Kurban kesmenin hükmü
Fakihler kurban kesmenin hükmü hakkında farklı görüşlere sahiptir. Acaba kurban kesmek vacip midir yoksa sünnet midir?
Ebu Hanife ve talebeleri şehirlerde ikamet eden şehir halkı üzerine her sene bir defa kurban kesmek vaciptir demişlerdir Tahâvî ve başkaları Ebu Hanife'nin görüşüne göre vacip Ebu Yusuf ile Muhammed'in görüşlerine göre sünnet-i müekkede olduğunu zikretmişlerdir.(Tekmiletü Fethi'l-KadîrVIII 67; el-Lübâb III 232; Tebyînü'l-Hakâik VI 2; el-Bedâyi' V 62.)
Hanefierin dışında kalanlara göre vacip değil müekket bir sünnettir. (Bİdâyetü'l-Müctehid 1 415; el- Kavânînu'l-Fıkhiyye 186; eş-Şerhu'l-Kebîr II 118; Muğni'l Muhtâc IV 282 vd.; et-Mühezzeb I 237; et-Muğni VIII 617; Şerhu'r-Risâle I 366.)
Gücü yeten kimsenin onu terketmesi mekruhtur. Malikîlerce meşhur olan görüşe göre Mina'da olan hacıların dışındakiler hakkındaki hüküm böyledir. Yine onlara göre daha mükemmeli gücü yeten kimsenin yanında bulunan her kişi için bir kurban kesmesidir. Bir kimse yanında bulunan ve nafakasını sağlaması vacip olan her kişi için kurban kesmek isterse mezhebin görüşüne göre caizdir. Şafîflere göre kurban kesmek tek başına olan kimse hakkında ömründe bir defa aynî sünnettir. Eğer ev halkı birden fazla ise sünnet-i kifâyedir. Ev halkından her hangi birisi bunu yerine getirecek olursa hepsi için yeterli olur.
Kurban kesmenin vacip oluşuna dair Hanefilerin delili Peygamberin (a.s.m) şu buyruğudur: "Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse bizim namazgahımıza yaklaşmasın." (Ahmed ve İbni Mace Ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr V 108.)
Hanefîler der ki: Böyle bir tehdit ancak vacibin terki hakkında söz konusudur. Diğer taraftan kurban kesmek "kurban günü" denilmek suretiyle kurban kesme vaktinin kendisine izafe edildiği ALLAH'a yaklaştıncı bir ibadettir. Bunlar kurban kesmenin vacip olduğunu göstermektedir. Çünkü buradaki izafet ihtisas dolayısıyladır. İhtisas da o günde kurbanın olmasına bağlıdır. Vücup ise bütün insanlar açısından zahirde öyle bir şeyin varlığına götürür.
Cumhur gücü yetenin kurban kesmesinin sünnet olduğuna bir takım hadisleri delil göstermişlerdir: Bu hadislerden birisi Ümmü Seleme'nin rivayet ettiği şu hadistir: "Resulullah (a.s.) buyurdu ki: "Zilhicce'nin hilâlini görüp sizden her hangi birisi kurban kesmek isterse saçlarını ve tırnaklarını kesmesin." (Buharî müstesna. Cemaat rivayet etmiştir. Neylü'l-Evtâr V 112.) Bu hadi s-i şerifte kurban kesmek isteğe bağlı bırakılmıştır. İsteğe bağlı bırakmak ise vacip kılmaya aykırıdır.
Bir diğer delil Ibni Abbas'ın rivayet ettiği şu hadistir: "Resulullah (a.s.)'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Üç şey vardır ki bana farzdır sizin için nafiledir: Vitir kurban kesmek ve kuşluk namazı." (Ahmed Müsned inde. Hâkim Müstedrek'de ve Darakutnî rivayet etmiştir. Hâkim hakkında bir şey söylememiştir. Ancak senedinde Neseî ve Darekutnî'nin zayıf olduğunu belirttiği bir ravi vardır. Nasbu'r-Râye IV 206.)
Tirmizî de şunu rivayet etmektedir: "Ben kurban kesmekle emrolundum; bu sizin için bir sünnettir."
Bunu destekleyen bir başka husus şudur: Kurban kesmek etinin dağıtılması vacip olmayan bir boğazlama işlemidir. O da akika gibi vacip olmaz. Hanefilerin delili olan hadis cuma günü gusletmenin müstehaplığını tekit eden şu hadiste olduğu gibi tekide yorumlanır: "Cuma günü gusletmekergenlik yaşına gelmiş her kişi için vaciptir"(Bu hadisi Ahmed ve Kütüb-İ Sitte sahipleri Ebu Said el-Hudrî'den rivayet etmişlerdir. Sübülü's-SelâmI 87.)
