Miraç mucizesi neden gerçekleşti?
Peygamberimiz’in (asm) “arz ve sema tabakalarından geçerek Cenab-ı Hak ile görüşmesi” demek olan miraç hadisesine niçin gerek görülmüştür?
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Harâm’dan, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya (İsrâ -gece yürüyüşü- ile) götüren (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir. Şübhesiz ki Semî‘ (herşeyi işiten), Basîr (hakkıyla gören), ancak O’dur.” (İsra, 1)
Miraç mucizesiyle insanlığa varlıkların hakikati ve asıl gayeleri gösterilmiştir
Miraç hadisesi ile Allah (cc), yarattığı her şeyin hakikatini Peygamberimiz’e (asm) göstermiş, böylece mahlûkatın sırlarından insanlık haberdar edilmiştir. Peygamber Efendimiz’e (asm) Miraç’ta öncelikle bütün varlık mertebeleri gezdirilmiş, kendisine bu kutsi seyahatte Allah’ın bütün isimleri en yüksek makamlarıyla gösterilmiştir.
Varlıkların en önemli yaratılış gayelerinden birisi, Allah’ın isimlerine ayna olmalarıdır. Bu gaye üzerine yaratılmış olan kâinat meleklere, cinlere ve insanlara Allah’ın güzel isimlerini göstermektedir. Allah (cc) varlık âlemlerinden her birini güzel isimlerinden birisine hususi bir merkez yapmıştır. Mesela dört unsurdan biri olan toprak; kendisine bırakılan bir çekirdeğin içindeki muhteşem programı ortaya çıkartır. Adeta şuurluymuş gibi yaptığı bu harika vazife ile Allah’ın ilim ve hikmetini yansıtan bir ayna hükmündedir. Canlıların rızk ihtiyacını karşılamasıyla da Rezzak ismini gösterir. Ayrıca Rahim ve Kadir isimlerini de yansıtmaktadır. Fakat aslında toprak unsurunda esmaü’l-hüsnadan en yüksek mertebede gözüken isimler bunlar değildir. Toprak, Allah’ın Hafiz (muhafaza eden) ve Muhsin (iyilik eden, güzelleştiren) isimlerinin merkezi hükmündedir ve toprakta gözüken diğer isimler bu Hıfz ve ihsanın gölgesinde kalmaktadır.
İşte miraç hadisesinde Allah (cc), perdeleri kaldırarak varlıkların ardındaki -Zatına ait olan- isim ve sıfatları Peygamber Efendimiz’e (asm) perdesiz olarak göstermiştir. Miraçta kâinatla ilgili bütün bu sırlar anlaşılmış ve yaratılmışların hakikati miraç gecesi ortaya çıkmıştır.
Miraç mucizesiyle Allah’ın yeryüzündeki güzel isimlerinin çatısı ve idare merkezinin semâvat olduğu gösterilmiştir
Semavat, yeryüzünde gözüken isim ve sıfatların idare merkezi hükmündedir. Varlık mertebelerinin en küçüğü olan zerrelerden gezegenlere ve birinci kat gök semasından yedinci kat gök semasına kadar her bir sema katında ayrı ayrı isimlerin makamı ve dairesi bulunmaktadır. Yeryüzüne tecelli eden ilahî isimlerin merkezleri semadaki makamlarıdır. Dünyada gözüken isimler semadaki makamlarından süzülen sızıntılar gibidir. Dünyada birer gölge hükmünde olan bu isimlerin asılları semadadır.
İşte Peygamberimiz (asm) Miraç Gecesi'nde her biri ayrı bir âlemin çatısı ve ayrı bir ismin makamı hükmünde olan sema tabakalarını tek tek dolaşmış, böylece Allah’ın semavattaki muhteşem saltanatını da bizzat müşahede etmiştir.
