Miraç mucizesi neden Hz Muhammed’e (asm) mahsustur?
Peygamber Efendimiz (asm) kulluk ve elçilik vazifesini en mükemmel bir şekilde yaparak, tüm insanların içinde en üstün makama yükselmiştir. Bu üstünlüğünden dolayı Allah (cc) O’na (asm) miraç mucizesini ihsan etmiştir.
Peygamber Efendimiz’in (asm) en üstün Zat olduğunu ortaya koyan delillerden bazıları şunlardır:
Çok tahrife uğradıkları halde Tevrat, İncil, Zebur gibi semavi kitaplarda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) kemalatına işaretler vardır:
İncil’de;
Yuhanna İncil’inin on altıncı bab ve yedinci ayeti şudur:
“Şimdi ben size hak olarak söylüyorum ki, benim ayrılıp gitmem size hayırlıdır. Eğer ben sizden ayrılıp Rabbinize gitmezsem Faraklit size gelmeyecektir.”
(Faraklit “paraklit” kelimesinin övülmüş, hak ile batılı birbirinden ayıran, tesellici ve yardımcı gibi manaları vardır. Hz İsa’dan (as) sonra ise bu özellikleri üzerinde taşıyan tek şahıs Hz Muhammet’tir (asm)
Tevrat’ta;
Hz İsmail’in (as) validesi olan Hacer evlat sahibesi olacak ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki o veledin eli umumun fevkinde olacak. Ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.” (sefrü’t tekvin ıshah:17)
Zebur’da;
Zebur’un yetmiş ikinci babında şu ayet var:
“Denizden denize malik ve nehirlerden… Dünyanın sonuna kadar malik ola… Ve kendisine Yemen ve Cezayir padişahları hediyeler götüreler. Ve padişahlar ona secde edip boyun eğeler. Ve her vakit ona salat ve her gün kendisine bereketle dua oluna. Ve nuru Medine’den parlaya. Ve zikri sonsuza dek devam ede… O’nun ismi güneşin vücudundan evvel mevcuttur. Onun adı güneş durdukça yayıla.”
Acaba Hz. Davut’tan (as) sonra Hz. Muhammed’den (asm) başka gelen hangi peygamber doğudan batıya kadar dinini yaymış. Hangi peygamberin, padişahlar secde eder gibi hükmü altına girmiş. Hangi peygamber, her gün insanların beşte birinin dualarını kazanmış ve nuru Medine’den parlamıştır?
Meşhur Şık ve Satih gibi iki kâhinin Peygamber Efendimiz’in (asm) son peygamber olduğuna ve kemalatına dair haberlerini tarih nakletmiştir
Şıkk isminde meşhur bir kâhindir ki; bir gözü, bir eli, bir ayağı varmış. Adeta yarım insan… İşte o kahin kat’i bir surette Hz Muhammed’in (asm) peygamberliğini mükerreren söylemişti. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/365)
Meşhur Şam kâhini Satih’dir ki; kemiksiz adeta azasız bir vücut, yüzü göğsü içinde olan çok da yaşamış bir kâhindir. Gelecekten verdiği doğru haberler o zamanda şöhret bulmuş. Hatta Kisra (yani Fars padişahı) gördüğü garip rüyayı ve Hz. Muhammed’in (asm) doğumu hengamında sarayın on dört şerefesinin düşmesinin sırrını Satih’ten sormak için Muyzan denilen alim bir elçisini göndermiş. Satih demiş: “On dört zat sizlerde hakimiyet edecek, sonra saltanatınız mahvolacak. Hem birisi bir din ile gelecek. İşte o sizin din ve devletinizi kaldıracak!” diyerek Kisraya haber göndermiş.(Delail-ün Nübüvve _Beyhaki 2/126-129)
Peygamber Efendimiz’in (asm) doğumu esnasında meydana gelen olağanüstü haller O’nun Allah (cc) katında ne kadar mümtaz ve önemli biri olduğunu gösterir.
