Böbreklerde kandan süzülerek, idrar torbasında toplanan ve oradan da dışarıya boşaltıları sıvı.
İdrar'a sidik de denir. Arapça karşılığı bevl'dir. Necis olması bakımından ikiye ayrılır: Necaseti galize ve necaseti hafife. İnsanların idrarı ile eti yenmeyen hayvanların idrarı, necaseti galize gurubuna dahildir. Eti yenen hayvanlar ile atın idrarı ise, necaseti hafifeden sayılır.
İslâm dininin son derece önem verdiği namazın oniki farzı vardır. Bunların altısı namazın dışındaki farzlarıdır. Yani namazın şartlandır. Diğer altısı da, namazın içindeki farzları (rükünleri)dir. Bu oniki farzın ilk ikisi, temizlikle ilgilidir. Birincisi, abdestsizlik ve cünupluktan temizlik olan hadesten taharettir. İkincisi ise, namaz kılınan yerde, elbisede ve vücutta namaza engel olacak herhangi bir pisliğin bulunmaması demek olan necasetten teharettir (el-Mergînânî, el-Hidâye, I, 43). Temizliğe bu kadar önem veren İslâm'ın temeli olarak kabul edilen namazın ilk iki şartı, temizlikle ilgilidir. Zaten Allah, Kur'an-ı Kerîm'de Hz. Muhammed (s.a.s)'e hitab ederken, temizliği; cihâdı, İslâm'ı tebliğ ve Allah'ın adını zikretmekle beraber anmıştır. Bu konudaki ayetlerin meâli şöyledir:
"Ey örtüye bürünen! Kalk da (insanları) uyar. Rabbinin büyüklüğünü an. Elbiseni tertemiz tut (el-Müddessir, 74/1, 2, 3, 4).
Müfessirler, buradaki "Elbiseni tertemiz tut" ilâhî emrini tefsir ederken, şu açıklamada bulunmaktadırlar:
"Necasetten iyi korun. Zira taharetsiz namaz sahih olmaz. O, namaz için farz, namaz dışında ise, sünnettir (el-Beyzâvî, Envârü't-Tenzîl ve Esrârü't-Te'vîl, II, 285).
İslâm dini, maddi ve manevi temizliğe bu kadar önem vermiştir. Bu, insanların dünya ve ahiretleri için faydalı olan ilâhî bir hükümdür: "Allah size sıkıntı vermek istemez; ama sizi tertemiz yapmak ve şükredesiniz diye üzerinize nimetini tamamlamak ister" (el-Mâide, 5/6).
Namazın ilk şartı olan abdesti alabilmek için, idrar akıntısının kesildiğinde kanaat getirmek gerekir (et-Tahtâvî, Hâşiyetü ala Merâki'l-Felah Şerhu Nuri'l-İzah, s. 34). idrar akıntısını kesebilmek için, herkesin kendine göre uyguladığı bir usulû vardır. Ya öksürmek ya da çeşitli hareketlerde bulunmak yahut pamuk veya bez kullanmakla olur. Küçük abdesti bozduktan sonra, idrar akıntısının son bulduğuna kanaat getirmek için bu gibi hareketlerde bulunmaya, istibra* denir. Umumî olarak, büyük veya küçük abdestten temizlenmeye de, istinca* denir (Kemâluddîn İbnü'l Humâm, Fethu'l-Kadîr, I, 212). Küçük abdesti yaptıktan sonra, idrar akıntısının son bulması için, aşağıdaki yukarıya doğru idrar yollarını hafifçe sıvazlamak, adaptandır. Fakat, istibrada bulunayım diye, aşırı derecede idrar yollarını sıkmak, bedenen sakıncalı ve zararlıdır.
İdrardan sakınmamak, pisliğe sebep olur. Bu akıntının devam etmesi, abdestin, dolayısıyla namazın sıhhatine engel olur. Yukarıda işaret edildiği gibi insan idrarı, necaseti galizadandır. Küçük veya büyük, herhangi bir insanın idrarı, el ayasından fazlası elbiseye, vücuda veya namaz kılman yere bulaşınca, namaza mani olur. Bir hadiste: "Kabir azabının çoğu, idrardandır" buyurulmaktadır (İbn Mâce, Tahâre, 36).
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.s) iki kabrin yanına uğradı ve:
"Dikkat edin, bunlar muhakkak azap görüyorlar. Hem de büyük birşeyden dolayı azap görmüyorlar. Bunlardan biri koğuculuk (dedikodu) yapardı; diğeri de bevlinden (idrarından) korunmazdı" buyurur (Müslim, Tahâre, 34).
