Soru
Geçenlerde birisi bana Hz. Davud ile Urya konusunu anlattı. Güya Hz. Davud Urya'yı kasıtlı olarak savaşa göndermiş, sonra karısı ile evlenmiş... aydınlatsanız iyi olur.
Cevabımız
Değerli Kardeşimiz;
Yahudi ve Hıristiyanların din diye ortaya koydukları bazı yanlış bilgiler ve özellikler vardır. Bunlardan biri de bazı Peygamberler hakkında yapılan iftiralardır. Ahd-i Atik'te, Hz. Davud'un (aleyhisselâm) ordusunun kumandanlarından Urya'yı öldürtüp onun karısını aldığından bahsedilir.( Kitab-ı Mukaddes (Türkçe tercüme), Eski Ahit, 2. Samuel, Bâb: 11, Âyet: 2-26.)
En âdî insanların bile, rüyalarında görseler tövbe edecekleri böyle âdî bir davranışı, Kur'ân-ı Kerim'in: "Ne güzel kul."( Sâd sûresi, 38/30.) dediği bir peygambere isnat eden kitap, nasıl ilâhî kitap olabilir ki, buna zerre kadar ihtimal vermek, peygamberi de peygamberliği de hiç bilmemenin ifadesidir. O Davud ki, gözyaşları yüzünde izler meydana getiren insandır. Davud (aleyhisselâm) hep ağlar ve ağlatırdı. O Evvâh'tı. Daima "Ah!" eder ve inlerdi. Münîbti. Yüzünü Mevlâ'dan asla ayırmamıştı. Sürekli kullukta bulunma onun şiârı olmuştu. Tuttuğu oruç, en faziletli oruç olarak Allah Resûlü tarafından takdir edilmiştir. Allah Resûlü, ısrarla nafile orucun en faziletlisini arayan sahabeye, Davud Aleyhisselâm'ın orucunu tavsiye eder. Davud Aleyhisselâm, bir gün yer ve bir gün oruç tutardı. (Buhârî, teheccüd 7; savm 59; Müslim, sıyâm 182.)
O, bir kraldı. Devletin hazinesi her zaman emrindeydi. Fakat hiçbir zaman devlet hazinesinden bir lokma dahi istifade etmeyi düşünmedi. O, el emeğiyle nafakasını temin eder ve evinin ihtiyaçlarını da kendi şahsî kazancıyla karşılardı. (Buhârî, büyû', 15; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 20/267.)
Ağzına girecek lokmaya dahi bu kadar hassas davranan ve kulluğu, O'nun seçkin vasfı olan bir Nebi'ye, değiştirilmiş kitaba bakın ki, en âdî ve en iğrenç bir davranışı yakıştırmaktadır! Davud Aleyhisselâm'ın hayal dünyası dahi, böyle bir hareketi, bir an bile olsa ruhunda misafir etmekten rahatsız olur ve öyle düşüncelerden muallâ, müberra ve münezzehtir.
Bazı tarih kitaplarında geçen bu ve buna benzer rivayetler tamamıyla yalan ve uydurmadır; hepsi baştan sona israiliyyattır. 1 Hz. Davud'a nisbet edilen bu olay, bile bile işlenen bir cinayettir, bir masumun kanını dökmektir. Allah elçisi olan bir zat bunu nasıl yapabilir? Peygamberlerde bulunan sıfatlarla bu nasıl telif edilebilir?
Allah, ayetlerde Davud’u (a.s.) en az 10-15 sıfatla övmüştür:
1) Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de Hz. Peygamber'e Davud'a uymasını emreder: "(Habibim), onlar (müşrikler) ne derlerse sabret. Kulumuzu, o kuvvet sahibi Davud'u hatırla" (Sâd, 38/17) Eğer Davud (a.s.), şehvetine hakim olamayacak ve arzusunu gerçekleştirmek için kan dökecek derecede nefsine esir biri olsaydı, 'Ahkemü'l-Hakimin" olan Allah ona uymayı kainatın Efendisi, Peygamberlerin en faziletlisi olan Hz. Muhammed'e emreder miydi?
