Orucu bozmak, orucu açmak, ramazanda akşam yemeği, oruç bozma vakti. iftarın zıddı, yani oruca başlamak, "imsâk" terimiyle ifade edilir. Orucun başlangıç ve sonu Kur'an Kerîm'de şöyle belirlenir: "Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar devam ettirin" (el-Bakara, 2/187). Ayetteki siyah iplik gece; beyaz iplik ise gündüz anlamında kullanılmıştır. Oruçta gündüzün başlangıcı, İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre, ikinci fecirden (fecr-i sadık) itibarendir. Sona ermesi ise güneşin batmasıdır (et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, Mısır 1388/1968, II, 177 vd.; ibn Kesîr, Muhtasaru Tefsîri İbn Kesîr, Beyrut 1402/1981, l, 165, 166). Hz. Peygamber siyah ve beyaz iplikten gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığının kastedildiğini belirtmiştir (bk. Buhârî, Tefsîru Sûre, 2/28; Müslim, Sıyâm, 33; Ebû Dâvud, Savm, 17; Dârimî, Savm, 7).
Bu ayetteki; "Orucu geceye kadar tamamlayınız" ifadesi, iftarın güneş battıktan sonra yapılmasını gerektirir.
Hz. Peygamber, bir ramazan günü yolculuk sırasında güneş batınca, Bilâl (r.a)'e bir şeyler hazırlamasını söylemiş, henüz güneş ışıklarının tam kaybolmadığını gören Hz. Bilâl'in tereddüt etmesi üzerine şöyle buyurmuştur: "Gündüz sona erip, gecenin doğu taraştan girdiğini gördüğümüz zaman oruçlunun iftar vakti gelmiştir" (Buhârî, Savm, 33, 34, 35; Müslim, Sıyâm, 51, 53; Dârimî, Savm, 11). Hadis-i şeriflerde iftarın acele yapılması, geciktirilmemesi istenmiştir. "İnsanlar iftarı acele yaptıkları sürece, hayır üzere devam etmiş olurlar" (Buhârî, Savm, 45; Müslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 13; İbn Mâce, Sıyâm, 24; Dârimî, Savm, 11; Mâlik, Muvatta', Sıyâm, 6, 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 147, 172, 331, 334, 337)
Bir Kudsî hadiste şöyle buyurulur: "Kullarımın bana en sevimli olanı, onların iftarda en acele edenidir" (Tirmizî, Savm, 13; Ahmed İbn Hanbel, II, 238, 329).
Enes b. Mâlik (r.a)'ten, Hz. Peygamber'in iftar etmedikçe akşam namazı kılmadıkları, hiç değilse bir yudum su içtikleri rivayet edilmiştir. İftarda acele etmenin sebebi şudur. Yahudi ve Hristiyanlar, oruçlu oldukları zaman iftarı yıldızlar görülünceye kadar geciktirirlerdi. Onlara benzememek için iftarı acele yapmak müstehap sayılmıştır. Sahuru son vaktine kadar geciktirmek de müstehaptır (Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1984, VI, 286).
Hz. Peygamber ümmetine visal orucunu yasaklamıştır. Visal; bir günün orucunu, başka günün orucuna yemeksizin ve içmeksizin birleştirmektir. Enes b. Mâlik'ten rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.s); "Bir günün orucunu öbür günün orucuna eklemeyiniz" buyurmuş. Ashâb-ı Kirâm'ın "Yâ Resulullah, siz oruçları birbirine ekliyorsunuz" demeleri üzerine; "Ben sizin gibi değilim. Rabbim tarafından yedirilirim ve içirilirim" cevabını vermiştir (Buhârî, Savm, 48, 49, İ'tisâm, 5; Tirmizî, Savm, 62; Dârimî, Savm, 14; Müslim, Sıyâm, 59; Ebû Dâvud, Savm, 24). Visal orucu Hz. Peygamber'e mahsus amellerdendir. Çünkü iki-üç gün süreli bir oruçta Cenab-ı Hak peygamberine güç verir. Nitekim hadiste bu hususa işaret edilmiştir. Aynı güç ve kuvvete ümmeti nâil olamayabilir (İbn Kesîr, a.g.e, I, 167; K. Miras, a.g.e, VI, 290, 291).