Resulullah (s.a.s)'in bu hadisleri, idrardan gerektiği şekilde sakınmayı emretmektedir.
İdrar yapma veya genel olarak abdest bozma hususunda, İslâm dininin çeşitli emir ve yasakları vardır. Herşeyden önce, tenha bir yerde abdest bozmak gerekir. Çünkü Câbir b. Abdullah: "Hz. Muhammed (s.a.s) abdest bozmak istediği zaman, tenha bir yere giderdi" demiştir (Ebû Dâvud, Tahâre, 1).
Abdest bozmak için tuvalete sol ayakla girip sağ ayakla çıkmak ve tuvalete girileceği zaman şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak, abdest bozmanın adabındandır. Hz. Peygamber (s.a.s) tuvalete gireceği zaman:
"Ya Rabbi! Sana hubus ve habaisten (yani her çeşit şeytandan) sığınırım" duasını okurdu (Ebû Dâvud, Tahâre, 3).
Abdest bozarken, (nerede olursak olalım) ön veya arkamızı kıbleye çevirmek, aya, güneşe veya esen rüzgara karşı durmak ve sağ el ile temizlenmek tahrimen mekruhtur. Ebû Hureyre'nin rivayet ettiğine göre, Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki ben, bir baba gibi size öğretirim (size dinî hükümleri anlatırım). Herhangi biriniz abdest bozduğu zaman, önünü veya arkasını kıbleye çevirmesin ve sağ eliyle temizlenmesin " (Ebû Dâvud, Tahâre, 4).
Durgun sularda, insanların dinlendiği gölgeliklerde, topraktaki deliklerde, yolların üstünde, meyve ağaçlarının altında ve ayakta abdest bozmak da mekruhtur (et-Tahtavî, a.g.e, 34).
Gerektiği gibi maddi ve manevi temizliğe, bilhassa idrardan korunmaya özen gösteren insanlar, hayat boyu temiz olarak yaşar, sıhhatli olur ve çeşitli hastalıklardan uzak dururlar. Ahirette de büyük sevaba ve Allah'ın rızasına kavuşurlar.
Nurettin TURGAY
İdrar'a sidik de denir. Arapça karşılığı bevl'dir. Necis olması bakımından ikiye ayrılır: Necaseti galize ve necaseti hafife. İnsanların idrarı ile eti yenmeyen hayvanların idrarı, necaseti galize gurubuna dahildir. Eti yenen hayvanlar ile atın idrarı ise, necaseti hafifeden sayılır.
İslâm dininin son derece önem verdiği namazın oniki farzı vardır. Bunların altısı namazın dışındaki farzlarıdır. Yani namazın şartlandır. Diğer altısı da, namazın içindeki farzları (rükünleri)dir. Bu oniki farzın ilk ikisi, temizlikle ilgilidir. Birincisi, abdestsizlik ve cünupluktan temizlik olan hadesten taharettir. İkincisi ise, namaz kılınan yerde, elbisede ve vücutta namaza engel olacak herhangi bir pisliğin bulunmaması demek olan necasetten teharettir (el-Mergînânî, el-Hidâye, I, 43). Temizliğe bu kadar önem veren İslâm'ın temeli olarak kabul edilen namazın ilk iki şartı, temizlikle ilgilidir. Zaten Allah, Kur'an-ı Kerîm'de Hz. Muhammed (s.a.s)'e hitab ederken, temizliği; cihâdı, İslâm'ı tebliğ ve Allah'ın adını zikretmekle beraber anmıştır. Bu konudaki ayetlerin meâli şöyledir:
"Ey örtüye bürünen! Kalk da (insanları) uyar. Rabbinin büyüklüğünü an. Elbiseni tertemiz tut (el-Müddessir, 74/1, 2, 3, 4).
Müfessirler, buradaki "Elbiseni tertemiz tut" ilâhî emrini tefsir ederken, şu açıklamada bulunmaktadırlar:
"Necasetten iyi korun. Zira taharetsiz namaz sahih olmaz. O, namaz için farz, namaz dışında ise, sünnettir (el-Beyzâvî, Envârü't-Tenzîl ve Esrârü't-Te'vîl, II, 285).