2) Cenab-ı Hak, Hz. Davud'a aynı ayette "kulumuz" diyor. Bu kelimede, "tam ve noksansız olarak Allah'ın buyruklarına uyma, yasaklarından korunma" manası vardır. Davud (a.s.) bu tür batıl işlerle uğraşmış olsaydı kamil bir kişi olmazdı ve Allah da kendisi hakkında bu ifadeyi kullanmazdı. O taktirde Davud, arzu ve şehvetinin emrinde bir insan olmuş olurdu.
3) Davud (a.s.) için Kur'an'da, "kuvvet sahibi" ifadesi mevcuttur ve bunda Davud'a övgü vardır.
Bu kuvvetin "Dinde ve ibadetlerde kuvvet" manasında olduğu söylenmiştir. (Razi, Tefsir, XXVI, 190) Zira bedence veya saltanatça sağlam ve kuvvetli olmak kafirlerde de vardır. Bir müminin eşine göz diken ve işi kan dökecek kadar ileri götüren birisinin "kuvveti" övmeye değmez.
4) Davud, "evvab" (=Allah'a çokça dönen, yalvaran) sıfatıyla da anılmıştır'. (Sâd, 38/17) Bu sıfat, kalbi daima günah ve adam öldürmekle meşgul olan birine nasıl verilebilir?
5) Bir ayette dağların Davud'a musahhar kılındığı ve onunla birlikte tesbih ettikleri bildirilmektedir' (Sâd, 38/18). Bu bir meziyyettir. Günahkar bir kişi böyle bir mezziyyetle taltif edilemez.
6) Zebur okuduğu esnada her taraftan kendisine doğru toplanıp gelen kuşların da Davud'a ram edildiği bildiriliyor. (Sâd, 38/19) Rivayete göre Davud'a kuş avı haramdı ve kuşlar kendisine tam bir emniyet ve güven içinde yaklaşırlardı (Razi, Tefsir, XXVI, 190). Kurt ve kuşun kendisinden emin olduğu birine karşı, bir müminin canını ve ırzını koruyamamış olması cidden izahı zor bir meseledir!
7) Bir ayet Davud'a "hikmet" verildiğini beyan ediyor(Sâd, 38/20.) Hikmet; ilim ve amel olarak insana gerekli güzel şeyleri ifade eden bir kelimedir. Allah'ın kendisine "hikmet" verdiğini ifade buyurduğu bir nebi bu tür şeyleri yapamaz.
8) Kuran, Davud'un "salih" bir kişi olduğunu; Allah katında "yakınlığı" bulunduğunu ve "akıbetinin güzel" olduğunu bildiriyor"( Sâd, 38/25). Böyle bir zat, muhakak ki meleklerden üstündür ve her türlü şaibeden uzaktır.
9) Allah; "Ey Davud, biz seni yeryüzünde bir halife yaptık" buyuruyor. (Sâd, 38/26.) Ona atılan iftira ile halifelik birbiriyle bağdaşmaz... (Bkz. Razi, Tefsir, XXVI, 189-90)
Kur'an'ın Davud (a.s.) hakkındaki bu beyan ve medihleri, kendisine nisbet edilen hikayenin batıl olduğunu ifade ediyor. Bunları gelişi güzel anlatmak hiç bir mümine helal olmaz.
Bazı tarih kitaplarında konuyla ilgili Hz. Davut aleyhisselam adına söylenenler İsrailiyattır ve asla doğru değildir.
Özetle söylemek gerekirse:
- İbn Kesir, ilgili ayetin tefsirinde, bu konuyla ilgili aktarılan kıssaların büyük çoğunluğu İsrailiyattan olduğunu, İbn Ebi hatim’im bu konuda naklettiği bir hadis rivayetinin sahih olmadığını, Hz. Peygamber(a.s.m)’den bu konuda sağlam hiçbir rivayetin bulunmadığını ifade etmiştir. Kuşkusuz, İbn Kesir’in bu ifadelerinin içerisinde taberî’nin rivayetleri de dahildir.
-Razî de, ilgili ayetin tefsirinde, ayet ve hadislerde Hz. Davud’u öven bazı ifadelere yer vermiş ve bunlarla ilgili kıssaların asla bağdaşmayacağına, hatta en fasık bir adamın bile böyle bir aşağılık işi yapmaya tenezzül etmeyeceğine işaret etmiştir.
