkurmay Karargâhı’nda emir-komuta zincirinin denetiminde hazırladıklarını” söylüyor.
Generaller böyle bir andıçın hazırlanmasını doğal buluyorlar.
Sen paranı halktan alacaksın ama halkın seçtiklerini devirmek için uğraşacaksın.
Üstelik bunun suç olarak görülmemesini talep edeceksin.
Bu, suç.
Bu suçu işlediği sabit olanlar da hukukun karşısında hesap verecek.
“Generallere hukuk dokunamaz” anlayışı sona erdi burada.
Anlayamadıkları bu.
Ama sadece generalleri de kabahatli bulamayız.
Yıllarca, darbeciliği alkışlamış, sivilleri aşağılamış “işbirlikçi” bir medya var olmuş bu memlekette.
Gerçekleri saklamışlar.
Darbecileri desteklemişler.
Demokrat generalleri utanmazca aşağılamışlar.
Geçenlerde Avni Özgürel, “Generaller emekli olduktan sonra orduevlerinde nasıl karşılanacaklarını düşünüyorlar” diyordu.
Bizim ordunun “orduevleri”, hukuktan ve demokrasiden yana olan generallere “hain” diye bakıyorsa, o orduyu da, o orduevlerini de değiştirmek gerekir.
Hain, hukuka ve demokrasiye ihanet edendir.
Hain, halkının emanetine hıyanet edendir.
Generallerin bu gerçekleri kavrayamaması, kendi halkına ihaneti yüceltmesi, medyanın bu tavrı alkışlamasından kaynaklanıyor biraz da.
İhanetin kahramanlık gibi görülmesini bekler hale gelmişler.
Üstelik sadece medya da değil.
Ana muhalefet partisine bakın.
Demokrasiden, hukuktan yana çıkacağına “darbe sanığı generallerden” yana çıkıyor.
Ayıp, ayıp olduğu kadar da acıklı bir durum.
Karşısındaki siyasi rakibini, siyasetle yenemeyeceğini kabul etmiş bir azınlığın “orduya sığınan” zavallılığı bu.
Temsil ettiği azınlığın varlığını “temel hak ve özgürlükleri” savunarak garanti altına almak için mücadele edeceğine, “çoğunluğu” silah marifetiyle ezmeyi hedefliyor.
Bir gün o silahın yardımıyla iktidara gelirsem, beni iktidara getirenlerin egemenliği rahat sürsün diye de “temel hak ve özgürlüklere” karşı çıkıyor.
Genellikle “azınlıkta” olan kendi varlığının garantisi olarak “temel hak ve özgürlükleri” görür, bizde azınlığı temsil eden parti “temek haklara” en fazla karşı çıkan parti.
Çünkü demokrasi içinde temsil ettiği kesimin haklarını korumak için siyaset yapmıyor, çoğunluğu ezecek muhtemel “silahlı hareketlere” destek olabilmek için siyaseti sürdürüyor.
Çoğunluğun yönetmesini ve azınlıkta kalanların “haklarının” savunulmasını sağlamaktır demokrasinin özü.
Bizde azınlıkta kalanlar, “temel hak ve özgürlükleri” değil “silahı” savunuyorlar; çünkü akıllarında hak etmedikleri bir iktidarı silah yoluyla almak var.
Bundan böyle bu ülkede hiçbir silah, hiçbir biçimde iktidar olmayacak.
İşte halk, işte seçim.
Gidin halkınızdan isteyin iktidarı.
Halkın vermediğini “silahtan” isteyenler sadece emekliliklerini istemiş olurlar bundan sonra.
Taraf