Miraç mucizesinde Peygamber Efendimiz’e (asm) mahlûkat âleminin sınırı olan sidre-i münteha gösterilmiştir
Peygamberimiz (asm) sema katlarını tek tek gezerek geçtikten sonra yaratılmışlarla ilgili her şeyin son bulduğu sidre ağacının bulunduğu mevkie çıkmıştır. "Yaratıkların ilmi "sidre'de" son bulur ve bunun üstü hakkında bilgileri yoktur." (Tirmizi, T. Suver 53)
Miraç Gecesi'nde bu mevkiye vardıklarında Cibril (as) geride kalmış; Resulullah (asm) geri kalmasının sebebini sormuş, Hz. Cibril şöyle cevap vermiştir: "Bu makam dostun dostta kalacağı bir makamdır. Eğer kıl kadar ileri gidersem yanar kül olurum. Bundan sonrasını geçmek sadece sana bahşedilmiştir..." (Keşşafu İstilâhati'l-Fünun, "Sidretü'l-Müntehâ" maddesi)
Miraç mucizesinde Peygamber Efendimiz (asm) Allah’ın güzel isimlerinin en yüksek derecelerini müşahede ederek diğer bütün peygamberlerin mertebelerini geçmiş, “ism-i a’zama” mazhar olmuştur
Miraç vesilesiyle Peygamber Efendimiz (asm) insanlığın çıkabileceği maddi-manevi en yüksek mertebeye çıkmıştır. Semadaki bütün isimlerin en yüksek mertebelerine mazhar olarak marifetullahta (Allah’ı tanımada) en yüksek makama ermek ve arş-ı azama yükselmek sadece Hz. Muhammed’e (asm) nasip olmuştur. Öncesinde ya da sonrasında ne bir melek ne de bir peygamber o makama ulaşamamıştır ve ulaşamayacaktır.
Peygamber Efendimiz (asm) miraca çıkarken semanın her katında bir peygamberi ziyaret etmiştir. Peygamberler Allah’ın en fazla hangi ismine mazhar olmuşlarsa vefat ettiklerinde o ismin en yüksek mertebesinin bulunduğu sema katında haşri beklemektedirler. Mesela Allah’ın güzel isimlerinden Kadîr ismine mazhar olan Hz. İsa (as) Kadîr isminin bulunduğu sema katındadır. Allah’ın Mütekellim ünvanı hangi sema mertebesinde ise Kelâm ismine mazhar Hz. Musa (as) orada bulunmaktadır. Fakat Peygamber Efendimiz’de (asm) Allah’ın bütün güzel isimleri tam anlamıyla tecelli etmiş ve Miraç gibi kutsi bir seyahatle bütün ilahî isimlerin hakikatini görmüştür. Ve miraçta bütün peygamberlerin makamını ziyaret ederek onları geçmiş ve Allah’ın zatî makamı olan arş-ı a’zamına çıkmıştır.
Miraç hadisesiyle Peygamberimiz’e (asm) Allah’ın semavattaki muhteşem ve muazzam hâkimiyeti, saltanatı ve idaresi gösterilmiştir
Miraç Gecesi Peygamberimiz (asm), Allah’ın arz ve semadaki isimlerini ve sıfatlarını ve bunların ayrı ayrı mertebelerini görmekle birlikte berzah ve misal âlemlerini, cenneti ve cehennemi de müşahede etmiştir. Böylece Allah’ın kâinattın her köşesindeki muazzam idaresini bütün genişliği ve haşmetiyle gözlemlemiş ve bunu insanlığa bildirmiştir.
Miraç mucizesiyle Peygamber Efendimiz (asm) Cenab-ı Hak ile bizzat görüşerek emirlerinin en büyük tebliğcisi olmuştur
Peygamber Efendimiz (asm) ilahî emirlere en çok kulak veren ve en halis bir kul olduğundan Miraç’ta Allah (cc) ile vesilesiz görüşerek emirlerinin tebliğ edicisi olmuştur. Miraç’ta gördüğü yaratılış ayetlerini ve aldığı emirleri dönüp insanlığa bildirmiştir.
Miraç mucizesiyle Peygamber Efendimiz’in (asm), Allah’ın en seçkin kulu olduğu bizzat makamına çıkmasıyla ilan edilmiştir
İbn Atiye gibi bazı müfessirler, İsra suresi birinci ayeti şöyle tefsir etmişlerdir:
"Miraç, sadece Peygambere ayet ve ibret göstermekten ibaret değil; aynı zamanda, Peygamberin kendini kâinata bir delil olarak göstermektir." (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili 5/3152)
Peygamber Efendimiz’in (asm) İsrâ ve Miraç Gecesi'nde karşılaştığı manzaralar, gördüğü âyetler (deliller) ve kendisine karşı yapılan muamele, onun Allah (cc) katında ne büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Miraç, mü'minlerin ahirette “Allah’ın cemali”ni görebileceğine delil olmuştur
Allah (cc)cennette mü'minlere göstereceğini vaad ettiği cemalini, Miraç Gecesi Peygamber Efendimiz’e (asm) göstermiştir. Bu hadise, insanların da cennette Cenab-ı Hakk’ın cemalini görebileceğine apaçık delil olmuştur.
