Molla kasım gelir

kalpteniman

KF Ailesinden
Özel Üye
Molla Kâsım’ı Gördün mü?

Bizim Hazreti Yunus’umuzun hayat hikâyesindeki Molla Kâsım sahnesini çoğunuz bilirsiniz.

Unutanlar için kısa bir tekrarla konuya girelim. Hazreti Yunus’un vefatından sonra şiirlerinin bulunduğu divan Molla Kâsım adlı bir kaba softanın eline geçer.
Sakarya kıyısına oturarak şiirleri tek tek okuyan Molla Kâsım kendince dine aykırı (!) gördüklerini bir kenara ayırır.
3.000 adet şiirden ayırdığı 1.000 tanesini yakar.
Bir başka gün kalan 2000′ ini inceler ve bunlardan da binden fazlasını nehre atar.

İşte tam bu esnada eline gelen şiirde şu dize çıkar karşısına;
Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme Seni sıygaya çeker / Bir Molla Kâsım gelir.

Bu dize ile sarsılan Molla Kâsım pişman olup nehre atlasa da şiirlerden çoğu gitmiş, elden çıkması gereken çıkmıştır artık. 3.000 şiirden 300 küsur kadarı elimizde bugün.
Vakıanın buraya kadar olan kısmı Hazreti Yunus’u ilgilendiriyor.
Ancak daha geniş açı ile bakacak olursak hadise, Hakikat Yolunda yürümeyi niyete alan hepimizin önüne gelebilecek ve hatta gelmekte olan, çoğu kere perdelendiğimiz bir lütuf! Lütuf deyişim belki ters geliyor size,
Yunus şiirlerini ortadan kaldıran biri nasıl lütuf olabilir, diye düşünüyor olabilirsiniz…
İlk etapta haksız değilsiniz.
Şimdi olayın derûnuna inelim ve bu hali kendimizde nasıl, ne şekilde yaşıyoruz, çözümlemeye gayret edelim.
Kendimize gelmeden önce Hazreti Yunus ve Molla Kâsım’ ı biraz daha okumakta fayda var.
Alemde kendiliğinden ve de bağımsız hiçbir olay yok.
Çünkü İrade Tek ve O Tekin dilemesi dışında bir zuhur muhal.
O halde Yunus’a Molla Kâsım’ı musallat eden de Rabbul Alemin!
Buna ikna olduktan sonra niçin yaşandığını düşünelim.
3000 şiirin 2000 kadarı derin bâtini sırlar açıklıyor, yüksek mertebeden seyirler içeriyor olabilir.
Bunlar elde kalsa ve günümüze kadar gelse belki de çoğu kişinin aklı karışacak, çoğunluğu oluşturan avamın inançlarında sarsıntılar yaşanacaktı.

Çünkü üst mertebenin seyri, alt mertebeler için sırdır!
Açıklandığında beyinlerde depremler yaşanır! Molla Kâsım rolü üstlenen kişi, böyle bakıldığında inancın korunması, şer’i çizginin muhafazası adına hayırlı bir iş yapmıştır gelecek nesiller için… … Soracaksınız, “Tamam da bu Molla Kâsım’ın bizim yaşamımızla bağı ne?”

İşte şimdi oraya geldik. Ne buyurdu Yunus’umuz?.. Derviş Yunus bu sözü / Eğri büğrü söyleme Seni sıygaya çeker / Bir Molla Kâsım gelir Molla Kâsım’ın ana vazifesi; siygaya çekmek! Niçin? Sözü eğri büğrü söylemesin diye!
Daha açıkçası, daha tasavvufçası; Molla Kâsım sahnesi kendimizi hesaba çekmemize yardımcı olarak dışarıdan diğer bir insan eliyle önümüze konan bir olgu!..
Sözü eğri büğrü söylemeyelim; düşüncemiz bâtıl zemine oturmasın, yaşamımız Hak çizgide sürsün, yanlış algıları, saplantıları Hak zannetmeyelim diye!..

Özetle, benlik örtüsünden soyunalım, nefis kirinden yıkanalım diye…
Buna delil olacak en büyük unsur; KÂSIM kelimesi. Kâsım; Arapçada ;İKİ ŞEYİ AYIRAN, AYRIŞTIRAN demek…
Molla Kâsım; İnsanı beşeriyetinden ayırıp hakikatini gösteren, nefsinden ayırıp öze çeken kişi!…
Daha manidar bir delil mi?.. Efendimiz (s. a. v.) in künyesini hatırlayınız: EBU’L-KÂSIM… Kâsım isminde bir oğlu olmasından öte; İnsanı şirkten arındırdığı, Hakkı Batıldan ayrıştırdığı için EBU’L-KÂSIM… …
Olayın özü bu çerçevede zihnen şekillendikten sonra kendimize dönerek soralım;
Hayatımızın hangi dönemlerinde, hangi zamanlarda, hangi suretlerle karşımıza çıktı Molla Kâsımlar? Birlikte bulalım…
Hani kızdıklarımız var ya! Hani “Çok cins hareketleri var, aman benden uzak olsun” dediklerimiz var ya! Hani, hakkımızı gasp ettiğini, bizi arkadan hançerlediğini, ruhumuzu kanattığını, dünyamızı kararttığını düşündüklerimiz var ya! Hani, “Çok yakınım, canımdan kanımdan biri ama beni hiç anlamıyor” dediklerimiz var ya!
İşte onların hepsi, hesabımızın kolay görülmesi, arınışımızın hızlı gelişmesi için yollanan ilahi lütuflar!..
Kendimizi tanımamız, bizden içre bizi keşfetmemiz için hepsi de gönüllü çalışıyorlar.
Birimselliğimizi delip acıtıyorlar ya, inanın bizdeki madeni, hakiki ve pörsümez, paha biçilmez özü çıkarmaktan başka işlevleri yok.

