Peygamber efendimiz kendisine peygamberlik görevi verilince insanları İslam’a davet etmiş. Bu işi yaparken de birçok zorlukla karşılaşmış ama bunlara dayanmış, sabretmiş. Birçok kişi tarafından dışlanmış. Daha sonra da ona tabi olan Müslüman Mekkelilerle, müşrik Mekkelilerden işkence görmüş. İlerleyen zamanlarda da peygamberimiz daha fazla Müslüman’ın zarar görmemesi için hicreti emretmiştir. Önce Habeşistan’a sonra da Yesrib’e hicret etmişlerdir. Peygamberimiz Yesrib’e hicret ettikten sonra Yesrib’ in adı “Medine-tül Münevvere” olarak değişmiştir
Peygamberimiz, Medine’ye gittiğinde oradaki Yahudilerle iyi anlaşıyordu. Ta ki peygamberimiz Medine’yi İslam devletine çevirmeye karar verinceye dek. Peygamberimiz Yahudilerin bu tavrını görünce onlarla bir antlaşma imzaladı. Medine’de statüko tamamen Müslümanların eline geçince Yahudiler yaptıkları antlaşmaya ihanet ettiler, antlaşma kurallarını çiğnediler. Böylece Medine’deki Yahudilerin Müslüman düşmanlığı başlamış oldu.
Geçi, Yahudiler peygamberimize onun doğduğu günden beri onun düşmanıydılar. Hep onu öldürmek istiyorlardı. Hatta bunların birinde HZ. Halime, birinde de rahip Bahira onu kurtarmıştır. Rahip Bahira’nın peygamberimizi kurtarışı şu şekilde olmuştur; peygamberimiz amcasının kervanıyla giderken inanmış bir rahip olan Bahira kervanı bir bulutun takip ettiğini görmüş ve onları yemeğe davet etmiş sonra peygamberimizin özelliklerinden onun geleceği vaat edilen peygamber olduğunu anlamış. Peygamberimizin amcasına dönüp onu daha fazla uzaklaştırmaması gerektiğini aksi takdirde Yahudilerin peygamberimizi öldürme durumu olduğunu söylemiş ve bunları duyan Ebu Talip oranın yakınlarında bir yerde ticaretini gerçekleştirerek tekrar Mekke’ye dönmüş.
Hz. Halime’nin peygamberimizi kurtarması da şu şekildedir; Yahudiler Hz. Halime’nin kucağındaki peygamberimizi görmüşler ve ondaki özelliklerden geleceği vaat edilen peygamber olduğunu anlamışlar. Sonra Hz. Halime’ye bu çocuğun kimin çocuğu olduğunu sormuşlar ve Hz. Halime de kendi çocuğu olduğunu söyleyerek peygamber efendimizi kurtarmıştır.
Yahudiler aslında peygamberimizin hak peygamber olduğunu biliyorlardı ama peygamberimiz onların soyundan yani Yahudilerin soyundan gelmediği için Yahudiler ona düşman olmuşlar onu öldürmek istemişler, onun söylediklerini inkâr etmişlerdir. Yine de bazı aklı başında olan Yahudiler peygamberimize ve İslam dinine inanıp Müslüman olmuşlardır. Bunların sayısı da gün geçtikçe artmıştır.
Peygamberimizin gelmesini bekleyen büyük Yahudi hahamı ve bilgini İbnu’l Heyyebandı. Heyyeban peygamberimizi görmek için Şam’dan Medine’ye gelmiş ama peygamberimize ulaşamadan vefat etmiştir. Heyyeban son sözlerinde oradaki halka O’na karşı gelmemelerini ve O’na tabi olmalarını söylemiştir. Ancak bu bilgin kişinin sözlerini o halktan sadece bir iki kişi dinlemiştir.
Peygamberimiz Medine’de Müslümanların zarar görmemeleri için Yahudi liderleri ile toplanıp onlarla antlaşma yapmıştır.
Peygamberimiz Medine’nin devlet başkanıydı ve ne kadar sorunu, davası, yardıma ihtiyacı olan varsa hepsi onun yanına giderdi.