Doğumunun gerçekleştiği gece hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman ibn-il As’ın annesi, hem Abdurrahman ibn-i Avf’ın annesinin gördükleri büyük bir nurdur ki; üçü de demişler: “Doğum anında biz öyle bir nur gördük ki o nur doğu ve batıyı aydınlattırdı.”
O gece Kâbe’deki putlar çoğu baş aşağı düştü.
Meşhur Kisra’nın sarayı o gece sallanıp yıkıldı ve on dört şerefesi düştü.
Save’nin kutsanan küçük denizi o gecede yere battı.
İstahr-Abad’da bin senedir daima yanan ve sönmeyen mec’usilerin ibadet ettikleri ateş o gece söndü.
Meşhur Fil vakası... Ebrehe namında Habeş padişahı Kabe’yi tahrip etmek için büyük bir ordu hazırlayıp Mahmud isminde ki oldukça büyük bir fili öne sürerek Mekke’ye doğru gelmiştir. Mekke’ye yaklaştıkları sırada Mahmud ismindeki fil olduğu yerde kalıp hiçbir şekilde hareket etmemiştir. Bütün çabalara rağmen fili yürütememişler ve geri dönmek zorunda kalmışlardır. Cenab-ı Hak ordu geri dönerken Ebabil kuşlarını onların üzerine salmış ve onları mağlup ve perişan etmiştir.
(Delail-in Nübüvve_Ebu Nuaym)
Peygamber Efendimiz’in (asm) fevkalade ahlakı Allah (cc) katında en sevilen kul olduğunun delillerindendir
Hz. Muhammed’in (asm) ahlâkının bütün insanlardan üstün olduğuna en büyük delil; O’nu (asm) en iyi tanıyan akrabalarının ve yakınlarının hatta düşmanlarının, Hz. Muhammed’in (asm) şahsiyetinin mükemmelliğini kabul etmeleridir.
Ahlâkta en önemli bir nitelik olan “emin olma, güvenilirlik” sıfatını O’na (asm) verenler kendisine iman etmeyen düşmanlarıydı. Müşrikler, peygamberliğinden önce verdikleri “El-Emin” sıfatını peygamberlik döneminde de kabul etmişler, can düşmanları bile kıymetli eşyalarını O’na (asm) emanet etmekte tereddüt etmemişlerdir. Bir insanın yüksek ahlâkını ve şahsiyetini düşmanlarının dahi tasdik edip onaylaması, ahlâkının fevkalade oluşuna apaçık bir ispattır.
Peygamber Efendimiz’in (asm) peygamberlik vazifesindeki mükemmelliği O’nun (asm) diğer peygamberler içinde dahi en üstün olduğunu gösteriyor.
Hz. Muhammed (asm) elçilik vazifesini en mükemmel bir tarzda yapmıştır. Vazifesini en güzel yaptığına delil ise 1500 senedir ona tabi olan (ve halen devam eden) milyarlarca Müslüman’dır. “Sebep olan yapmış gibidir” kaidesince; bütün ümmetinin işlediği sevaplar Hz. Muhammed’in (asm) amel defterine de geçmektedir. Hem kıyamete kadar ümmetinin getirdiği salavatlar devamlı surette O’nun (asm) manevi makamını yükseltmektedir. Elbette yaptığı mükemmel tebliğ vazifesinin bir neticesi ve ücreti olarak Allah (cc) tarafından sonsuz ihsanlara mazhar edilecektir. Miraç bu ihsanlardan sadece bir tanesidir.
Bunlardan başka susuz bir orduya parmaklarından gelen suyu içirmesi,
Büyük bir cemaat huzurunda kuru hurma kütüğünün minberin değişmesinden dolayı ağlaması,
Kur'ân’da haber verilen parmağıyla ayı ikiye bölmesi...
Ve bunlardan başka binlerce benzersiz mucizesi Hz. Muhammed’in (asm) kemalatını gözler önüne seriyor. Mirac’a en layık; “Hz. Muhammed (asm)” olduğuna birer delil oluyor.
