24-Nur Süresi
31 — Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görünen kısmı müstesna, üstlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçileri, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için de ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler; hepiniz Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz.
İbni Kesir Tefsiri
Irzlarınızı Koruyun
Bu, Allah Teâlâ'nın inanan kadınlara bir emri, inanan kulları olan kocaları için onları bir kıskanma, câhiliye devri kadınlarının sıfatlarından ve müşrik kadınların yaptıklarından onlan ayırmasıdır. Mukâtil tbn Hayyân, bu âyetin nüzul sebebi hakkında şunları anlatıyor: Bize ulaştığına göre; —en doğrusunu Allah bilir— Câbir tbn Abdullah el-An-sârî şöyle anlatıyor: Esma Bint Mürşide, Harise oğullan kabilesindeki yerinde idi. Üzerlerinde izârları (alt kısımlarım örten örtüleri) olmaksızın kadınlar onun yanına girmeye başladılar. Ayaklarındaki halhal-ları, göğüsleri ve zülüfleri görünüyordu. Esma: Ne kadar çirkin, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarım korusunlar...» âyetini indirdi.
Allah Teâlâ: «Mü'min kadınlara da söyle: (Eşleri dışında Allah'ın bakmayı kendilerine) haram (kıldıklarına bakmak) dan gözlerini sakınsınlar.» buyurur. Bu sebeple âlimlerden bir çoğu, kadının yabancılara şehvetle olsun veya olmasın bakmasının caiz olmadığı görüşündedirler.
Bunlardan bir çoğu, Ebu Dâvûd ve Tirmizî'nin Zühri kanalıyla... ümmü Seleme'den rivayet etmiş oldukları şu hadîsi delil getirirler: Ümmü Seleme ve Meymûne Allah Rasûlü (s.a.)nün yanında imişler. Ümmü Seleme şöyle anlatıyor: Biz, Allah Rasûlü (s.a.)nün yanında iken İbn Ümmü Mektûm gelip Hz. Peygamberin yanına girdi. Bu, biz örtünme ile emrolunduktan sonraydı. Allah Rasûlü (s.a.): Ondan örtünün, buyurdu. Ben: Ey Allah'ın elçisi, o kör değil mi? Bizi görmüyor ve tanımıyor, dedim. Allah Rasûlü (s.a.): Siz ikiniz de kör müsünüz? Siz onu görmüyor musunuz? buyurdu. Tirmizî, hadîsin hasen ve sahih olduğunu söyler. Âlimlerden diğerleri ise, kadınların şehvetsiz olması şartıyla yabancılara bakmalarının caiz oldukları görüşündedirler. Nitekim sa-hîh bir hadîste vârid olduğu üzere:
Hz. Âişe'den nakledildiğine göre o, şöyle demiştir: Ben, mescidde oynayan habeşlilere bakıyorken bir de gördüm ki Hz. Peygamber (s.a.) beni ridâsı ile örtüp gizliyor. Tâ ki ben usanıp bakmaktan vazgeçinceye kadar. Oyuna çok arzulu küçük yaşta bir kız çocuğunun durumunu bir gez önüne getirin (işte benim durumum öyleydi.)
«Irzlarını korusunlar." âyeti hakkında Saîd îbn Cübeyr : Mahrem yerlerini fuhşiyâttan korusunlar, der. Katâde ve Süfyân: Kendilerine helâl olmayan şeylerden korusunlar, derken; Mukâtil bu korumanın, zinadan koruma olduğunu söyler. Ebu'l-Âliye ise şöyle diyor: Kur'an'da mahrem yerleri korumanın zikrediküği her âyet, zinadan korunma hakkında nazil olmuştur. Sâdece «Irzlarını korusunlar. Mahrem yerlerini bir başkasının görmemesi için muhafaza etsinler.» âyeti müstesnadır.
veLgtetemn»! mümkün olmayan kısmı
müstesna süslerini açmasınlar... başkalarına göstermeslnler.» îbn Mes'-ûd burada görünen kısmın, ridâ ve elbise olduğunu söyler. Yani bunlar Arap kadınlarının giymeyi âdet edindikleri elbiseleri üstüne giydikleri örtüler ile elbiselerinin altlarından görünen kısımdır. İşte bunların görünmesinden ötürü kadına herhangi bir günâh yoktur. Çünkü bunların gizlenmesi mümkün değildir. Kadınların elbiselerinden gizlenmesi mümkün olmayan ve izârlarından görünen kısımları da bunun benzeridir. Hasan, îbn Şîrîn, Ebu'l-Cevzâ, îbrâhim en-Nehâî ve başkaları İbn Mes'ûd'un kavli ile fetva vermişlerdir.
A'meş'in Saîd ibn Cübeyr'den, onun da îbn. Abbâs'tan rivayetine göre; o, kendiliğinden görünen kısmın; kadının yüzü, iki eli ve yüzüğü a _ olduğunu söyler. Bu görüş tbn Ömer, Ata, Ikrime. Saîd İbn Cübeyr, ' Ebu Şa'sâ, Dahhâk, îbrâhîm en-Nehai ve başkalarından da rivayet edilmiştir. Bunun, «kadınların göstermekten men'edildikleri zînet»in bir açıklaması olması muhtemeldir. Ebu îshâk es-Sübey'î'nin Ebu'l-Ahvas'-tan, onun da Abdullah îbn Mes'ûd'dan rivayetine göre; o, «Süslerini göstermesinler.» âyetinde bunların küpe, pazubent. halhal ve gerdanlık olduğunu söyler. Yine bu isnâd ile Abdullah'dan gelen rivayetlerden birinde o, şöyle demiştir: Zînet ikidir: Bunlardan birisini sâdece koca görür ki bu, yüzük ve bileziktir. İkincisi ise yabancıların da gördüğü zînet olup, bu da elbiselerin dış kısmıdır. Zührî der ki: Allah Teâlâ'nın (nikâhı) kendisine helâl olmayanlardan isimlerini saydıklarına bilezikleri, başörtüleri ve küpelerini açılmaksızm gösterebilir. İnsanların geneline ise sâdece yüzükleri görünebilir. Mâlik'in Zührî'den rivayetine göre; kendiliğinden görünen zînetleri, yüzük ve halhaldir. Muhtemeldir ki İbn Abbâs ile ona tâ&i olanlar, zînetlerin kendiliğinden görünen kısmını; yüz ve ellerle tefsir etmek istemişlerdir. Cumhûr'a göre meşhur olan tefsir de budur. Ebu Davud'un Sünen'inde rivayet etmekte olduğu şu hadîs de bu görüşü destekler mâhiyettedir: Ebu Dâvûd der ki: Bize Ya'kûb İbn Kâ'b el-Antâkî ve Müemmel İbn Fadl el-Harrânî'nin... Hz. Aişe (r.a.)den rivayetlerine göre Ebubekir'in kızı Esma, üzerinde ince bir elbise ile Hz. Peygamber (s.a.)in yanına girmiş. Hz. Peygamber ondan yüzünü çevirip: Ey Esma, kadın bulûğa erdiği zaman ondan sâdece şurasının —Hz. Peygamber yüzü ve ellerine işaret buyurdu— görülmesi uygundur, buyurdu. Ebu Dâvûd ve Ebu Hatim er-Râzî hadîsin mürsel olduğunu söylemektedirler. Zîrâ Hâlid îbn Düreyk, Hz. Âişe'den hadîs işitmemiştir. En doğrusunu Allah bilir.
«Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyetinde, kadınlar için yapılan ve uçları geniş olan başörtüleri kasdedilmektedir. Bunlar câhiliye devri kadınlannin âdet ve görünüşlerine muhalefet etsinler diye göğüs ve gerdanlarını örtmek üzere kadınların göğüsleri üzerine konulur. Câhiliye devri kadınları böyle yapmazlardı. Aksine kadın, erkekler arasında göğsü açık olarak dolaşır, göğsünü herhangi bir şeyle örtmezdi. Bazan olurdu ki boynunu, saç örgülerini ve kulaklanndaki küpeleri de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ mü'min kadınlara,, gerek görünüşleri ile ve gerekse halleriyle örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Nitekim başka bir âyet-i kerîme'de: «Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü'mlnlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtü alsınlar. Bu, onların tanınması ve incitilmemeleri için daha doğrudur.» (Ahzâb, 59) buyru-lurken, burada da: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» buyurmuştur. (...)
Saîd İbn Cübeyr, âyetin bu kısmım şöyle açıklıyor: Başörtülerini göğüs ve gerdanları üzerine örtüp bağlasınlar ki herhangi bir kısmı görünmesin. Buhârî der ki: Bize Ahnıed İbn Şebîb'in... Hz, Âişe (r.a.)den rivayetinde o, şöyle demiştir: Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyetini indirdiğinde, onlar dışa giyilen elbiselerini yardılar (böldüler) ve bunlarla başlarını örttüler. Yine Buhârî'nin Ebu Nuaym kanalıyla... Hz. Âişe (r.a.)den rivayetinde o şöyle dermiş: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyeti nazil olduğunda, onlar peştamallarım alıp yanlarından yardılar ve bunlarla başlarım örttüler, ibn Efbu Hatim der ki: Bize babamın... Safiyye Bint Şeybe'den rivayetinde o, şöyle anlatıyor: Biz Hz. Âişe'nin yanında iken Kureyş'in kadınlarını ve üstünlüklerini an-maştık. Âişe (r.a.) şöyle dedi: Şüphesiz Kureyş kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah'a yemîn ederim ki ben, Allah'ın kitabını tasdîkde ve indirilenlere îmânda ansâr kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim. ^Ür sûresinde «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» ayeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ'nın kendilerine kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına, kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiç bir kadın kalmayıp, nakışlı, resimli elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki Allah Teâlâ'nın kitabından indirmiş olduğuna îmân etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Rasûlü (s.a.)nün arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde kargalar vardı. Hadîsi bir başka kanaldan olmak üzere Ebu Dâvûd aynca Safiyye Bint Şeybe'den de rivayet ediyor, tbn Cerîr der ki: Bize Yûnus'un... Hz. Âişe'den rivayetinde o, şöyle demiştir: Allah Teâlâ ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ «Başörtülerini", yakalannın üstüne salsınlar.» âyetini indirdiğinde onlar, dışa giyilen elbiselerinin en sık dokulu olanlarını ortalarından yardılar ve taunlarla başlarını örttüler. Hz. Âişe'nin bu sözünü Etou Dâ-vûd, îbn Vehb kanalıyla rivayet etmiştir.
«Süslerini; kocaları veya babalan, kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğullan dışında başkalanna gö&-termesinler...» Bütün bunlar kadının mahremleri (nikâhının haram olduğu kimseler) olup aşın gitmeden ve süslenmeden, kadının zînetlerini onlara göstermesi caizdir. îbn Münzîr der ki: Bize Mûsâ îbn Harun'un... Şa'bî ve Ikrime'den sonuna kadar olmak üzere «Zînetlerini kocaları veya babalan veya kocalarının babalarından başkalanna göstermesin-ler...» âyeti hakkında rivayetine göre o söyle demiştir: Burada amca ye dayısı zikredjlmemişıtir.
Kadın amca ve dayının yanında başörtüsünü çıkarmaz. Kocaya gelince; bütün bunlar (bu yasaklamalar) onun içindir ve kadın bir başkasının huzurunda olmadığı şekilde onun için süslenip giyinir,.
(Jkyette istisna edilenler içinde «Onların kadınlan» da zikredilmektedir ki kadın, zînetini müslüman kadınlara gösterebilir. Ancak erkeklerine niteleyip anlatmasınlar diye zimmet ehli kadınlarına göstermez. Her ne kadar bir kadının, gördüğü başka bir kadını kocasına anlatması bütün kadınlar hakkında yasak ise de bu yasak zimmet ehli kadınlan hakkında daha şiddetlidir. Zîrâ onları bundan alıkoyacak hiç »bir engel yoktur. Müslüman kadın ise bunun haram olduğunu bilir ve kendisini bundan alıkor. Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Kadın, kadına çıplak olarak görünmesin ki o da kocasına sanki kocası (nitelemekte olduğu kadına) bakarmış gibi anlatmasın. Hadîsi Buhar! ve Müslim Sahihlerinde tbn Mes'ûd'dan rivayetle tahrîc ederler?)
