Kim onları ezberlerse(uygularsa) cennete girer

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."
Bir rivâyette: "Kim o isimleri sayarsa cenntete girer" buyurmuştur. Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim'de "tek" kelimesi yoktur.

Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî, Daavât 87, (3502).

Tirmizî'nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Allah'ın isimlerini şöyle yazdı:

"O Allah ki O'nda başka ilâh yoktur. Rahman'dır. Rahim'dir. E1-Meliku'l-Kuddûsu, es-Selâmu, el-Mü'minu, el-Müheyminu, el-Azîzu, el-Cebbâru, el-Mütekebbiru, el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru, el-Kahhâru, el-Vehhâbu, er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu, el-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru, eş-Şekûru, el-Aliyyu, eI-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu, el-Celîlu, el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu, el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu, el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu, el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu, el-Vâli, el-Müte'âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu, Mâliku'l-Mülki, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu, el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni', ed-Dârru, en-Nâfiu,en-Nûru, el-Hâdî, el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu es-Sâbüru."

İsimleri bu şekilde, sâdece Tirmizî saymıştır.


El - Kuddûs: Ayıplardan temiz demektir.

es-Selâm: Selam sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selamette‚her türlü afetten beri demektir.

el-Mü’min: Kullarına va’dinde sadık olan demektir. Tasdik manasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mana eman’dan gelir.

el-Muheymin: Şahid olan (görüp güzeten) demektir. Emin manasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ ha’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasına geldiği de söylenmiştir.

el-Azîzu: Kahreden‚ galebe çalan demektir. "İzzet"‚galebe çalmak manasına gelir.

el Cebbâr: Mahlukatı mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ bütün mahlukatının fevkinde yücedir manasına geldiği de söylenmiştir.

el-Mütekebbir: Mahlukata ait sıfatlardan yüce‚ uzak manasına gelir. Ayrıca "Mahlukatından büyüklük taslayarak kendisiyle azamet yarışına kalkanlara büyüklüyünü gösteren ve onlara haddini bildiren manasına geldiği de söylenmiştir.Keza şu manaya geldiği de belirtilmiştir: "Mütekebbir" Allah’ın azametini ifade eden kibriya kelmesinden gelir‚ tezyifi bir mana taşıyan kibir kelimesinden gelmez.

el-Bâriu: Mahlukatı‚ mevcut bir misale bakmaksızın‚ yoktan‚ örneksiz olarak yaratan manasına gelir. Bu kelime‚ öncelikle hayvanlar için kullanılır‚ diğer mahluklar için pek kullanılmaz. Hayvanlar dışındaki mahlukat hakkında nadiren kullanılır.

el-Müsavvir: Mahlukatı farklı sûretlerde yaratan" demektir. Tsvir lügat olarak hat ve şekil çizmek manasına gelir.

el-Gaffâr: Kulların günahlarını tekrar tekrar affeden‚ manasına gelir. Gafr kelimesi‚ aslında setr (örtmek) ve kapatmak manalarına gelir. Allah Teala kullarının günahlarını affedici‚ onlar için cezayı terketmek sûretiyle (günahları) örtücüdür.

el-Fettâh: Kulları arasında hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmın (davalı-davacı) arasındaki ihtilafı çözdüğü zaman: "Hakim iki hasmın arasını fethetti" derler. Hükmetti, çözüme kavuşturdu manasında, hakime fatih dendiği de olmuştur. Mamafih "Kullarına rızk ve rahmet kapılarını açan", rızıklarından kapanmış olanları açan manasına da gelir.

el-Kâbız: Kullarının rızkını lütfu ve hikmetiyle tutan manasına gelir.

el-Bâsıt: Kullarına rızkı açıp cûd ve rahmetiyle genişleten demektir. Böylece Cenab-ı Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadır.

el-Hafîd: Cebbarları ve firavunları alçaltan demektir. Yani onları horlar ve değersiz kılar demektir.

er-Rafî': Velilerini, dostlarını yüeltir. Aziz kılar demektir. Böylece Allah, hem zelil hem de aziz kılıcı olmaktadır.

el-Hakem: Hakim demektir. Bu da hakikatı hükmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gönderilen demek olur.

