Kot pantolan giymek haram mı ?

  • Konuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Ziyaretçi
Kot pantolan giymek haram mı ? caizmi islama göre
Şekilli kot pantolon tişört kapri vs giymek haram mı ?
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Soru

Kot pantalon giymek caiz midir? namaz kılana bir manisi var mıdır? Çevremden sünnete muhalif gibi şeyler duydum dogru mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz;
Islâm'da elbise çeşitleri teker teker sayılıp, her birerlerinin hükmü ayrı ayrı bildirilmiş değildir. Asırlar boyunca binlerce çeşit elbise ortaya çıktığına ve çıkacağına göre bu zaten mümkün de değildir. Ancak Islâm'da, her şey için olduğu gibi elbise için de genel kaideler vardır. Her ortaya çıkan elbise çeşidini alimlerimiz o kaidelere göre değerlendirirler.

Buna göre erkek için: Avretini örtecek, sıcak ve soğuğa karşı koruyacak kadarı farzdır. Zaruret miktarını aşıp, bir müslüman olarak görünümünü güzelleştirecek miktarı, yerine göre izar, rida, cübbe, gömlek ve sarıkla takımı tamamlaması müstehaptır. Çünkü Allah (cc); nimetinin belirtisini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır (Fetavay-ı Ankaravî, I/167).

Rasulüllah Efendimiz (sav): "Elbisenizi güzel yapın eşyanızı düzgün tutun ve insanlar içerisinde beyaz tepecikler gibi olun" buyurmuşlardır. Özellikle cuma ve bayramlarda muhtaçları rahatsız etmeyecek ölçüde temiz ve yeni giymek mubahtır. Tamamen kırmızı ve bazılarına göre sarı renkte elbiseler giymek mekruhtur, kibir, caka ve yabancı kadınlara güzel görünmek gayesi ile giyilen, gayrı müslimlerin özel elbiselerine benzeyen ve saf ipekten dokunmuş elbiseler ise haramdır.

Avret olan bölgelerin rengini gösterecek ölçüde şeffaf olan, hiç giyilmemiş sayılır (haramdır). Kalın olmakla beraber yine avret mahallerinin şeklini belli edecek ölçüde dar olan elbise giymek mekruhtur. Baş, kol vb. avret olmayan organların açık ya da kapalı olması müslümanların örfüne göre hüküm alır. Müslümanlarca anormal görülen yerde mekruh, görülmeyen yerde mübah olur (Satıbî, el-Muvaffakât; ).

Buna göre kot pantolon giyilmesinde bir mahzur olmamakla beraber:

l. Bazan vücuda yapışır ölçüde çok dar olarak giyildiği,

2. Ve müslümanlarca genellikle hoş karşılanmadığı için mekruh olmaktan, yani hiç bir sakıncası yoktur denilmez.(Allah'u a'lem).

Bu iki durum ortadan kalkarsa yani dar olmaması ve bulunduğu toplumda kınanmaması halinde giyilmesinde bir sakınca yoktur.

Dar bile olsa kot pantolonla kılınan namaz geçerlidir.

Kadınların pantolon giymesiyle ilgili bilgi almak için tıklayınız:

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Soru

İslam dininde kadınların pantolon giymesi günah mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz;
Konuya farklı açılardan bakanlar farklı hükümler verebilirler. Her açının kendine göre hükmü olması da mümkündür. Ben de arz edeceğim açılardan bakacak, kendi görüşümü netleştirmeye çalışacağım. Takdir size aittir. Uygun bulursunuz, yahut ta yanlış telakki edersiniz. İkisi de mümkündür.

Bugün giyim kuşamda tam bir karmaşa yaşanmaktadır. Ne erkek ne de kadın giyimi geçmişteki gibi net ve tam ayrılmış değildir.

Bunu şunun için arz ediyorum.
Gerçekten de hanımların giyim kuşamında birinci ölçü tesettür ise, ikincisi de erkek giyimi olmaması, erkek giyimine benzememesidir.

Efendimizin ikazı da bunu açıkça ifade etmektedir.
– Erkeklerden kadın giysisi, kadınlardan da erkek giysisi giyerek karşı cinse benzeyenlere.. diye başlayan hadiste lanet bedduası vardır.