Hz. Peygamberden iftar ederken okuduğu bazı dualar nakledilmiştir:
"Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü, fe tekabbel minnâ. İnneke Sumte's-semiu'l-âlim."
Anlamı: "Allahım! Senin için oruç tuttum. Sana iman ettim. Sana güvenip dayandım. Rızkınla iftar ettim. Bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz Sen, her şeyi işiten ve bilensin"
Başka bir dua şöyledir: "Zehebe'z-zamen, ve'bteleti'l-urûku ve sebete'l ecru inşâallah"
Anlamı: "Susuzluk gitti. Damarlar ıslandı. İnşâallah sevap sâbit oldu" (bk. İbn Mâce, Sıyâm, 48; İbn Kayyim, Zâdü'l-Meâd, II, 52).
Kısaca şöyle de dua edilebilir: "Ya vâsia'l-mağfireti. vağfirlî ve li vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekûmu'l hısâb"
Anlamı: "Ey bağışlaması bol olan Allah'ım! Beni, ana-babamı ve bütün müminleri hesap gününde mağfiret et" (bk. İbrâhim Sûresi, 14/41; Tirmizî, Dua, 82).
Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Üç kimsenin duası reddolunmaz; Âdil hükümdarın duası, İftar sırasında oruçlunun duası, mazlumun duası, Allahü Teâlâ bu duaları semâya yükseltir, gökyüzünün kapılarını açar ve"izzet ve celâlime yemin olsun ki, bir sure sonra da olsa, sana yardım edeceğim" diye yemin eder" (el-Azîzî, es-Sirâcü'l-Münîr Şerhu'l Câmii's-Sağîr, II, 182; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü'l-Meâd, II, 52).
Resulullah (s.a.s) iftar zamanının sevincinden söz ederken şöyle buyurmuştur: "Müminin kendisiyle neşelendiği iki sevinci vardır. Birisi iftar vaktindeki oruç bozma sevinci, diğeri Rabbına kavuştuğu zamanki (orucunun mükâfatı ile) sevincidir" (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163, 165; Nesaî, Sıyâm, 42; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 232, 273, 516, III, 5).
Şâmil İA
Bu ayetteki; "Orucu geceye kadar tamamlayınız" ifadesi, iftarın güneş battıktan sonra yapılmasını gerektirir.
Hz. Peygamber, bir ramazan günü yolculuk sırasında güneş batınca, Bilâl (r.a)'e bir şeyler hazırlamasını söylemiş, henüz güneş ışıklarının tam kaybolmadığını gören Hz. Bilâl'in tereddüt etmesi üzerine şöyle buyurmuştur: "Gündüz sona erip, gecenin doğu taraştan girdiğini gördüğümüz zaman oruçlunun iftar vakti gelmiştir" (Buhârî, Savm, 33, 34, 35; Müslim, Sıyâm, 51, 53; Dârimî, Savm, 11). Hadis-i şeriflerde iftarın acele yapılması, geciktirilmemesi istenmiştir. "İnsanlar iftarı acele yaptıkları sürece, hayır üzere devam etmiş olurlar" (Buhârî, Savm, 45; Müslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 13; İbn Mâce, Sıyâm, 24; Dârimî, Savm, 11; Mâlik, Muvatta', Sıyâm, 6, 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 147, 172, 331, 334, 337)
Bir Kudsî hadiste şöyle buyurulur: "Kullarımın bana en sevimli olanı, onların iftarda en acele edenidir" (Tirmizî, Savm, 13; Ahmed İbn Hanbel, II, 238, 329).