Diğer taraftan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in kurban kesmediklerine dair haberler de bunu göstermektedir. Onların kurban kesmemelerinin sebebiinsanların bunu va cip görmelerinden korkmaları idi.(Beyhakî ve başkaları hasen bir senet ile rivayet etmişlerdir.) Ayrıca (ahkâmda) aslolan vacip olmamasıdır.
Kurban kesmenin her ev için bir sünnet-i kifâye olduğuna dair Şafıîlerin delili ise Mihnef b. Süleym'in rivayet ettiği şu hadistir: "Peygamber (a.s.) ile birlikte du ruyorduk. Onun şöyle dediğini işittim. "Ey insanlar! Her aile halkına her sene bir kurban düşer." (Ahmed İbni Mace ve Tirmizî rivayet etmiş olup Tirmizî bu hasen-garip bir hadistir demiştir. Neylü'l-Evtâr138.)
Diğer taraftan ashab-ı kiram Peygamber (a.s.) döneminde kur ban kesmekte idiler. Zahire göre Peygamber (as.) onların bu durumlarını biliyor ve reddetmiyordu. (Bu hadis İbni Mace ve Tirmizî'nin rivayeti ile sabit olmuştur. Tirmizî Atâ b. Yesâr'dan gelen rivayetin sabit olduğunu belirtmiştir. Neylü'l-Evtâr V 120.)
Ayrıca Hz. Peygamber (a.s.) semiz boynuzlu ve siyah-beyaz renkli iki adet koçu birisini ümmeti adına diğerini de kendisi ve aile halkı adına kesmiştir.(İbni Mace Hz. Aişe ve Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Nasbu'r-Râye IV 215.)
Tek başına olan kimsenin ömründe bir defa kurban kesmesinin sünnet-i ayn olduğuna dair Şafiîlerin delili de emrin tekrarı gerektirmediği şeklindeki görüşle ridir. (Şafiiler usullerinde şunu belirtmişlerdir: Emir ne tekrarı gerektirir ne de bir defayı ifade eder. Onun ifade ettiği tekrar veya kaç defa olacağını belirtmeksizin mahiyetin yapılmasıdır. Şu kadar var ki bu mahiyetin gerçekleştirilmesi bir defadan daha az ile mümkün değildir. O bakımdan bir defa yapmak emredileni yerine getirmenin zaruri miktarından yer alır. (Şerhu'l-İsnevî II 43.)
Kaynak: İslam Fıkhı Ansiklopedisi Prof. Dr. Vehbe Zuhayli
Fakihler kurban kesmenin hükmü hakkında farklı görüşlere sahiptir. Acaba kurban kesmek vacip midir yoksa sünnet midir?
Ebu Hanife ve talebeleri şehirlerde ikamet eden şehir halkı üzerine her sene bir defa kurban kesmek vaciptir demişlerdir Tahâvî ve başkaları Ebu Hanife'nin görüşüne göre vacip Ebu Yusuf ile Muhammed'in görüşlerine göre sünnet-i müekkede olduğunu zikretmişlerdir.(Tekmiletü Fethi'l-KadîrVIII 67; el-Lübâb III 232; Tebyînü'l-Hakâik VI 2; el-Bedâyi' V 62.)
Hanefierin dışında kalanlara göre vacip değil müekket bir sünnettir. (Bİdâyetü'l-Müctehid 1 415; el- Kavânînu'l-Fıkhiyye 186; eş-Şerhu'l-Kebîr II 118; Muğni'l Muhtâc IV 282 vd.; et-Mühezzeb I 237; et-Muğni VIII 617; Şerhu'r-Risâle I 366.)
Gücü yeten kimsenin onu terketmesi mekruhtur. Malikîlerce meşhur olan görüşe göre Mina'da olan hacıların dışındakiler hakkındaki hüküm böyledir. Yine onlara göre daha mükemmeli gücü yeten kimsenin yanında bulunan her kişi için bir kurban kesmesidir. Bir kimse yanında bulunan ve nafakasını sağlaması vacip olan her kişi için kurban kesmek isterse mezhebin görüşüne göre caizdir. Şafîflere göre kurban kesmek tek başına olan kimse hakkında ömründe bir defa aynî sünnettir. Eğer ev halkı birden fazla ise sünnet-i kifâyedir. Ev halkından her hangi birisi bunu yerine getirecek olursa hepsi için yeterli olur.
Kurban kesmenin vacip oluşuna dair Hanefilerin delili Peygamberin (a.s.m) şu buyruğudur: "Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse bizim namazgahımıza yaklaşmasın." (Ahmed ve İbni Mace Ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr V 108.)
