Rasülüllah Efendimiz buyuruyorlarki:
مَنْ زَارَنِي بِالْمَدِينَةِ مُحْتَسِباً كُنْتُ لَهُ شَهِيدًا وَشَفِيعاً يَوْمَ الْقِياَمَةِ.
Manası: Kim (Allah’ın rızasını) umarak Medîne’de beni ziyâret ederse (mutî) olana kıyâmet günü şâhit, (âsi olana) şefâatçı olurum. (Feyz-ül Kadir c.6, s.140)
مَنْ زَارَنِي بَعْدَ مَوْتِي فَكَأَنَّماَ زَارَنِي فيِ حَياَتِي.
Manası: Kim beni vefâtımdan sonra ziyâret ederse, beni hayatımda iken ziyâret etmiş gibidir. (Neyl- ül Eftar c.5, s.95)
مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفاَعَتِي
Manası: Kabrimi ziyâret edene şefâatim vâcip olur. (Keşf-ül Hafa c.2, s.250)
صَلاَةٌ فِي مَسْجِدِي هَذَا أفْضَلُ مِنْ ألْفِ صَلاَةٍ فِيمَا سِواَهُ إلاَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ.
Manası: Şu benim mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram müstesnâ olmak üzere, başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir. (Müslim c.4,s.214)
مَنْ صَلَّى فيِ مَسْجِدِي أرْبَعِينَ صَلاَةً لاَ تَفُوتُهُ صَلاَةٌ كُتِبَتْ لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ
وَبَرَاءَةٌ مِنَ الْعَذَابِ وَبَرِأَ مِنَ النِّفاَقِ.
Manası: Kim benim mescidimde kırk vakit namaz kılar, hiçbir namazı geçirmez ise, ateşten ve azaptan birer berâet yazılır. Ve nifaktan uzak olur. (Et-terğîb ve-tterhîb c.2,s.214)
ماَ بَيْنَ قَبْرِي وَمِنْبَرِي رَوْضَةٌ مِنْ رِياَضِ الْجَنَّةِ وَمِنْبَرِي عَلَى حَوْضِي.
Manası: Benim kabrimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havzımın üzerindedir.
(Sahih-i Buhârî 1888)
Mescid-i Şerifin önceleri minberi yoktu. Peygamber efendimiz ayakta zahmet çekiyordu. Sonra bir hurma kütüğü bulunarak hutbe okunan yere dikildi. Rasülullah bu hurma kütüğüne dayanarak hutbe îrâd ediyordu. Daha sonra üç basamaklı bir minber yapıldı ve Peygamber Efendimiz hutbe için bu minbere çıktılar.
إنَّ مِنْبَرِي عَلَى تَرَعَةٍ مِنْ تَرَعِ الْجَنَّةِ .
Manası: Benim minberim cennet kapılarından bir kapı üzerindedir. (Müsned-i Ahmed c.5,s.339)
Peygamber Efendimiz buyuruyorlarki:
اَلْمَدِينَةُ قُبَّةُ الْإسْلاَمِ وَدَارُ الْإيمَانِ وَأرْضُ الْهِجْرَةِ وَمَثْوَى الْحَلاَلِ وَالْحَرَامِ .
Manası: Medine, İslâm’ın kubbesi, îmân’ın yurdu, hicret mahalli, helâl ve haramın açıklandığı makamdır. (Terğîb 2/228)
مَنِ اسْتَطاَعَ أنْ يَمُوتَ بِالْمَدِينَةِ فَلْيَمُتْ بِهاَ فَإنِّي أشْفَعُ لِمَنْ يَمُوتُ بِهاَ .
Manası: Kimin Medine’de ölmeye gücü yeterse orada vefât etsin, muhakkak ben, burada vefât edenlere şefâat edeceğim. (Terğîb 2/223)
إنَّ أُحُدًا جَبَلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ
Manası: Uhud bir dağdır. O bizi sever, biz de onu severiz.
(Etterğib ve’t terhib c.2 s.230)
أُحُدٌ رُكْنٌ مِنْ أرْكاَنِ الْجَنَّةِ .