el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hükümde doğruluktan ayrılmayan cevre yer vermeyen manasına gelir. Aslında masdardır. Ancak adil makamında kullanılmıştır. Adil'den daha beliğdir, çünkü müsemma, fiilin kendisiyle isimlenmiştir.

el-Lâtîfu: Arzunu sana rıfkla ulaştıran demektir. "Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latif" manasına geldiği de söylenmiştir.

el-Habîru: Olanı ve olacağı bilen kimseye denir.

el-Gafûru: Bağışlamada mübalağa eden, çok bağışlayan demektir.

eş-Şekûru: Kullarını, salih fiilleri sebebiyle mükafatlandıran ve sevap veren demektir. Allah'ın kullarına şükrü, onlara mağfireti ve ibadetlerini kabul etmesidir.

el-Kebîru: Cela1 (büyüklük) ve şanının yüceliği sıfatlarını taşıyan kimsedir.

el-Mukîtu: Muktedir demektir. Ayrıca, mahlukata gıdalarını veren manasına geldiği de söylenmiştir.

el-Hasîbu: el-Kafi demektir. Muf'il manasında faildir, tıpkı mü'lim manasında elim gibi, hasib'in muhasib manasında kullanıldığı da söylenmiştir.

er-Rakîbu: Kendisinden hiçbir şey gaib olmayan hafiz (muhafız) demektir.

el-Mucîbu: Kullarının duasını kabul edip, icabet eden zat demektir.

el-Vâsiu: Zenginliği, bütün fakrlar bürüyen; rahmeti herşeyi kuşatan demektir.

el-Vedûdu: el-Vedd (sevgi) kelimesinden mef'û1 manasında feûl'dür. Allah Teala Mevdûd'dur. Çok sevilir. Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fail manasında feûldür. Yani Allah Teala salih kullarını sever, bu da "onlardan razı olur" demektir.

el-Mecîdu: Keremi geniş olan demektir. Şerif manasını taşıdığı da söylenmiştir.

el-Baîsu: Mahlukatı, ölümden sonra kıyamet günü yeniden diriltir demektir.

eş-Şehîdu: Kendisinden hiçbir şey gaib olmayan kimse demektir. Şahid ve şehid aynı manada kullanılır, tıpkı alim ve alim kelimeleri gibi. Mana şöyledir: Allah, (her yerde) hazırdır. Eşyayı müşahede edip her an görür.

el-Hakku: Varlığı ve vücudu gerçek olan demektir.

el-Vekîlu: Kulların rızıklarına kefil demektir. Hakikat şudur: Kendisine tevkil edilmiş olanı işinde müstakil söz sahibi olmaktır. Bu hususta şu ayet hatırlanabilir: "(Dediler ki) Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" (A1-i İmran 173).

el-Kaviyyu: el-Kadir (güçlü) demektir. Ayrıca: "Kudreti ve kuvveti tam, O'nu hiçbir şey aciz kılamaz" manasına da gelir.

el-Metînu: Şedid ve kavi olup, hiçbir fiilinde meşakkatle karşılaşmayan demektir.

el-Veliyyu: Nasır (yardımcı) demektir. Ayrıca: "İşlerin kendisiyle yürüdüğü mütevelli, yetimin velisi gibi" diye de açıklanmıştır.

el-Hamîdu: Fiiliyle hamde hak kazanan mahmûd kimsedir. Bu kelime mef'ûl manasında faildir.

el-Muhsi: İlmiyle herşeyi sayan, nazarından büyük veya küçük hiçbir şey kaçmayan kimse demektir.

el-Mübdiu: Eşyayı yoktan ilk defa var eden, yaratan demektir.

el-Muîdu: Mahlukatı hayattan sonra tekrar ölüme, öldükten sonra da tekrar hayata iade eden kimse demektir.

el-Vâcidu: Fakirliğe düşmeyen zengin demektir. Bu kelime, gına demek olan cide kökünden gelir.

el-Vâhidu: Tek başına devam eden, yanında bir başkası olmayan ferd'dir. Ayrıca, şerik ve arkadaşı olmayan kimse manas da mevcuttur.