Bu ikazı unutmayan hanımlar, giyimlerinde birinci olarak tesettürü esas aldıkları gibi, ikinci olarak ta erkeğe benzememeyi esas alırlar. Kimliklerini korumak isterler.

Toplumun böyle bir kimlik korumasına ihtiyacı da kesindir. Cinsiyet karışımı söz konusu olacak nerdeyse.

Ancak bugün erkek giyimi eskisi kadar kesin belirlenmiş değildir. Pantolon artık sadece erkek giyimi olmaktan çıkıp kadınların da büyük ölçüde giyimi haline gelmiştir.

Nitekim Suudi Arabistanlı erkeklerin de kadın giyimine benzeyen entarilerle dolaştıkları bilinmektedir. Demek ki sabit bir erkek giyimi, tartışmasız mevcut değildir.

Bence bugün kadının giydiği pantolonun erkek giyimi olmasından önce, dar olup olmadığı, üzerini örten bir başka şeyin giyilip giyilmediği esas alınarak konuya bakılmalıdır.

Beden hatlarını belli etmeyecek genişlikteki pantolonun üzerine üst kısmı örten bir şey giyiliyorsa artık bunun erkek giyimi olduğunu düşünmemek gerekir. Çünkü tesettürü daha iyi sağlamak özelliği söz konusudur.

Nitekim Efendimiz aleyhisselam İmam-ı Ali ile (Baki) mezarlığında iken yan yoldan bir kadının, bindiği eşek üzerinde giderken yağışlı hava sebebiyle ayağı kayan eşekten düştüğü görülür. Derhal yüzünü başka tarafa dönen Efendimize:

– Kadın sirval giymiş, bir yeri açılmadı! derler.

Bunun üzerine Efendimizin, bindiği eşekten düştüğü halde bir yerinin açılmasını önleyen sirvali giyen hanımlara dua ettiği duyulur.

Bu anlayış içinde pantolona baktığımızda üzerinde bir giyim olması halinde Efendimizin duasına mazhar olan bir giyim şekli dolduğunu düşünmek yanlış olmasa gerektir.

Çünkü geniş pantolonun da, arabaya binip inerken, merdivenden inip çıkarken, sirval gibi tesettürü temin ettiği bilinmektedir.

Nitekim siyerde Efendimizin sirval satın aldığı kaydı da vardır. Bizzat kendisinin giydiği görülmediğine göre, yakınlarına hediye etmek için almıştır diye düşünmek de mümkündür.

Sirval, Anadolu hanımlarının vücut hatlarını belli etmeyecek bollukta giydikleri şalvarı hatırlatıyor insana. Bu kadar bolluktaki şalvardan kimsenin şikayeti de olmamaktadır.
Ben konuya böyle bakmaktayım.

Siz bu bakışı zorlaştırıcı da bulabilirsiniz, kolaylaştırıcı da görebilirsiniz..
Bu biraz da sizin içinde bulunduğunuz şartlar ve kendi ruh halinizle ilgili olabilir.

Ahmed Şahin

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Tabikide hanfendilerin kot pantolon giymesi günahtır haramdır......pardesü vede çarşaf giymelerinde bir mahsur yoktur ..ama tabikide bol kıyafet giymeleri gerekmektedir.....bu pardesülerin bol olması yaniki gerekmektedir.....selamele ve dua ile.saygılarımla.......
 

asya_kurt

◄ كُن فَيَكُونُ ►
Özel Üye
En büyük yanlışı "bence" diyerek yapıyoruz. Cevapların çoğu da, Ahmet Şahin'in ki dahil bu şekilde. Üzücü... Islamın nakil dini olduğunu unutmamak lazım.

haklısınız AhDe_VeFaLi
ama görünen köy kılavuz istemez, erkeklerin aşırı dar yırtık pırtık ve düşük bel diye adlandırdıkları kot pantolonları giymenin dinimizce uygun oldugunu hiç sanmıyorum.
 

AhDe_VeFaLi

KF Ailesinden
Özel Üye
Dinde nakil esastır.

Sual: Aklıma uymayan dini hükümlere uymam gerekir mi?

