Bir mü’minin diğer mü’min kardeşlerine karşı ilgisi, birbirini bağlayıp destekleyen bir binanın taşları gibidir.” (Hz. Muhammed(sav)
Peygamberimiz (sav), verdiği örneklerle müminlerin kardeşliğinin boyutlarını ve nasıl olması gerektiğini tarif eder: "Nasıl bir binanın tuğlaları, taşları, üst üste geliyor, birbirine kuvvet veriyor, birbirine yaslanıyor ve bir bina meydana geliyorsa, işte mü’minler de aynı bu binanın taşları gibidir."
Kur’an, "Sizi yaratan O’dur; buna rağmen sizden kiminiz kafirdir, kiminiz mü’min... (Tegabün Suresi, 2) ayeti ile dünyada insanların iki grup olduğunu haber verir: Müminler ve kafirler. O halde her insan ya mümin ya da kafirdir.
Dünya ve ahirette aynı özelliklerdeki kimseler bir aradadırlar. Ahirette nasıl cennet ehli cennette, cehennem ehli de cehennemde bir arada ise dünyada da iyiler birlikte, kötüler ve kötülüğü örgütleyenler de birliktedirler. O halde müminler birarada olmalıdırlar.
Kuşlar sürüler halinde bir arada hareket eder ve enerjiden tasarruf amacıyla V şeklinde uçarlar. Böylece en öndeki kuşlar, havanın kendilerine karşı oluşturduğu direnci arkadan gelen kuşlar için daha aza indirirler. Bu mucizevi uçuştaki sürüden, "bir kenarda yalnız da uçarım" diyerek ayrılan kuşun enerjisi kalmaz, yoluna devam edemez. Müminlerin birlikteliği de Kur’an ahlakından kaynak bulur ve ondan güç alır. Vicdanlı insanların birlikte olması çok önemlidir. Ayrı ayrı hareket etmek ise yanılgıdır; çünkü biliriz, sürüden ayrılan olursa kurt kapar. Bu nedenle müminler birlikte olmalıdırlar; birbirlerine muhtaçtırlar. Her mümine bir mümin lazımdır Allah’ı hatırlatması için. Peygamberimiz(sav)’in buyurduğu gibi; "Gördüğünüzde sizlere Allahü teâlâyı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ilmi ahireti düşünmenize yarayanla beraber olun!" [Ebu Ya’la]
Kur’an’da, insanın apaçık düşmanı olan şeytanın, "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım... (Araf Suresi, 17) dediği bildirilir. İnsanın önü, arkası, sağı, solu sarılmış durumdadır. İnanan insan bu durumdan Allah’a sığınarak kurtulabilir. Çevresindeki müminler de ona yardım eder, şeytanın telkinlerinden sıyrılmasına vesile olurlar.
Mümin yaşamının her anında şeytana karşı uyanık olmaya ve gördüğü yerde şeytanı alt edecek davranışlar sergilemeye dikkat eder. "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53) ayetinden öğüt alır mümin ve şeytana fırsat tanımamak için güzel söz söyler.
İnsan, şeytanın vesvesesine açık olursa, açıkta kalmış et kemik gibi çürümeye yüz tutar. Şeytanın ve sözcüsü nefsin telkinlerine karşı, müminler birbirlerine koruyucu kalkan olurlar.
Sevgi, yaşamı güzelleştiren çok büyük bir nimettir. Gerçek sevgi ise ancak derin bir iman ve Allah korkusuyla yaşanır. Kur’an’ın öğrettiği sevgi, samimi müminlerin kalplerini yumuşatır, Allah’ın güzel sıfatlarının, üzerlerinde tecelli etmesine vesile olur.
Müminler arasında da bazen zor ve sıkıntılı anlar yaşanabilir. Böyle durumlarda insan, mümin kardeşinin iyi yönlerini ve onun Allah rızası için yaptıklarını düşünür. Allah’ın Kendi ruhundan üflediği ve yaratıp seçtiği müminle, hata da yapsa mücadele etmez. Dahası bırakıp gitmez, yanında olur. Bir annenin, hastalanan çocuğunu kendi başına iyileşir diye yalnız bırakmaması gibi... İnsanın yanında bir müminin olması, hataları da olsa, ecir vesilesi olur.
Bela müminlerin üzerine yağar; yağmur gibi yağar ama akar gider. Eğer sağanak yağarsa biraz nem kalır ancak güneş çıktığında o da kurur. Çünkü müminler birbirlerine güneş etkisi yaparlar.
