Hz. Salih (a.s.) ve Semud Kavminin Akıbeti
Hz. Salih, Şam ile Hicaz arasında yer alan Hicr ashabına bir
diğer adıyla Semud milletine gönderildi. Bu millet kayaları oymuş,
tepelere saraylar kurmuş, taş oymacılığının en şaheser
örneklerini sunmuştu. Ayrıca bol servetlere, parlak ve göz alıcı
bahçelere ve akarsulara da sahiptiler. Ancak tevhid inancını
unutup, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar hâle gelmişlerdi.
Salih (a.s.) onlara Allah’ın nimetlerini hatırlattı. Ancak insanların
çoğu Hz. Salih’in kendilerine verdiği tüm öğütlere yüz
çevirerek onu yalanladılar, onu sihirbaz olmakla itham ettiler.
Babalarının dinini terk etmek istemediklerini belirterek, kıyamet
ve hesap günü olacağı düşüncesini de reddederek onunla
alay etmeye, yurtlarından kovmaya çalıştılar (Hûd, 11/62; Şuara,
26/153-154; Kamer, 54/24-25).
Hz. Salih kavmini hak yola yöneltebilmek için ciddi bir mücadele
verdi. Ancak Semûd milleti sapıklıklar içinde yüzmeye devam
etti. Üstelik bir de ondan bir mucize getirmesini istediler.
O da, onlara sert bir kayanın içinden çıkan “deve mucizesini”
getirdi. Kayanın nasıl yarıldığını ve içinden hamile bir devenin
çıktığını gözleriyle görmüşlerdi. Ancak bu mucize de inanmalarına
yetmedi.
“Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve ‘Ey
Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi
tehdit ettiğin azabı getir’ dediler. Derken, onları o kuvvetli sarsıntı
yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.”
(A’râf, 7/77-78)
Evet, Semûd milletini bir çığlık alıp götürdü. Fakat ona inananlar
kurtulmuştu. Semûd milletinden geriye ise harabe bir
şehir, çökmüş evler, alınacak ders ve ibretler kaldı.
Hz. Salih, Şam ile Hicaz arasında yer alan Hicr ashabına bir
diğer adıyla Semud milletine gönderildi. Bu millet kayaları oymuş,
tepelere saraylar kurmuş, taş oymacılığının en şaheser
örneklerini sunmuştu. Ayrıca bol servetlere, parlak ve göz alıcı
bahçelere ve akarsulara da sahiptiler. Ancak tevhid inancını
unutup, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar hâle gelmişlerdi.
Salih (a.s.) onlara Allah’ın nimetlerini hatırlattı. Ancak insanların
çoğu Hz. Salih’in kendilerine verdiği tüm öğütlere yüz
çevirerek onu yalanladılar, onu sihirbaz olmakla itham ettiler.
Babalarının dinini terk etmek istemediklerini belirterek, kıyamet
ve hesap günü olacağı düşüncesini de reddederek onunla
alay etmeye, yurtlarından kovmaya çalıştılar (Hûd, 11/62; Şuara,
26/153-154; Kamer, 54/24-25).
Hz. Salih kavmini hak yola yöneltebilmek için ciddi bir mücadele
verdi. Ancak Semûd milleti sapıklıklar içinde yüzmeye devam
etti. Üstelik bir de ondan bir mucize getirmesini istediler.
O da, onlara sert bir kayanın içinden çıkan “deve mucizesini”
getirdi. Kayanın nasıl yarıldığını ve içinden hamile bir devenin
çıktığını gözleriyle görmüşlerdi. Ancak bu mucize de inanmalarına
yetmedi.
“Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve ‘Ey
Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi
tehdit ettiğin azabı getir’ dediler. Derken, onları o kuvvetli sarsıntı
yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar.”
(A’râf, 7/77-78)
Evet, Semûd milletini bir çığlık alıp götürdü. Fakat ona inananlar
kurtulmuştu. Semûd milletinden geriye ise harabe bir
şehir, çökmüş evler, alınacak ders ve ibretler kaldı.