CEVAP
Dinde aklın yani şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır. Birinin aklına uygun gelmeyen bir şey, selim akıl sahibi için uygun gelebilir. Akla göre din olsa, insan sayısı kadar din olur. İslamiyet’te aklın ermediği şey çoktur. Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur.

Sual:
İslam artık toplumun gereklerine göre değişmelidir. Mesela teknoloji ilerledi, Avrupa uygarlığını benimsemek ve kadınların, tesettürü bırakarak daha özgür olması gerekmez mi?

CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Yapacakları değişiklikle, dini düzelteceğini sanıp dinin noksanlığını tamamladığını söyleyenler çıkıyor. Halbuki din noksan değildir. Kur’an-ı kerimde mealen, (Bugün sizin için dininizi ikmal eyledim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) buyuruldu. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [reform yapmaya] çalışmak, bu âyeti inkâr olur.) [m.260]
Dini insanlar çıkarmadı ki insanlar değiştirsin. Kadının nasıl giyineceğini insanlar tespit edemez ki. Allah’a inanan kimse, O ne demişse ona inanması gerekir, uyarsa daha büyük nimettir. (Ben hepsini uygulayamıyorsam da hepsine inandım) demelidir. Yoksa, günaha alışıp da bu günah mubah olmalıydı veya (bu asırda bu da günah olur mu) demek Allah’a inanmamak olur.

Böyle söyleyenler Allah’a inanmıyorlar, inansalar böyle demezler. Allah her şeyi bilmez mi, bugünkü toplumu bilmiyor muydu? İslam’da reform demek ben Allah’a inanmıyorum demektir, yahut Allah’ı basit bir varlık gibi görüp bu işi iyi yapmamış demektir.

Hâşâ Allah yirminci, otuzuncu asırlarda toplumların duyacakları ihtiyaçları bilememiş mi? Toplumun ihtiyacı var diye dini değiştirmek dini yıkmak olur. Birinin çıkıp açıktan açığa, (ben İslam dinini yıkacağım) dediğini gördünüz mü hiç. Elbette demez. Niye desin ki, o zaman onu herkes tanıyacak, gerçek suratını herkes görecektir. Ama dini kuralları bozarak bu çirkin emeline ulaşmaya çalışır.

Peygamber efendimiz, (Âlimler benim vârisimdir) buyuruyor. Mezhepsizler ise, düşünce özgürlüğü diyerek Ehl-i sünnet âlimlerine saldırıp, (Âlimlere göre değil, hakka göre ölç!) diyorlar. Hakkı biz biliyoruz da, âlimler bilmiyor mu? Hakkı, âlimler bilemezse biz nasıl bileceğiz? (Elimizde temel ölçü olarak Kur'an olduğuna göre hakkı bâtıldan ayırırız) diyorlar. Peki, âlimlerin ellerinde Kur'an-ı kerim yok muydu? Onlar yanılabiliyor da mezhepsizler niye yanılmıyor? Bütün maksatları âlimler köprüsünü yıkmaktır. Bunlar, fikir anarşisi çıkartmak, hak ile bâtılı karıştırmak ve hak yol üzerindeki köprüleri yıkmak istiyorlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin kurduğu köprüleri yıkıp, bid'at denizinde insanları boğmak istiyorlar. Fakat, âlimlerimizin kurduğu bu köprüler, bid'at ehlinin üfürmesiyle yıkılacak kadar zayıf değildir. Ama, kime ve neye hizmet ettikleri malum olmayan bu mezhepsizlere inanan zavallılara yazık oluyor. Bunu bildiği halde susanlar da vebal altındadır. Çünkü bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bid'atler yayılıp, bu ümmetin sonra gelenleri, öncekilere lanet edince, ilim sahipleri bunu herkese bildirsin! Bildirmeyip ilmini gizleyen, Kur'an-ı kerimi gizlemiş sayılır.) [İ.Asakir]

Her Müslüman gücü nispetinde Ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerini yaymaya çalışarak bu vebalden kurtulmaya çalışmalıdır. Bozuk kitapların dağılmasına sebep olmak ayrıca vebaldir.

