Bismillahirrahmanirrahim
Risale-i Nur'dan vecizeler...
• Hevesat-ı nefsaniyeyle erkeklerin karılaşması, karıların hayasızlıkla erkekleşmesine sebeptir.
• Merak, ilmin hocasıdır.
• İhtiyaç, medeniyetin üstadıdır.
• Sıkıntı, sefahetin muallimidir.
• Acz, muhalefetin menşeidir.
• Zaaf, gururun madenidir.
• Sığar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır.
• Tenasüp, tesanüdün esasıdır.
• Temasül, tezadın sebebidir.
• Müsavatsız adalet, adalet değildir.
• Gayr-ı meşru muhabbetin âkıbeti, mükâfatı, mahbubun gaddârâne adâvetidir. * (Sunuhat sh. 74)
* Avrupa'ya muhabbetimiz gibi.
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ÂCZ : Güçsüzlük, kudretsizlik.
ADÂVET : Düşmanlık, kin.
ÂKIBET : Son, netice.
GADDARÂNE : Zâlimcesine, hiddet ederek.
GAYR-I MEŞRU' : Allah'ın rızâsına uymayan, şeriat hârici, kanunsuz iş.
HEVESÂT-I NEFSANİ : Nefsin gelip geçici çirkin istekleri, arzuları.
MÂDEN : Asıl, esas, kaynak; menbâı.
MAHBÛB : Sevgili, sevilen, muhabbet edilen.
MENBÂ : Kaynak, merkez.
MENŞE : Birşeyin çıktığı yer, kaynak.
MERAK : Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu.
MUALLİM : Öğretmen, ilim öğreten.
MUHABBET : Sevgi, sevmek.
MUHÂLEFET : Karşı gelme. Karşı fikir.
MÜKÂFAT : Ödül.
MÜSÂVÂT : Eşitlik.
SEFÂHET : Zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük.
SIĞAR-I NEFİS : Kişinin küçüklüğü. Karakter bozukluğu.
TEKEBBÜR : Kibirlenme, kendini büyük sayma.
TEMÂSÜL : Birbirine benzeme.
TENÂSÜB : Uygunluk, uyma, tutma; yakınlaşma.
TESÂNÜD : Dayanışma, birbirini destekleme.
TEZÂD : Ters. Birbiriyle zıt.
ÜSTAD : İlim veya sanatta üstün olan kimse, usta, sanatkar, muallim.
VECÎZE : Özlü sözler. Kısa ve mânidar sözler.
ZAAF : Zayıflık, iktidarsızlık, kudretsizlik.
risalehaber
Risale-i Nur'dan vecizeler...
• Hevesat-ı nefsaniyeyle erkeklerin karılaşması, karıların hayasızlıkla erkekleşmesine sebeptir.
• Merak, ilmin hocasıdır.
• İhtiyaç, medeniyetin üstadıdır.
• Sıkıntı, sefahetin muallimidir.
• Acz, muhalefetin menşeidir.
• Zaaf, gururun madenidir.
• Sığar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır.
• Tenasüp, tesanüdün esasıdır.
• Temasül, tezadın sebebidir.
• Müsavatsız adalet, adalet değildir.
• Gayr-ı meşru muhabbetin âkıbeti, mükâfatı, mahbubun gaddârâne adâvetidir. * (Sunuhat sh. 74)
* Avrupa'ya muhabbetimiz gibi.
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
ÂCZ : Güçsüzlük, kudretsizlik.
ADÂVET : Düşmanlık, kin.
ÂKIBET : Son, netice.
GADDARÂNE : Zâlimcesine, hiddet ederek.
GAYR-I MEŞRU' : Allah'ın rızâsına uymayan, şeriat hârici, kanunsuz iş.
HEVESÂT-I NEFSANİ : Nefsin gelip geçici çirkin istekleri, arzuları.
MÂDEN : Asıl, esas, kaynak; menbâı.
MAHBÛB : Sevgili, sevilen, muhabbet edilen.
MENBÂ : Kaynak, merkez.
MENŞE : Birşeyin çıktığı yer, kaynak.
MERAK : Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu.
MUALLİM : Öğretmen, ilim öğreten.
MUHABBET : Sevgi, sevmek.
MUHÂLEFET : Karşı gelme. Karşı fikir.
MÜKÂFAT : Ödül.
MÜSÂVÂT : Eşitlik.
SEFÂHET : Zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük.
SIĞAR-I NEFİS : Kişinin küçüklüğü. Karakter bozukluğu.
TEKEBBÜR : Kibirlenme, kendini büyük sayma.
TEMÂSÜL : Birbirine benzeme.
TENÂSÜB : Uygunluk, uyma, tutma; yakınlaşma.
TESÂNÜD : Dayanışma, birbirini destekleme.
TEZÂD : Ters. Birbiriyle zıt.
ÜSTAD : İlim veya sanatta üstün olan kimse, usta, sanatkar, muallim.
VECÎZE : Özlü sözler. Kısa ve mânidar sözler.
ZAAF : Zayıflık, iktidarsızlık, kudretsizlik.
risalehaber