Müminler arasında herhangi bir rekabet yaşanmamalıdır. Tek bir bedende, birbirleriyle uyum içindeki organlar gibi, her mümin bir diğerinin yardımcısı ve destekçisi olmalıdır. Yapılan işler sonucu Allah’ın verdiği başarı da bu ortak çalışmanın sonucunda gerçekleşir. “Hayırlarda yarış” Rahmani bir yarıştır. Bu yarışta kıskançlık ve rekabet gibi duygulara yer yoktur.
Allah, "Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever." (Saff Suresi, 4) buyurarak müminlerin bina gibi saf bağladıklarını bildirir. Sımsıkı kenetlenmiş müminlerden birine bir şey olsa, hastalansa diğerleri onu taşır. Bu durum dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz bile.
Müminler bir arada olmaktan büyük zevk alır, birbirlerini şevklendirir, kendileri için dilediklerini kardeşleri için de diler, kendi ihtiyaçları olsa da kardeşleri için özveride bulunurlar. Kur’an ahlakının yayılmasını hedefleyen ve Allah için yaşayan müminlerin kardeşliğini farklı kılan en önemli özellik ise Allah’ın dilemesiyle sonsuza dek devam edecek olmasıdır.
Mümin rüzgarda eğilen fidan gibi değil, fırtınada dik duran çınar gibidir. Müminler birlikte olduklarında ise ormanı oluştururlar. Ormanlar gibi oksijeni artırır; ’göğsü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılınan’ kişilere şifa olurlar. Ormanlar gibi yağış getirir; kupkuru çorak kalpleri -Allah’ın izniyle- bereketlendirirler.
Allah, müminlerin birlikte olmalarını sağlayarak onları cennete hazırlar. Müminler arasındaki kardeşlik, derin sevgi ve muhabbet, cennet halkının özelliklerindendir. Allah’ın dünyadaki tecellilerini görüyorsa insan ve bu dünyada müminlerle beraberse, umulur ki ahirette de onlarla beraberdir.
Cennette öyle güzel saraylar vardır ki, bunlar Allah rızası için birbirini sevenler içindir. [Hz. Muhammed[sav]]
Fuat Türker
Peygamberimiz (sav), verdiği örneklerle müminlerin kardeşliğinin boyutlarını ve nasıl olması gerektiğini tarif eder: "Nasıl bir binanın tuğlaları, taşları, üst üste geliyor, birbirine kuvvet veriyor, birbirine yaslanıyor ve bir bina meydana geliyorsa, işte mü’minler de aynı bu binanın taşları gibidir."
Kur’an, "Sizi yaratan O’dur; buna rağmen sizden kiminiz kafirdir, kiminiz mü’min... (Tegabün Suresi, 2) ayeti ile dünyada insanların iki grup olduğunu haber verir: Müminler ve kafirler. O halde her insan ya mümin ya da kafirdir.
Dünya ve ahirette aynı özelliklerdeki kimseler bir aradadırlar. Ahirette nasıl cennet ehli cennette, cehennem ehli de cehennemde bir arada ise dünyada da iyiler birlikte, kötüler ve kötülüğü örgütleyenler de birliktedirler. O halde müminler birarada olmalıdırlar.
Kuşlar sürüler halinde bir arada hareket eder ve enerjiden tasarruf amacıyla V şeklinde uçarlar. Böylece en öndeki kuşlar, havanın kendilerine karşı oluşturduğu direnci arkadan gelen kuşlar için daha aza indirirler. Bu mucizevi uçuştaki sürüden, "bir kenarda yalnız da uçarım" diyerek ayrılan kuşun enerjisi kalmaz, yoluna devam edemez. Müminlerin birlikteliği de Kur’an ahlakından kaynak bulur ve ondan güç alır. Vicdanlı insanların birlikte olması çok önemlidir. Ayrı ayrı hareket etmek ise yanılgıdır; çünkü biliriz, sürüden ayrılan olursa kurt kapar. Bu nedenle müminler birlikte olmalıdırlar; birbirlerine muhtaçtırlar. Her mümine bir mümin lazımdır Allah’ı hatırlatması için. Peygamberimiz(sav)’in buyurduğu gibi; "Gördüğünüzde sizlere Allahü teâlâyı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ilmi ahireti düşünmenize yarayanla beraber olun!" [Ebu Ya’la]
Kur’an’da, insanın apaçık düşmanı olan şeytanın, "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım... (Araf Suresi, 17) dediği bildirilir. İnsanın önü, arkası, sağı, solu sarılmış durumdadır. İnanan insan bu durumdan Allah’a sığınarak kurtulabilir. Çevresindeki müminler de ona yardım eder, şeytanın telkinlerinden sıyrılmasına vesile olurlar.