Saîd îbn Mansûr Sünen'inde der ki: Bize Ismâîl îbn Ayyaş'in... Haris îbn Kays'dan rivayetine göre;(mü'minlerin emîri Ömer Îbn Hat-tâb, Ebu Ubeyde'ye şöyie bir mektup yazmış: Besmele, hamdele ve sala-vattan sonra,; bana ulaştığına göre senin taraflarında müslüman kadınlardan bir kısmı müşriklerin kadınlan ile beraber hamamlara giriyormuş. Allah'a ve âhiret gününe îmân eden bir kadın için, onun görünmemesi gereken yerine kendi dininden olanlar müstesna kimsenin bakması helâl değildir. Mücâhid, âyette zikredilen «onlann kadınlan» hakkında şöyle der: Onlann müslüman olan kadınlarıdır. Değilse onların kadınlarından müşrik olanlan değil. Müslüman bir kadının müşrik bir kadının önünde açılmak hakkı yoktur. Abd'm tefsirinde, Kelbî kanalıyla... îbn Abbâs'tan rivayetine göre; o, «onlann kadınları» hakkında şöyle demiştir: Bunlar müslüman kadınlardır. O, yahûdî ve hıns-tiyan bir kadına zînetlerini göstermez (gösterilmemeleri emrolunan zînetleri) gerdan, küpe, örme gerdanlık İle ancak mahrem olan birinin görmesi helâl olan yerleri ve zînetleridir^Said'in Cerîr kanalıyla.:. Mü-câhid'den rivayetinde o, şöyle diyor: Müslüman bir kadın müşrik bir kadının yanında başörtüsünü çıkarmaz. Zîrâ Allah Teâlâ: «Onların kadınları...» buyurmuştur ki bunlar (müşrik kadınlar) onların, kadınlarından de£ildir(Mekhûl ve Ubade tbn Nüseyy'den rivayete göre onlar» hırıstiyân, yahûdi ve mecûsî kadınların müslüman kadınları öpmesini hoş_görmezlermi|x tbn Ebu Hatim'in Ali îbn Hüseyn kanalıyla... fbn Atâ'dan, önurTda babasından rivayet ettiği: Hz. Peygamber (s.a.)in ashabı Beyt-i Makdis'e geldiklerinde, onların kadınlarının ebeleri ya-hûdî ve hıristiyan kadınlardı. Hadîs'i sahîh bile olsa zaruret haline veya onları çalıştırma kabilinden olmasına hamledümelidir. Sonra ortada mahrem yerlerinin açılması diye bir şey de zâten yoktur. En doğrusunu Allah bilir.
«Veya cariyeleri...» âyeti hakkında Ibn Cüreyc der ki: Yani müşriklerin kadınlarından. Her ne kadar müşrik bile olsa kadının zînetini onlara göstermesi caizdir. Zîrâ bunlar kendilerinin cariyeleridir. Saîd Müseyyeb de aynı görüştedir. Çoğunluk ise şöyle diyor: Bilakis kadının zînetini erkek olsun kadın olsun kölesine göstermesi caizdir. Bunlar, Ebu Davud'un rivayet etmiş olduğu şu hadîsi delil getiriyorlar: Mu-hanımed Ibn îsâ kanalıyla.., Enes (r.a.)den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Fâtıma'ya, kendisine hediye etmiş olduğu bir köle getirmişti. Fâtıma'nın üzerinde bir elbise vardı. Ancak bununla başını örttüğü zaman ayaklarına; ayaklarım Örttüğü zaman da başına yetişmiyordu. Hz. Peygamber (s.a.) Fâtıma'nın durumunu (örtünmeye çalıştığını) gördüğünde: Bir beis yok; (gelen) senin baban ve kölendir, buyurdu. Hafız îbn Asâkir'in Tarihi'nde Muâviye'nin kölesi Hudeyc el-Hasiyy'İn hal tercemesinde zikrettiğine göre, Abdullah îbn Mes'ade el-Fezârî simsiyah bir zenci imiş. Hz. Peygamber (s.a.) onu kızı Fâtıma'ya hediye etmiş, de Hz. Fâtıma onu terbiye edip yetiştirmiş, sonra azâd etmiş. Daha sonra bu köle Sıffîn günlerinde bütünüyle Hz, Muaviye ile beraber olmuştur ki Hz. Ali tbn Elbu Tâlib'e karşı olanların en şiddetlilerinden imiş. imâm Ahmed'in Süfyân îbn Uyeyne kanalıyla... Ümmü Seleme'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: Sizden birinin mükâteb bir kölesi olur ve o kölenin de borcunu ödeyecek varlığı olursa ondan örtünsün. Hadîsi Ebu Dâvûd, Müsedded'den o da Süfyân'dan rivayet etmiştir.
«Veya erkekliği kalmamış hizmetçileri...» âyetinde onların (kadınların) dengi olmayan, bununla birlikte akıllan zayıflamış ve kadınlara karşı şehvetleri ve düşünceleri kalmamış olan hizmetçiler kasdedilmek-tedir. îbn Abbâs bunların, şehveti olmayan burulmuş kimseler olduğunu söyler. Mücahid İse bunları ahmak, safdil olmakla niteler. îkrime de: O, erlik organı kalkmayan hünsâdır, demiş ve Seleften bir çokları da böyle açıklamışlardır. Zührî kanalıyla Hz. Âişe'den rivayet edilen sahih bir hadîse göre bir hünsâ, Allah Rasûlü (s.a.)nün ailelerinin yanına girer ve onlar kendisini erkekliği olmayanlardan sayarlarmış. O bir kadını: Yönelip geldiğinde dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğumlu olarak gider, şeklinde vasfederken Hz. Peygamber (s.a.) girmiş ve: Onun- burada olanları bildiğini görmüyor muyum? Bir dalia asla sizin yanınıza girmesin, buyurmuş ve onu dışarı çıkarmış. O çölde oturur ve yemek almak üzere her cum'a şehre girermiş. İmâm Ahmed der ki: Bize Ebu Muâviye'nin Ümmü Seleme'den rivayetle anlattığına göre; Allah Rasûlü (s.a.) onun yanına girdiğinde, yanında bir hünsâ ve erkek kardeşi Abdullah tbn Ümeyye varmış ve hünsâ, Abdullah'a: Ey Abdullah tbn Ebu Ümeyye; eğer Allah Teâlâ yarın size Tâif'in fethini nasîb ederse, Ğaylân'm kızını ara ,onu al. Zîrâ o, yönelip geldiğinde dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğumludur, diyormuş. Allah Rasûlü (s.a.) onun (söylediğini) işitmiş ve Ümmü Seleme'ye: Bu bir daha senin yanına asla girmesin, buyurmuş. Hadîsi Buhârî ve Müslim Sahîh'lerinde Hişâm İbn Urve kanalıyla tahrîc etmişlerdir. Yine İmâm Ahmed der ki: Bize Abdürrezzâk'ın... Hz. Âişe (r.a.)den rivayetinde o, şöyle anlatıyor : Hünsâ olan bir adam, Hz. Peygamber (s.a.) in hanımlarının yanına girer ve onlar kendisini erkekliği kalmamış olanlardan sayarlardı. Bir gün o Hz. Peygamber (s.a.) in hanımlarının bazısının yanında bir kadını anlatırken Hz. Peygamber (s.a.) girdi. O; şüphesiz o yönelip geldiği zaman dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğum, diyordu. Hz. Peygamber (s.a.): Şunun burada olanları bildiğini görmüyor muyum? Bir daha bu sizin yanınıza asla girmeyecek, buyurdu da ,onu girmekten men'ettiler. Müslim, Bbu Dâvûd ve Neseî, hadîsi Abdürrezzâk kanalıyla rivayet etmişlerdir.