El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir başka adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sahiptir. Kelime hem müzekker, hem de müennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadındır." Vahid'e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabûl etmeyen bir mana üzere bina edilmiştir. Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık üzere bina edilmiştir. Öyle ise, vahid, zat itibariyle münferiddir, ahad ise mana itibariyle münferiddir.

es-Samedu: İhtiyaçlarını temin etmek üzere, halkın kendisine başvurduğu efendidir. Yani halkın kendisine yöneldiği kimsedir.

el-Muktediru: Kudret kökünden müfteil babındandır. Kadir'den daha öte bir güçlülük ifade eder.

el-Mukaddimu: Eşyayı takdim edip, yerli yerine koyan demektir.

el-Muahhiru: Eşyayı yerlerine te'hir eden demektir. Kim takdime hak kazanırsa ona takdim eder, kim de te'hire hak kazanırsa ona da te'hir eder.

el-Evvelu: Bütün eşyadan önce var olan demektir.

el-Âhiru: Bütün eşyadan sonra baki kalacak olan demektir.

ez-Zâhiru: Herşeyin üstünde zahir olan ve onların üstüne çıkan şey demektir.

el-Bâtınu: Mahlukatın nazarlarından gizlenen demektir.

el-Vâli: Eşyanın maliki ve onlarda tasarruf eden demektir.

el-Müteâli: Mahlukatın sıfatlarından münezzeh olan, bu sıfatların biriyle muttasıf olmaktan yüce ve ali olan.

el-Berru: Katından gelen bir iyilik ve lütufla, kullarına karşı merhametli, şefkatli demektir.

el-Müntakimu: Dilediğine ceza vermede şiddetli davranan demektir. Nekame kökünden müfteil babında bir kelimedir. Nekame, hoşnudsuzluğun öfke ve nefret derecesine ulaşmasıdır.

el-Afuvvu: Afv'dan feûl babında bir kelimedir. Bu bab mübalağa ifade eder. Öyle ise mana: "Günahları çokça bağışlayan" dcmek olur.

er-Raûfu: Katından gelen bir re'fetle (şefkatle) kullarına merhametli ve şefkatli olan demektir. Re'fetle rahmet arasındaki farka gelince; rahmet bazan maslahat gereği istemeyerek de olabilir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur.

Zü'l-Celal: Celal, celil'in masdarıdır. Celal, celalet, nihayet derecede büyüklük, azamet demektir. Zü'l-Celal büyüklük sahibi olan manasına gelir.

el-Muksidu: Hükmünde adil, demektir. Ef'àl babında adaletli oldu manasına olan bu kelime, sülasi aslında zulmetti manasına gelir. Nitekim kasıt; cevreden, zalim demektir.

el-Câmiu: Kıyamet günü mahlukatı toplayan demektir.

el-Mâniu: Dostlarını, başkalarının eziyetinden koruyan yardımcı demektir.

en-Nûru: Körlüğü olanları nuruyla görür kılan, dalalette olanları da hidayetiyle irşad eden demektir.

el-Vârisu: Mahlukatın yok olmasından sonra da baki kalan demektir.

er-Reşîdu: Mahlukata maslahatların gösteren demektir.

es-Sabûru: Asilerden intikam almada acele etmeyen, cezalandırmayı belli bir müddet te'hir eden demektir. Allah'ın sıfatı olarak sabûr'un manası halim'in manasına yakındır. Ancak ikisi arasında şöyle bir fark vardır: Sabûr sıfatında cezanın mutlaka olacağını beklemeyebilirler. Ancak halim sıfatıyla Allah'ın cezasına kesin nazarıyla bakarlar.

Allah inkarcıların söylediklerinden münezzeh ve mukaddestir, uludur, yücedir.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Not :Esmaül hüsnaları tercümelerini türkçe çeviren kişi eklenmiştir.Nerden alıntı yaptığı veya kendi çevirip çevirmediğini söylememiştir.

Ahmed1 orjinal haline bakmıştır sadece esmaül hüsnalar geçiyor.Yani esmaül hüsnalar peygamber efendimiz(s.a.v)tarafından açıklanmamış.

Bence iyi niyetli bile olunsa hadisin türkçe tercümesi aynen çevrilmeli en azından ben esmaül hüsnaların tercüme ettim diye not düşmesi gerekti.Örneğin ben peygamber efendimiz s.a.v açıklamış zannettim esmaül hüsnaların anlamlarını.