Hanefîler der ki: Böyle bir tehdit ancak vacibin terki hakkında söz konusudur. Diğer taraftan kurban kesmek "kurban günü" denilmek suretiyle kurban kesme vaktinin kendisine izafe edildiği ALLAH'a yaklaştıncı bir ibadettir. Bunlar kurban kesmenin vacip olduğunu göstermektedir. Çünkü buradaki izafet ihtisas dolayısıyladır. İhtisas da o günde kurbanın olmasına bağlıdır. Vücup ise bütün insanlar açısından zahirde öyle bir şeyin varlığına götürür.
Cumhur gücü yetenin kurban kesmesinin sünnet olduğuna bir takım hadisleri delil göstermişlerdir: Bu hadislerden birisi Ümmü Seleme'nin rivayet ettiği şu hadistir: "Resulullah (a.s.) buyurdu ki: "Zilhicce'nin hilâlini görüp sizden her hangi birisi kurban kesmek isterse saçlarını ve tırnaklarını kesmesin." (Buharî müstesna. Cemaat rivayet etmiştir. Neylü'l-Evtâr V 112.) Bu hadi s-i şerifte kurban kesmek isteğe bağlı bırakılmıştır. İsteğe bağlı bırakmak ise vacip kılmaya aykırıdır.
Bir diğer delil Ibni Abbas'ın rivayet ettiği şu hadistir: "Resulullah (a.s.)'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Üç şey vardır ki bana farzdır sizin için nafiledir: Vitir kurban kesmek ve kuşluk namazı." (Ahmed Müsned inde. Hâkim Müstedrek'de ve Darakutnî rivayet etmiştir. Hâkim hakkında bir şey söylememiştir. Ancak senedinde Neseî ve Darekutnî'nin zayıf olduğunu belirttiği bir ravi vardır. Nasbu'r-Râye IV 206.)
Tirmizî de şunu rivayet etmektedir: "Ben kurban kesmekle emrolundum; bu sizin için bir sünnettir."
Bunu destekleyen bir başka husus şudur: Kurban kesmek etinin dağıtılması vacip olmayan bir boğazlama işlemidir. O da akika gibi vacip olmaz. Hanefilerin delili olan hadis cuma günü gusletmenin müstehaplığını tekit eden şu hadiste olduğu gibi tekide yorumlanır: "Cuma günü gusletmekergenlik yaşına gelmiş her kişi için vaciptir"(Bu hadisi Ahmed ve Kütüb-İ Sitte sahipleri Ebu Said el-Hudrî'den rivayet etmişlerdir. Sübülü's-SelâmI 87.)
Diğer taraftan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in kurban kesmediklerine dair haberler de bunu göstermektedir. Onların kurban kesmemelerinin sebebiinsanların bunu va cip görmelerinden korkmaları idi.(Beyhakî ve başkaları hasen bir senet ile rivayet etmişlerdir.) Ayrıca (ahkâmda) aslolan vacip olmamasıdır.
Kurban kesmenin her ev için bir sünnet-i kifâye olduğuna dair Şafıîlerin delili ise Mihnef b. Süleym'in rivayet ettiği şu hadistir: "Peygamber (a.s.) ile birlikte du ruyorduk. Onun şöyle dediğini işittim. "Ey insanlar! Her aile halkına her sene bir kurban düşer." (Ahmed İbni Mace ve Tirmizî rivayet etmiş olup Tirmizî bu hasen-garip bir hadistir demiştir. Neylü'l-Evtâr138.)
Diğer taraftan ashab-ı kiram Peygamber (a.s.) döneminde kur ban kesmekte idiler. Zahire göre Peygamber (as.) onların bu durumlarını biliyor ve reddetmiyordu. (Bu hadis İbni Mace ve Tirmizî'nin rivayeti ile sabit olmuştur. Tirmizî Atâ b. Yesâr'dan gelen rivayetin sabit olduğunu belirtmiştir. Neylü'l-Evtâr V 120.)
Ayrıca Hz. Peygamber (a.s.) semiz boynuzlu ve siyah-beyaz renkli iki adet koçu birisini ümmeti adına diğerini de kendisi ve aile halkı adına kesmiştir.(İbni Mace Hz. Aişe ve Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Nasbu'r-Râye IV 215.)
Tek başına olan kimsenin ömründe bir defa kurban kesmesinin sünnet-i ayn olduğuna dair Şafiîlerin delili de emrin tekrarı gerektirmediği şeklindeki görüşle ridir. (Şafiiler usullerinde şunu belirtmişlerdir: Emir ne tekrarı gerektirir ne de bir defayı ifade eder. Onun ifade ettiği tekrar veya kaç defa olacağını belirtmeksizin mahiyetin yapılmasıdır. Şu kadar var ki bu mahiyetin gerçekleştirilmesi bir defadan daha az ile mümkün değildir. O bakımdan bir defa yapmak emredileni yerine getirmenin zaruri miktarından yer alır. (Şerhu'l-İsnevî II 43.)
Kaynak: İslam Fıkhı Ansiklopedisi Prof. Dr. Vehbe Zuhayli