Allah Teâlâ: «Yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler...» buyurur. Yani küçüklükleri sebebiyle kadınların ince sözlerinden, yürümede sağa sola meyletmelerinden, hareket ve duruşlarından kadınların durumlarını ve mahrem yerlerini anlamayan çocuklar. Çocuk küçüklüğünden bunu an-lamıyorsa, kadınların yanma girmesinde bir beis yoktur. Ancak mürâ-hik veya buna yakın olduğunda kadınların durumlarını bileceği, çirkinle güzelin arasını ayırabileceği cihetle kadınların yanına girmesi caiz değildir. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Allah Rasûlü (s.a.) den rivayetle mevcûd bir hadîste : Kadınların yanma girmekten sakının, buyurmuştur. Onlar: Ey Allah'ın elçisi, kocalarının babalan hakkında ne buyurursun? dediler de: Ya kocalarının babaları veya ölüm (ölsünler de yine yapmasınlar), buyurdu.
«Gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için ayaklarını da vurmasınlar.» câhiliye devrinde kadın yolda yürürken ayağında sesi duyulmayan bir halhal varsa erkekler onun sesini (halhalin tınlamasını) duyup bilsinler için ayağını yere vururmuş. îşte Allah Teâlâ mü'min kadınlara bu çeşit davranışı yasaklamıştır. Kadının örtülü bir zıneti olur da gizli olan bu zîneti görünsün için hareket ettirirse bu da bu yasaklamanın içine girer. Zîrâ Allah Teâlâ: (gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur. Bu sebeple erkekler kokusunu alsınlar için evinden çıkarken kokulanma da kadınlara yasak edUmistir?)Ebu îsâ Tirmizî der ki: Bize Muhammed İbn Beş-şâr'm... Ebu Mûsâ el-Eş'ârî'den, onun da Hz. Peygamber (s.a.)den rivayetinde şöyle buyurmuş: Her göz zina edicidir; bir kadın kokulanıp bir meclisten geçtiği zaman o (o mecliste oturanların gözleri) şöyle şöyledir... Hz. Peygamber burada göz zinasını kasdetmektedir. Tirmizî bu konuda Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadîs daha olduğunu, bunun hasen, sahîh olduğunu söyler. Aynca Ebu Dâvûd ve Neseî, hadîsi Sabit tbn Ümâre kanalıyla da rivayet etmişlerdir. Elbu Dâvûd der ki: Bize Muhammed tbn Kesîr'in... Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayetle anlattığına göre; eteği tozlu ve güzel kokusunu hissettiği bir kadın ona uğramıştı. O: Ey zâlimin kızı; mescidden mi geliyorsun? dedi. Kadın; evet, diye cevabladı. Ebu Hüreyre ona: Mescid için mi kokulandın? diye sordu. Kadın yine evet, dedi. Ebu, Hüreyre dedi ki: Ben, dostum Ebu'l-Kâsım (s.a.)ı şöyle buyururken işittim : Allah Teâlâ şu mescid için kokulanan bir kadının namazını dönüp cünüblükten yıkandığı gibi yıkan-madıkça kabul buyurmaz. Hadîsi Ibn Mâce de Ebu Bekr îbn Ebu Şey-be'den, o ise Süfyan tbn Uyeyne'den rivayet etmiştir. Yine Tirmizî'nin Mûsâ İbn Ubeyde kanalıyla... Meymûne Bint Sa'd'dan rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Ailesi haricindeyken zîneti içinde kırıtarak yürüyen bir kadın kıyamet günü nûr olmayan bir zulmet gibidir. Bir açılıp saçılma sayılacağı için kadınların yolun ortacında yürümeleri de yasaklanmıştır. Ebu Dâvûd der ki: Bize Ka'nebî'nin... Ebu Üseyd (veya Esîd) el-Ansârî'den rivayetine göre; yolda kadınlarla erkekler karışmışken mescidden çıkan Allah Rasûlü (s.a.) nün kadınlara şöyle buyurduğunu işitmiş: Geriye kaim; sizin yolu ortalamaya hakkınız yok, yolun kenarlarından gidin. Kadınlar da (yolda yürürken) duvarlara yapışır gibi gidermiş. O kadar ki duvarlara yapışmalarından dolayı elbiseleri duvarlara takılırmış.
«Ey mü'minler; hepiniz Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz.» Allah'ın size emretmiş olduğu bu güzel sıfatlan ve yüce huyları yerine getirip câhiliye halkının üzerinde olduğu rezîl ahlâk ve sıfatları terke-diniz. Zîrâ bütünüyle kurtuluş, Allah'ın ve Rasûlünün emrettiklerini yapmakta, Allah ve Rasûlünün yasakladıklarını terketmektedir. Yardım dilenecek, yalnızca Allah'tır.[19]
31 — Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Kendiliğinden görünen kısmı müstesna, üstlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçileri, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için de ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler; hepiniz Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz.