Birçok şerh var en azından hadisi çevirip ekleyen kişi şu şerhden faydalandım ve hadise ekledim demeliydi.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Not :Esmaül hüsnaları tercümelerini türkçe çeviren kişi eklenmiştir.Nerden alıntı yaptığı veya kendi çevirip çevirmediğini söylememiştir.

Ahmed1 orjinal haline bakmıştır sadece esmaül hüsnalar geçiyor.Yani esmaül hüsnalar peygamber efendimiz(s.a.v)tarafından açıklanmamış.

Bence iyi niyetli bile olunsa hadisin türkçe tercümesi aynen çevrilmeli en azından ben esmaül hüsnaların tercüme ettim diye not düşmesi gerekti.Örneğin ben peygamber efendimiz s.a.v açıklamış zannettim esmaül hüsnaların anlamlarını.

Birçok şerh var en azından hadisi çevirip ekleyen kişi şu şerhden faydalandım ve hadise ekledim demeliydi.

Eserde hadisi verdikten sonra ''Esmaul Husna Şerhi'' yazmış.Zaten Peygamber(sav) açıklamış diye bir yazı da yazmamış.O isimler arapça olduğu için Peygamber ve Sahabeler zaten anlıyorlardı.Ama eser sahibi bizim de anlamamız için alt tarafa manalarını da koymuş.

Alt tarafta 99 ismin manalarını açıklamış.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Bende esmaül hüsna şerhi yazmıyor ahmed1 kardeşim.O yukarıda açıkladığın hadis bile yok.
Sonra bida bakayım.Sırf esmaül hüsnaları tercümelerini eklemiş.\:)
Hangi şerh olduğu yazıyor mu sende?İmam gazali hz. esmaül hüsna şerhini okuyorum ondan alıntılanmamış.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Bende esmaül hüsna şerhi yazmıyor ahmed1 kardeşim.O yukarıda açıkladığın hadis bile yok.
Sonra bida bakayım.Sırf esmaül hüsnaları tercümelerini eklemiş.\:)
Hangi şerh olduğu yazıyor mu sende?İmam gazali hz. esmaül hüsna şerhini okuyorum ondan alıntılanmamış.

ksitte.jpg


Bu linkte bu eser mevcuddur.1767 no'lu hadise baktığında göreceksin.

http://kutubusitte.com/Hadisler/dua.htm
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Allah razı olsun evet şerh yazılmış gördüm.
Hadisi eklememişler nedense?
Neyse siz eklediniz tam oldu.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Baya geç oldu yanlış bakmış olabilirim
Fakat 1766.hadisde dediniz hadis eklenmiş.
1767.hadisdede esmaül hüsna şerhi eklenmiş.1767.hadisde hadis yok.

1.DURUM:1766. hadisin altına eklenicek iken yanlışlıklı 1767.olarak yazılıp eklenmiş olabilir
2.DURUM:1767.hadis yazılmaya unutulmuş.

1.durumun sakıncası şerh hadis olarak okunuyor.
2.durumun sakıncası 1767.hadis ortada yok.
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir başka adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sahiptir. Kelime hem müzekker, hem de müennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadındır." Vahid'e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabûl etmeyen bir mana üzere bina edilmiştir. Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık üzere bina edilmiştir. Öyle ise, vahid, zat itibariyle münferiddir, ahad ise mana itibariyle münferiddir.

Altı çizgili kelimenin biri halktan yerine haktan yazılmış sanırım.Diğeri ise Arapça'da elif harfi ile başlayan kelimeler Tüekçe de E olarak okunmuyor mu?Meselâ "Ellezîne....." gibi.


el-Muheyyim: Şahid olan (görüp güzeten) demektir. Emin manasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ ha’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasına geldiği de söylenmiştir.


Bu Müheymin olacaktı sanırım değil mi? Yazım hatası ise düzeltelim.


Allah razı olsun.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir başka adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sahiptir. Kelime hem müzekker, hem de müennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadındır." Vahid'e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabûl etmeyen bir mana üzere bina edilmiştir. Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık üzere bina edilmiştir. Öyle ise, vahid, zat itibariyle münferiddir, ahad ise mana itibariyle münferiddir.