Yanlış vasıtaya binen istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Mesela Paris’e giden uçağa binen, Kâbe’ye varamaz. Ehl-i sünnet yolu kurtuluş ve saadetin tek vasıtasıdır.
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
("Hem, İmân yalnız ilim ile değil, imânda çok letâifin hisseleri var. Nasıl ki bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir sûrette inkısam edip tevzî olunuyor. İlim ile gelen mesâil-i imâniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis ve hâkezâ, letâif kendine göre birer hisse alır, masseder. Eğer onların hissesi olmazsa, noksandır." İşte, Risâle-i Nur her yerde suyu buluyor, çıkartıyor. Evvelce gidilen uzun yolu kısaltıyor ve müstakîm ve selâmetli yapıyor.

Eski hükemâ, ahkâm-ı şer'iyeden ve akâid-i imâniyeden bâzıları için, "Bu nakildir, İmân ederiz, akıl buna yetişmez" demişler. Halbuki, bu asırda akıl hükmediyor. Bediüzzaman Said Nursî ise, "Bütün ahkâm-ı şer'iye ve hakâik-ı imâniye aklîdir. Aklî olduğunu ispata hazırım" demiş ve Risâle-i Nur'da ispat etmiştir.
Sözler-Konferans)
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Şu hususu da göz ardı etmemek gerekir : Bazı şeyler var ki , Akıl ile idrak edemeyiz.Fakat İman ederiz.