Manası: Uhud cennet köşelerinden bir köşedir. (Etterğib ve't terhib c.2 s. 223)
مَنْ زَارَنِي بِالْمَدِينَةِ مُحْتَسِباً كُنْتُ لَهُ شَهِيدًا وَشَفِيعاً يَوْمَ الْقِياَمَةِ.
Manası: Kim (Allah’ın rızasını) umarak Medîne’de beni ziyâret ederse (mutî) olana kıyâmet günü şâhit, (âsi olana) şefâatçı olurum. (Feyz-ül Kadir c.6, s.140)
مَنْ زَارَنِي بَعْدَ مَوْتِي فَكَأَنَّماَ زَارَنِي فيِ حَياَتِي.
Manası: Kim beni vefâtımdan sonra ziyâret ederse, beni hayatımda iken ziyâret etmiş gibidir. (Neyl- ül Eftar c.5, s.95)
مَنْ زَارَ قَبْرِي وَجَبَتْ لَهُ شَفاَعَتِي
Manası: Kabrimi ziyâret edene şefâatim vâcip olur. (Keşf-ül Hafa c.2, s.250)
صَلاَةٌ فِي مَسْجِدِي هَذَا أفْضَلُ مِنْ ألْفِ صَلاَةٍ فِيمَا سِواَهُ إلاَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ.
Manası: Şu benim mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram müstesnâ olmak üzere, başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir. (Müslim c.4,s.214)
مَنْ صَلَّى فيِ مَسْجِدِي أرْبَعِينَ صَلاَةً لاَ تَفُوتُهُ صَلاَةٌ كُتِبَتْ لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ
وَبَرَاءَةٌ مِنَ الْعَذَابِ وَبَرِأَ مِنَ النِّفاَقِ.
Manası: Kim benim mescidimde kırk vakit namaz kılar, hiçbir namazı geçirmez ise, ateşten ve azaptan birer berâet yazılır. Ve nifaktan uzak olur. (Et-terğîb ve-tterhîb c.2,s.214)
ماَ بَيْنَ قَبْرِي وَمِنْبَرِي رَوْضَةٌ مِنْ رِياَضِ الْجَنَّةِ وَمِنْبَرِي عَلَى حَوْضِي.
Manası: Benim kabrimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havzımın üzerindedir.
(Sahih-i Buhârî 1888)
Mescid-i Şerifin önceleri minberi yoktu. Peygamber efendimiz ayakta zahmet çekiyordu. Sonra bir hurma kütüğü bulunarak hutbe okunan yere dikildi. Rasülullah bu hurma kütüğüne dayanarak hutbe îrâd ediyordu. Daha sonra üç basamaklı bir minber yapıldı ve Peygamber Efendimiz hutbe için bu minbere çıktılar.
إنَّ مِنْبَرِي عَلَى تَرَعَةٍ مِنْ تَرَعِ الْجَنَّةِ .
Manası: Benim minberim cennet kapılarından bir kapı üzerindedir. (Müsned-i Ahmed c.5,s.339)
Peygamber Efendimiz buyuruyorlarki:
اَلْمَدِينَةُ قُبَّةُ الْإسْلاَمِ وَدَارُ الْإيمَانِ وَأرْضُ الْهِجْرَةِ وَمَثْوَى الْحَلاَلِ وَالْحَرَامِ .
Manası: Medine, İslâm’ın kubbesi, îmân’ın yurdu, hicret mahalli, helâl ve haramın açıklandığı makamdır. (Terğîb 2/228)
مَنِ اسْتَطاَعَ أنْ يَمُوتَ بِالْمَدِينَةِ فَلْيَمُتْ بِهاَ فَإنِّي أشْفَعُ لِمَنْ يَمُوتُ بِهاَ .
Manası: Kimin Medine’de ölmeye gücü yeterse orada vefât etsin, muhakkak ben, burada vefât edenlere şefâat edeceğim. (Terğîb 2/223)
إنَّ أُحُدًا جَبَلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ
Manası: Uhud bir dağdır. O bizi sever, biz de onu severiz.
(Etterğib ve’t terhib c.2 s.230)
أُحُدٌ رُكْنٌ مِنْ أرْكاَنِ الْجَنَّةِ .
Manası: Uhud cennet köşelerinden bir köşedir. (Etterğib ve't terhib c.2 s. 223)