Miraç mucizesi ile imanı sağlam olanlar zayıf olanlardan ayrılmıştır
Hz Muhammed (asm) Ebu Talib’in kızı Ümmihani’ye miracı söyleyince, Ümmihani;
“Aman bunu kimseye anlatma, kimse inanmaz ve inananlar da vazgeçer” dedi. Peygamber Efendimiz (asm) de;
“O halde anlatacağım, inanmayacak olan sonra da vazgeçer, çürük taşlar üzerine bina olmaz, ayrılacak olan şimdiden ayrılsın, sağlamları kalsın” buyurdu. (Sire)
Miraç mucizesi inanılması çok güç bir hadise olduğu için imanı sağlam olmayan bazı Müslümanlar dahi şüpheye düşmüşlerdir. Bazıları İslam’dan çıkarak tekrar küfre dönmüş, böylelikle salih Müslümanlar gün yüzüne çıkmıştır.
Miracın hikmetine ışık tutan İsra suresinin birinci ayetinin izahları:
“Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescidü’l Aksa’ya götüren Allah her nevi eksiklikten uzaktır. O gerçekten işitendir, görendir.” (İsra, 1) ayetini izah ederken Fahruddin-i Razi Tefsir-i Kebir'inde şu hususları sıralamaktadır:
1- Cennetin mükafatları çok büyük, Cehennemin ateşi ise pek şiddetlidir. Allah (cc) dünyada iken Resulüne(asm) bunları gösterdi ki, kıyamet günü bunları ilk görüşü olmasın ve kıyamet günü kalbi cennetin rağbeti, cehennemin dehşeti ile meşgul bulunmasın. Ancak kalbi şefaatle meşgul olsun.
2- Resulüllah (s.a.v.)in Mi'raç gecesi Peygamberleri ve melekleri müşahedesi, hem kendisinin, hem de onların yükselmelerinin sebebidir.
3- Peygamberimiz (asm), semavatın, Arş ve Kürsünün hallerini müşahede edince, bu alemin ahvali ve korkuları onun gözünde küçülür. Bu itibarla, Allah (cc)yoluna daveti ve İslam davasına çalışması, kalbinde daha da kuvvetlenir. Allah'ın düşmanlarına iltifatı kalmaz. Bütün zorluklara rağmen, cihatta sebatı sonsuz olur.
Peygamberimiz’in (asm) “arz ve sema tabakalarından geçerek Cenab-ı Hak ile görüşmesi” demek olan miraç hadisesine niçin gerek görülmüştür?
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Harâm’dan, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya (İsrâ -gece yürüyüşü- ile) götüren (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir. Şübhesiz ki Semî‘ (herşeyi işiten), Basîr (hakkıyla gören), ancak O’dur.” (İsra, 1)
Miraç mucizesiyle insanlığa varlıkların hakikati ve asıl gayeleri gösterilmiştir
Miraç hadisesi ile Allah (cc), yarattığı her şeyin hakikatini Peygamberimiz’e (asm) göstermiş, böylece mahlûkatın sırlarından insanlık haberdar edilmiştir. Peygamber Efendimiz’e (asm) Miraç’ta öncelikle bütün varlık mertebeleri gezdirilmiş, kendisine bu kutsi seyahatte Allah’ın bütün isimleri en yüksek makamlarıyla gösterilmiştir.
Varlıkların en önemli yaratılış gayelerinden birisi, Allah’ın isimlerine ayna olmalarıdır. Bu gaye üzerine yaratılmış olan kâinat meleklere, cinlere ve insanlara Allah’ın güzel isimlerini göstermektedir. Allah (cc) varlık âlemlerinden her birini güzel isimlerinden birisine hususi bir merkez yapmıştır. Mesela dört unsurdan biri olan toprak; kendisine bırakılan bir çekirdeğin içindeki muhteşem programı ortaya çıkartır. Adeta şuurluymuş gibi yaptığı bu harika vazife ile Allah’ın ilim ve hikmetini yansıtan bir ayna hükmündedir. Canlıların rızk ihtiyacını karşılamasıyla da Rezzak ismini gösterir. Ayrıca Rahim ve Kadir isimlerini de yansıtmaktadır. Fakat aslında toprak unsurunda esmaü’l-hüsnadan en yüksek mertebede gözüken isimler bunlar değildir. Toprak, Allah’ın Hafiz (muhafaza eden) ve Muhsin (iyilik eden, güzelleştiren) isimlerinin merkezi hükmündedir ve toprakta gözüken diğer isimler bu Hıfz ve ihsanın gölgesinde kalmaktadır.