-Bu kıssaların tamamen bir uyfurmadan ibaret olduğunu belirten Kadı Beyzavî ve Alusî, bu konuda Hz. Ali’nin “Kim benim yanımda Hz. Davutla ilgili bu kıssaları anlatsa, ona 120 kırpaç vuracağım” şeklindeki sözlerine de yer vermişlerdir.
-Bütün bu açıklamalar ışığında konuya baktığımızda, -soruda da işaret edilen bazı tefsirlerdeki- bu kıssaların Peygamberlik vasfıyla asla bağdaşmadığını, Hz. Davud gibi Kur’an ve hadislerde özellikle ibadet ve takvasıyla övülen bir peygamberin böyle bir olayla yakından uzaktan ilişkisinin olamayacağını düşünüyoruz. (1)
Peygamberlere yapılan iftiralara bakış açımız konusunda bilgi için tıklayınız
1- Konuyla ilgili değerlendirmeler için bkz. İbn Kesir, Tefsir, VI, 53; İbn Kesir, el-Bidaye, II, 14; el-Kurtubi, Tefsir, XV, 166, not.l; Îbnul-Cevzi, Tefsir, VII, 114, not.l; el-Kasimi, Tefsir, XIV, 5089; Tarih kitaplarında geçen bilginin senedinde olan Yezid İbn Eban er-Rakkaşî için bkz. ez-Zehebî, Mizanu'l-İtidâl, FV, 418; İbn Hacer, Tehzibu't-Tehzib, XI, 309 v.d.; yine bu rivayetin ravileri arasında bulunan ve imamlarca pek çok tenkid edilen Abdullah îbn Lehîa için bkz. ibn Ebi Hatim er-Razi, Kitabu'1-Cerh ve't-Ta'dil, V, 145 v.d.; ez-Zehebi, Mizanu'l-İtidâl, II, 475 v.d.; îbn Hacer, Tehzibu't-Tehzib, V, 373 v.d; Bkz. Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 157-161.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
Geçenlerde birisi bana Hz. Davud ile Urya konusunu anlattı. Güya Hz. Davud Urya'yı kasıtlı olarak savaşa göndermiş, sonra karısı ile evlenmiş... aydınlatsanız iyi olur.
Cevabımız
Değerli Kardeşimiz;
Yahudi ve Hıristiyanların din diye ortaya koydukları bazı yanlış bilgiler ve özellikler vardır. Bunlardan biri de bazı Peygamberler hakkında yapılan iftiralardır. Ahd-i Atik'te, Hz. Davud'un (aleyhisselâm) ordusunun kumandanlarından Urya'yı öldürtüp onun karısını aldığından bahsedilir.( Kitab-ı Mukaddes (Türkçe tercüme), Eski Ahit, 2. Samuel, Bâb: 11, Âyet: 2-26.)
En âdî insanların bile, rüyalarında görseler tövbe edecekleri böyle âdî bir davranışı, Kur'ân-ı Kerim'in: "Ne güzel kul."( Sâd sûresi, 38/30.) dediği bir peygambere isnat eden kitap, nasıl ilâhî kitap olabilir ki, buna zerre kadar ihtimal vermek, peygamberi de peygamberliği de hiç bilmemenin ifadesidir. O Davud ki, gözyaşları yüzünde izler meydana getiren insandır. Davud (aleyhisselâm) hep ağlar ve ağlatırdı. O Evvâh'tı. Daima "Ah!" eder ve inlerdi. Münîbti. Yüzünü Mevlâ'dan asla ayırmamıştı. Sürekli kullukta bulunma onun şiârı olmuştu. Tuttuğu oruç, en faziletli oruç olarak Allah Resûlü tarafından takdir edilmiştir. Allah Resûlü, ısrarla nafile orucun en faziletlisini arayan sahabeye, Davud Aleyhisselâm'ın orucunu tavsiye eder. Davud Aleyhisselâm, bir gün yer ve bir gün oruç tutardı. (Buhârî, teheccüd 7; savm 59; Müslim, sıyâm 182.)