İbni Kesir Tefsiri
Irzlarınızı Koruyun
Bu, Allah Teâlâ'nın inanan kadınlara bir emri, inanan kulları olan kocaları için onları bir kıskanma, câhiliye devri kadınlarının sıfatlarından ve müşrik kadınların yaptıklarından onlan ayırmasıdır. Mukâtil tbn Hayyân, bu âyetin nüzul sebebi hakkında şunları anlatıyor: Bize ulaştığına göre; —en doğrusunu Allah bilir— Câbir tbn Abdullah el-An-sârî şöyle anlatıyor: Esma Bint Mürşide, Harise oğullan kabilesindeki yerinde idi. Üzerlerinde izârları (alt kısımlarım örten örtüleri) olmaksızın kadınlar onun yanına girmeye başladılar. Ayaklarındaki halhal-ları, göğüsleri ve zülüfleri görünüyordu. Esma: Ne kadar çirkin, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarım korusunlar...» âyetini indirdi.
Allah Teâlâ: «Mü'min kadınlara da söyle: (Eşleri dışında Allah'ın bakmayı kendilerine) haram (kıldıklarına bakmak) dan gözlerini sakınsınlar.» buyurur. Bu sebeple âlimlerden bir çoğu, kadının yabancılara şehvetle olsun veya olmasın bakmasının caiz olmadığı görüşündedirler.
Bunlardan bir çoğu, Ebu Dâvûd ve Tirmizî'nin Zühri kanalıyla... ümmü Seleme'den rivayet etmiş oldukları şu hadîsi delil getirirler: Ümmü Seleme ve Meymûne Allah Rasûlü (s.a.)nün yanında imişler. Ümmü Seleme şöyle anlatıyor: Biz, Allah Rasûlü (s.a.)nün yanında iken İbn Ümmü Mektûm gelip Hz. Peygamberin yanına girdi. Bu, biz örtünme ile emrolunduktan sonraydı. Allah Rasûlü (s.a.): Ondan örtünün, buyurdu. Ben: Ey Allah'ın elçisi, o kör değil mi? Bizi görmüyor ve tanımıyor, dedim. Allah Rasûlü (s.a.): Siz ikiniz de kör müsünüz? Siz onu görmüyor musunuz? buyurdu. Tirmizî, hadîsin hasen ve sahih olduğunu söyler. Âlimlerden diğerleri ise, kadınların şehvetsiz olması şartıyla yabancılara bakmalarının caiz oldukları görüşündedirler. Nitekim sa-hîh bir hadîste vârid olduğu üzere:
Hz. Âişe'den nakledildiğine göre o, şöyle demiştir: Ben, mescidde oynayan habeşlilere bakıyorken bir de gördüm ki Hz. Peygamber (s.a.) beni ridâsı ile örtüp gizliyor. Tâ ki ben usanıp bakmaktan vazgeçinceye kadar. Oyuna çok arzulu küçük yaşta bir kız çocuğunun durumunu bir gez önüne getirin (işte benim durumum öyleydi.)
«Irzlarını korusunlar." âyeti hakkında Saîd îbn Cübeyr : Mahrem yerlerini fuhşiyâttan korusunlar, der. Katâde ve Süfyân: Kendilerine helâl olmayan şeylerden korusunlar, derken; Mukâtil bu korumanın, zinadan koruma olduğunu söyler. Ebu'l-Âliye ise şöyle diyor: Kur'an'da mahrem yerleri korumanın zikrediküği her âyet, zinadan korunma hakkında nazil olmuştur. Sâdece «Irzlarını korusunlar. Mahrem yerlerini bir başkasının görmemesi için muhafaza etsinler.» âyeti müstesnadır.
veLgtetemn»! mümkün olmayan kısmı
müstesna süslerini açmasınlar... başkalarına göstermeslnler.» îbn Mes'-ûd burada görünen kısmın, ridâ ve elbise olduğunu söyler. Yani bunlar Arap kadınlarının giymeyi âdet edindikleri elbiseleri üstüne giydikleri örtüler ile elbiselerinin altlarından görünen kısımdır. İşte bunların görünmesinden ötürü kadına herhangi bir günâh yoktur. Çünkü bunların gizlenmesi mümkün değildir. Kadınların elbiselerinden gizlenmesi mümkün olmayan ve izârlarından görünen kısımları da bunun benzeridir. Hasan, îbn Şîrîn, Ebu'l-Cevzâ, îbrâhim en-Nehâî ve başkaları İbn Mes'ûd'un kavli ile fetva vermişlerdir.
A'meş'in Saîd ibn Cübeyr'den, onun da îbn. Abbâs'tan rivayetine göre; o, kendiliğinden görünen kısmın; kadının yüzü, iki eli ve yüzüğü a _ olduğunu söyler. Bu görüş tbn Ömer, Ata, Ikrime. Saîd İbn Cübeyr, ' Ebu Şa'sâ, Dahhâk, îbrâhîm en-Nehai ve başkalarından da rivayet edilmiştir. Bunun, «kadınların göstermekten men'edildikleri zînet»in bir açıklaması olması muhtemeldir. Ebu îshâk es-Sübey'î'nin Ebu'l-Ahvas'-tan, onun da Abdullah îbn Mes'ûd'dan rivayetine göre; o, «Süslerini göstermesinler.» âyetinde bunların küpe, pazubent. halhal ve gerdanlık olduğunu söyler. Yine bu isnâd ile Abdullah'dan gelen rivayetlerden birinde o, şöyle demiştir: Zînet ikidir: Bunlardan birisini sâdece koca görür ki bu, yüzük ve bileziktir. İkincisi ise yabancıların da gördüğü zînet olup, bu da elbiselerin dış kısmıdır. Zührî der ki: Allah Teâlâ'nın (nikâhı) kendisine helâl olmayanlardan isimlerini saydıklarına bilezikleri, başörtüleri ve küpelerini açılmaksızm gösterebilir. İnsanların geneline ise sâdece yüzükleri görünebilir. Mâlik'in Zührî'den rivayetine göre; kendiliğinden görünen zînetleri, yüzük ve halhaldir. Muhtemeldir ki İbn Abbâs ile ona tâ&i olanlar, zînetlerin kendiliğinden görünen kısmını; yüz ve ellerle tefsir etmek istemişlerdir. Cumhûr'a göre meşhur olan tefsir de budur. Ebu Davud'un Sünen'inde rivayet etmekte olduğu şu hadîs de bu görüşü destekler mâhiyettedir: Ebu Dâvûd der ki: Bize Ya'kûb İbn Kâ'b el-Antâkî ve Müemmel İbn Fadl el-Harrânî'nin... Hz. Aişe (r.a.)den rivayetlerine göre Ebubekir'in kızı Esma, üzerinde ince bir elbise ile Hz. Peygamber (s.a.)in yanına girmiş. Hz. Peygamber ondan yüzünü çevirip: Ey Esma, kadın bulûğa erdiği zaman ondan sâdece şurasının —Hz. Peygamber yüzü ve ellerine işaret buyurdu— görülmesi uygundur, buyurdu. Ebu Dâvûd ve Ebu Hatim er-Râzî hadîsin mürsel olduğunu söylemektedirler. Zîrâ Hâlid îbn Düreyk, Hz. Âişe'den hadîs işitmemiştir. En doğrusunu Allah bilir.
«Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyetinde, kadınlar için yapılan ve uçları geniş olan başörtüleri kasdedilmektedir. Bunlar câhiliye devri kadınlannin âdet ve görünüşlerine muhalefet etsinler diye göğüs ve gerdanlarını örtmek üzere kadınların göğüsleri üzerine konulur. Câhiliye devri kadınları böyle yapmazlardı. Aksine kadın, erkekler arasında göğsü açık olarak dolaşır, göğsünü herhangi bir şeyle örtmezdi. Bazan olurdu ki boynunu, saç örgülerini ve kulaklanndaki küpeleri de açıkta bırakırdı. Allah Teâlâ mü'min kadınlara,, gerek görünüşleri ile ve gerekse halleriyle örtünüp gizlenmelerini emretmiştir. Nitekim başka bir âyet-i kerîme'de: «Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü'mlnlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtü alsınlar. Bu, onların tanınması ve incitilmemeleri için daha doğrudur.» (Ahzâb, 59) buyru-lurken, burada da: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» buyurmuştur. (...)
Saîd İbn Cübeyr, âyetin bu kısmım şöyle açıklıyor: Başörtülerini göğüs ve gerdanları üzerine örtüp bağlasınlar ki herhangi bir kısmı görünmesin. Buhârî der ki: Bize Ahnıed İbn Şebîb'in... Hz, Âişe (r.a.)den rivayetinde o, şöyle demiştir: Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyetini indirdiğinde, onlar dışa giyilen elbiselerini yardılar (böldüler) ve bunlarla başlarını örttüler. Yine Buhârî'nin Ebu Nuaym kanalıyla... Hz. Âişe (r.a.)den rivayetinde o şöyle dermiş: «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» âyeti nazil olduğunda, onlar peştamallarım alıp yanlarından yardılar ve bunlarla başlarım örttüler, ibn Efbu Hatim der ki: Bize babamın... Safiyye Bint Şeybe'den rivayetinde o, şöyle anlatıyor: Biz Hz. Âişe'nin yanında iken Kureyş'in kadınlarını ve üstünlüklerini an-maştık. Âişe (r.a.) şöyle dedi: Şüphesiz Kureyş kadınlarının üstünlüğü vardır. Allah'a yemîn ederim ki ben, Allah'ın kitabını tasdîkde ve indirilenlere îmânda ansâr kadınlarından daha üstününü ve daha güçlüsünü görmedim. ^Ür sûresinde «Başörtülerini, yakalarının üstüne salsınlar.» ayeti nazil oldu. Erkekleri evlerine dönüp Allah Teâlâ'nın kendilerine kadınlar hakkında indirmiş olduğunu onlara okudular. Herkes bu âyeti karısına, kızına, kız kardeşine ve akrabasına okudu. Onlardan hiç bir kadın kalmayıp, nakışlı, resimli elbiselerine yöneldiler ve bunlarla başlarından aşağı örtündüler ki Allah Teâlâ'nın kitabından indirmiş olduğuna îmân etmiş ve onu doğrulamış olsunlar. Sabahleyin namazda Allah Rasûlü (s.a.)nün arkasında baştan aşağı örtülü olarak durdular. Sanki başları üzerinde kargalar vardı. Hadîsi bir başka kanaldan olmak üzere Ebu Dâvûd aynca Safiyye Bint Şeybe'den de rivayet ediyor, tbn Cerîr der ki: Bize Yûnus'un... Hz. Âişe'den rivayetinde o, şöyle demiştir: Allah Teâlâ ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Allah Teâlâ «Başörtülerini", yakalannın üstüne salsınlar.» âyetini indirdiğinde onlar, dışa giyilen elbiselerinin en sık dokulu olanlarını ortalarından yardılar ve taunlarla başlarını örttüler. Hz. Âişe'nin bu sözünü Etou Dâ-vûd, îbn Vehb kanalıyla rivayet etmiştir.
«Süslerini; kocaları veya babalan, kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğullan dışında başkalanna gö&-termesinler...» Bütün bunlar kadının mahremleri (nikâhının haram olduğu kimseler) olup aşın gitmeden ve süslenmeden, kadının zînetlerini onlara göstermesi caizdir. îbn Münzîr der ki: Bize Mûsâ îbn Harun'un... Şa'bî ve Ikrime'den sonuna kadar olmak üzere «Zînetlerini kocaları veya babalan veya kocalarının babalarından başkalanna göstermesin-ler...» âyeti hakkında rivayetine göre o söyle demiştir: Burada amca ye dayısı zikredjlmemişıtir.
Kadın amca ve dayının yanında başörtüsünü çıkarmaz. Kocaya gelince; bütün bunlar (bu yasaklamalar) onun içindir ve kadın bir başkasının huzurunda olmadığı şekilde onun için süslenip giyinir,.
(Jkyette istisna edilenler içinde «Onların kadınlan» da zikredilmektedir ki kadın, zînetini müslüman kadınlara gösterebilir. Ancak erkeklerine niteleyip anlatmasınlar diye zimmet ehli kadınlarına göstermez. Her ne kadar bir kadının, gördüğü başka bir kadını kocasına anlatması bütün kadınlar hakkında yasak ise de bu yasak zimmet ehli kadınlan hakkında daha şiddetlidir. Zîrâ onları bundan alıkoyacak hiç »bir engel yoktur. Müslüman kadın ise bunun haram olduğunu bilir ve kendisini bundan alıkor. Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Kadın, kadına çıplak olarak görünmesin ki o da kocasına sanki kocası (nitelemekte olduğu kadına) bakarmış gibi anlatmasın. Hadîsi Buhar! ve Müslim Sahihlerinde tbn Mes'ûd'dan rivayetle tahrîc ederler?)
