“İkindi namazı, kişinin ruh ve bedenine te’sir eden pek çok hastalığa devâ olabilir.”
İlk bakışta abartılmış gibi görünmesine rağmen bu iddia, Kahire’de düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim’deki tıbbî gerçekler üzerine yapılan “Milletlerarası İslâm Konferansı”na sunulan bir tıbbî araştırma tebliğinin özüdür.İkindi namazının devâ olabildiği hastalıklar listesinde yer alan isimler şunlardır:
Hipertansiyon, kardionörozis, aşırı şişmanlık, tirozis, habituel abortus (tekrarlayan düşükler), cinsî iktidarsızlık, dismenore (ağrılı âdet görme), psöriyazis, katarakt, astım ve migren.
Sadece ikindi namazının terkedilmesi sebebiyle kişi’ye te’sir eden ciddî hastalıklar var mıdır? Toplantıya bu teori ile gelen Dr. Zübeyr Kerami, buna “kesinlikle evet!” diyor.
Teorisini açıklamak ve buluşunu daha da aydınlatmak için “Arabia” dergisine yaptığı açıklamada Dr. Kerami, İslâm’ı kucaklama kararının sebepleri arasında en başta gelenin, Kur’an’da “salât-ül vusta”, ya da orta namaz olarak geçen ve İslâm’ın büyük bir mu’cizesi niteliğindeki ikindi namazı olduğunu söyledi. Bu namazdan Kur’an’da iki kere bahsedilmişti. İlki “Bakara sûresinin 238. âyetidir ki, meâlen: “Namaz (alışkanlığınızı) ve özellikle orta namazı titizlikle koruyun) ve Allah’ın huzurunda huşû ile durun” buyurulmaktadır.
İkinci âyetin geçtiği “Asr” sûresi ise, bir yeminle başlar: “Vel-asr; zeval bulan gün hakkı için.” Bazı tefsirlere göre buradaki “asr” tabiri ile ikindi namazının vakti kastedilmiştir. “Ne zaman Kur’an’dan bu âyetleri okusam, özellikle niçin ikindi namazının belirtildiği hususunda hayrete düşerdim” diyen Dr. Kerami bu düşüncesine inandırıcı bir cevap aramakla bir süre uğraştı.
Dr. Kerami, Kur’an’da ikindi namazının üzerinde özellikle durulmasının; bu namazın istirahat zamanına rastgelmesi sebebiyle vaktinde kılınmasının çok zor olduğu gerekçesiyle alâkasını kabûl etmedi. Zira O’na göre sabah ve akşam namazları da, ikindi namazından kolay değildi.
Dr. Kerami'nin, bulduğu sebeplerden en önemlisi, beyinde bir merkez olan vücudun biyolojik saati ile ikindi namazı arasındaki senkronizmdir (eş zamanlılık). Âcil bir durumla karşı karşıya kalındığında gerekli reaksiyonları başlatan kortizon ve adrenalin isimli başlıca iki hormonun ağırlığı bilinmektedir. Bu iki hormon, biyolojik saat içerisinde farklı zamanlamaya sahiptir. İlk plânda bize gerekli olan adrenalindir.
Dr. Kerami, adrenalin te’sirlerini özetle şöyle sıralıyor: “Adrenalin nabzı hızlandırır, kan damarlarını daraltır, aşırı kan basıncına, aşırı ter ve tükrük salgısına sebep olur, kanda alyuvarların sayısını artırır, kanamayı durduran pıhtılaşmayı hızlandırır, ihtiyaç duyulduğunda bütün vücudu devamlı ve güçlü bir aktiviteye hazırlar ve sonunda bütün fonksiyonlar için vücudu normal durumuna (eski haline) getirir.”
Ancak adrenalinin tehlikeli bir tarafı da vardır. Yüksek gerilim ve tekrarlayan korku, “psikosomatik” diye adlandırılan ciddî hastalıklara sebep olabilir. (Gerilim ve korku anlarında adrenalin salgısı çok miktarda artmaktadır. Bunun devamlılığı ya da sıkça tekrarı “psikosomatik hastalıklar” diye bilinen bir grup hastalıklara yol açabilir.) Tehlike ve keder gibi durumlar, daha önce bahsedilen reaksiyonları husule getirir.
Dr. Kerami: “Kandaki adrenalin artışının, yukarıda sayılan bütün hastalıklara (hipertansiyon, kardionörozis vb.) yol açan en önemli faktör olduğunu bulduk.” diyor. Bunda en önemli nokta, ikindi namazının bu hormon üzerine nasıl bir te’sir yaptığıdır. “Bu namaz, gerçekten büyük bir te’sire sahip” diyen Dr. Kerami, “İkindi namazı, sayılan hastalıklara sebep olan adrenalin isimli hormonun miktarının düşürülmesine yardım eder” dedikten sonra şöyle ilâve ediyor: “Bu hormon kandaki en yüksek seviyesine öğleden sonra saat 3.00 ilâ 4.00 civarında, yani ikindi namazı vaktinde ulaşır.”
“İkindi namazı, beynin bir merkezi olan hipokampusu uyararak bir gevşeme (rahatlama durumu) hâsıl eder” ve bu sırada parasempatik sistem uyarılıp sempatik sistem baskı altına alınır. Bu olay, sempatik sistemin aktif olduğu vakitte, diğer bir ifâdeyle ikindi namazı vaktinde olursa büyük önem kazanır. “Sinir sisteminin çoğu kere birbirine zıt yönde çalışan iki kısmı olan sempatik ve parasempatik sistemlerden ilki, yukarıda sözü edilen adrenalin vb. hormonlar vasıtasıyla iş gören bir sistem olup özellikle tehlike ve stress durumlarında vücutta hâkim hâle geçer. Parasempatik sistem ise, vücudun normal fonksiyonlarının devamında rol oynar. (Sempatik sistemin te’sirinin uzun sürmesi, ya da sık sık tekrarlamasının psikosomatik hastalıklara yol açtığını yukarıda söylemiştik.)
Dr. Kerami’nin vardığı sonuç şudur: “Bu namaz ruhî faydalar yanında kişiye tıbbî bir korunma da te’min etmektedir.”
Tercüme : Dr. Tevfik ÖZLÜ