İşte miraç hadisesinde Allah (cc), perdeleri kaldırarak varlıkların ardındaki -Zatına ait olan- isim ve sıfatları Peygamber Efendimiz’e (asm) perdesiz olarak göstermiştir. Miraçta kâinatla ilgili bütün bu sırlar anlaşılmış ve yaratılmışların hakikati miraç gecesi ortaya çıkmıştır.
Miraç mucizesiyle Allah’ın yeryüzündeki güzel isimlerinin çatısı ve idare merkezinin semâvat olduğu gösterilmiştir
Semavat, yeryüzünde gözüken isim ve sıfatların idare merkezi hükmündedir. Varlık mertebelerinin en küçüğü olan zerrelerden gezegenlere ve birinci kat gök semasından yedinci kat gök semasına kadar her bir sema katında ayrı ayrı isimlerin makamı ve dairesi bulunmaktadır. Yeryüzüne tecelli eden ilahî isimlerin merkezleri semadaki makamlarıdır. Dünyada gözüken isimler semadaki makamlarından süzülen sızıntılar gibidir. Dünyada birer gölge hükmünde olan bu isimlerin asılları semadadır.
İşte Peygamberimiz (asm) Miraç Gecesi'nde her biri ayrı bir âlemin çatısı ve ayrı bir ismin makamı hükmünde olan sema tabakalarını tek tek dolaşmış, böylece Allah’ın semavattaki muhteşem saltanatını da bizzat müşahede etmiştir.
Miraç mucizesinde Peygamber Efendimiz’e (asm) mahlûkat âleminin sınırı olan sidre-i münteha gösterilmiştir
Peygamberimiz (asm) sema katlarını tek tek gezerek geçtikten sonra yaratılmışlarla ilgili her şeyin son bulduğu sidre ağacının bulunduğu mevkie çıkmıştır. "Yaratıkların ilmi "sidre'de" son bulur ve bunun üstü hakkında bilgileri yoktur." (Tirmizi, T. Suver 53)
Miraç Gecesi'nde bu mevkiye vardıklarında Cibril (as) geride kalmış; Resulullah (asm) geri kalmasının sebebini sormuş, Hz. Cibril şöyle cevap vermiştir: "Bu makam dostun dostta kalacağı bir makamdır. Eğer kıl kadar ileri gidersem yanar kül olurum. Bundan sonrasını geçmek sadece sana bahşedilmiştir..." (Keşşafu İstilâhati'l-Fünun, "Sidretü'l-Müntehâ" maddesi)
Miraç mucizesinde Peygamber Efendimiz (asm) Allah’ın güzel isimlerinin en yüksek derecelerini müşahede ederek diğer bütün peygamberlerin mertebelerini geçmiş, “ism-i a’zama” mazhar olmuştur
Miraç vesilesiyle Peygamber Efendimiz (asm) insanlığın çıkabileceği maddi-manevi en yüksek mertebeye çıkmıştır. Semadaki bütün isimlerin en yüksek mertebelerine mazhar olarak marifetullahta (Allah’ı tanımada) en yüksek makama ermek ve arş-ı azama yükselmek sadece Hz. Muhammed’e (asm) nasip olmuştur. Öncesinde ya da sonrasında ne bir melek ne de bir peygamber o makama ulaşamamıştır ve ulaşamayacaktır.
Peygamber Efendimiz (asm) miraca çıkarken semanın her katında bir peygamberi ziyaret etmiştir. Peygamberler Allah’ın en fazla hangi ismine mazhar olmuşlarsa vefat ettiklerinde o ismin en yüksek mertebesinin bulunduğu sema katında haşri beklemektedirler. Mesela Allah’ın güzel isimlerinden Kadîr ismine mazhar olan Hz. İsa (as) Kadîr isminin bulunduğu sema katındadır. Allah’ın Mütekellim ünvanı hangi sema mertebesinde ise Kelâm ismine mazhar Hz. Musa (as) orada bulunmaktadır. Fakat Peygamber Efendimiz’de (asm) Allah’ın bütün güzel isimleri tam anlamıyla tecelli etmiş ve Miraç gibi kutsi bir seyahatle bütün ilahî isimlerin hakikatini görmüştür. Ve miraçta bütün peygamberlerin makamını ziyaret ederek onları geçmiş ve Allah’ın zatî makamı olan arş-ı a’zamına çıkmıştır.