Peygamber Efendimiz (asm) kulluk ve elçilik vazifesini en mükemmel bir şekilde yaparak, tüm insanların içinde en üstün makama yükselmiştir. Bu üstünlüğünden dolayı Allah (cc) O’na (asm) miraç mucizesini ihsan etmiştir.
Peygamber Efendimiz’in (asm) en üstün Zat olduğunu ortaya koyan delillerden bazıları şunlardır:
Çok tahrife uğradıkları halde Tevrat, İncil, Zebur gibi semavi kitaplarda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) kemalatına işaretler vardır:
İncil’de;
Yuhanna İncil’inin on altıncı bab ve yedinci ayeti şudur:
“Şimdi ben size hak olarak söylüyorum ki, benim ayrılıp gitmem size hayırlıdır. Eğer ben sizden ayrılıp Rabbinize gitmezsem Faraklit size gelmeyecektir.”
(Faraklit “paraklit” kelimesinin övülmüş, hak ile batılı birbirinden ayıran, tesellici ve yardımcı gibi manaları vardır. Hz İsa’dan (as) sonra ise bu özellikleri üzerinde taşıyan tek şahıs Hz Muhammet’tir (asm)
Tevrat’ta;
Hz İsmail’in (as) validesi olan Hacer evlat sahibesi olacak ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki o veledin eli umumun fevkinde olacak. Ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.” (sefrü’t tekvin ıshah:17)
Zebur’da;
Zebur’un yetmiş ikinci babında şu ayet var:
“Denizden denize malik ve nehirlerden… Dünyanın sonuna kadar malik ola… Ve kendisine Yemen ve Cezayir padişahları hediyeler götüreler. Ve padişahlar ona secde edip boyun eğeler. Ve her vakit ona salat ve her gün kendisine bereketle dua oluna. Ve nuru Medine’den parlaya. Ve zikri sonsuza dek devam ede… O’nun ismi güneşin vücudundan evvel mevcuttur. Onun adı güneş durdukça yayıla.”
Acaba Hz. Davut’tan (as) sonra Hz. Muhammed’den (asm) başka gelen hangi peygamber doğudan batıya kadar dinini yaymış. Hangi peygamberin, padişahlar secde eder gibi hükmü altına girmiş. Hangi peygamber, her gün insanların beşte birinin dualarını kazanmış ve nuru Medine’den parlamıştır?
Meşhur Şık ve Satih gibi iki kâhinin Peygamber Efendimiz’in (asm) son peygamber olduğuna ve kemalatına dair haberlerini tarih nakletmiştir
Şıkk isminde meşhur bir kâhindir ki; bir gözü, bir eli, bir ayağı varmış. Adeta yarım insan… İşte o kahin kat’i bir surette Hz Muhammed’in (asm) peygamberliğini mükerreren söylemişti. (Eş-Şifa_Kadı İyaz 1/365)
Meşhur Şam kâhini Satih’dir ki; kemiksiz adeta azasız bir vücut, yüzü göğsü içinde olan çok da yaşamış bir kâhindir. Gelecekten verdiği doğru haberler o zamanda şöhret bulmuş. Hatta Kisra (yani Fars padişahı) gördüğü garip rüyayı ve Hz. Muhammed’in (asm) doğumu hengamında sarayın on dört şerefesinin düşmesinin sırrını Satih’ten sormak için Muyzan denilen alim bir elçisini göndermiş. Satih demiş: “On dört zat sizlerde hakimiyet edecek, sonra saltanatınız mahvolacak. Hem birisi bir din ile gelecek. İşte o sizin din ve devletinizi kaldıracak!” diyerek Kisraya haber göndermiş.(Delail-ün Nübüvve _Beyhaki 2/126-129)
Peygamber Efendimiz’in (asm) doğumu esnasında meydana gelen olağanüstü haller O’nun Allah (cc) katında ne kadar mümtaz ve önemli biri olduğunu gösterir.