İslâm dini, maddi ve manevi temizliğe bu kadar önem vermiştir. Bu, insanların dünya ve ahiretleri için faydalı olan ilâhî bir hükümdür: "Allah size sıkıntı vermek istemez; ama sizi tertemiz yapmak ve şükredesiniz diye üzerinize nimetini tamamlamak ister" (el-Mâide, 5/6).
Namazın ilk şartı olan abdesti alabilmek için, idrar akıntısının kesildiğinde kanaat getirmek gerekir (et-Tahtâvî, Hâşiyetü ala Merâki'l-Felah Şerhu Nuri'l-İzah, s. 34). idrar akıntısını kesebilmek için, herkesin kendine göre uyguladığı bir usulû vardır. Ya öksürmek ya da çeşitli hareketlerde bulunmak yahut pamuk veya bez kullanmakla olur. Küçük abdesti bozduktan sonra, idrar akıntısının son bulduğuna kanaat getirmek için bu gibi hareketlerde bulunmaya, istibra* denir. Umumî olarak, büyük veya küçük abdestten temizlenmeye de, istinca* denir (Kemâluddîn İbnü'l Humâm, Fethu'l-Kadîr, I, 212). Küçük abdesti yaptıktan sonra, idrar akıntısının son bulması için, aşağıdaki yukarıya doğru idrar yollarını hafifçe sıvazlamak, adaptandır. Fakat, istibrada bulunayım diye, aşırı derecede idrar yollarını sıkmak, bedenen sakıncalı ve zararlıdır.
İdrardan sakınmamak, pisliğe sebep olur. Bu akıntının devam etmesi, abdestin, dolayısıyla namazın sıhhatine engel olur. Yukarıda işaret edildiği gibi insan idrarı, necaseti galizadandır. Küçük veya büyük, herhangi bir insanın idrarı, el ayasından fazlası elbiseye, vücuda veya namaz kılman yere bulaşınca, namaza mani olur. Bir hadiste: "Kabir azabının çoğu, idrardandır" buyurulmaktadır (İbn Mâce, Tahâre, 36).
İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.s) iki kabrin yanına uğradı ve:
"Dikkat edin, bunlar muhakkak azap görüyorlar. Hem de büyük birşeyden dolayı azap görmüyorlar. Bunlardan biri koğuculuk (dedikodu) yapardı; diğeri de bevlinden (idrarından) korunmazdı" buyurur (Müslim, Tahâre, 34).
Resulullah (s.a.s)'in bu hadisleri, idrardan gerektiği şekilde sakınmayı emretmektedir.
İdrar yapma veya genel olarak abdest bozma hususunda, İslâm dininin çeşitli emir ve yasakları vardır. Herşeyden önce, tenha bir yerde abdest bozmak gerekir. Çünkü Câbir b. Abdullah: "Hz. Muhammed (s.a.s) abdest bozmak istediği zaman, tenha bir yere giderdi" demiştir (Ebû Dâvud, Tahâre, 1).
Abdest bozmak için tuvalete sol ayakla girip sağ ayakla çıkmak ve tuvalete girileceği zaman şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak, abdest bozmanın adabındandır. Hz. Peygamber (s.a.s) tuvalete gireceği zaman:
"Ya Rabbi! Sana hubus ve habaisten (yani her çeşit şeytandan) sığınırım" duasını okurdu (Ebû Dâvud, Tahâre, 3).
Abdest bozarken, (nerede olursak olalım) ön veya arkamızı kıbleye çevirmek, aya, güneşe veya esen rüzgara karşı durmak ve sağ el ile temizlenmek tahrimen mekruhtur. Ebû Hureyre'nin rivayet ettiğine göre, Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki ben, bir baba gibi size öğretirim (size dinî hükümleri anlatırım). Herhangi biriniz abdest bozduğu zaman, önünü veya arkasını kıbleye çevirmesin ve sağ eliyle temizlenmesin " (Ebû Dâvud, Tahâre, 4).
Durgun sularda, insanların dinlendiği gölgeliklerde, topraktaki deliklerde, yolların üstünde, meyve ağaçlarının altında ve ayakta abdest bozmak da mekruhtur (et-Tahtavî, a.g.e, 34).
Gerektiği gibi maddi ve manevi temizliğe, bilhassa idrardan korunmaya özen gösteren insanlar, hayat boyu temiz olarak yaşar, sıhhatli olur ve çeşitli hastalıklardan uzak dururlar. Ahirette de büyük sevaba ve Allah'ın rızasına kavuşurlar.
Nurettin TURGAY