O, bir kraldı. Devletin hazinesi her zaman emrindeydi. Fakat hiçbir zaman devlet hazinesinden bir lokma dahi istifade etmeyi düşünmedi. O, el emeğiyle nafakasını temin eder ve evinin ihtiyaçlarını da kendi şahsî kazancıyla karşılardı. (Buhârî, büyû', 15; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 20/267.)
Ağzına girecek lokmaya dahi bu kadar hassas davranan ve kulluğu, O'nun seçkin vasfı olan bir Nebi'ye, değiştirilmiş kitaba bakın ki, en âdî ve en iğrenç bir davranışı yakıştırmaktadır! Davud Aleyhisselâm'ın hayal dünyası dahi, böyle bir hareketi, bir an bile olsa ruhunda misafir etmekten rahatsız olur ve öyle düşüncelerden muallâ, müberra ve münezzehtir.
Bazı tarih kitaplarında geçen bu ve buna benzer rivayetler tamamıyla yalan ve uydurmadır; hepsi baştan sona israiliyyattır. 1 Hz. Davud'a nisbet edilen bu olay, bile bile işlenen bir cinayettir, bir masumun kanını dökmektir. Allah elçisi olan bir zat bunu nasıl yapabilir? Peygamberlerde bulunan sıfatlarla bu nasıl telif edilebilir?
Allah, ayetlerde Davud’u (a.s.) en az 10-15 sıfatla övmüştür:
1) Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de Hz. Peygamber'e Davud'a uymasını emreder: "(Habibim), onlar (müşrikler) ne derlerse sabret. Kulumuzu, o kuvvet sahibi Davud'u hatırla" (Sâd, 38/17) Eğer Davud (a.s.), şehvetine hakim olamayacak ve arzusunu gerçekleştirmek için kan dökecek derecede nefsine esir biri olsaydı, 'Ahkemü'l-Hakimin" olan Allah ona uymayı kainatın Efendisi, Peygamberlerin en faziletlisi olan Hz. Muhammed'e emreder miydi?
2) Cenab-ı Hak, Hz. Davud'a aynı ayette "kulumuz" diyor. Bu kelimede, "tam ve noksansız olarak Allah'ın buyruklarına uyma, yasaklarından korunma" manası vardır. Davud (a.s.) bu tür batıl işlerle uğraşmış olsaydı kamil bir kişi olmazdı ve Allah da kendisi hakkında bu ifadeyi kullanmazdı. O taktirde Davud, arzu ve şehvetinin emrinde bir insan olmuş olurdu.
3) Davud (a.s.) için Kur'an'da, "kuvvet sahibi" ifadesi mevcuttur ve bunda Davud'a övgü vardır.
Bu kuvvetin "Dinde ve ibadetlerde kuvvet" manasında olduğu söylenmiştir. (Razi, Tefsir, XXVI, 190) Zira bedence veya saltanatça sağlam ve kuvvetli olmak kafirlerde de vardır. Bir müminin eşine göz diken ve işi kan dökecek kadar ileri götüren birisinin "kuvveti" övmeye değmez.
4) Davud, "evvab" (=Allah'a çokça dönen, yalvaran) sıfatıyla da anılmıştır'. (Sâd, 38/17) Bu sıfat, kalbi daima günah ve adam öldürmekle meşgul olan birine nasıl verilebilir?
5) Bir ayette dağların Davud'a musahhar kılındığı ve onunla birlikte tesbih ettikleri bildirilmektedir' (Sâd, 38/18). Bu bir meziyyettir. Günahkar bir kişi böyle bir mezziyyetle taltif edilemez.
6) Zebur okuduğu esnada her taraftan kendisine doğru toplanıp gelen kuşların da Davud'a ram edildiği bildiriliyor. (Sâd, 38/19) Rivayete göre Davud'a kuş avı haramdı ve kuşlar kendisine tam bir emniyet ve güven içinde yaklaşırlardı (Razi, Tefsir, XXVI, 190). Kurt ve kuşun kendisinden emin olduğu birine karşı, bir müminin canını ve ırzını koruyamamış olması cidden izahı zor bir meseledir!