Doğumunun gerçekleştiği gece hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman ibn-il As’ın annesi, hem Abdurrahman ibn-i Avf’ın annesinin gördükleri büyük bir nurdur ki; üçü de demişler: “Doğum anında biz öyle bir nur gördük ki o nur doğu ve batıyı aydınlattırdı.”
O gece Kâbe’deki putlar çoğu baş aşağı düştü.
Meşhur Kisra’nın sarayı o gece sallanıp yıkıldı ve on dört şerefesi düştü.
Save’nin kutsanan küçük denizi o gecede yere battı.
İstahr-Abad’da bin senedir daima yanan ve sönmeyen mec’usilerin ibadet ettikleri ateş o gece söndü.
Meşhur Fil vakası... Ebrehe namında Habeş padişahı Kabe’yi tahrip etmek için büyük bir ordu hazırlayıp Mahmud isminde ki oldukça büyük bir fili öne sürerek Mekke’ye doğru gelmiştir. Mekke’ye yaklaştıkları sırada Mahmud ismindeki fil olduğu yerde kalıp hiçbir şekilde hareket etmemiştir. Bütün çabalara rağmen fili yürütememişler ve geri dönmek zorunda kalmışlardır. Cenab-ı Hak ordu geri dönerken Ebabil kuşlarını onların üzerine salmış ve onları mağlup ve perişan etmiştir.
(Delail-in Nübüvve_Ebu Nuaym)
Peygamber Efendimiz’in (asm) fevkalade ahlakı Allah (cc) katında en sevilen kul olduğunun delillerindendir
Hz. Muhammed’in (asm) ahlâkının bütün insanlardan üstün olduğuna en büyük delil; O’nu (asm) en iyi tanıyan akrabalarının ve yakınlarının hatta düşmanlarının, Hz. Muhammed’in (asm) şahsiyetinin mükemmelliğini kabul etmeleridir.
Ahlâkta en önemli bir nitelik olan “emin olma, güvenilirlik” sıfatını O’na (asm) verenler kendisine iman etmeyen düşmanlarıydı. Müşrikler, peygamberliğinden önce verdikleri “El-Emin” sıfatını peygamberlik döneminde de kabul etmişler, can düşmanları bile kıymetli eşyalarını O’na (asm) emanet etmekte tereddüt etmemişlerdir. Bir insanın yüksek ahlâkını ve şahsiyetini düşmanlarının dahi tasdik edip onaylaması, ahlâkının fevkalade oluşuna apaçık bir ispattır.
Peygamber Efendimiz’in (asm) peygamberlik vazifesindeki mükemmelliği O’nun (asm) diğer peygamberler içinde dahi en üstün olduğunu gösteriyor.
Hz. Muhammed (asm) elçilik vazifesini en mükemmel bir tarzda yapmıştır. Vazifesini en güzel yaptığına delil ise 1500 senedir ona tabi olan (ve halen devam eden) milyarlarca Müslüman’dır. “Sebep olan yapmış gibidir” kaidesince; bütün ümmetinin işlediği sevaplar Hz. Muhammed’in (asm) amel defterine de geçmektedir. Hem kıyamete kadar ümmetinin getirdiği salavatlar devamlı surette O’nun (asm) manevi makamını yükseltmektedir. Elbette yaptığı mükemmel tebliğ vazifesinin bir neticesi ve ücreti olarak Allah (cc) tarafından sonsuz ihsanlara mazhar edilecektir. Miraç bu ihsanlardan sadece bir tanesidir.
Bunlardan başka susuz bir orduya parmaklarından gelen suyu içirmesi,
Büyük bir cemaat huzurunda kuru hurma kütüğünün minberin değişmesinden dolayı ağlaması,
Kur'ân’da haber verilen parmağıyla ayı ikiye bölmesi...
Ve bunlardan başka binlerce benzersiz mucizesi Hz. Muhammed’in (asm) kemalatını gözler önüne seriyor. Mirac’a en layık; “Hz. Muhammed (asm)” olduğuna birer delil oluyor.