Enes b. Mâlik (r.a)'ten, Hz. Peygamber'in iftar etmedikçe akşam namazı kılmadıkları, hiç değilse bir yudum su içtikleri rivayet edilmiştir. İftarda acele etmenin sebebi şudur. Yahudi ve Hristiyanlar, oruçlu oldukları zaman iftarı yıldızlar görülünceye kadar geciktirirlerdi. Onlara benzememek için iftarı acele yapmak müstehap sayılmıştır. Sahuru son vaktine kadar geciktirmek de müstehaptır (Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1984, VI, 286).
Hz. Peygamber ümmetine visal orucunu yasaklamıştır. Visal; bir günün orucunu, başka günün orucuna yemeksizin ve içmeksizin birleştirmektir. Enes b. Mâlik'ten rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.s); "Bir günün orucunu öbür günün orucuna eklemeyiniz" buyurmuş. Ashâb-ı Kirâm'ın "Yâ Resulullah, siz oruçları birbirine ekliyorsunuz" demeleri üzerine; "Ben sizin gibi değilim. Rabbim tarafından yedirilirim ve içirilirim" cevabını vermiştir (Buhârî, Savm, 48, 49, İ'tisâm, 5; Tirmizî, Savm, 62; Dârimî, Savm, 14; Müslim, Sıyâm, 59; Ebû Dâvud, Savm, 24). Visal orucu Hz. Peygamber'e mahsus amellerdendir. Çünkü iki-üç gün süreli bir oruçta Cenab-ı Hak peygamberine güç verir. Nitekim hadiste bu hususa işaret edilmiştir. Aynı güç ve kuvvete ümmeti nâil olamayabilir (İbn Kesîr, a.g.e, I, 167; K. Miras, a.g.e, VI, 290, 291).
Hz. Peygamberden iftar ederken okuduğu bazı dualar nakledilmiştir:
"Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü, fe tekabbel minnâ. İnneke Sumte's-semiu'l-âlim."
Anlamı: "Allahım! Senin için oruç tuttum. Sana iman ettim. Sana güvenip dayandım. Rızkınla iftar ettim. Bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz Sen, her şeyi işiten ve bilensin"
Başka bir dua şöyledir: "Zehebe'z-zamen, ve'bteleti'l-urûku ve sebete'l ecru inşâallah"
Anlamı: "Susuzluk gitti. Damarlar ıslandı. İnşâallah sevap sâbit oldu" (bk. İbn Mâce, Sıyâm, 48; İbn Kayyim, Zâdü'l-Meâd, II, 52).
Kısaca şöyle de dua edilebilir: "Ya vâsia'l-mağfireti. vağfirlî ve li vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekûmu'l hısâb"
Anlamı: "Ey bağışlaması bol olan Allah'ım! Beni, ana-babamı ve bütün müminleri hesap gününde mağfiret et" (bk. İbrâhim Sûresi, 14/41; Tirmizî, Dua, 82).
Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Üç kimsenin duası reddolunmaz; Âdil hükümdarın duası, İftar sırasında oruçlunun duası, mazlumun duası, Allahü Teâlâ bu duaları semâya yükseltir, gökyüzünün kapılarını açar ve"izzet ve celâlime yemin olsun ki, bir sure sonra da olsa, sana yardım edeceğim" diye yemin eder" (el-Azîzî, es-Sirâcü'l-Münîr Şerhu'l Câmii's-Sağîr, II, 182; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü'l-Meâd, II, 52).
Resulullah (s.a.s) iftar zamanının sevincinden söz ederken şöyle buyurmuştur: "Müminin kendisiyle neşelendiği iki sevinci vardır. Birisi iftar vaktindeki oruç bozma sevinci, diğeri Rabbına kavuştuğu zamanki (orucunun mükâfatı ile) sevincidir" (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163, 165; Nesaî, Sıyâm, 42; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 232, 273, 516, III, 5).
Şâmil İA