Saîd îbn Mansûr Sünen'inde der ki: Bize Ismâîl îbn Ayyaş'in... Haris îbn Kays'dan rivayetine göre;(mü'minlerin emîri Ömer Îbn Hat-tâb, Ebu Ubeyde'ye şöyie bir mektup yazmış: Besmele, hamdele ve sala-vattan sonra,; bana ulaştığına göre senin taraflarında müslüman kadınlardan bir kısmı müşriklerin kadınlan ile beraber hamamlara giriyormuş. Allah'a ve âhiret gününe îmân eden bir kadın için, onun görünmemesi gereken yerine kendi dininden olanlar müstesna kimsenin bakması helâl değildir. Mücâhid, âyette zikredilen «onlann kadınlan» hakkında şöyle der: Onlann müslüman olan kadınlarıdır. Değilse onların kadınlarından müşrik olanlan değil. Müslüman bir kadının müşrik bir kadının önünde açılmak hakkı yoktur. Abd'm tefsirinde, Kelbî kanalıyla... îbn Abbâs'tan rivayetine göre; o, «onlann kadınları» hakkında şöyle demiştir: Bunlar müslüman kadınlardır. O, yahûdî ve hıns-tiyan bir kadına zînetlerini göstermez (gösterilmemeleri emrolunan zînetleri) gerdan, küpe, örme gerdanlık İle ancak mahrem olan birinin görmesi helâl olan yerleri ve zînetleridir^Said'in Cerîr kanalıyla.:. Mü-câhid'den rivayetinde o, şöyle diyor: Müslüman bir kadın müşrik bir kadının yanında başörtüsünü çıkarmaz. Zîrâ Allah Teâlâ: «Onların kadınları...» buyurmuştur ki bunlar (müşrik kadınlar) onların, kadınlarından de£ildir(Mekhûl ve Ubade tbn Nüseyy'den rivayete göre onlar» hırıstiyân, yahûdi ve mecûsî kadınların müslüman kadınları öpmesini hoş_görmezlermi|x tbn Ebu Hatim'in Ali îbn Hüseyn kanalıyla... fbn Atâ'dan, önurTda babasından rivayet ettiği: Hz. Peygamber (s.a.)in ashabı Beyt-i Makdis'e geldiklerinde, onların kadınlarının ebeleri ya-hûdî ve hıristiyan kadınlardı. Hadîs'i sahîh bile olsa zaruret haline veya onları çalıştırma kabilinden olmasına hamledümelidir. Sonra ortada mahrem yerlerinin açılması diye bir şey de zâten yoktur. En doğrusunu Allah bilir.
«Veya cariyeleri...» âyeti hakkında Ibn Cüreyc der ki: Yani müşriklerin kadınlarından. Her ne kadar müşrik bile olsa kadının zînetini onlara göstermesi caizdir. Zîrâ bunlar kendilerinin cariyeleridir. Saîd Müseyyeb de aynı görüştedir. Çoğunluk ise şöyle diyor: Bilakis kadının zînetini erkek olsun kadın olsun kölesine göstermesi caizdir. Bunlar, Ebu Davud'un rivayet etmiş olduğu şu hadîsi delil getiriyorlar: Mu-hanımed Ibn îsâ kanalıyla.., Enes (r.a.)den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Fâtıma'ya, kendisine hediye etmiş olduğu bir köle getirmişti. Fâtıma'nın üzerinde bir elbise vardı. Ancak bununla başını örttüğü zaman ayaklarına; ayaklarım Örttüğü zaman da başına yetişmiyordu. Hz. Peygamber (s.a.) Fâtıma'nın durumunu (örtünmeye çalıştığını) gördüğünde: Bir beis yok; (gelen) senin baban ve kölendir, buyurdu. Hafız îbn Asâkir'in Tarihi'nde Muâviye'nin kölesi Hudeyc el-Hasiyy'İn hal tercemesinde zikrettiğine göre, Abdullah îbn Mes'ade el-Fezârî simsiyah bir zenci imiş. Hz. Peygamber (s.a.) onu kızı Fâtıma'ya hediye etmiş, de Hz. Fâtıma onu terbiye edip yetiştirmiş, sonra azâd etmiş. Daha sonra bu köle Sıffîn günlerinde bütünüyle Hz, Muaviye ile beraber olmuştur ki Hz. Ali tbn Elbu Tâlib'e karşı olanların en şiddetlilerinden imiş. imâm Ahmed'in Süfyân îbn Uyeyne kanalıyla... Ümmü Seleme'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: Sizden birinin mükâteb bir kölesi olur ve o kölenin de borcunu ödeyecek varlığı olursa ondan örtünsün. Hadîsi Ebu Dâvûd, Müsedded'den o da Süfyân'dan rivayet etmiştir.
«Veya erkekliği kalmamış hizmetçileri...» âyetinde onların (kadınların) dengi olmayan, bununla birlikte akıllan zayıflamış ve kadınlara karşı şehvetleri ve düşünceleri kalmamış olan hizmetçiler kasdedilmek-tedir. îbn Abbâs bunların, şehveti olmayan burulmuş kimseler olduğunu söyler. Mücahid İse bunları ahmak, safdil olmakla niteler. îkrime de: O, erlik organı kalkmayan hünsâdır, demiş ve Seleften bir çokları da böyle açıklamışlardır. Zührî kanalıyla Hz. Âişe'den rivayet edilen sahih bir hadîse göre bir hünsâ, Allah Rasûlü (s.a.)nün ailelerinin yanına girer ve onlar kendisini erkekliği olmayanlardan sayarlarmış. O bir kadını: Yönelip geldiğinde dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğumlu olarak gider, şeklinde vasfederken Hz. Peygamber (s.a.) girmiş ve: Onun- burada olanları bildiğini görmüyor muyum? Bir dalia asla sizin yanınıza girmesin, buyurmuş ve onu dışarı çıkarmış. O çölde oturur ve yemek almak üzere her cum'a şehre girermiş. İmâm Ahmed der ki: Bize Ebu Muâviye'nin Ümmü Seleme'den rivayetle anlattığına göre; Allah Rasûlü (s.a.) onun yanına girdiğinde, yanında bir hünsâ ve erkek kardeşi Abdullah tbn Ümeyye varmış ve hünsâ, Abdullah'a: Ey Abdullah tbn Ebu Ümeyye; eğer Allah Teâlâ yarın size Tâif'in fethini nasîb ederse, Ğaylân'm kızını ara ,onu al. Zîrâ o, yönelip geldiğinde dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğumludur, diyormuş. Allah Rasûlü (s.a.) onun (söylediğini) işitmiş ve Ümmü Seleme'ye: Bu bir daha senin yanına asla girmesin, buyurmuş. Hadîsi Buhârî ve Müslim Sahîh'lerinde Hişâm İbn Urve kanalıyla tahrîc etmişlerdir. Yine İmâm Ahmed der ki: Bize Abdürrezzâk'ın... Hz. Âişe (r.a.)den rivayetinde o, şöyle anlatıyor : Hünsâ olan bir adam, Hz. Peygamber (s.a.) in hanımlarının yanına girer ve onlar kendisini erkekliği kalmamış olanlardan sayarlardı. Bir gün o Hz. Peygamber (s.a.) in hanımlarının bazısının yanında bir kadını anlatırken Hz. Peygamber (s.a.) girdi. O; şüphesiz o yönelip geldiği zaman dört boğum, arkasını dönüp gittiğinde sekiz boğum, diyordu. Hz. Peygamber (s.a.): Şunun burada olanları bildiğini görmüyor muyum? Bir daha bu sizin yanınıza asla girmeyecek, buyurdu da ,onu girmekten men'ettiler. Müslim, Bbu Dâvûd ve Neseî, hadîsi Abdürrezzâk kanalıyla rivayet etmişlerdir.
