Mirac Gecesinde Mirac Topraklarını da Analım | Mekke - Mescid-i Haram - Mescid-i Aksa
Mirac olayı Resulullah (s.a.s.)'ın Kur'an-ı Kerim'den sonra en büyük mucizesidir. Mirac aynı zamanda Yüce Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed (a.s.)'e özel bir lütfu ve ihsanıdır. Resulullah (a.s.)'ın böyle bir lütfa mazhar olması onun Yüce Allah katında ne kadar büyük bir dereceye sahip olduğunu göstermektedir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'inde bu olaydan şu şekilde söz ediyor: "Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermemiz için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir." (İsra, 17/1) Yüce Allah, Necm suresinde de şöyle buyuruyor: "Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? Andolsun ki, o onu bir başka kez daha inişte gördü. Sidretu'l-Munteha'nın yanında. Barınma (Me'va) cenneti onun yanındadır. O zaman (o gördüğünde) Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü." (Necm, 53/12-18) Müfessirlerin bildirdiğine göre bu âyetlerde sözü edilen olay da mirac olayıdır.
İsrâ ve mirac olayı Yüce Allah'ın sevgili peygamberine bir mükâfatı ve ilâhi bir mucizesidir. Resulullah (s.a.s.) Mekke'de insanlara hakkı tebliğ etmesinden dolayı müşrikler tarafından çeşitli eziyetlere maruz bırakılmış, Ebu Tâlib Vadisi'nde ablukaya alınmış, üç yıl süren bu abluka dolayısıyla açlık ve mahrumiyet içinde kalmış, ardından amcası Ebu Tâlib'i, kısa süre sonra da değerli hanımı, mü'minlerin annesi Hz. Hatice (r.a.)'yı kaybetmiş ve birbiri ardından gelen bu olaylar dolayısıyla çok üzülmüştü. İşte bütün bu sıkıntılardan sonra dost dostunu mükâfatlandırdı ve onu kendi katına yükseltti. Onu kendisine yaklaştırdı. Üzerine, çektiği bütün sıkıntıları, içine düştüğü üzüntüleri, zorlukları ve yorgunlukları, hatta kendisine vahyedilenleri tebliğ ederken ve davetini yayarken karşılaşabileceği zorlukları unutturacak hoşnutluk hulleleri giydirdi.
Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'in isrâ ve mirac gecesinde karşılaştığı manzaralar, gördüğü âyetler ve kendisine karşı yapılan muamele onun Allah katında ne büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koydu. Bu itibarla isrâ ve mirac olayı çok değişik boyutları olan büyük bir mucizedir ve bu mucize peygamberler içinde sadece son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e özeldir.
Bütün her şeyi maddi alemin kanunlarına göre izah etmeye kalkışan ve Yüce Yaratıcı'nın her şeyin üstündeki ilâhi gücünü anlayamayan bazı kimseler mirac olayını kavramakta güçlük çekebilirler. Ama iman ferasetiyle ve hakka teslimiyetin kazandırdığı geniş görüşlülükle düşünebilenler için bu büyük mucizeyi kabul etmek zor değildir.
Yüce Allah, isra ve mirac olayıyla ilgili âyeti kerimesinde Mescidi Aksa'dan: "Çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa" diye söz ederek bu mescidin kendi katındaki fazilet ve kudsiyetine işaret etmektedir. Bu ifade aynı zamanda onun etrafındaki toprakların kutsallığını, oraların Yüce Allah tarafından mübarek kılınmış topraklar olduğunu göstermektedir. Evet Müslümanların ilk kıblesi ve haram mescidlerin üçüncüsü olan Mescidi Aksa'yı bağrında barındıran bu topraklar Allah tarafından mübârek kılınmıştır. Çünkü bu kutsal topraklar peygamberlerin yurtlarıdır. Buralarda onlara vahiy inmiştir. Hepsinden de önemlisi bu topraklar son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e özel isrâ ve mirac mucizesine şâhid olmuştur.