Müslümanlarla Yahudiler iyi anlaşmaya başlayınca, peygamberimiz Medine’yi genişletmek ve de Müslümanları askeri yönden eğitmek için Mekke’ye giden Yahudi kervanlarına seriyyeler göndermiş hatta bazı seriyyelerin başında da kendisi gitmiştir. Peygamberimizin komutanı olarak başında gittiği bu seriyyelere “gazve” denir. Peygamberimiz birçok kere bu seriyyelere öncülük etmiştir.
Hicretten hemen sonra cihada izin veren ayetler nazil olmuştur. Peygamberimiz de cihatla ilgili olarak “Cennet kılıçların gölgesi altındadır” sözünü ve daha birçok söz söylemiştir.
Bu gazvelerden birinde de Ebu Süfyan’ın kervanına saldırı düzenlenmiştir. Ebu Süfyan, kervanına saldırılacağını duyunca Mekke’den yardım istemiş, Mekke’den de 1000 kişilik bir ordu yardıma gelmiştir. Peygamberimiz sahabelere savaşmayı isteyip istemediklerini sormuş. Sahabeler Yahudilerle savaşmayı kabul etmişler, sonra Yahudi ordusuyla savaşmaya başlamışlar. Yalnız arada çok büyük bir fark var ki bu da Müslümanların 300, Yahudilerin 1000 kişi olmasıdır. Bedirde yapılan bu savaş Bedir Savaşı olarak anılır. Bu savaşta Müslümanlar galip gelmiştir.
Yahudilerden şair olan kişiler Müslümanların aleyhinde şiir söylüyorlardı. Bu şairlerden biri de Ebu Afek’ti. Bu şair söylediği şiirlere yüzünden sahabeler tarafından öldürülmüştür. Bu şair diğer öldürülen şairlerden sadece bir tanesi idi.
Bedir Savaşı’ndan bir süre sonra bir Müslüman kadının başörtüsüne el süren Medineli Yahudilerden dolayı Benu Kaynuka Savaşı olmuştur. Savaş Müslümanların galibiyetiyle sonuçlanmıştır.
Peygamberimiz İslam ve Müslümanların aleyhinde Yahudileri kışkırtan Sellan B. Ebi’l Hukayk’ın öldürülmesine izin vermiştir. Mekke Devleti, Bedir’in öcünü almak için savaş teklifinde bulundu ve Uhud Savaş’ı yapıldı. Savaşta Müslümanlar aslında daha iyi bir performans gösteriyordu sonra Yahudiler kaçtı ve peygamberimizin dağın tepesinden inmemeleri için kesin emir verdiği okçular, Yahudilerin kaçtığını görünce bulundukları tepeden indi ve Yahudilerin başındaki komutan Halit Bin Velit tepenin arkasından dolandı ve Müslümanları gafil avladı. Bu şekilde Müslümanlar yenilgiye uğramış oldu. Bu savaşta Hz. Hamza şehit olmuştur. Savaştan sonra Ebu Süfyan yine seneye savaş yapmak için teklifte bulundu. Ancak bundan sonraki sene peygamberimiz savaş alanına gittiğinde orada kimseyi görememiştir.
Amr Kabilesi reisi Ebu Bera İslamı öğrenmek için peygamberimizin yanına gelmiş, ama İslam’a girmemiş ancak halkına islamı öğretmesi için yanında adam götürmek istemiş. 40 kadar adamla yola koyulan Ebu Bera yolda sahabelerin hepsini öldürmüştür. Bu sahabelerden biri kurtulmuştur. Bu sahabe Müslüman olduğunu bilmediği iki sahabeyi öldürmüş sonra da peygamberimiz bu sahabe için ölen Müslümanların diyetini almak amacıyla Yahudilerin bölgesine gitmiştir ama Yahudiler ihanet edip peygamberimizi öldürmeye kalkmışlardır. Ancak Hz. Cebrail, peygamberimize haber vermiş sonra da peygamberimiz oradan ayrılmıştır. Daha sonra da Benu Nadir Yahudilerinin kalesine sefer düzenlemiş ve o Yahudileri Hayber’e sürmüştür. Oraya da muhacirleri yerleştirmiştir.