Miraç hadisesiyle Peygamberimiz’e (asm) Allah’ın semavattaki muhteşem ve muazzam hâkimiyeti, saltanatı ve idaresi gösterilmiştir
Miraç Gecesi Peygamberimiz (asm), Allah’ın arz ve semadaki isimlerini ve sıfatlarını ve bunların ayrı ayrı mertebelerini görmekle birlikte berzah ve misal âlemlerini, cenneti ve cehennemi de müşahede etmiştir. Böylece Allah’ın kâinattın her köşesindeki muazzam idaresini bütün genişliği ve haşmetiyle gözlemlemiş ve bunu insanlığa bildirmiştir.
Miraç mucizesiyle Peygamber Efendimiz (asm) Cenab-ı Hak ile bizzat görüşerek emirlerinin en büyük tebliğcisi olmuştur
Peygamber Efendimiz (asm) ilahî emirlere en çok kulak veren ve en halis bir kul olduğundan Miraç’ta Allah (cc) ile vesilesiz görüşerek emirlerinin tebliğ edicisi olmuştur. Miraç’ta gördüğü yaratılış ayetlerini ve aldığı emirleri dönüp insanlığa bildirmiştir.
Miraç mucizesiyle Peygamber Efendimiz’in (asm), Allah’ın en seçkin kulu olduğu bizzat makamına çıkmasıyla ilan edilmiştir
İbn Atiye gibi bazı müfessirler, İsra suresi birinci ayeti şöyle tefsir etmişlerdir:
"Miraç, sadece Peygambere ayet ve ibret göstermekten ibaret değil; aynı zamanda, Peygamberin kendini kâinata bir delil olarak göstermektir." (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili 5/3152)
Peygamber Efendimiz’in (asm) İsrâ ve Miraç Gecesi'nde karşılaştığı manzaralar, gördüğü âyetler (deliller) ve kendisine karşı yapılan muamele, onun Allah (cc) katında ne büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Miraç, mü'minlerin ahirette “Allah’ın cemali”ni görebileceğine delil olmuştur
Allah (cc)cennette mü'minlere göstereceğini vaad ettiği cemalini, Miraç Gecesi Peygamber Efendimiz’e (asm) göstermiştir. Bu hadise, insanların da cennette Cenab-ı Hakk’ın cemalini görebileceğine apaçık delil olmuştur.
Miraç mucizesi ile imanı sağlam olanlar zayıf olanlardan ayrılmıştır
Hz Muhammed (asm) Ebu Talib’in kızı Ümmihani’ye miracı söyleyince, Ümmihani;
“Aman bunu kimseye anlatma, kimse inanmaz ve inananlar da vazgeçer” dedi. Peygamber Efendimiz (asm) de;
“O halde anlatacağım, inanmayacak olan sonra da vazgeçer, çürük taşlar üzerine bina olmaz, ayrılacak olan şimdiden ayrılsın, sağlamları kalsın” buyurdu. (Sire)
Miraç mucizesi inanılması çok güç bir hadise olduğu için imanı sağlam olmayan bazı Müslümanlar dahi şüpheye düşmüşlerdir. Bazıları İslam’dan çıkarak tekrar küfre dönmüş, böylelikle salih Müslümanlar gün yüzüne çıkmıştır.
Miracın hikmetine ışık tutan İsra suresinin birinci ayetinin izahları:
“Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescidü’l Aksa’ya götüren Allah her nevi eksiklikten uzaktır. O gerçekten işitendir, görendir.” (İsra, 1) ayetini izah ederken Fahruddin-i Razi Tefsir-i Kebir'inde şu hususları sıralamaktadır:
1- Cennetin mükafatları çok büyük, Cehennemin ateşi ise pek şiddetlidir. Allah (cc) dünyada iken Resulüne(asm) bunları gösterdi ki, kıyamet günü bunları ilk görüşü olmasın ve kıyamet günü kalbi cennetin rağbeti, cehennemin dehşeti ile meşgul bulunmasın. Ancak kalbi şefaatle meşgul olsun.
2- Resulüllah (s.a.v.)in Mi'raç gecesi Peygamberleri ve melekleri müşahedesi, hem kendisinin, hem de onların yükselmelerinin sebebidir.
3- Peygamberimiz (asm), semavatın, Arş ve Kürsünün hallerini müşahede edince, bu alemin ahvali ve korkuları onun gözünde küçülür. Bu itibarla, Allah (cc)yoluna daveti ve İslam davasına çalışması, kalbinde daha da kuvvetlenir. Allah'ın düşmanlarına iltifatı kalmaz. Bütün zorluklara rağmen, cihatta sebatı sonsuz olur.