Altı çizgili kelimenin biri halktan yerine haktan yazılmış sanırım.Diğeri ise Arapça'da elif harfi ile başlayan kelimeler Tüekçe de E olarak okunmuyor mu?Meselâ "Ellezîne....." gibi.


el-Muheyyim: Şahid olan (görüp güzeten) demektir. Emin manasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ ha’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasına geldiği de söylenmiştir.


Bu Müheymin olacaktı sanırım değil mi? Yazım hatası ise düzeltelim.


Allah razı olsun.

Evet halktan diye düzeltilebilir.Arapçada elifle başlayan cümleler E diye okunuyor.Ellezine gibi. Orada El-Ehad (yani El ) takısının olması marifedir.El takısı konulunca kimin olduğu bilinen demektir.Örneğin: Mescidun dediğinde herhangi bir mescid anlamındadır.Fakat El-Mescid dediğinde her zamanki bildiğin mescidi kastetmiş olursun.(Yani sizin orda bir cami var.Her zaman oraya gidiyorsun.Ve diyorsun ki : Ben camiye gidiyorum.(yani aşağıdaki herzamanki gittiğime gidiyorum) dediğinde El takısı konuluyor arapçada.

Alttaki El-Müheymin'dir.yanlış yazmış olabilirler.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Baya geç oldu yanlış bakmış olabilirim
Fakat 1766.hadisde dediniz hadis eklenmiş.
1767.hadisdede esmaül hüsna şerhi eklenmiş.1767.hadisde hadis yok.

1.DURUM:1766. hadisin altına eklenicek iken yanlışlıklı 1767.olarak yazılıp eklenmiş olabilir
2.DURUM:1767.hadis yazılmaya unutulmuş.

1.durumun sakıncası şerh hadis olarak okunuyor.
2.durumun sakıncası 1767.hadis ortada yok.

yanlışlıkla yapmış olabilirler.Sen zaten şerh dediğinde anlamışsan sorun yok.
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Evet halktan diye düzeltilebilir.Arapçada elifle başlayan cümleler E diye okunuyor.Ellezine gibi. Orada El-Ehad (yani El ) takısının olması marifedir.El takısı konulunca kimin olduğu bilinen demektir.Örneğin: Mescidun dediğinde herhangi bir mescid anlamındadır.Fakat El-Mescid dediğinde her zamanki bildiğin mescidi kastetmiş olursun.(Yani sizin orda bir cami var.Her zaman oraya gidiyorsun.Ve diyorsun ki : Ben camiye gidiyorum.(yani aşağıdaki herzamanki gittiğime gidiyorum) dediğinde El takısı konuluyor arapçada.

Alttaki El-Müheymin'dir.yanlış yazmış olabilirler.

Ben kısaca "Ehad" mi, yoksa "Ahad" mi diye sormak istemiştim.Arapça yazılışı elif ile başlıyorsa,Ehad olması gerekmiyor mu diye sormuştum ama neyse....Allah razı olsun.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Ben kısaca "Ehad" mi, yoksa "Ahad" mi diye sormak istemiştim.Arapça yazılışı elif ile başlıyorsa,Ehad olması gerekmiyor mu diye sormuştum ama neyse....Allah razı olsun.

bu konuda detaylı bilgiye sahip değilim,bazen soruyorlar, Lâ 'yı uzatırkan LÂ MI? YOKSA LÊ Mİ ? DİYE UZATALIM DİYE.HOCA İKİSİ ARASI BİR SES TONUYLA SÖYLEMİŞTİ.BUNU KLAVYEDE İFADE ETMEM MÜMKÜN DEĞİL,YANİ E İLE A ARASI DİYEBİLİRİM
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Ahmed1 sanırım dediğim doğru.

1767.şerhi hadis diye okuyacaklar için büyük sorundur.Ben buradan bu yazıyı okuyanları uyarayım.

UYARI
1767.hadis değil şerhtir.Bir şekilde hata yapılış.
1.DURUM:1766. hadisin altına eklenicek iken yanlışlıklı 1767.olarak yazılıp eklenmiş olabilir.
2.DURUM:1767.hadis yazılmaya unutulmuş.
 
Üst