7) Bir ayet Davud'a "hikmet" verildiğini beyan ediyor(Sâd, 38/20.) Hikmet; ilim ve amel olarak insana gerekli güzel şeyleri ifade eden bir kelimedir. Allah'ın kendisine "hikmet" verdiğini ifade buyurduğu bir nebi bu tür şeyleri yapamaz.
8) Kuran, Davud'un "salih" bir kişi olduğunu; Allah katında "yakınlığı" bulunduğunu ve "akıbetinin güzel" olduğunu bildiriyor"( Sâd, 38/25). Böyle bir zat, muhakak ki meleklerden üstündür ve her türlü şaibeden uzaktır.
9) Allah; "Ey Davud, biz seni yeryüzünde bir halife yaptık" buyuruyor. (Sâd, 38/26.) Ona atılan iftira ile halifelik birbiriyle bağdaşmaz... (Bkz. Razi, Tefsir, XXVI, 189-90)
Kur'an'ın Davud (a.s.) hakkındaki bu beyan ve medihleri, kendisine nisbet edilen hikayenin batıl olduğunu ifade ediyor. Bunları gelişi güzel anlatmak hiç bir mümine helal olmaz.
Bazı tarih kitaplarında konuyla ilgili Hz. Davut aleyhisselam adına söylenenler İsrailiyattır ve asla doğru değildir.
Özetle söylemek gerekirse:
- İbn Kesir, ilgili ayetin tefsirinde, bu konuyla ilgili aktarılan kıssaların büyük çoğunluğu İsrailiyattan olduğunu, İbn Ebi hatim’im bu konuda naklettiği bir hadis rivayetinin sahih olmadığını, Hz. Peygamber(a.s.m)’den bu konuda sağlam hiçbir rivayetin bulunmadığını ifade etmiştir. Kuşkusuz, İbn Kesir’in bu ifadelerinin içerisinde taberî’nin rivayetleri de dahildir.
-Razî de, ilgili ayetin tefsirinde, ayet ve hadislerde Hz. Davud’u öven bazı ifadelere yer vermiş ve bunlarla ilgili kıssaların asla bağdaşmayacağına, hatta en fasık bir adamın bile böyle bir aşağılık işi yapmaya tenezzül etmeyeceğine işaret etmiştir.
-Bu kıssaların tamamen bir uyfurmadan ibaret olduğunu belirten Kadı Beyzavî ve Alusî, bu konuda Hz. Ali’nin “Kim benim yanımda Hz. Davutla ilgili bu kıssaları anlatsa, ona 120 kırpaç vuracağım” şeklindeki sözlerine de yer vermişlerdir.
-Bütün bu açıklamalar ışığında konuya baktığımızda, -soruda da işaret edilen bazı tefsirlerdeki- bu kıssaların Peygamberlik vasfıyla asla bağdaşmadığını, Hz. Davud gibi Kur’an ve hadislerde özellikle ibadet ve takvasıyla övülen bir peygamberin böyle bir olayla yakından uzaktan ilişkisinin olamayacağını düşünüyoruz. (1)
Peygamberlere yapılan iftiralara bakış açımız konusunda bilgi için tıklayınız
1- Konuyla ilgili değerlendirmeler için bkz. İbn Kesir, Tefsir, VI, 53; İbn Kesir, el-Bidaye, II, 14; el-Kurtubi, Tefsir, XV, 166, not.l; Îbnul-Cevzi, Tefsir, VII, 114, not.l; el-Kasimi, Tefsir, XIV, 5089; Tarih kitaplarında geçen bilginin senedinde olan Yezid İbn Eban er-Rakkaşî için bkz. ez-Zehebî, Mizanu'l-İtidâl, FV, 418; İbn Hacer, Tehzibu't-Tehzib, XI, 309 v.d.; yine bu rivayetin ravileri arasında bulunan ve imamlarca pek çok tenkid edilen Abdullah îbn Lehîa için bkz. ibn Ebi Hatim er-Razi, Kitabu'1-Cerh ve't-Ta'dil, V, 145 v.d.; ez-Zehebi, Mizanu'l-İtidâl, II, 475 v.d.; îbn Hacer, Tehzibu't-Tehzib, V, 373 v.d; Bkz. Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 157-161.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör