Namazda saf düzeni

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Cemaatle Namaz
Namazı cemaatle kılmak, imandan sonra en büyük bir hakikat, ahirette kulun ilk defa sigaya çekileceği amel, dinin direği, bütün iyiliklere fihrist, malî ve bedeni bütün ibadetleri bünyesinde barındıran en cami bir ibadet, ruhun ve kalbin huzur ve itminanını sağlayan en büyük bir vasıta, günahlara karşı bir kalkan hatta irtikâp edilmiş günahların affedilmesinde en büyük vesilelerden birisi olan namazın ikame ve kâmil manada ifa edilebilmesi için en başta gelen şartlardan birisidir. Cemaatle namazın dinde bu denli mühim olmasındandır ki, Şafii ve Malikiler buna farz-ı kifâye derken, Hanbelîler ve Zahiriler namazı cemaatle kılmayı farz-ı ayn olarak görmüşlerdir. Hanefi mezhebinde de cemaat kuvvetli bir sünnettir. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, 2/604) Mezheplerin yaklaşımlarına baktığımızda ortaya, cemaati terk etmeyi alışkanlık haline getiren kimsenin büyük günah işlediği ortaya çıkar.

Aslında Peygamber Efendimiz’den (s.a.s) varid olan hadis-i şerifler bu konuda başka beyana ihtiyaç bırakmamaktadır.
“Cemaatle kılınan namaz, bir insanın tek başına kıldığı namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buhârî, Ezan 30; Müslim, Mesâcid 245)
“Kim yatsıyı cemaatle kılarsa, gecenin yarısını ibadetle geçirmiş gibi olur. Kim hem yatsı hem de sabahı cemâatle kılarsa, bir geceyi ibadetle geçirmiş gibi olur” (Ebû Davûd, Salât, 45).
“Eğer halk yatsı ve sabah namazlarındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek dahi olsa cemaate gelirlerdi.” (İbn Mâce, Mesâcid 18)
“Vallahi içimden öyle arzu ediyorum ki, namaza durulmasını emredeyim de ikâme edilsin, sonra bir adama emredeyim halka namaz kıldırsın. Bu emirden sonra beraberinde odun demetleri olan bir kaç' adamı, cemâate gelmeyen gurüha götürüp de üzerlerine evlerini cayır cayır yakayım.” (Muvattâ', Cemâa 3; İbn Mâce, Mesâcid 17).
“Vallahi bazı kavimler ya cemaati terk etmekten vaz geçecekler ya da Allah onların kalblerini mühürleyecektir. Sonra da muhakkak gafillerden olacaklardır.” (İbn Mâce, Mesâcid, 17)
“Bir kimse güzelce abdest alır, sırf namaz için câmiye giderse, camiye varıncaya kadar atmış olduğu her adıma mukabil bir derece yükselir ve bir günahı silinir.” (Ebû Davud, Salât 8).
Diğer yandan namazdan beklenen hikmet ve maslahatların önemli bir kısmının gerçekleşmesi ancak onun cemaatle ifa edilmesi halinde mümkün olacaktır. Müslümanların birlik ve bütünlüğünü perçinlemesi, onlarda tevazu duygusunu geliştirmesi, bir araya gelerek problemlerini halletmelerine vesile olması gibi hikmetler cemaatin hikmetlerinden bazılarıdır.

Cemaatle Namazda Safların Düzeni

İki ve daha yukarısı cemaattır” (Buhârî, Ezan 35) hadisi mucibince iki kişinin olması cemaatin teşekkülü için yeterlidir. Hatta imamın yanında bir kadın veya mümeyyiz bir çocuk da bulunsa cemaat olur. Eğer namaz bu şekilde iki kişiyle kılınacak olursa, ikinci kişi imamın sağ arka tarafına durur. Ancak bu kişi imamdan geride olmalıdır. Burada itibar ayaklaradır. Bu kişinin imamın soluna veya arkasına durması mekruhtur. İbn Mesud, (r.a) bir gece Resûlullah (s.a.s) ile birlikte namaz kılmak istediği zaman O’nun soluna durduğunu ancak Resûlüllah’ın onu perçeminden tutarak sağına geçirdiğini ifade etmiştir. (Buhârî, Ezân 57)
Eğer cemaat olarak bir erkek ve bir de kadın varsa, erkek imamın sağ gerisine dururken kadın da o erkeğin arkasına durur. Cemaat sadece bir kadından ibaret olursa kadın imamın arkasına durur. İmamın arkasında iki veya daha fazla erkek cemaat bulunacak olursa, bunlar imamın arkasında saf bağlarlar. Şöyle ki, bunlardan birincisi imamın tam arkasına dururken diğeri onun sağına durur. Üçüncü kişi birincinin soluna, dördüncü ikincinin sağına vs. olmak üzere saf tutarlar. İmam devamlı ortada bulunur. İmamın arkasına önce erkekler saf olur, onların arkasına çocuklar ve eğer varsa onların da arkasına kadınlar durur.
Kadınların kendi aralarında cemaatle namaz kılmaları sahih olmakla birlikte kerahetten hali değildir. Bu durumda imam olan kadın öne çıkmadan diğer kadınlarla aynı hizada ve onların ortasında durur. Ancak erkeklerin bir kadına veya çocuğa uyarak namaz kılmaları caiz değildir.

İmamın arkasını âlim ve fazilet sahibi kişilere bırakmak efdaldir. İbn Mesud Hazretlerinin ifade ettiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.s) “Hemen arkama, sizden akıl ve dirâyet sahibi olanlar dursun. Sonra tedricen bunları takip edenler, sonra da onları takip edenler dursun” buyurarak bu duruma işaret etmiştir. (Müslim, Salât 122; Salat 123; Ebû Dâvud, Salât 96) Burada akıl ve dirayet sahibi diye tercüme edilen ifade hadiste “ülü’n-nühâ ve ülü’l-ahlâm” şeklinde geçmektedir ki, bununla ilimce, tecrübe, mevki ve makamca ve hatta yaşça daha ileri olanların, kısaca Müslümanlarca “büyük” addedilenler kastedildiğini anlıyoruz. Bununla birlikte sırf yaşça büyük olmanın bu meselede mutlak bir öncelik sağlamayıp ilimce, yetkice, makamca önde olanın yaşça küçük de olsa “büyük” sayılacağı da ifade edilmiştir. (İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercümesi, c.9, s.1)
Safların Düzgün ve İntizamlı Olması

Bir saf dolmadan arka safa durulmaz ve mümkün olduğunca saflar arasında boşluk bırakmamaya özen gösterilir. Öyle ki omuzlar birbirine değecek şekilde saflar sık bağlanır. Ve safta duranların hepsinin aynı hizada intizamlı bir şekilde durmasına itina gösterilir. İmamın da safların sık ve düzgün olması için cemaati uyarması ve gerektiğinde müdahil olması güzel bir davranıştır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s) cemaatin saflarını kontrol eder ve saflardaki bozukluğa bizzat müdahalede bulunurdu. Namazda safların düzgün tutulmasını emreder ve safların karışık ve düzensiz olmasının saf tutan müminlerin kalplerine ihtilaf ve karışıklık sokacağını ifade buyururlardı. (Müslim, Salât 122) Benzer bir başka hadiste ise bu durum “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize muhalefet atar” (Buhârî, Ezân 71) ifadeleriyle dile getirilmiştir. Yani Peygamber Efendimiz bu ifadeleriyle fikrî ve manevî ahengin maddî intizamdan kaynaklanacağına, toplumdaki huzurun sağlanmasında ibadetlerdeki beraberliğin büyük rolü olacağına dikkat çekmiştir. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam diğer bir hadisi şeriflerinde de; “Safları düzgün tutun, omuzları bir hizaya getirin, boşlukları doldurun, safa girerken kardeşlerinize, ellerinizi hafifçe dokundurun, şeytana açık yerler bırakmayın. Kim safları sık tutarsa Allah onu hayra eriştirir. Kim de saflar arasında boşluk bırakırsa Allah onu hayra eriştirmez” (Müslim, Salat 104; Ebu Davud, Salat 93) buyurarak cemaatte safların düzgün olmasının ne derece önemli olduğuna dikkat çekmiştir.

Namazda safların düz tutulmasının namazın kâmil manada ifa edilmesinin şartlarından biri olduğu, (Buhârî, Ezân 132; Müslim, Salât 124) meleklerin de namazlarında bir safı tamamlamadan diğerine durmadıkları ve saflarının muntazam bir şekilde oluşturulduğu, (Müslim, Salât 119; Ebû Dâvud, Salât 94) safların düzgün olması için kardeşi tarafından uyarılan müminin ona karşı yumuşak davranıp gereğini yerine getirmesi gerektiği de (Ebû Dâvud, Salât 94) hadislerde geçen ifadeler arasındadır.

En Faziletli Saf

Cemaatle namazda en faziletli saf imamın arkasında teşekkül eden saftır. Daha sonra onun arkasındaki daha sonra da onun arkasındaki. İlk safta en faziletli yer ise imamın hemen arkasıdır. Daha sonra onun sağ tarafı daha sonra ise birinci kişinin sol tarafıdır. Ve fazilet sırası bu şekilde arka saflara kadar devam eder. Kadınlar için ise en faziletli saf son saftır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu durumu şu sözleriyle ifade buyurmuşlardır: “Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En kötüsü de en son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı en son saftır, en kötüsü de en öndekidir.” (Müslim, Salât 132) Resûlullah (s.a.s) bir başka hadisi şeriflerinde ise; “Eğer birinci safta ne olduğunu bilseydiniz, mutlaka kur'a çekilirdi” buyurarak birinci safın fazilet ve sevabının ne kadar yüksek olduğunu tembih etmiştir. (Müslim, Salât 131)
İmama Uymaya Engel Olan Haller

Cemaatin imama uymasının sahihliği, namazın camide veya açık alanda kılınmasına göre değişir. Eğer namaz bir mescid veya camide kılınıyorsa cami ne kadar büyük olursa olsun saflar arasındaki boşluk iktidaya engel değildir. Yani büyük bir camide ara yerlerde saf bulunmasa bile bir kişinin caminin arka tarafından imama uyması caizdir. Ancak saflar arasında bu şekilde bir boşluğun bırakılması sünnete muhalif olduğu için bunda kerahet vardır.
Eğer namaz açık alanda kır veya bayırda kılınıyorsa durum değişir. Bu durumda saflar arasında iki saf sığabilecek kadar bir boşluk bulunması iktidaya mani olur. Bundan dolayı açık alanda kılınan namazlarda saflar arka arkaya tutulmalı ve saflar arasında bahsettiğimiz ölçüde bir boşluk bırakılmamalıdır. Ancak kılınan namaz bayram namazı ise, sözü edilen açıklık imama uymaya engel olmaz.
Safların arasında arabaların geçtiği umuma ait bir yolun veya bir ırmağın bulunması da iktidaya manidir. Ancak saflar yolun üzerinde de devam ederse veya ırmağın üzerinde bir köprü bulunur da burada da teşekkül etmiş saflar bulunursa cemaatin imama uyması caiz olur.
Eğer imamın arkasında kadınlardan oluşan tam bir saf bulunacak olursa, bu safın arkasında namaz kılan bütün saflardaki erkelerin imama iktidaları sahih olmaz ve namazları fasid olur. Ancak kadınlar tam bir saf oluşturmamışlarsa arkadaki cemaatin hepsinin namazları bozulmaz. Bu durumda, kadınların tam arkalarında duran erkeklerle, kadınların yanında namaza durmuş erkek bulunursa onların namazı bozulur. Eğer bir tek kadın erkek safları arasında namaza duracak olsa, kadının sağındakinin, solundakinin ve arkasındaki kişinin namazı bozulur.

İmama uyan cemaat ile imam arasında, cemaatin kolayca imama ulaşmasına mani olacak kadar büyükçe bir duvar bulunması da iktidaya engel olan haller arasındadır. Ancak bu duvarda bir kapı, pencere veya bir delik bulunur ve bunlar imama uyan kimsenin istediğinde imama ulaşmasına imkân verirse iktida sahih olur. Diğer yandan bu mümkün olmasa bile duvardaki deliğin imamın halini rahatça anlamaya, onu işitmeye ve görmeye müsait olması da yeterlidir. İktidanın sahih olması açısından duvardaki kapının kapalı bulunmasının bir mahzuru yoktur. Burada önemli olan imamla cemaat arasında imamın halinin cemaate gizli kalmasına neden olacak bir maninin bulunmamasıdır. Yani muktedi imamın halinden şüpheye düşmemelidir. Duvarı ve onun mahiyetini bu açıdan değerlendirmek gerekir.

İmama iktidada mekan birliği önemlidir. Saflar arasında bulunan umuma ait bir yol veya ırmak bile iktidaya mani olduğuna göre, televizyondan naklen yapılan bir yayındaki cemaate uymak caiz değildir
 
Üst