Onları kendimizden gayrı gördüğümüzde bu sırdan uzak düşüyoruz..
Tavır alıp devamlı surette kırgınlık ve nefret duymanın azabı ile kendi cehennemimizi kendimiz tutuşturuyoruz. Yazık değil mi bize?!.. …
Sen, işyerinde kuyumu kazanlar var, diyen dostum! Sen, beni eşim bile anlamıyor diyen kardeşim!
Sen, çocuklarıma bile sözüm geçmiyor diyen büyüğüm!
Sen, dostlarım dertlerimde hiç yanımda değil diyen arkadaşım!
Hepsinin sana özel Molla Kâsımlar olduğunu fark edebildin mi?
Ne yaptıklarına bakma, senin hangi algına ve hangi haline yöneldiklerine, darbe indirdiklerine bak!

Böyle bakarsan hepsinin sende mevcut ama örtülü boyutları açtıklarını, senden uzaklaşması gereken hırs ve tutkuları biçtiklerini, hepsinin lehine çalıştığını fark edecek, bir süre sonra onlara teşekkür edeceksin.
Yeri gelmişken yaşanmış bir örneği arz edelim: Pazarlama şirketinde eleman olarak çalışan bir kardeşim, gayreti ve dürüstlüğü ile şeflik konumuna kadar yükselir.
Ne var ki yan masada çalışan biri ve tecrübeli yaşlı kurt bir idareci, bu genç kardeşin hızlı yükselişini çekemezler.

Alttan alta kuyu kazmakta, genel müdürü etkilemek için ellerinden geleni arkalarına koymamaktadırlar. Baskılara dayanamayan genel müdür, kardeşimizi şeflikten alıp dış hizmete, hem de ayak işi denebilecek bir göreve verir.

Sabırla buna da katlanan arkadaşımızın üzerinde Molla Kâsımlar çalışmalarına ara vermeden devam etmektedirler.
Yaptıklarından utanıp vicdani rahatsızlık duydukları için göz önünde olmamasını, başka bir şubeye gitmesini isterler.
Uzak bir şubeye tayin edilir.
Aile hayatı, çocuklar, değişik bir çevre kolay değildir insan için.
Yine sabreder ve alışır duruma.
O şubede gün be gün yıldızı parlamakta, hem kazanmakta hem de kazandırmaktadır.
Bir gün, şubeye ortak olması teklif edilir.
Belli bir ücretle ortaklık alır.
Zaman içinde ticari tecrübesini artırır ve en fazla hisseye sahip ortak konumuna gelir.
Molla Kâsım işlevini okuyan, Molla Kâsımlara tavır almak yerine kendi kulluğunu yapan kardeşimiz, hem hayatı idrak hem de maddi ferahlık açısından büyük bir genişliğe erer!..

Molla Kâsımlar günlük hayatta sürekli olarak yanı başımızdalar.
Şayet benlikten arınmak, öze varmak gibi ulvi bir gayeyi seçmişsek, ara vermeksizin karşımıza çıkmaya, işlevlerini yürütmeye devam edecekler.

Evet, biraz canımız yanacak. Gururumuz sarsılacak. Belki itibarımız, sosyal hayatımız darbe alacak.
Belki bir süre hüzün yaşayacağız. Sonrasında açığa çıkacak öz, yepyeni bir farkındalık ve çok kıymetli bir bakış açısı armağan edecek bize.

Bundan emin olunuz! Kendi adıma bir teşekkürü ifade etmeden geçemeyeceğim;
Düşüncelerimi paylaştığım süreçte, telefon, mail, ikili görüşme, sohbet, iş ilişkisi ve ziyaretlerle karşıma gelen tüm Molla Kâsım’lara gönülden teşekkür ediyorum.
Başta size kızdım, canım acıdı, içim yandı ama iyi ki varsınız! Hepiniz nura gark olunuz! …
Övgü ve yüceltmenin kişiye en büyük kötülük, yapıcı eleştirinin bilinç kilitlerini açan anahtar olduğunu fark edenlere selam olsun! Selam olsun, “Başkası- Gayrısı” perdesinden kurtularak her gelenin kendinden kendine olduğunu bilenlere !…

Hayat akıyor. İnsanlar gelip geçiyor. Molla Kâsım’ı görebilenlere, görüp de değerlendirebilenlere ne mutlu!

Alıntıdır
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Allah razı olsun hocam.Çok değerli çok önemli bir yazıyı paylaşmışsınız.
Evet bu hayat hikayesini bende duydum ve bu yönle bakmadım.Yazık olmuş şiirlere ne kötü insanlar var dedim.Oysa hayırda şerde Allahtan.Allah gaybide bilir.O zamanda yetişen insanlar hakkı ve batılı ayırabilirdi belki.Derin anlamlarıda düşünebilirdi.Sonrası için şiirlerin bir kısmı ayrıldı.Peki ayrılmasaydı ne olurdu.Şu olurdu çoğunluk onun tamamının yok edilmesine veya dini zedeler okunmasın diye yazılar olurdu.Hiçbiryerde internette bukadar yayılmaz ve okunmazdı.Oysa Yüce Rabbimizin işine akıl sır ermiyor.Allah verilen emekleri boşa çıkaracak değildir.

Hayır ve şerrin Allahtan olduğunu bilelim kimseye düşmanlık etmeyelim inşallah.Artık farklı gözle bakıyorum bu yazı çok etkili.
 
Üst