Benu Nadir Yahudileri Hayber’e sürülmüşlerdi ama orada da rahat durmadılar. Mekke’yi Müslümanların üstüne kışkırttılar ve Hendek Savaş’ı oldu. Hendek Savaş’ı bir savunma savaşıdır ve Medine’nin etrafına bir hendek kazılmıştır. İsmini de buradan almaktadır. Bu savaşta Yahudiler Müslümanlara ihanet ediyorlar. Savaştan sonra peygamberimiz Yahudilere savaş açmıştır. Ancak Benu Kurayza Yahudileri kalelerine kapanmış ve çıkmamışlardır. 25 gün sonra Ebu Lübabe’yi ara bulucu olarak seçtiler. Lübabe onların kitabı olan Tevrat’tan karar verdi. Bu karar da eli silah tutan erkeklerin öldürülmesiydi. Herkes buna razı olunca tüm eli silah turan erkekler öldürüldü.
6. senede seriyyeler en fazla gönderilmiştir. Bu sene peygamberimiz ve sahabeler hac vazifelerini yerine getirmek istemiş ama Mekkeliler izin vermeyince Hudeybiye antlaşması yapılmış. Bu antlaşmaya göre Müslümanlar hac vazifelerini bu yıl yapmayacak diğer yıl yapacaklardır. Yeni Müslüman olan Mekkeliler Mekke’ye teslim edilecek.
Ebu Basir, Mekke’de işkence gören Müslümanlardan birisidir ve Mekke’den kaçıp peygamberimize sığınmış ancak antlaşmadan dolayı peygamberimiz onu kabul etmemiştir. Sonra onu almaya gelen Mekkelileri öldüren Ebu Basir bir gerilla savaşı başlatmış ve Mekke’nin kervanlarına saldırmıştır. Zamanla Ebu Basir’in yanında adam da birikmiştir. Peygamberimiz de gizlice onlara destek olmaktadır. Ebu Basir’in Mekke’ye açtığı zarardan dolayı Mekkeli bir heyet “yeni Müslüman olan Mekkelilerin Mekke’ye geri verilmesi” maddesini anlaşmadan kaldırmışlardır. Böylece Ebu Basir’in gerilla savaşı da bitmiştir.
7. senenin başlarında büyük tehlike oluşturan Hayber Kalesi’ne peygamberimiz savaş açmıştır. Ancak kale işi biraz zorlamıştır. Savaş sırasında Yahudi bir çoban olan Esved adındaki bir kişi Müslüman olmuş ve hemen savaşa katılmıştır ancak şehit olmuştur. Sonunda peygamberimiz Hayber kalesini almıştır. Ancak Yahudiler başka yere sürülmek isteyince peygamberimiz onlara izin vermiştir.
Savaştan sonra Hudeybiye Antlaşmasında yer alan “Müslümanların bir yıl sonra gelip Kâbe’yi ziyaret edebilirler” maddesi gereği Mekke’ye giden Müslümanlar umrelerini yapıp geri dönmüşlerdir.
8. senede de Müslümanlar Bizans üstüne yürüdüler ancak başarılı olamadılar. Bu savaşa gidilmeden önce peygamberimiz sahabelere; komutanınız vurulursa yerine Cafer Bin Ebi Talibin, o da vurulursa Abdullah B. Revaha, o da vurulursa aralarından birinin geçmesini söylemiş. Bu Mute Savaşında peygamberimizin saydığı herkes vefat etmiş, sonra da sahabeler Halit B. Velit’i komutan olarak seçmişlerdir. Halit B. Velit ordu düzeninde biraz değişiklik yapmış ve düşman geri çekilmiştir. Sonra da sahabeler geri dönmüştür.
Mekke Devleti anlaşmaya ihanet edince peygamberimiz Mekke’yi feth etmiştir ve oradaki tüm putları yıkmıştır. Sonra da Hz. Bilal’e Kâbe’de ezan okutmuştur. Daha sonra da peygamberimiz Kâbe’yi tavaf etmiş ve müşriklerle konuşmuş sonra da onları serbest bırakmıştır.