Allah Teâlâ: «Yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkalarına göstermesinler...» buyurur. Yani küçüklükleri sebebiyle kadınların ince sözlerinden, yürümede sağa sola meyletmelerinden, hareket ve duruşlarından kadınların durumlarını ve mahrem yerlerini anlamayan çocuklar. Çocuk küçüklüğünden bunu an-lamıyorsa, kadınların yanma girmesinde bir beis yoktur. Ancak mürâ-hik veya buna yakın olduğunda kadınların durumlarını bileceği, çirkinle güzelin arasını ayırabileceği cihetle kadınların yanına girmesi caiz değildir. Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde Allah Rasûlü (s.a.) den rivayetle mevcûd bir hadîste : Kadınların yanma girmekten sakının, buyurmuştur. Onlar: Ey Allah'ın elçisi, kocalarının babalan hakkında ne buyurursun? dediler de: Ya kocalarının babaları veya ölüm (ölsünler de yine yapmasınlar), buyurdu.
«Gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için ayaklarını da vurmasınlar.» câhiliye devrinde kadın yolda yürürken ayağında sesi duyulmayan bir halhal varsa erkekler onun sesini (halhalin tınlamasını) duyup bilsinler için ayağını yere vururmuş. îşte Allah Teâlâ mü'min kadınlara bu çeşit davranışı yasaklamıştır. Kadının örtülü bir zıneti olur da gizli olan bu zîneti görünsün için hareket ettirirse bu da bu yasaklamanın içine girer. Zîrâ Allah Teâlâ: (gizledikleri zînetlerinin bilinmesi için ayaklarını da vurmasınlar.» buyurmuştur. Bu sebeple erkekler kokusunu alsınlar için evinden çıkarken kokulanma da kadınlara yasak edUmistir?)Ebu îsâ Tirmizî der ki: Bize Muhammed İbn Beş-şâr'm... Ebu Mûsâ el-Eş'ârî'den, onun da Hz. Peygamber (s.a.)den rivayetinde şöyle buyurmuş: Her göz zina edicidir; bir kadın kokulanıp bir meclisten geçtiği zaman o (o mecliste oturanların gözleri) şöyle şöyledir... Hz. Peygamber burada göz zinasını kasdetmektedir. Tirmizî bu konuda Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadîs daha olduğunu, bunun hasen, sahîh olduğunu söyler. Aynca Ebu Dâvûd ve Neseî, hadîsi Sabit tbn Ümâre kanalıyla da rivayet etmişlerdir. Elbu Dâvûd der ki: Bize Muhammed tbn Kesîr'in... Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayetle anlattığına göre; eteği tozlu ve güzel kokusunu hissettiği bir kadın ona uğramıştı. O: Ey zâlimin kızı; mescidden mi geliyorsun? dedi. Kadın; evet, diye cevabladı. Ebu Hüreyre ona: Mescid için mi kokulandın? diye sordu. Kadın yine evet, dedi. Ebu, Hüreyre dedi ki: Ben, dostum Ebu'l-Kâsım (s.a.)ı şöyle buyururken işittim : Allah Teâlâ şu mescid için kokulanan bir kadının namazını dönüp cünüblükten yıkandığı gibi yıkan-madıkça kabul buyurmaz. Hadîsi Ibn Mâce de Ebu Bekr îbn Ebu Şey-be'den, o ise Süfyan tbn Uyeyne'den rivayet etmiştir. Yine Tirmizî'nin Mûsâ İbn Ubeyde kanalıyla... Meymûne Bint Sa'd'dan rivayetine göre, Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuştur: Ailesi haricindeyken zîneti içinde kırıtarak yürüyen bir kadın kıyamet günü nûr olmayan bir zulmet gibidir. Bir açılıp saçılma sayılacağı için kadınların yolun ortacında yürümeleri de yasaklanmıştır. Ebu Dâvûd der ki: Bize Ka'nebî'nin... Ebu Üseyd (veya Esîd) el-Ansârî'den rivayetine göre; yolda kadınlarla erkekler karışmışken mescidden çıkan Allah Rasûlü (s.a.) nün kadınlara şöyle buyurduğunu işitmiş: Geriye kaim; sizin yolu ortalamaya hakkınız yok, yolun kenarlarından gidin. Kadınlar da (yolda yürürken) duvarlara yapışır gibi gidermiş. O kadar ki duvarlara yapışmalarından dolayı elbiseleri duvarlara takılırmış.
«Ey mü'minler; hepiniz Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz.» Allah'ın size emretmiş olduğu bu güzel sıfatlan ve yüce huyları yerine getirip câhiliye halkının üzerinde olduğu rezîl ahlâk ve sıfatları terke-diniz. Zîrâ bütünüyle kurtuluş, Allah'ın ve Rasûlünün emrettiklerini yapmakta, Allah ve Rasûlünün yasakladıklarını terketmektedir. Yardım dilenecek, yalnızca Allah'tır.[19]