Misâlen: Hz.İsa(as)'ın Semada diri olduğu konusu

Bir kişi çıkıpta : Semada Oksijen yok nasıl yaşıyor diye Aklî birşey söyleyemez.
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Arkadaşlar,konunun ilk kısımlarını okumadan ya da dikkat etmeden cevap yazıyorsunuz galiba...."Salt aklî bir dindir" demiyorum ki." Hem aklidir,hem naklidir." Diyorum. Risâle-i Nûr baştan sona akli delillerle doludur ama nakli de inkar etmez. Ve hatta dâhi sayılabilecek ilim ehli insanların bile açıklama getiremediği ve " Bu naklî bir meseledir.Akıl buna yetişemez" demekle yetindikleri haşir ve mirac gibi konuları dahi akli delillerle isbat etmiştir. Örnek mi istiyorsunuz? 10. Sözü okuyun. Konu uzundur.Konunun tamamını aynı anda tasavvur edemeyebilirsiniz.ilkinde anlamazsanız ikinci, üçüncü kez okuyun.
Yine de ikna olmazsanız,Ömrümüz varsa inşâallah yine konuşalım.Ya da Mirac bahsini okuyun....Yazılanlara katılmadığınız husus olursa bildirin mütâlaa edelim...Bırakın böyle . ve derin meseleleri, insanlara anlamsız veya tuhaf sünnete müteallik en küçük âdapların bile hikmetlerini bugün bilim ispat etmemiş midir. İşte bu yüzdendir ki en avam kişiler bile sünnet âdâbından ne duysalar, hikmetini sorgulamadan "Sünnettir, mutlaka bir hikmeti vardır" diyerek sorgusuz ittibâ edebiliyorlar.Bunun da sebebi bundan önce bu çağlarda "sünnet" olduğunu bilerek yaptıkları âdâpların,hikmet ve mahiyetlerinin bilimle desteklenmiş olmasıdır.
Maalesef günümüzde Ebû Bekir Sıddık gibi " O diyorsa doğrudur" deyip sorgulamadan tâbi olacak insanlar yok denecek kadar az. Olanlarında harekatları taklididen öteye geçemiyor.
Her asırda revaç bulan hususlar mevcuttur. Bu asrın en revaçlı hususu ise ilimdir.
3 -4 yaşındaki çocuğu bile herhangi bir konuda bilgilendirirken "neden" diye sorduğunu ve cevabınızın ardından düşündüğünü gözlemlersiniz.
Neden-sonuç ilişkisini daha bu çağlarda sorgulamaya başlayan insanın, " Biz kimiz? Nereden geldik ?Ve nereye gidiyoruz? gibi en müşkül soruların cevaplarını sorgusuz kabul edebileceği düşünülebilir mi?
Elhâsıl, ispat ve ikna Risâle-i Nûr'un esaslarndan biridir.Buna vâkıf olmak ya da bizzat görmek isteyen Risâle-i Nûr'ları okumalı ve geniş ve külli mânâlarını tefekküre çalışmalıdır....
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Arkadaşlar,konunun ilk kısımlarını okumadan ya da dikkat etmeden cevap yazıyorsunuz galiba...."Salt aklî bir dindir" demiyorum ki." Hem aklidir,hem naklidir." Diyorum. Risâle-i Nûr baştan sona akli delillerle doludur ama nakli de inkar etmez. Ve hatta dâhi sayılabilecek ilim ehli insanların bile açıklama getiremediği ve " Bu naklî bir meseledir.Akıl buna yetişemez" demekle yetindikleri haşir ve mirac gibi konuları dahi akli delillerle isbat etmiştir. Örnek mi istiyorsunuz? 10. Sözü okuyun. Konu uzundur.Konunun tamamını aynı anda tasavvur edemeyebilirsiniz.ilkinde anlamazsanız ikinci, üçüncü kez okuyun.
Yine de ikna olmazsanız,Ömrümüz varsa inşâallah yine konuşalım.Ya da Mirac bahsini okuyun....Yazılanlara katılmadığınız husus olursa bildirin mütâlaa edelim...Bırakın böyle . ve derin meseleleri, insanlara anlamsız veya tuhaf sünnete müteallik en küçük âdapların bile hikmetlerini bugün bilim ispat etmemiş midir. İşte bu yüzdendir ki en avam kişiler bile sünnet âdâbından ne duysalar, hikmetini sorgulamadan "Sünnettir, mutlaka bir hikmeti vardır" diyerek sorgusuz ittibâ edebiliyorlar.Bunun da sebebi bundan önce bu çağlarda "sünnet" olduğunu bilerek yaptıkları âdâpların,hikmet ve mahiyetlerinin bilimle desteklenmiş olmasıdır.
Maalesef günümüzde Ebû Bekir Sıddık gibi " O diyorsa doğrudur" deyip sorgulamadan tâbi olacak insanlar yok denecek kadar az. Olanlarında harekatları taklididen öteye geçemiyor.
Her asırda revaç bulan hususlar mevcuttur. Bu asrın en revaçlı hususu ise ilimdir.
3 -4 yaşındaki çocuğu bile herhangi bir konuda bilgilendirirken "neden" diye sorduğunu ve cevabınızın ardından düşündüğünü gözlemlersiniz.
Neden-sonuç ilişkisini daha bu çağlarda sorgulamaya başlayan insanın, " Biz kimiz? Nereden geldik ?Ve nereye gidiyoruz? gibi en müşkül soruların cevaplarını sorgusuz kabul edebileceği düşünülebilir mi?
Elhâsıl, ispat ve ikna Risâle-i Nûr'un esaslarndan biridir.Buna vâkıf olmak ya da bizzat görmek isteyen Risâle-i Nûr'ları okumalı ve geniş ve külli mânâlarını tefekküre çalışmalıdır....

ma'vera konu nerden nereye geldi :)) , kot pantolon giymek haram mıdır? başlığından nasıl buraya geldik.
 

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Her zaman öyle olmuyor mu?\: DDBütün mesele "bence" kelimesine itirazla başlayıp taaaaa buralara kadar geldi....\:rolleyes:
Nasip böyleymiş, müdâvele-i efkar yapmış olduk....(Müdavele-i efkârdan bârika-i hakikat çıkar. N.Kemal)\:)

Doğu batı kıyaslaması ile batının akli bilimlere , doğunun daha çok nakli ilimlere inandığını söylemek mümkündür.

Üstad Hazretleri bu hakikate şu veciz ibareleri ile işaret ediyor:

"Hamisen(5.olarak): Enbiyanın(Peygamberlerin) ekseri(çoğunluğunun) Şarkta(Doğudan) ve hükemanın(Bilginlerin) ağlebi(çoğunluğunun) Garpta(Batıdan) gelmesi kader-i ezelînin(Ezeli kaderin) bir remzidir(bir işaretidir) ki, Şarkı(Doğuyu) ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil.
 
Son düzenleme:
Üst