Ama ne yazık ki bu topraklar bugün hâlâ siyonizmin işgali altındadır. Bu topraklar ve bu toprakların bağrında barındırdığı kutsal Mescidi Aksa hâlâ siyonist zalimlerin esiridir. Esaret altındaki kutsal Mescidi Aksa siyonist işgalciler tarafından sürekli rahatsız edilmekten, sürekli işkenceye maruz bırakılmaktan dolayı ağlıyor.
Mescidi Aksa, etrafında suçsuz günâhsız çocukların kollarının kırıldığına, masum ailelerin evlerinin yıkıldığına, Yüce Allah'ın insanlık için seçmiş olduğu yüce İslâm dinine mensup olanların ibadetlerini gönül rahatlığı içinde yerine getiremediklerine şahit olmak zorunda kalmasına ağlıyor.
Mescidi Aksa, birtakım kimselerin Filistin halkı adına ortaya çıkarak kendisine karşı siyonist işgalcilerle işbirliği yapmasına, dünya Müslümanlarının da bütün bu oyunları seyretmesine, hiç bir duyarlılık göstermemesine ağlıyor.
İsrâ ve mirac olayının yıldönümü olan mübârek mirac gecesini ihyâ ederken Mescidi Aksâ'nın sesine de kulak verelim. Bu mübarek gecede o mübârek mabedin ızdırabını da analım. Bu mübârek gecede, o kutsal mabedi siyonist zâlimlere karşı savunan, onu yıkarak yerine Süleymân heykeli dikmeye uğraşan yahudi fanatiklerin karşısında her türlü fedakârlığı göze alarak mücadele eden insanların seslerine de kulak verelim. İsrâ ve mirac gecesinde, isrâ ve mirac topraklarının mazlum, mağdur insanlarını da düşünelim. Bu mübarek mirac gecesi o insanların davalarına tam bir ciddiyet ve samimiyetle sahip çıkmanın başlangıç gecesi olsun.
Bu duygularla hepinizin mirac kandilini gönülden kutluyor, Yüce Allah'ın geleceğimizi aydınlık kılmasını diliyorum.
Mirac olayı Resulullah (s.a.s.)'ın Kur'an-ı Kerim'den sonra en büyük mucizesidir. Mirac aynı zamanda Yüce Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed (a.s.)'e özel bir lütfu ve ihsanıdır. Resulullah (a.s.)'ın böyle bir lütfa mazhar olması onun Yüce Allah katında ne kadar büyük bir dereceye sahip olduğunu göstermektedir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'inde bu olaydan şu şekilde söz ediyor: "Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermemiz için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir." (İsra, 17/1) Yüce Allah, Necm suresinde de şöyle buyuruyor: "Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? Andolsun ki, o onu bir başka kez daha inişte gördü. Sidretu'l-Munteha'nın yanında. Barınma (Me'va) cenneti onun yanındadır. O zaman (o gördüğünde) Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü." (Necm, 53/12-18) Müfessirlerin bildirdiğine göre bu âyetlerde sözü edilen olay da mirac olayıdır.
İsrâ ve mirac olayı Yüce Allah'ın sevgili peygamberine bir mükâfatı ve ilâhi bir mucizesidir. Resulullah (s.a.s.) Mekke'de insanlara hakkı tebliğ etmesinden dolayı müşrikler tarafından çeşitli eziyetlere maruz bırakılmış, Ebu Tâlib Vadisi'nde ablukaya alınmış, üç yıl süren bu abluka dolayısıyla açlık ve mahrumiyet içinde kalmış, ardından amcası Ebu Tâlib'i, kısa süre sonra da değerli hanımı, mü'minlerin annesi Hz. Hatice (r.a.)'yı kaybetmiş ve birbiri ardından gelen bu olaylar dolayısıyla çok üzülmüştü. İşte bütün bu sıkıntılardan sonra dost dostunu mükâfatlandırdı ve onu kendi katına yükseltti. Onu kendisine yaklaştırdı. Üzerine, çektiği bütün sıkıntıları, içine düştüğü üzüntüleri, zorlukları ve yorgunlukları, hatta kendisine vahyedilenleri tebliğ ederken ve davetini yayarken karşılaşabileceği zorlukları unutturacak hoşnutluk hulleleri giydirdi.
Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'in isrâ ve mirac gecesinde karşılaştığı manzaralar, gördüğü âyetler ve kendisine karşı yapılan muamele onun Allah katında ne büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koydu. Bu itibarla isrâ ve mirac olayı çok değişik boyutları olan büyük bir mucizedir ve bu mucize peygamberler içinde sadece son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e özeldir.
Bütün her şeyi maddi alemin kanunlarına göre izah etmeye kalkışan ve Yüce Yaratıcı'nın her şeyin üstündeki ilâhi gücünü anlayamayan bazı kimseler mirac olayını kavramakta güçlük çekebilirler. Ama iman ferasetiyle ve hakka teslimiyetin kazandırdığı geniş görüşlülükle düşünebilenler için bu büyük mucizeyi kabul etmek zor değildir.
Yüce Allah, isra ve mirac olayıyla ilgili âyeti kerimesinde Mescidi Aksa'dan: "Çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa" diye söz ederek bu mescidin kendi katındaki fazilet ve kudsiyetine işaret etmektedir. Bu ifade aynı zamanda onun etrafındaki toprakların kutsallığını, oraların Yüce Allah tarafından mübarek kılınmış topraklar olduğunu göstermektedir. Evet Müslümanların ilk kıblesi ve haram mescidlerin üçüncüsü olan Mescidi Aksa'yı bağrında barındıran bu topraklar Allah tarafından mübârek kılınmıştır. Çünkü bu kutsal topraklar peygamberlerin yurtlarıdır. Buralarda onlara vahiy inmiştir. Hepsinden de önemlisi bu topraklar son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e özel isrâ ve mirac mucizesine şâhid olmuştur.
Ama ne yazık ki bu topraklar bugün hâlâ siyonizmin işgali altındadır. Bu topraklar ve bu toprakların bağrında barındırdığı kutsal Mescidi Aksa hâlâ siyonist zalimlerin esiridir. Esaret altındaki kutsal Mescidi Aksa siyonist işgalciler tarafından sürekli rahatsız edilmekten, sürekli işkenceye maruz bırakılmaktan dolayı ağlıyor.
Mescidi Aksa, etrafında suçsuz günâhsız çocukların kollarının kırıldığına, masum ailelerin evlerinin yıkıldığına, Yüce Allah'ın insanlık için seçmiş olduğu yüce İslâm dinine mensup olanların ibadetlerini gönül rahatlığı içinde yerine getiremediklerine şahit olmak zorunda kalmasına ağlıyor.
Mescidi Aksa, birtakım kimselerin Filistin halkı adına ortaya çıkarak kendisine karşı siyonist işgalcilerle işbirliği yapmasına, dünya Müslümanlarının da bütün bu oyunları seyretmesine, hiç bir duyarlılık göstermemesine ağlıyor.
İsrâ ve mirac olayının yıldönümü olan mübârek mirac gecesini ihyâ ederken Mescidi Aksâ'nın sesine de kulak verelim. Bu mübarek gecede o mübârek mabedin ızdırabını da analım. Bu mübârek gecede, o kutsal mabedi siyonist zâlimlere karşı savunan, onu yıkarak yerine Süleymân heykeli dikmeye uğraşan yahudi fanatiklerin karşısında her türlü fedakârlığı göze alarak mücadele eden insanların seslerine de kulak verelim. İsrâ ve mirac gecesinde, isrâ ve mirac topraklarının mazlum, mağdur insanlarını da düşünelim. Bu mübarek mirac gecesi o insanların davalarına tam bir ciddiyet ve samimiyetle sahip çıkmanın başlangıç gecesi olsun.
Bu duygularla hepinizin mirac kandilini gönülden kutluyor, Yüce Allah'ın geleceğimizi aydınlık kılmasını diliyorum.