Mümin yaşamının her anında şeytana karşı uyanık olmaya ve gördüğü yerde şeytanı alt edecek davranışlar sergilemeye dikkat eder. "Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53) ayetinden öğüt alır mümin ve şeytana fırsat tanımamak için güzel söz söyler.
İnsan, şeytanın vesvesesine açık olursa, açıkta kalmış et kemik gibi çürümeye yüz tutar. Şeytanın ve sözcüsü nefsin telkinlerine karşı, müminler birbirlerine koruyucu kalkan olurlar.
Sevgi, yaşamı güzelleştiren çok büyük bir nimettir. Gerçek sevgi ise ancak derin bir iman ve Allah korkusuyla yaşanır. Kur’an’ın öğrettiği sevgi, samimi müminlerin kalplerini yumuşatır, Allah’ın güzel sıfatlarının, üzerlerinde tecelli etmesine vesile olur.
Müminler arasında da bazen zor ve sıkıntılı anlar yaşanabilir. Böyle durumlarda insan, mümin kardeşinin iyi yönlerini ve onun Allah rızası için yaptıklarını düşünür. Allah’ın Kendi ruhundan üflediği ve yaratıp seçtiği müminle, hata da yapsa mücadele etmez. Dahası bırakıp gitmez, yanında olur. Bir annenin, hastalanan çocuğunu kendi başına iyileşir diye yalnız bırakmaması gibi... İnsanın yanında bir müminin olması, hataları da olsa, ecir vesilesi olur.
Bela müminlerin üzerine yağar; yağmur gibi yağar ama akar gider. Eğer sağanak yağarsa biraz nem kalır ancak güneş çıktığında o da kurur. Çünkü müminler birbirlerine güneş etkisi yaparlar.
Müminler arasında herhangi bir rekabet yaşanmamalıdır. Tek bir bedende, birbirleriyle uyum içindeki organlar gibi, her mümin bir diğerinin yardımcısı ve destekçisi olmalıdır. Yapılan işler sonucu Allah’ın verdiği başarı da bu ortak çalışmanın sonucunda gerçekleşir. “Hayırlarda yarış” Rahmani bir yarıştır. Bu yarışta kıskançlık ve rekabet gibi duygulara yer yoktur.
Allah, "Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever." (Saff Suresi, 4) buyurarak müminlerin bina gibi saf bağladıklarını bildirir. Sımsıkı kenetlenmiş müminlerden birine bir şey olsa, hastalansa diğerleri onu taşır. Bu durum dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz bile.
Müminler bir arada olmaktan büyük zevk alır, birbirlerini şevklendirir, kendileri için dilediklerini kardeşleri için de diler, kendi ihtiyaçları olsa da kardeşleri için özveride bulunurlar. Kur’an ahlakının yayılmasını hedefleyen ve Allah için yaşayan müminlerin kardeşliğini farklı kılan en önemli özellik ise Allah’ın dilemesiyle sonsuza dek devam edecek olmasıdır.
Mümin rüzgarda eğilen fidan gibi değil, fırtınada dik duran çınar gibidir. Müminler birlikte olduklarında ise ormanı oluştururlar. Ormanlar gibi oksijeni artırır; ’göğsü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılınan’ kişilere şifa olurlar. Ormanlar gibi yağış getirir; kupkuru çorak kalpleri -Allah’ın izniyle- bereketlendirirler.
Allah, müminlerin birlikte olmalarını sağlayarak onları cennete hazırlar. Müminler arasındaki kardeşlik, derin sevgi ve muhabbet, cennet halkının özelliklerindendir. Allah’ın dünyadaki tecellilerini görüyorsa insan ve bu dünyada müminlerle beraberse, umulur ki ahirette de onlarla beraberdir.
Cennette öyle güzel saraylar vardır ki, bunlar Allah rızası için birbirini sevenler içindir. [Hz. Muhammed[sav]]
Fuat Türker