Mekke’nin fethinden sonra yakınlardaki Hevazin Arapları endişeye düştüler ve saldırıya geçtiler ancak peygamberimiz onları yendi. Peygamberimiz kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı ve de savaştan sonra şarap içen bir mücahidi cezalandırdı.
Daha sonra peygamberimiz Taif seferine çıktı. Taifte 21 şehit verdik ama Taif’i aldık. Sonra sıra ganimet paylaşmaya gelince ganimetin çoğu yeni Müslüman olanlara verildi. Ganimetten hiç pay almayan Ensar peygamberimize şikâyete geldi ancak peygamberimizin kendileriyle geleceğini duyunca haklarından vazgeçtiler. Bu olaydan sonra Müslümanlar umre yaptılar. Sonra da Mekke’de ten Müslüman olan Attab B. Esed’i peygamberimiz günlük bir dirheme vali tayin etmiş ve Medine’ye dönmüştür. Attab’ın yanlış karar vermemesi için de Muaz B. Cebel’i “fakih” olarak görevlendirmiştir.
9. senede Tebuk Gazvesi düzenlenmiştir. Hatta bu sefere binecek devesi olmadığı için savaşa katılamayan fakir Müslümanlara deve verilmiştir. Münafıklar bu seferi durdurmak için peygamberimize bir mescit yaptıklarını ve oraya gelmesini istediklerini söylemişlerdir. Ama peygamberimiz sefere devam etmiştir. Karşılarına Bizans askerleri çıkmadığı için peygamberimiz Bizans bölgesini cizyeye bağlayıp geri dönmüştür. Döndüğünde hemen münafıkların yaptırdığı camiyi yıktırmıştır.
Daha sonra peygamberimiz birçok ülkeye İslam’a davet mektubu göndermiş ve bunların çoğu da davete icabet etmiştir.
Bu mektup gönderilen ülkeler Medine’ye islamı öğrenmek için heyet gönderiyorlarmış. El-Eskaf Kavminin heyeti de Medine’ye gelmiştir. Peygamberimizin karşısına çıkmak için süslü elbiselerini giymişler ama peygamberimiz onları huzuruna almamıştır. Sonra Hz. Ali’nin önerisi üzerine eski elbiselerini giyip peygamberimizin huzuruna çıkmışlar ve konuşmuşlar. Sonra Allah Hz. Peygambere “eğer sana inanmazlarsa; çocuklarımızla, karılarımızla ve kendimiz yani ailelerimizi toplayıp lanetleşelim, Allahın lanetini yalancıların üstüne kılalım de” demiş. Heyet de kabul etmiş. Ertesi gün mescitte buluşmuşlar. Heyetteki adamlar peygamberimizin ailesinin yüzündeki nuru görünce lanetleşmekten vazgeçerek İslam devletine cizye vereceklerini ve onlara islamı öğretmeleri için adam istemişler.
Hicri 10. Senede peygamberimiz veda haccını yapmıştır ki bu ilk ve son haccıdır. Bu hacda Müslümanlara haccın esaslarını öğretmiştir. Daha sonra da peygamberimiz veda hutbesi dediğimiz tüm Müslümanların şahsına olan konuşmayı yapmıştır.
Hz. Muhammet veda hutbesinden sonra tekrar Medine’ye dönmüştür. Peygamberimize Cebrail As gelerek ona iki teklifte bulunmuştur ki bunlar;
- Yeryüzündeki tüm hazinelerin anahtarı ve ondan sonra da Cennet
- Hemen rabbe kavuşmak
Tabi ki peygamberimiz hemen rabbe kavuşmayı tercih etti. Peygamberimiz eve gittiğinde hastalanmıştır.ertesi gün peygamberimiz yanındakilerden kendisi vefat ettikten sonra sapıklığa düşmememiz için bir şeyler yazmak amacıyla kağıt kalem istemiş ama oradakiler sayıkladığını sanmışlar.kağıt falan da getirmemişler. Zaten peygamberimiz ruhunu bu sırada hakka teslim etmiştir.