İslâm Dîni, kadına evlenceği kimseyi seçme hakkını vermiştir. Hattâ evlilik birliğini kurmada kadının irâdesine öncelik tanımış ve "îcâb"da bulunma yetkisini kadına vermiştir. İlk söz hakkı kadınındır. Bundan sonra erkek bu "îcâb"ı "kabûl" eder. (118)
Ayrıca İslâm Dîni, evlenecek kimselerin birbirlerini görmelerini de şart koşmuştur. Evlenmek isteyen kız ve erkeğin birbirlerini görmeleri isteği, pek çok hikmete dayanmaktadır. Şüphesiz ki birbirlerini görmek, gelecekteki hayatta daha mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek açısından önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bir kadınla evlenmek isteyen Muğîre b. Şu’be’ye evleneceği kadını görüp görmediğini sormuş; Muğîre:
"Görmedim!" deyince de;
"Ona bak! Çünkü bu, ileride birbirinizi sevmenize ve evliliğin devamlı olmasına vesile olur." (119) buyurmuşlardır.
Evlilik, karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü, anlaşma ve güven üzerine kurulmuş bir müessesedir. İslâm, evlenecek kızla erkeğin yanlarında yakın akrabâlarından en az biri bulunmak şartıyla birbirlerini görmelerine ve karşılıklı konuşup anlaşmalarına izin vermiştir. Yalnız olarak görüşmeye aslâ müsâde edilmemiştir. Nitekim bunun mahzurlu oluşu hadîs-i şerîfde açıkça zikredilmiştir:
"Bir erkek yalnız olarak bir kadınla kaldı mı, mutlaka onların üçüncüleri şeytandır." (120)
İslâm’da evlilik, erkekle kız birbirlerini hiç görüp tanımadan, sadece ana-babanın kararlarıyla gerçekleşen bir anlaşma (ahid) değildir. Bilakis, erkekle kızın birbirlerini görüp beğenmeleri, konuşmaları, anlaşıp anlaşamayacaklarını araştırmaları dînimizin emrettiği hususlar arasındadır. Ancak bu birbirlerini görme, hiç bir zaman birlikte gezip dolaşmak, eğlenip yaşamak şeklinde olmamalıdır.
Eş seçimi konusunda, kadın da erkek gibi aynı haklara sahiptir. Kadın, istemediği bir erkekle evlendirilemez.
Kadın sahâbiyelerden dul bir hanım olan Hizâm kızı Hansa’yı babası bir adama nikâh etmişti. Ama Hansa, bu evliliğe râzı değildi. Kalkıp Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e geldi. Ve babasının nikâhladığı adamla evlenmek istemediğini bildirdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, onun bu sözü üzerine derhal nikâhı bozdu ve böyle bir evliliğin olamayacağını söyledi. (121)
İbn-i Abbas (r.a.)’ın rivâyetine göre, bir defasında bâkire bir kız Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in yanına gelerek dert yandı. Babasının, kendisini arzu etmediği biriyle evlendirdiğini söyledi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kıza bu evliliği devam ettirip ettirmemekte tamamen serbest olduğunu söyledi. (122)
Yine dul bir kadın olan Sübey’a el-Eslemiyye’ye iki kişi evlenme teklîfinde bulunmuş ve bu hususta kendisine istemediği kimseyle evlenmesi için baskı yapılmıştı. Bunun üzerine Sübey’a Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelip, olayı anlattı. Hz. Peygamber (s.a.v.) de, onun istediği ile evlenme hakkına sahip olduğunu ifade buyurdu. (123)
Ayrıca İslâm Dîni, evlenecek kimselerin birbirlerini görmelerini de şart koşmuştur. Evlenmek isteyen kız ve erkeğin birbirlerini görmeleri isteği, pek çok hikmete dayanmaktadır. Şüphesiz ki birbirlerini görmek, gelecekteki hayatta daha mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek açısından önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bir kadınla evlenmek isteyen Muğîre b. Şu’be’ye evleneceği kadını görüp görmediğini sormuş; Muğîre:
"Görmedim!" deyince de;
"Ona bak! Çünkü bu, ileride birbirinizi sevmenize ve evliliğin devamlı olmasına vesile olur." (119) buyurmuşlardır.
Evlilik, karşılıklı sevgi, saygı, hoşgörü, anlaşma ve güven üzerine kurulmuş bir müessesedir. İslâm, evlenecek kızla erkeğin yanlarında yakın akrabâlarından en az biri bulunmak şartıyla birbirlerini görmelerine ve karşılıklı konuşup anlaşmalarına izin vermiştir. Yalnız olarak görüşmeye aslâ müsâde edilmemiştir. Nitekim bunun mahzurlu oluşu hadîs-i şerîfde açıkça zikredilmiştir:
"Bir erkek yalnız olarak bir kadınla kaldı mı, mutlaka onların üçüncüleri şeytandır." (120)
İslâm’da evlilik, erkekle kız birbirlerini hiç görüp tanımadan, sadece ana-babanın kararlarıyla gerçekleşen bir anlaşma (ahid) değildir. Bilakis, erkekle kızın birbirlerini görüp beğenmeleri, konuşmaları, anlaşıp anlaşamayacaklarını araştırmaları dînimizin emrettiği hususlar arasındadır. Ancak bu birbirlerini görme, hiç bir zaman birlikte gezip dolaşmak, eğlenip yaşamak şeklinde olmamalıdır.
Eş seçimi konusunda, kadın da erkek gibi aynı haklara sahiptir. Kadın, istemediği bir erkekle evlendirilemez.
Kadın sahâbiyelerden dul bir hanım olan Hizâm kızı Hansa’yı babası bir adama nikâh etmişti. Ama Hansa, bu evliliğe râzı değildi. Kalkıp Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e geldi. Ve babasının nikâhladığı adamla evlenmek istemediğini bildirdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, onun bu sözü üzerine derhal nikâhı bozdu ve böyle bir evliliğin olamayacağını söyledi. (121)
İbn-i Abbas (r.a.)’ın rivâyetine göre, bir defasında bâkire bir kız Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in yanına gelerek dert yandı. Babasının, kendisini arzu etmediği biriyle evlendirdiğini söyledi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kıza bu evliliği devam ettirip ettirmemekte tamamen serbest olduğunu söyledi. (122)
Yine dul bir kadın olan Sübey’a el-Eslemiyye’ye iki kişi evlenme teklîfinde bulunmuş ve bu hususta kendisine istemediği kimseyle evlenmesi için baskı yapılmıştı. Bunun üzerine Sübey’a Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelip, olayı anlattı. Hz. Peygamber (s.a.v.) de, onun istediği ile evlenme hakkına sahip olduğunu ifade buyurdu. (123)